Çeviren: Doç. Dr. Aydoğan Özman
Atıf için: Aydoğan Özman, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi, İstanbul: İstanbul Deniz Ticaret Odası Yayınları, 1984.
Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni Türkçe’ye çevirerek akademik kullanıma sunan değerli hocamızın aziz hatırasına saygıyla…
İşbu Sözleşmeye taraf devletler,
Karşılıklı işbirliği ve anlayış ruhu içerisinde, deniz hukukuna ilişkin bütün sorunları çözme arzusundan ilham alarak, ve barışın korunmasına, adalete ve bütün dünya halklarının ilerlemesine önemli bir katkı teşkil eden işbu Sözleşmenin tarihi değerinin bilincinde olarak,
1958 ve 1960 yıllarında Cenevre’de toplanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferanslarından bu yana meydana çıkan olayların, deniz hukuku hakkında genel kabul görecek yeni bir Sözleşme gereğini kuvvetlendirmiş olduğunu müşahade ederek,
Deniz alanlarına ait sorunların birbiriyle sıkı bir bağ içerisinde bulunduğunun ve bunların bütünüyle gözönünde bulundurulması gerektiğinin bilincinde olarak,
Bütün devletlerin egemenlikleri gerektiği şekilde gözönünde tutularak işbu Sözleşme aracılığı ile denizler ve okyanuslar için uluslararası iletişimi kolaylaştıran ve denizlerin ve okyanusların barışçı amaçlarla kullanımını, bunların kaynaklarından hakkaniyete uygun ve etkin yararlanmayı canlı kaynaklarının muhafazasını ve deniz çevresinin incelenmesini, korunmasını ve muhafazasını destekleyen bir hukuk düzeninin tesis edilmesinin arzu edilir olduğunu kabul ederek,
Bu amaçların gerçekleştirilmesinin, içerisinde bütün insanlığın çıkarlarının ve ihtiyaçlarının ve özellikle, sahili bulunsun veya bulunmasın, gelişme yolundaki ülkelerin özel çıkarlarının ve ihtiyaçlarının gözönüne alınacağı bir uluslararası ekonomik düzenin kurulmasına katkıda bulunacağını dikkate alarak,
Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun özellikle, ulusal yetki sınırlarının ötesinde deniz ve okyanus yataklarının ve bunların toprak altlarının ve bu bölgelerin kaynaklarının insanığın ortak malı olduğunu ve buaraların araştırılmasıının ve işletilmesinin, devletlerin coğrafi durumlarından bağımsız olarak, bütün insanlığın çıkarı uğruna yapılacağını usulüne uygun olarak beyan ettiği 17 Aralık 1970 tarihli ve 2749 (XXV) sayılı kararında yer alan prensipleri işbu Sözleşme ile geliştirmeyi arzu ederek,
İşbu Sözleşmede gerçekleştirilen deniz hukukunun tedvininin ve tedrici geliştirilmesininn, adalet ve hak eşitliği ilkelerine uygun olarak bütün uluslar arasında barışın, güvenliğin, işbirliğinin ve dostane ilişkilerin kuvvetlenmesine katkıda bulunacağına ve Andlaşmasında yer aldığı şekli ile, Birleşmiş Milletler’in amaç ve ilkelerine uygun olarak, bütün dünya uluslarının ekonomik ve sosyal ilerlemelerini destekleyeceğine inanarak,
İşbu Sözleşme ile düzenlenmemiş konuların, genel Devletler Hukuku kural ve ilkelerine tabi olmaya devam edeceği hususunu teyid ederek,
Aşağıdaki hususları kabul etmişlerdir.
1. İşbu Sözleşmenin amaçları uyarınca:
2.
1. Sahildar devletin egemenliği kara üIkesinin ve iç sularının ötesinde ve bir Takımada Devleti söz konusu olduğunda, takımada sularının ötesinde karasuları denilen bir bitişik deniz bölgesine kadar uzanır.
2. Bu egemenlik karasuları üzerindeki hava sahasını ve de bu suların deniz yatağı ile toprak altını da kapsar.
3. Karasuları üzerindeki egemenlik işbu Sözleşmenin hükümlerinde öngörülen şartlar ve uluslararası hukukun diğer kuralları dahilinde kullanılır.
Her devlet karasularının genişliğini tesbit etme hakkına sahiptir; bu genişlik işbu Sözleşmeye göre tesbit edilen esas hatlardan itibaren 12 deniz milini geçemez.
Karasularının dış sınırı, her noktası esas hattın en yakın noktasından karasularının genişliğine eşit uzaklıkta bulunan hattan oluşur.
İşbu Sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça, karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı normal esas hat, sahildar devlet tarafından resmen kabul edilmiş büyük ölçekli deniz haritalarında belirtildiği şekliyle, sahil boyunca uzayan en düşük cezir hattıdır.
Mercan kümelerinin ada niteliğindeki kısımları veya serpiştirilmiş kayalıklarla çevrili adalar söz konusu olduğunda, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hat, sahildar devlet tarafından resmen kabul edilmiş deniz haritalarında belirtildiği şekliyle, kayalık üzerinde, açık deniz tarafındaki, en düşük cezir hattıdır.
1. Sahilin derin bir şekilde girintili çıkıntılı olduğu veya sahil boyunca hemen yakında bir adalar dizisinin bulunduğu yerlerde, karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hattın çizimi için, uygun noktaları birleştiren düz esas hatlar yöntemi kullanıabilir.
2. Bir deltanın mevcudiyeti ve diğer doğal özellikler sebebiyle sahilin son derece değişken olduğu bölgelerde, uygun noktalar en düşük cezir çizgisi boyunca seçilebilir; en düşük cezir çizgisinin daha sonra yükselmesi halinde dahi, bu düz esas hatlar, işbu Sözleşmeye uygun olarak sahildar devlet tarafından değiştirilmedikçe yürürlükte kalacaktır.
3. Düz esas hatların oluşturduğu çizginin sahilin genel yönünden hissedilir bir biçimde sapmaması ve bu hatların berisinde kalan deniz uzantılarının iç sular rejimine tabi tutulabilmesi için, bunların kara sahasına yeter derecede bağlı olmaları gerekir.
4. Düz esas hatlar cezir zamanı ortaya çıkan yüiksekliklere doğru veya bunlardan başlamak üzere çizilmeyecektir; meğer ki, bunlar üzerinde devamlı olarak suyun üstünde kalan deniz fenerleri veya benzer tesisler inşa edilmiş olsun veya bu şekilde çizilmiş düz esas hatlar uluslararası genel bir kabul görmüş olsun.
5. 1. paragraf uyarınca düz esas hatlar yönteminin uygulandığı durumlarda, bazı esas hatların tesbiti için, söz konusu bölgeye özgü ve gerçekliği ve önemi uzun bir teamül ile açıkça kanıtlanmış ekonomik çıkarlar göz önünde tutulabilir.
6. Düz esas hatlar yöntemi bir devlet tarafından, diğer bir devletinin karasularını açık denizden veya bir münhasır ekonomik bölgeden kesecek şekilde uygulanamaz.
1. IV. Kısım saklı kalmak şartıyle, karasuları esas hattının berisinde kalan sular, devletin iç sularına dahildir.
2. 7. maddede belirlenen yönteme uygun olarak tespit edilen bir düz esas hat, daha önce iç su olarak kabul edilmeyen suları iç sulara dahil ettiği taktirde, bu Sözleşmede öngörülen zararsız geçiş hakkı bu sularda da uygulanacaktır.
Bir nehir haliç oluşturmaksızın denize dökülürse, esas hat nehir ağzında bir kıyıdan diğerine en düşük cezir noktaları arasında çizilen düz hat olacaktır.
1. İşbu madde yalnızca, sahilleri tek bir devlete ait olan körfezleri ilgilendirir.
2. İşbu Sözleşmenin amaçları açısından “körfez” belirli bir deniz girintisi olup, karalara doğru girişinin ağız genişliğine oranı içerde sahille çevrili sular ihtiva edecek şekildedir ve sahilin basit bir kıvrımından ibaret değildir. Bununla beraber, bir girinti ancak, yüzölçümü bu girinti ağzına çizilen bir doğruyu çap olarak alan bir yarım dairenin yüzölçümüne eşit veya ondan büyük olduğu taktirde bir körfez sayılacaktır.
3. Bir girintinin yüzölçümü, girintinin kıyıları boyunca uzanan en düşük cezir hattı ile, doğal giriş noktalarını en düşük cezir halinde birleştiren doğru arasında kalan kısmın yüzölçümüdür. Adaların varlığı sebebiyle, bir girintinin pek çok girişi olduğu taktirde, yarım dairenin çapı, geçitli girişleri birleştiren doğruların uzunluklarının toplamına eşit olacaktır. Bir girinti içerisinde bulunan adaların yüzölçümü girintinin toplam yüzölçümüne dahil olacaktır.
4. Bir körfezin doğal giriş noktaları arasında en düşük cezir durumundaki mesafe 24 deniz milini aşmadığı takdirde, bu en düşük cezir noktaları arasında bir sınırlandırma çizgisi çizilebilir, bu çizginin berisinde kalan sular iç sular olarak kabul edilecektir.
5. Bir körfezin doğal giriş noktaları arasında en düşük cezir durumundaki mesafe 24 deniz milini aştığı takdirde, körfez içerisinde en fazla su alanı bırakacak şekilde, 24 deniz millik bir düz esas hat çizilecektir.
6. Yukarıdaki hükümler “tarihi” körfezlere uygulanmadığı gibi, 7. maddede öngörülen düz esas hatlar yönteminin izlendiği hallerde de uygulanmaz.
Karasularının sınırlandırılması amacı ile, bir liman sisteminin ayrılmaz bir parçasını oluşturan daimi tesislerden açık denize doğru en uçtakiler sahilin bir parçası olarak kabul edilir. Sahillerin açığındaki tesisler ve sun'i adalar, daimi liman tesisleri olarak kabul edilmeyecektir.
Normal olarak tamamen veya kısmen karasularının dış sınırının ötesinde kalan demir yerleri, mutaden gemilerin yükleme, boşaltma ve demirlenmesinde kullanıldığı takdirde karasularının parçası olarak kabul edilirler.
1. “Cezir zamanı ortaya çıkan yükseklikler”den, deniz ile çevrili olan, cezir zamanı açıkta kalan ve med zamanı örtülen doğal kara yükseklikleri anlaşılır. Cezir zamanı ortaya çıkan yükseklikler, kıtadan veya bir adadan, tamamen veya kısmen karasuları genişliğini aşmayan bir uzaklıkta bulundukları takdirde bu yüksekliklerdeki en düşük cezir hattı, karasularının genişliğinin ölçülmesinde esas hat olarak alınabilir.
2. Cezir zamanı ortaya çıkan yükseklikler kıtadan veya bir adadan karasuları genişliğini aşan bir uzaklıkta bulundukları takdirde, bunların kendilerine özgü karasuları yoktur.
Sahildar devlet çeşitli durumlara bağlı olarak, yukarıdaki maddelerde öngörülen yöntemlerden birine veya bir çoğuna göre esas hatlar tespit edebilir.
İki devletin sahilleri bitişik veya karşı karşıya olduğunda, aralarında aksine anlaşma olmadıkça, bu devletlerden ne birinin ne de diğerinin kendi karasularını, bütün noktaları bu iki devletin herbirinin karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatların en yakın noktalarından eşit uzaklıkta bulunan orta hattın ötesine uzatmaya hakkı yoktur. Bununla beraber bu hüküm, tarihi hakların veya diğer özel durumların varlığı nedeniyle, her iki devletin karasularının başka şekilde sınırlandırılmasını gerekli olduğu durumlarda uygulanmaz.
1. 7.,9. ve 10. maddeler uyarınca tesbit edilen karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatlar veya bu çizgilerle ortaya çıkan sınırlar ve 12. ve 15. maddeler uyarınca çizilen sınır çizgileri, yerlerinin tespiti amacıyla uygun ölçekli deniz haritalarında gösterilecektir. Bu olmadığı takdirde, bunun yerine, kullanılan jeodezik sistemi belirten noktaların coğrafi koordinatlarına ilişkin bir liste ikame edilebilir.
2. Sahildar devlet bu haritaları veya coğrafi koordinatlara ilişkin listeleri gereken şekilde yayınlayacak ve bunların bir nüshasını Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi edecektir.
İşbu SözIeşme hükümleri saklı kalmak üzere, sahili bulunsun veya bulunmasın, bütün devletlerin gemileri, karasularından zararsız geçiş hakkından yararlanırlar.
1. Geçiş, bu amaçlarla karasularında yapılan seyrüsefer anlamına gelir:
2. Geçiş sürekli ve çabuk olacaktır. Bununla beraber, durma ve demirleme sadece seyrüseferin olağan olaylarından olduğu veya mücbir sebep veya yardım ihtiyacı nedeniyle zorunlu olduğu veya tehlike veya yardım ihtiyacı içinde bulunan kişilere, gemilere veya uçaklara yardım götürülmesi amacıyla olduğu takdirde, geçiş durma ve demirlemeyi de içerir.
1. Geçiş, sahildar devletin barışına, düzenine veya güvenliğine zarar vermedikçe zararsızdır. Geçiş işbu Sözleşmenin hükümlerine ve uluslararası hukukun diğer kurallarına uygun şekilde gerçekleştirilecektir.
2. Yabancı bir geminin geçişi eğer bu gemi karasuları içerisinde aşağıdaki faaliyetlerden herhangi birinde bulunursa, sahildar devletin barışına düzenine veya güvenliğine zarar vermiş sayılacaktır.
Karasularında, denizaltılar ve diğer sualtı araçları su üstünden seyretmek ve bayraklarını çekmek zorundadırlar.
1. Sahildar devlet işbu hükümlerine ve uluslararası hukukun diğer kurallarına uygun olarak, kendi karasularından zararsız geçişe ilişkin ve aşağıdaki hususları kapsayan kanun ve kurallar kabul edebilir:
2. Bu kanun ve kurallar yabancı gemilerin çizimlerine, inşaasına veya donatım ve denize elverişliliğine uygulanmayacaktır; meğer ki bunlar genel kabul görmüş uluslararası kural ve normlara ilişkin olsun.
3. Sahildar devlet bu kanun ve kuralları gereken şekilde duyuracaktır.
4. Karasularından zararsız geçiş hakkını kullanan yabancı gemiler, bu kanun ve kurallara olduğu gibi, denizde çatışmayı önlemeye ilişkin olup genel kabul görmüş bütün uluslararası kurallara uyacaklardır.
1. Seyrüsefer güvenliği gerektirdiği taktirde sahildar devlet, kendi karasularında zararsız geçiş hakkını kullanan yabancı gemilerden, kendisinin belirlemiş olduğu ulaşım yollarını kullanmalarını ve gemilerin geçişlerinin düzenlenmesi amacıyla kendisi tarafından öngörülen trafik ayırım şemalarına uymalarını talep edebilir.
2. Özellikler, tankerlerden, nükleer güçte çalışan gemilerden ve radyoaktif maddeleri veya özü itibariyle tehlikeli veya zararlı diğer maddeleri taşıyan gemilerde, sadece bu ulaşım yollarını kullanmaları talep edilebilir.
3. Sahildar devlet işbu madde uyarınca ulaşım yollarını tespit ederken ve trafik ayırım şemalarını düzenlerken, aşağıdaki hususları gözönünde bulunduracaktır:
4. Sahildar devlet, bu ulaşım yollarını ve bu trafik ayırım şemalarını, gerekli şekilde yayınlayıp duyuracağı deniz haritalarında açıkca belirtecektir .
Yabancı gemilerden nükleer güçle çalışanlar ile aynı şekil radyoaktif maddeleri veya özü itibariyle tehlikeli veya zararlı diğer maddeleri taşıyanlar karasularından zararsız geçiş hakkını kullanırlarken bu gemiler için uluslararası anlaşmalarda öngorülen belgeleri bulundururlar ve özel tedbirleri alırlar.
1. Sahildar devlet, işbu Sözleşmede öngörülen haller dışında, karasularından yabancı gemilerin zararsız geçişlerine engel olmayacaktır. Özellikle, işbu Sözleşmeyi veya işbu Sözleşmeye uygun olarak kabul edilmiş herhangi bir kanun veya herhangi bir kuralı uygularken, sahildar devlet aşağıdaki davranışlardan kaçınacaktır.
2. Sahildar devlet, karasularında seyrüsefere ilişkin bilgisi dahilindeki her türlü tehlikeyi uygun şekilde duyuracaktır.
1. Sahildar devlet, karasularında zararsız olmayan her türü geçişi engellemek için gerekli tedbirleri alabilir.
2. Sahildar devlet, keza iç sulara veya bu sular dışındaki bir liman tesisine giden gemilere ilişkin olarak, bu gemilerin bu sulara veya bu liman tesisine girişlerinin tabi olacağı şartların ihlalini önlemek üzere gereken tedbirleri almak hakkına sahiptir.
3. Sahildar devlet, yabancı gemiler arasında hukuki veya fiili hiç bir ayrım yapmaksızın, karasularının belirli bölgelerinde, atış talimleri yapmak da dahil olmak üzere, eğer güvenliği için gerekli ise, zararsız geçişi geçici olarak durdurabilir. Bu durdurma, ancak gereken şekilde duyurulduktan sonra yürürlüğe konacaktlr.
1. Yabancı gemilerden sadece karasularından geçmeleri sebebiyle herhangi bir rüsum alınamaz.
2. Karasularından geçen bir yabancı gemiden ancak bu gemiye yapılan özel hizmetler karşılığında rüsum alınabilir. İşbu resimler herhangi bir ayırım gözetmeksiz tahsil edilir.
1. Karasularından geçen yabancı gemide, geçiş sırasında işlenmiş bir suçtan ötürü bir şahsın tutuklanması veya bir soruşturmada bulunulması amacıyle sahildar devlet aşağıdaki durumlar dışına cezai yargı yetkisini kullanmamalıdır:
2. 1. paragraf hükümleri, sahildar devletin, iç sulardan gelerek karasularından geçen bir yabancı gemide tutuklamalarda bulunmak veya soruşturma yapmak için kanunlarında öngörülen bütün tedbirleri almak hakkına halel getirmez.
3. 1. ve 2. paragraflarda öngörülen hallerde sahildar devlet kaptan talep ettiği takdirde, herhangi bir tedbir almadan önce geminin bayrağını taşıdığı devletin bir diplomasi ajanını veya bir konsolosluk memurunu bundan haberdar edecek ve bu ajan veya memur ile gemi mürettebatı arasındaki teması kolaylaştıracaktır. Bununla beraber, acil durumla da bu haber verme, tedbirler uygulanırken yapılabilir.
4. Yerel makamlar tutuklamanın uygun olup olmadığını veya nasıl yapılacağını incelerken, seyrüsefer gereklerini de gerektiği şekilde gözönünde bulundururlar.
5. XII. Kısmın uygulanması veya V. Kısma uygun olarak kabul edilmiş kanun ve kuralların ihlali halleri hariç olmak üzere; sahildar devlet, karasularından geçen yabancı bir gemide, eğer gemi yabancı bir limandan gelip iç sulara girmeksizin sadece karasularından geçmekte ise, geminin karasularına girmesinden önce işlenmiş bir suç dolayısıyla tutuklama veya soruşturma yapmak için hiç bir tedbir alamaz.
1. Sahildar devlet, karasularından geçen bir yabancı gemiyi, gemide bulunan bir kişi hakkında hukuki yargı yetkisini kullanmak üzere ne durdurmalı, ne de yolundan çevirmelidir.
2. Sahildar devlet, bu gemi hakkında özel hukuk alanında icrai veya ihtiyati tedbirleri, bu tedbirler ancak bizzat geminin sahildar devletin sularından geçişi sırasında veya geçiş sebebiyle yüklendiği yükümlülüklere veya tabi olduğu sorumluluklara ilişkin ise, alabilir.
3. 2. Paragraf hükmü, iç suları terkettikten sonra karasularında duran veya karasularından geçen bir yabancı gemi hakkında sahildar devletin kendi kanunlarında öngörülen özel hukuka ilişkin icrai ve ihtiyati tedbirler almak hakkına halel getirmez.
İşbu Sözleşmenin amaçları uyarınca “savaş gemisi”nden, bir devletin silahlı kuvvetlerine ait olan ve kendi tabiyetindeki askeri gemilerin açık dış işaretlerini taşıyan, bu devletin hizmetinde ve adı subaylar listesinde veya eşit bir belgede kayıtlı bulunan bir deniz subayının kumandası altında bulunan ve mürettebatı askeri disiplin kurallarına tabi olan gemi anlaşılır.
Bir savaş gemisinin sahildar devletin karasularından geçişe ilişkin kanunlarına ve kurallarına uymaması ve bunlara uyması konusunda kendisine yapılan talebi dikkate almaması halinde, sahildar devlet üzerindeki hava sahasında, egemenliklerini veya yetkilerini kullanmalarını etkilemeyecektir.
2. Boğazlara kıyıdaş olan devletler egemenliklerini veya yetkilerini işbu Kısımda ve diğer uluslararası hukuk kurallarında öngörülen şartlara göre kullanırlar.
Bayrak devleti, bir savaş gemisinin veya ticari amaçlar dışında kullanılan diğer herhangi bir devlet gemisinin, sahildar devletin karasularından geçişe ilişkin kanun ve kurallarına veya işbu Sözleşme hükümlerine veya uluslararası hukuk kurallarına uymamaası sonucu sahildar devletin maruz kaldığı her türlü kayıp ve zarardan dolayı uluslararası sorumluluğu yüklenecektir.
Alt Bölüm A’da ve 30. Ve 31. Maddelerde öngörülen istisnalar saklı kalmak şartıyle, işbu Sözleşmenin hiçbir hükmü, savaş gemilerinin ve ticari amaçlar dışında kullanılan diğer devlet gemilerinin dokunulmazlıklarına halel getirmez.
1. Bitişik bölge olarak adlandırılan, karasularına bitişik olan bir bölgede sahildar devlet aşağıdaki amaçlarla gerekli kontrolleri yapabilir.
a) Ülkesi üzerinde veya karasularında gümrük, maliye, sağlık veya muhaceret ile ilgili kanun ve kurallarına riayetsizlikleri önlemek;
b) Bu kanun ve kurallara karşı ülkesi üzerinde veya karasularında meydana gelebilecek riayetsizlikleri cezalandırmak.
2. Bitişik bölge, karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 24 deniz milinin ötesine geçemez.
1. İşbu Kısımda düzenlenen, uluslararası seyrüseferde kullanılan boğazlardan geçiş rejimi, diğer herhangi bir yönden bu boğaz sularının hukuki rejimini etkilemeyeceği gibi, kıyıdaş devletlerin bu sular üzerinde bunlara tekabül eden deniz yataklarında ve bunların toprak altında ve aynı şekilde bunlar üzerindeki hava sahasında, egemenliklerini veya yetkilerini kullanmasını etkilemeyecektir.
2. Boğazlara kıyıdaş olan devletler egemenliklerini veya yetkilerini işbu Kısımda ve diğer uluslararası hukuk kurallarında öngörülen şartlara göre kullanırlar.
İşbu Kısmın hiç bir hükmü:
etkilemez.
İşbu Kısım seyrüsefer ve hidrografik özellikleri bakımından geçilebilecek eşit uygunlukta bir açık deniz yolunun veya münhasır ekonomik bölgeden geçen bir yolun bulunduğu hallerde, uluslararası seyrüsefer amacıyle kullanılan boğazlar hakkında uygulanmaz; bu çeşit yollarda, seyrüsefer ve üsteki sahadan uçma serbestisine ilişkin hükümler de dahil olmak üzere, işbu Sözleşmenin ilgili diğer Kısımları uygulanır.
İşbu bölüm, açık denizin veya bir münhasır ekonomik bölgenin bir bölümü ile açık denizin veya bir münhasır ekonomik bölgenin diğer bölümü arasında uluslararası seyrüsefer için kullanılan boğazlara uygulanır.
1. 37. maddede öngörülen boğazlarda bütün gemiler ve uçaklar bir engelleme olmaksızın transit geçiş hakkından yararlanırlar; ancak, transit geçiş hakkı bir devletin kıtası ile bu devlete ait bir ada arasında kalan boğazlarda, eğer adanın açık deniz tarafında veya bir münhasır ekonomik bölgede seyrüsefer ve hidrografik özellikler bakımından eşit uygunlukta başka bir yol mevcutsa uygulanmayacaktır.
2. “Transit geçiş”den, işbu Kısma uygun olarak yalnızca açık denizin bir parçasından veya münhasır ekonomik bölgeden, açık denizin veya münhasır ekonomik bölgenin diğer bir parçasına boğazdan devamlı ve hızlı bir geçiş amacıyla seyrüsefer ve bu saha üzerinde uçuş serbestisinin kullanılması anlaşılır. Bununla beraber, devletin ülkesine giriş şartları saklı kalmak üzere, geçişin devamlılığına ve hızlılığına ilişkin zorunluluk, boğaza kıyıdaş bir devletin ülkesine girmek, ülkeyi terketmek veya ülkeden yeniden hareket etmek amacıyle boğazdan geçişi engellemez.
3. Boğazlardan transit geçiş hakkının kullanılmasına ilişkin olmayan her faaliyet, işbu Sözleşmenin uygulanabilir diğer hükümlerine tabidir.
1. Transit geçiş hakkının kullanılmasında, gemiler ve uçaklar:
2. Transit geçiş halindeki gemiler:
3. Transit geçiş halindeki uçaklar:
Madde 40
Araştırma ve Hidrografik
Transit geçiş sırasında denize ilişkin bilimsel araştırmalar yapmaya veya hidrografik ölçümler almaya tahsis edilenler de dahil olmak üzere, yabancı gemiler, boğaza kıyısı olan devletlerin önceden izni olmaksızın araştırmalar veya ölçümler yapamazlar.
1. İşbu Kısım hükümlerine uygun olarak, boğazlara kıyısı olan devletler, boğazlarda gemilerin güvenliğinin gerektirdiği durumlarda, gidiş-geliş yolları tespit edebilir ve trafik ayırım şemalarına uyulmasını isteyebilirler.
2. Bu devletler, şartlar gerektirdiği takdirde ve yeterli ölçüde duyuru yaptıktan sonra, daha önce tespit ettikleri veya uyulmasını istedikleri herhangi bir gidiş-geliş yolu veya trafik ayırım şeması yerine, yeni gidiş-geliş yolları tespit edebilir veya yeni trafik ayırım şemalarına uyulmasını isteyebilirler.
3. Gidiş-geliş yolları ve trafik ayırım şemaları, genel olarak kabul görmüş uluslararası kurallara uygun olacaktır.
4. Gidiş-geliş yollarını veya bunların yerine yenilerini tespit etmeden veya trafik ayırım şemalarına veya bunların yerine yenilerine uyulmasını istemeden önce, boğazlara kıyısı olan devletler, tekliflerini, onaylamak üzere, yetkili uluslararası kuruluşa sunacaklardır. Bu kuruluş, ancak kıyıdaş Devletlerle üzerinde uyuşmaya varılan gidiş-geliş yollarını ve trafik ayırım şemalarını onaylayabilir; bu devletler, ancak bundan sonra, yolları tesbit edebilirler, şemalara uyulmasını isteyebilirler veya yerlerine yenilerini ikame edebilirler.
5. Bir boğazda iki veya daha fazla devletin sularını ilgilendiren alanda gidiş.geliş yollarının veya trafik ayırım şemalarının tespiti teklif edildiğinde, ilgili devletler yetkili uluslararası kuruluş ile danışmalarda bulunarak tekliflerini yapmak üzere işbirliğinde bulunacaklardır.
6. Boğazlara kıyısı olan devletler, gereken şekilde ilan edecekleri deniz harita. larında tespit ettikleri bütün gidiş-geliş yollarını veya uyulmasını istedikleri bütün trafik şemalarını açık bir şekilde belirteceklerdir.
7. Transit geçiş sırasında gemiler işbu maddeye uygun olarak tespit edilen gidiş-geliş yollarına ve trafik ayırım şemalarına uyacaklardır.
1. İşbu Bölüm hükümleri saklı kalmak üzere, bir boğaza kıyısı olan devletler, boğazdan transit geçişle ilgili olarak, aşağıdaki hususların herhangi birine veya bütününe ilişkin kanun ve kurallar kabul edebilirler.
2. Bu çeşit kanun veya kurallar yabancı gemiler arasında hukuki veya fiili her. hangi bir ayırım yapmayacağı gibi, bunların uygulanmalarının da, işbu bölümde tarif edildiği şekildeki transit geçiş hakkının kullanımını engelleyici, kısıtlayıcı veya bozucu sonuçları olmayacaktır.
3. Kıyıdaş devletler bu kanun ve kuralları gerektiği şekilde ilan edeceklerdir.
4. Boğazdan transit geçiş hakkını kullanan yabancı gemiler bu kanun ve kurallara uyacaklardır.
5. Egemenlikten doğan bağışıklıktan yararlanan bir geminin veya bir uçağın bu kanun ve kurallara veya işbu Kısım hükümlerine aykırı davranması halinde, geminin bayrağını taşıdığı devlet veya uçağın tescil edildiği devlet, bu ihlal sonucunda kıyıdaş devletler için ortaya çıkacak her türlü kayıp ve her türlü zararlardan dolayı uluslararası sorumluluğu yüklenecektir.
Bir boğazı kullanan devletler ile boğaza kıyısı olan devletler, anlaşarak, aşağıdaki hususlarda işbirliği yapmalıdırlar:
Boğazlara kıyısı olan devletter transit geçişi engellemeyecekler ve boğazdaki seyrülsefer veya boğaz üzerinde uçuşla ilgili olup bilgileri dahilinde bulunan her türlil tehlikeyi uygun şekilde ilan edeceklerdir. Transit geçiş hakkının kullanılması geçici bir süre için durdurulamayacaktır.
1. II. Kısmın 3. Bölümünde öngörülen zararsız geçiş rejimi uluslararası seyrüsefer için kullanılan boğazlardan:
2. Bu boğazlarda zararsız geçiş hakkının kullanılması geçici bir süre için durdurulamayacaktır.
İşbu Sözleşme amaçları uyarınca:
1. Çizilen esas hatlar belli başlı adaları içermesi ve hatlar içerisinde kalan suların yüzölçümünün, su üzerinde kalan kayalıklar da dahil olmak üzere, karaların yüzölçümüne oranı bire bir ila dokuza bir olan bir alana eşit olması şartıyle, takımada devleti en uzak adaların en uç noktalarını ve takımadanın su üzerinde kalan kayalıklarını birleştiren takımada düz esas hatları çizilebilir.
2. Bu esas hatların uzunluğu 100 deniz milini geçmeyecektir; bununla beraber, belirli bir takımadayı çevreleyin esas hatların toplam sayısının en çok %3 'ü, 125 deniz milini aşmamak şartı ile, 100 milden daha fazla bir uzunluğa sahip olabilir.
3. Esas hatlar, takımadanın genel çerçevesinden hissedilir biçimde ayıracak şekilde çizilmeyecektir.
4. Bu esas hatlar cezir zamanı ortaya çıkan yüksekliklere doğru veya bunlardan başlamak üzere çizilmeyecektir; meğer ki bunlar üzerinde devamlı olarak suyun üstünde kalan deniz fenerleri veya benzer tesisler inşa edilmiş olsun veya cezir zamanı açıkta kalan yükseklik, tamamiyle veya kısmen, en yakın adaya, karasuları genişliğini aşmayan bir mesafede bulunsun.
5. Bu çeşit esas hatlar yöntemi, bir takımada devleti taraftndan, diğer bir devletin karasularını açık denizden veya bir münhasır ekonomik bölgeden kesecek şekilde uygulanmayacaktlır.
6. Eğer bir takımada devletinin takımada suları sınırdaş bir devletin ülkesinin iki parçası arasında kalırsa, bu son devletin geleneksel olarak bu sularda sahip olduğu hakları ve yasal çıkarları ile iki devlet arasında akdedilen anlaşmalardan doğan haklar varlıklarını devam ettirecek ve bunlara riayet olunacaktır.
7. 1. Paragrafta öngörülen, suların yüzölçümünün karaların yüzölçümüne oranının hesaplanmasında, adaları çevreleyen serpiştirilmiş mercan kayalarının ve atollerin berisindeki sular ile kalker yapılı adalar zinciri ve su üstünde kalan kayalarla tamamiyle veya hemen hemen tamamiyle çevrilmiş olan keskin yamaçlı okyanus yaylaları da kara parşası olarak kabul edilebilir.
8. İşbu maddeye uygun olarak çizilen esas hatlar, yerlerinin belirlenebilmesi için uygun ölçekli deniz haritalarında işaretlenecektir. Kullanılan jeodezik sistemi belirleyen coğrafi koordinat noktalarının listesi bu haritaların yerine ikame edilebilir.
9. Takımada devleti, haritaları veya coğrafi koordinatların listesini gerektiği şekilde ilan edecek ve bunların birer nüshasını Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi edecektir.
Karasularının, bitişik bölgenin, münhasır ekonomik bölgenin ve kıt'a sahanlığının genişlikleri 47. maddeye göre çizilen takımada esas hatlarından itibaren ölçülecektir.
1. Takımada devletinin egemenliği, derinliği veya kıyıdan uzaklığı ne olursa olsun 47. maddeye göre çizilen takımada esas hatlarının berisinde kalan ve takımada suları olarak adlandırılan suları kapsar.
2. Bu egemenlik, takımada suları üzerindeki hava sahası ile bu suların dip yatağı ve toprak altını ve buralardaki kaynakları da kapsar.
3. Bu egemenliğin kullanılması, işbu Kısmın hükümlerine tabidir.
4. Takımada sularındaki yollardan, işbu Kısımda tespit edilen geçiş rejimi, diğer hiç bir yönden, gidiş geliş yolları da dahil olmak üzere takımada sularının ne hukuki rejimi ve ne de takımada devletinin bu sular, sular üzerindeki hava sahası, bu suların yatağı ile toprak altı ve buralardaki kaynaklar üzerindeki egemenliğini kullanmasını etkileyecektir.
Takımada sularının içerisinde, Takımada Devleti, iç sularını sınırlandırmak için 9., 10., ve 11. maddelere uygun olarak kapatma hatları çizebilir.
1. 49. maddeye halel gelmeksizin, takımada devletleri, diğer devletlerle akdedilmiş mevcut andlaşmalara riayet edecekler ve sınırdaş devletlerin takımada sularının , bazı bölgeleri içindeki kısımlarda geleneksel balıkçılık haklarını ve yasal faaliyetlerini tanıyacaklardır. Bu hak ve faaliyetlerin, mahiyet ve kapsamları, kullanılacakları ve icra edilecekleri bölgeler de dahil olmak üzere, şartları ile kullanılış ve icra biçimleri ilgili devletlerden herhangi birinin talebi üzerine, bu devletler arasında akdedilecek ikili anlaşmalar yoluyle tespit edilecektir. Bu haklar, üçüncü devletlere veya onların vatandaşlarına devredilmeyecek veya onlarla paylaşma konusu yapılmayacaktır.
2. Takımada devletleri, diğer devletler tarafından daha önce yerleştirilmiş olan ve sahilde son bulmaksızın sularını kateden denizaltı kablolarına dokunmayacaklardır. Yerlerinden ve tasarlanan bakım veya değiştirme çalışmalarından gereken şekilde haberdar edildikten sonra, takımada devletleri, bu kabloların baklımına ve değiştirilmesine izin vereceklerdir.
1. 53. madde hükmü saklı kalmak şartıyle ve 50. madde ihlal edilmeksizin, bütün devletlerin gemileri takımada sularında II. Kısmın 3. bölümünde belirlenen zararsız geçiş hakkından yararlanırlar.
2. Takımada devleti, yabancı gemiler arasında hukuki veya fiili bir ayırım yapılmaksızın, takımada sularının belirli bölgelerinde, eğer güvenliği için gerekli ise, yabancı gemilerin zararsız geçişini geçici olarak durdurabilir. Böyle bir durdurma, ancak gereken şekilde duyurulduktan sonra yürürlüğe konacaktır.
1. Takımada devleti, takımada suları sahasından yabancı gemilerin ve uçakların hızlı ve hava seyrüsefer yolları tespit edebilir.ve bunlara bitişik karasuları ile bunlar üzerindeki hava ve sürekli geçişlerine imkan verecek deniz gidiş.geliş yolları
2. Bütün gemiler ve uçaklar bu deniz gidiş.geliş yolları ve hava seyrüsefer yolları boyunca takımada arasından geçiş hakkından yararlanırlar.
3. “Takımada arasından geçiş”den normal seyrüsefer usullerine göre ve işbu Sözleşmeye uygun olarak, herhangi bir engel olmaksızın, yalnızca açık denizin veya münhasır ekonomik bölgenin bir parçasından açık denizin veya münhasır ekonomik bölgenin diğer bir parçasına sürekli ve hızlı transit geçiş amacıyle seyrüsefer ve uçuş haklarının kullanılması anlaşılır.
4. Takımada sularını ve bunlara bitişik karasularını veya bunlar üzerindeki hava sahasını kateden, bu deniz gidiş.geliş yolları ve hava seyrüsefer yolları, takımada sularında ve bunlar üzerindeki hava sahasında normal olarak uluslararası seyrüseferde kullanılan bütün yolları ihtiva edecektir; gidiş.geliş yolları gemiler söz konusu olduğunda, belirli bir giriş noktası ile belirli bir çıkış noktası arasında ayrı derecede kullanışlığa sahip çeşitli yolların tespitine gerek olmaksızın, normal olarak seyrüsefer için kullanılan kanalları takip edecektir.
5. Bu deniz gidiş-geliş yolları ve hava seyrüsefer yolları, giriş noktalarını çıkış noktalarına birleştiren, bir seri kesintisiz eksen çizgileri ile belirlenecektir. Geçişleri sırasında, gemiler ve uçaklar bu eksen çizgilerinden 25 deniz milinden fazla sapma yapamayacaklar ve kıyıya bir gidiş-geliş yolu kenarındaki adaların en yakın noktaları arasındaki mesafenin % 10'undan daha yakın bir mesafede seyredemeyeceklerdir.
6. İş bu madde uyarınca gidiş.geliş yollarını tespit eden takımada devleti, bu yollardaki dar geçitlerden faydalanan gemilerin geçiş güvenliğini sağlamak için trafik ayırım şemaları da tespit edebilir.
7. Şartlar gerektirdiğinde, gereken şekilde duyuru yaptıktan sonra, takımada devleti kendisi tarafından daha önce tespit edilmiş yolların veya trafik ayırım şemalarının yerine geçmek üzere yeni gidiş-geliş yolları tespit edebilir veya yeni trafik ayırım şemaları yürürlüğe koyabilir .
8. Bu gidiş.geliş yolları ve trafik ayırım şemaları, genel olarak kabul edilmiş uluslararası kurallara uygun olacaktır.
9. Gidiş-geliş yollarını veya bunların yerine yenilerini tespit ederken veya trafik ayırım şemalarını veya bunların yerine yenilerini yürürlüğe koyarken, takımada devleti tekliflerini, onaylanmak üzere, yetkili uluslararası kuruluşa sunacaktır. Bu kuruluş, ancak takımada devleti ile üzerinde uyuşmaya varılan gidiş.geliş yollarını ve trafik ayırım şemalarını onaylayabilir; takımada devleti ancak bundan sonra yolları tespit edebilir, şemalara uyulmasını isteyebilir veya yerlerine yenilerini ikame edebilir.
10. Takımada devleti gereken şekilde ilan edeceği deniz haritalarında tespit ettiği gidiş-geliş yollarının eksen çizgilerini ve yürürlüğe koyduğu trafik ayırım şemalarını açık bir şekilde belirtecektir.
11. Takımada arasından geçişte gemiler, işbu maddeye uygun olarak tespit edilen gidiş.geliş yollarına ve trafik ayırım şemalarına uyacaklardır.
12. Eğer takımada devleti deniz gidiş-geliş yolları veya hava seyrüsefer yolları tespit etmemişse, takımada arasından geçiş hakkı normal olarak uluslararası seyrüsefer için kullanılan deniz gidiş-geliş yollarında ve hava seyrüsefer yollarında kullanılabilir.
39., 40.,42., ve 44. Maddeler gerekli değişikliklerle takımada arasından geçişlere de uygulanır.
Münhasır Ekonomik Bölge karasularının ötesinde ve bu sulara bitişik bir bölge olup işbu Kısımda belirlenen özel hukuki rejime tabidir; ve rejim gereği sahildar devletin hakları ve yetkileri ile diğer devletlerin hakları ve serbestlikleri işbu Sözleşmenin ilgili maddeleriyle düzenlenmiştir.
1. Münhasır ekonomik bölgede sahildar devletin aşağıdaki hak, yetki ve yükümlülükleri vardır:
2. Münhasır ekonomik bölgede sahildar devlet, işbu Sözleşme uyarınca haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken, diğer devletlerin haklarını ve yükümlülüklerini gerektiği şekilde gözönünde bulunduracak ve işbu Sözleşme hükümleriyle bağdaşacak biçimde hareket edecektir.
3. İşbu maddede deniz yatağına ve bunların toprak altına ilişkin olarak belirtilen haklar, VI Kısma uygun olarak kullanılacaktır.
Münhasır ekonomik bölge, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz milinin ötesine uzanmayacaktır.
1. Münhasır ekonomik bölgede, sahili bulunsun veya bulunmasın, bütün devletler, işbu sözleşmenin ilgili hükümlerinde öngörülen şartlar içerisinde, 87. maddede sözkonusu olan seyrüsefer serbestliği ile uçuş serbestliğinden ve denizaltı kabloları ve petrol boruları döşeme serbestliğinden; keza, bu serbestliklerin kullanımına ilişkin olarak, özellikle gemilerin, uçakların ve denizaltı kabloları ve petrol borularının işletilmesinde, denizin uluslararası diğer yasal amaçlarla kullanılması serbestliğinden işbu Sözleşmenin diğer hükümleri ile bağdaşır bir şekilde yararlanırlar.
2. 88. ila 115. maddeler ve ilgili diğer uluslararası hukuk kuralları işbu Kısma aykırı olmadığı ölçüde münhasır ekonomik bölgeye de uygulanır.
3. Münhasır ekonomik bölgede devletler, işbu Sözleşme uyarınca haklarını kullanırken, ve yükümlülüklerini yerine getirirken, sahildar devletin haklarını ve yükümlülüklerini gerektiği şekilde gözönünde bulunduracaklar; ve sahildar devletin işbu Kısım ve diğer uluslararası hukuk kuralları uyarınca kabul ettiği kanun ve kurallar, işbu sözleşme ile bağdaşır olduğu ölçüde, riayet edeceklerdir.
İşbu sözleşmenin münhasır ekonomik bölge içerisinde ne sahildar devlete ve ne de diğer devletlere haklar ve yetki tanımadığı ve sahildar devletin menfaatleri ile diğer devlet veya devletlerin menfaatleri arasında uyuşmazlık çıkan durumlarda bu uyuşmazlık, hakkaniyete dayanarak ve diğer bütün ilgili şartlar ışığında sözkonusu menfaatlerin taraflar için ve uluslararası toplumun bütünü için olan önemi gözönünde bulundurularak çözümlenmelidir.
1. Münhasır ekonomik bölgede, sahildar devleti:
2. Sahildar devlet, bu sun'i adalar, tesisler ve yapılar üzerinde gümrük, maliye, sağlık, güvenlik ve muhaceret konularındaki kanun ve kurallardan doğanlar dahil olmak üzere, münhasır yetkiye sahip olacaktır.
3. Bu sun'i adaların tesislerin ve yapılan inşaatı gereken şekilde duyurulmalı ve mevcudiyetlerini sürekli olarak belirtecek işaretler idame ettirilmelidir. Terkedilen veya kullanılmayan tesisler ve yapılar, seyir güvenliğini sağlamak amacıyle, bu konuda yetkili uluslararası kuruluş tarafından konulmuş ve genel kabul görmüş uluslararası kurallar gözönüne alınarak, kaldırılacaktır. Bunların kaldırılmasında balıkçılık deniz çevresinin korunması ve diğer devletlerin hakları ve yükümlülükleri de gereken şekilde gözönüne alınacaktır. Tamamiyle kaldrılamayan bir tesis veya yapıdan geride kalan parçaların yeri, boyutları ve derinliği uygun şekilde ilan edilecektir.
4. Sahildar devlet gerektiği takdirde, bu suni adalar, tesisler veya yapıların etrafında, hem seyir güvenliğini ve hem de suni adaların, tesislerin ve yapıların güvenliğini sağlamak üzere içerisinde uygun tedbirler alabileceği, makul boyutlarda güvenlik bölgeleri kurabilir.
5. Sahildar devlet uygulanabilir uluslararası kuralları gözönünde bulundurarak, güvenlik bölgelerinin genişliğini tespit edecektir. Bu güvenlik bölgeleri, sun'i adaların, tesislerin veya yapıların niteliği ve işlevleri ile makul bir bağlantı içerisinde tespit edilecek ve bunların genişliği, genel kabul görmüş uluslararası kuralların izin verdigi veya yetkili uluslararası kuruluşun tavsiye ettiği sapmalar dışında, suni ada, tesis veya yapının dış kenarlarından itibaren ölçülmek üzere 500 metreden fazla olamayacaktır. Güvenlik bölgelerinin genişliği, gereken şekilde duyurulacaktır.
6. Bütün gemiler, bu güvenlik bölgelerine saygı gösterecekler; ve sun'i adaların, tesislerin, yapıların ve güvenlik bölgelerinin yakınlarında seyrüsefer konusunda genel kabul görmüş uluslararası kurallara uyacaklardır.
7. Sun'i adalar, tesisler veya yapılar ve bunlar etrafındaki güvenlik bölgeleri, uluslararası seyrüseferde kullanılan belli başlı deniz yollarına engel olabilecek yerlerde kurulamaz.
8. Sun'i i adalar, tesisler ve yapılar ada statüsüne sahip değildir. Kendilerine özgü karasuları yoktur ve varlıkları, karasularının, münhasır ekonomik bölgenin veya kıta sahanlığının sınırlandırılmasını etkilemez.
1. Sahildar devlet, kendi münhasır ekonomik bölgesinde avlanacak canlı kaynakların kabul edilebilir av hacmini tespit edecektir .
2. Sahildar devlet, kendi ekonomik bölgesindeki canlı kaynakların idamesinin, aşırı işletme sonucu tehlikeye düşmesini önlemek amacıyle; sahip olduğu en güvenilir bilimsel verileri gözönünde bulundurarak uygun muhafaza ve yönetim tedbirlerini alacaktır. Sahildar devlet ve yetkili alt.bölgesel veya evrensel uluslararası kuruluşlar bu amaçla, uygun şekilde, işbirliğinde bulunacaklardır.
3. Bu tedbirler aynı zamanda, sahillerde balıkçılıkla yaşayan toplulukların ekonomik ihtiyaçları ve kalkınmakta olan devletlerin özel ihtiyaçları da dahil olmak üzere, ilgili ekolojik ve ekonomik faktörler muvacehesinde ve balıkçılık konusundaki usuller, sürülerin birbirlerine olan bağımlılığı ve alt-bölgesel, bölgesel, bölgesel veya evrensel düzeyde genellikle tavsiye edilen uluslararası asgari bütün ilkeler gözönüne alınarak işletilen sürülerin stoklarının azami sabit randıman verecek seviyede tutulmasını veya yeniden bu seviyeye getirilmesini amaçlayacaklardır.
4. Bu tedbirleri alırken sahildar devlet, bu ortak veya bağlı türlerin stoklarını, üretimlerinin tehlikeye düşmeyeceği bir seviyede tutmak veya yeniden bu seviyeye getirmek amacıyle, bu tedbirlerin avlanan türlerle veya onlara bağlı türler üzerindeki etkilerin gözönünde bulunduracaktlr.
5. Elde bulunan bilimsel bilgiler, avlara ve balıkçılığa ilişkin istatistikler ve balık stoklarının muhafazası ile ilgili diğer veriler, gerektiği takdirde, ilgili bütün devletlerin ve özellikle uyruklarına münhasır ekonomik bölgede balık avlama izni verilmiş olanların iştiraki ve yetkili alt-bölgesel veya evrensel kuruluşlar aracılığı ile, muntazaman yayınlanacak ve değiş tokuş edilecektir.
1. Sahildar devlet, 6l. maddeyi ihlal etmeksizin, münhasır ekonomik bölgenin canlı kaynaklarının azami derecede işletilmesini sağlamayı gaye edinecektir.
2. Sahildar devlet, münhasır ekonomik bölgede kendisinin canlı kaynakları avlama gücünü tespit edecektir. Bu av gücü, kabul edilebilir toplam hacminden az ise, sahildar devlet anlaşmalar veya diğer düzenlemeler yoluyle ve 4. paragrafta öngörülen usullere, şartlara, kanun ve kurallara uygun olarak, kabul edilebilir av hacminin bakiyesini işletmeleri için diğer devletlere verecektir; bu şekilde davranırken sahildar devlet, özellikle 69. ve 70. madde hükümlerini, özellikle bu maddelerde öngörülen kalkınmakta olan devletler yönünden, gözönünde bulunduracaktır.
3. İşbu madde uyarınca, kendi münhasır ekonomik bölgesini diğer devletlerin girişine açarken, sahildar devlet ilgili bütün faktörleri ve bu meyanda, diğerleri yanında, şunları dikkate alacaktır: bölgenin canlı kaynaklarının kendi ekonomisi ve diğer ulusal çıkarları açısından önemi; 69. ve 70. madde hükümleri; bakiyenin bir kısmının avlanması yönünden bölgede veya alt-bölgede yer alan kalkınmakta olan devletlerin ihtiyaçları; ve uyrukları bölgede genellikle balık avlayan veya balık sürülerinin araştırılmasına ve miktarlarının tespitine büyük ölçüde katkıda bulunan devletlerdeki ekonomik düzensizlikleri asgariye indirme zorunluluğu.
4. Diğer devletlerin münhasır ekonomik bölgede avlanan uyrukları sahildar devletin kanun ve kuralları ile tespit edilen muhafaza tedbirlerine ve diğer usül ve şartlara riayet edeceklerdir. Bu kanun ve kurallar işbu Sözleşmeye uygun olacaktır; bunlar, inter alia, aşağıdaki konulara ilişkin olabilir.
5. Sahildar devlet, muhafaza ve işletme ile ilgili olarak kabul ettiği kanun ve kuralları gereken şekilde duyuracaktlr.
1. Aynı türden veya ortak türden balık sürülleri iki veya daha çok devletin münhasır ekonomik bölgeleri içinde bulunursa, bu devletler, işbu Kısmın diğer hükümlerine halel gelmeksizin, doğrudan doğruya veya ilgili alt.bölgesel veya bölgesel kuruluşlar aracılığı ile, bu sürüllerin muhafazasını ve geliştirilmesini düzenlemek ve sağlamak için gerekli tedbirler üzerinde anlaşmak için gayret göstereceklerdir.
2. Aynı türden veya ortak türden balık sürülleri, aynı zamanda hem münhasır ekonomik bölgede ve hem de bu bölgeye bitişik alanda bulunursa sahildar devlet ve bu sürüleri bitişik alanda işleten devletler, doğrudan doğruya veya ilgili alt.bölgesel kuruluşlar aracılığı ile bitişik alanda bu sürülerin muhafazası için gerekli tedbirler üzerinde anlaşmak hususunda gayret göstereceklerdir.
1. Sahildar devlet ile, uyrukları o bölgede Ek I'de zikredilen büyük sürü oluşturan göçmen türlerini avlayan diğer devletler, doğrudan doğruya veya ilgili uluslararası kuruluşlar aracılığı ile, münhasır ekonomik bölgede olduğu kadar bunun ötesindeki bütün bölgede, sözkonusu türlerin muhafazasını ve bu türlerin azami derecede işletilmesini sağlamak için işbirliğinde bulunacaklardır. İlgili uluslararası kuruluşun bulunmadığı bölgelerde, sahildar devlet ile, uyrukları o bölgede bu türleri avlayan devletler, böyle bir kuruluş kurmak ve onun çalışmalarına katılmak için işbirliğinde bulunacaklardır.
2. 1. paragraf hükümleri, işbu Kısmın diğer hükümlerine ilaveten uygulanır.
1) İşbu Kısmın hiçbir hükmü, deniz memelilerinin işletilmesinin yasaklanmasına, sınırlandırılmasına veya düzenlenmesine ilişkin olarak işbu Kısımda öngörülen hükümlerden daha katı hükümler koyma konusunda sahildar devletin haklarını veya uluslararası bir kuruluşun yetkisini sınırlandırmaz. Devletler, deniz memelilerinin korunmasını sağlamak üzere işbirliğinde bulunacaklar ve özellikle ilgili uluslararası kuruluşlar aracılığı ile, balinagilleri korumak, yönetmek ve incelemek için gayret göstereceklerdir.
1. Akarsularında anadrom balık türleri üreyen devletler, bunlar üzerinde çıkarları en başta gelen ve bunlardan ilk sorumlu olan devletler olacaktır.
2. Anadrom balık sürüsünün menşe devleti, bunların muhafazasını, kendi münhasır ekonomik bölgesinin dış sınırının berisinde kalan bütün sulardaki avlanmanın ve 3. Paragrafın b) fıkrasında öngörülen avlanmanın düzenlenmesine ilişkin uygun tedbirleri kabul ederek, sağlayacaktır. Menşe devleti 3. ve 4. paragrafta zikredilen ve bu sürüleri işleten diğer devletlere danıştıktan sonra, akarsularında üreyen balıkların kabul edilebilir toplam av hacmini tespit edebilir.
3.
4. Anadrom balık sürüleri menşe devletinden başka bir devletin münhasır ekonomik bölgesinin dış sınırının berisindeki sulara doğru göç eder veya bu sulardan geçerse, bu devlet menşe devletiyle bu sürülerin muhafazası ve yönetilmesi için işbirliğinde bulunacaktır.
5. Anadrom balık sürülerinin menşe devleti ile bu balıkları avlayan devletler, işbu madde hükümlerinin uygulanması amacıyle gerektiğinde bölgesel kuruluşlar aracılığı ile düzenlemelere gideceklerdir.
1. Sularında katadrom balık türlerinin hayatlarının büyük çoğunluğunu geçirdiği bir sahildar devlet, bu türlerin yönetiminden sorumlu olacak ve göçmen balıkların buralara girip çıkabilmelerine dikkat edecektir.
2. Katadrom balık türleri, ancak münhasır ekonomik bölgelerin dış sınırlarının berisinde kalan sularda avlanacaktır. Münhasır ekonomik bölgelerde avlanma, işbu madde hükümlerine ve işbu Sözleşmenin bu bölgelerde balık avcılığı ile ilgili diğer hükümlerine tabi olacaktır.
3.Yavru olsun veya büyük olsun, katadrom balıkların başka devletin münhasır ekonomik bölgesi boyunca göç etmeleri halinde, avlanması da dahil olmak üzere, bu balıkların yönetimi, I. paragrafta zikredilen devletle diğer ilgili devlet arasında anlaşma yoluyla düzenlenecektir. Bu anlaşma söz konusu türlerin makul şekilde yönetimini sağlayacak ve I. paragafta zikredilen devletin bu türlerin muhafazasına ilişkin sorumluluğunu gözönünde bulunduracaktır .
İşbu Kısım 77. maddenin 4. paragrafında tanımlanan sedanter türlere uygulanmaz.
1. İlgili bütün devletlerin özel ekonomik ve coğrafi durumları dikkate alınarak, işbu maddeye ve 2. maddelere uygun olarak, sahili bulunmayan bir devletin, hakkaniyet esasları içerisinde, aynı alt-bölge veya aynı bölgede bulunan devletlerin, münhasır ekonomik bölgelerinde canlı kaynaklar bakiyesinin uygun bir bölümünün avlanmasına katılmaya hakkı olacaktır.
2. Bu katılmanın şartları ve usulleri, ilgili devletler arasında iki taraflı alt-bölgesel veya bölgesel anlaşmalarla ve inter alia, aşağıdaki hususlar gözönünde bulundurularak tespit edilecektir.
3. Sahildar devletin gücü, kendi münhasır ekonomik bölgesindeki canlı kaynakların avlanması hususunda, kabul edilebilir av hacminin hemen hemen bütününe erişmesine imkan veriyorsa; bu devlet ve diğer ilgili devletler, aynı alt-bölge veya aynı bölgedeki sahili bulunmayan kalkınma yolundaki devletlere, bütün tarafları tatmin edici uygun şart ve hükümlerle, sahildar devletlerin münhasır ekonomik bölgelerinde canlı kaynakların avlanmasına katılma imkanı veren, hakkaniyete uygun iki taraflı alt.bölgesel veya bölgesel düzeyde anlaşmalar akdetmek için işbirliğinde bulunacaklardır. İşbu hükmün uygulanmasında, 2. paragrafta zikredilen unsurlar da, aynı şekilde dikkate alınacaktır.
4. Sahili bulunmayan gelişmiş devletler, işbu madde uyarınca, canlı kaynakların avlanmasına katılma hakkına, ancak aynı alt-bölgesel veya aynı bölgedeki gelişmiş sahildar devletlerin münhasır ekonomik bölgelerinde sahip olacaklar; ve bu husus diğer devletlere kendi münhasır ekonomik bölgesindeki canlı kaynaklardan yararlanma imkânı tanırken sahildar devletin balıkçılar topluluğuna zararlı etkileri ve uyrukları bölgede genellikle balık avlayan devletlerin ekonomik düzensizliklerini asgari düzeye indirme zorunluluğunu gözönünde bulundurması ölçüsünde gerçekleştirilecektir.
5. Yukarıdaki hükümler, sahildar devletlerin münhasır ekonomik bölgelerindeki canlı kaynaklardan yararlanma konusunda aynı alt-bölge veya aynı bölgedeki sahili bulunmayan devletlere eşit veya tercihli haklar tanıyabilecekleri ve alt-bölge veya bölgede gerektiğinde akdedilmiş olan düzenlemelere halel getirmeyecektir.
1. İlgili bütün devletlerin özel ekonomik ve coğrafi durumları dikkate alınarak ve işbu maddeye ve ve 62. maddelere uygun olarak, coğrafi bakımdan elverişsiz devletlerin, hakkaniyet esasları içerisinde, aynı alt-bölge veya aynı bölgede bulunan devletlerin münhasır ekonomik bölgelerinde canlı kaynaklar bakiyesinin uygun bölümünün avlanmasına katılmaya hakkı olacaktır.
2. İşbu Kısmın amaçları uyarınca, “coğrafi bakımdan elverişsiz devletler”den, kapalı veya yarı kapalı bir denize kıyısı bulunan devletler de dahil olmak üzere, coğrafi durumları nüfuslarının bütününün veya bir kısmının besin olarak balık ihtiyacını yeterli şekilde sağlamalarını alt-bölgesel veya bölgesel devletlerin münhasır ekonomik bölgelerindeki canlı kaynakları kullanmalarına bağlı kılan sahildar devletler ile; kendilerine has bir münhasır ekonomik bölge iddiasında bulunamayan sahildar devletler anlaşlır.
3. Bu katılmanın şartıarı ve usulleri, ilgili devletler arasında iki taraflı alt-bölgesel veya bölgesel anlaşmalarla ve inter alia, aşağıdaki hususlar gözönünde bulundurularak tespit edilecektir:
4. Sahildar devletin gücü, kendi münhasır ekonomik bölgesindeki canlı kaynakların avlanması hususunda, kabul edilebilir av hacminin hemen hemen bütününe erişmesine imkan veriyorsa; bu devlet ve diğer ilgili devletler, aynı alt-bölge veya bölgedeki coğrafi bakımdan elverişsiz kalkınma yolundaki devletlere, bütün taratları tatmin edici uygun şart ve hükümlerle, sahildar devletlerin münhasır ekonomik bölgelerinde canlı kaynakların avlanmasına katılma imkanı veren, hakkaniyete uygun iki taratlı alt-bölgesel veya bölgesel düzeyde anlaşmalar akdetmek için işbirliğinde bulacaklardır. İşbu hükmün uygulanmasında 3. paragrafta zikredilen unsurlar da, aynı şekilde dikkate alınacaktır.
5. Coğrafi bakımdan elverişsiz gelişmiş devletler, işbu madde uyarınca canlı kaynakların avlanmasına katılma hakkına, ancak aynı alt.bölge veya aynı bölgedeki gelişmiş sahildar devletlerin münhasır ekonomik bölgelerinde sahip olacaklar; ve bu husus diğer devletlere kendi münhasır ekonomik bölgesindeki canlı kaynaklardan yararlanma imkanı tanırken sahildar devletin, balıkçılar topluluğuna zararlı etkileri ve uyrukları bölgede genellikle balık avlayan devletlerin ekonomik düzensizliklerini asgari düzeye indirme zorunluluğunu gözönünde bulundurması ölçüsünde gerçekleştirilecektir.
6. Yukarıdaki hükümler, sahildar devletlerin aynı alt-bölge veya aynı bölgedeki coğrafi bakımdan elverişsiz devletlere, münhasır ekonomik bölgelerindeki canlı kaynaklardan yararlanma konusunda eşit veya tercihli haklar tanıyabilecekleri ve alt-bölge veya bölgede gerektiğinde yapılmış düzenlemelere halel getirmeyecektir.
69. ve 70. maddeler, ekonomileri çok büyük ölçüde, kendi münhasır ekonomik bölgelerindeki canlı kaynakların işletilmesine bağlı olan sahildar devletlere uygulanmaz.
1. İlgili devletler aksini kararlaştırmadıkça, 69. ve 70. maddelerde öngörülen canlı kaynakların işletilmesine ilişkin haklar ne kira veya lisans yoluyla, ne çok uluslu ortak yatırımlar kurulması, yoluyla ve ne de böyle bir devirle sonuçlanacak diğer herhangi bir düzleme uyarınca doğrudan doğruya veya dolaylı olarak üçüncü devletlere veya bunların uyruklarına devredilecektir.
2. 1. paragrafta öngörülen sonuçları doğurmaması şartıyle, yukarıdaki hükümler, ilgili devletlerin, 69. ve 70. maddelere uygun olarak haklarını kullanmalarını kolaylaştırmak amacıyle, üçüncü devletlerden ve uluslararası kuruluşlardan teknik veya mali yardım almalarını engellemez.
1. Münhasır ekonomik bölgedeki canlı kaynakların araştırılması, işletilmesi, muhafazası ve yönetimi konularındaki egemen haklarının kullanılmasında, sahildar, devlet işbu Sözleşmeye uygun olarak kabul ettiği kanunlara ve kurallara riayeti sağlamak için gemiye çıkılması, geminin denetimi, gemiye elkonulması ve hakkında dava açılması da dahil olmak üzere, gerekli bütün tedbirleri alabilir.
2. Bir teminat veya diğer yeterli bir garanti gösterilirse, el konulan gemi ve tutuklanan mürettebatı, gecikmeksizin serbest bırakılacaktır.
3. Münhasır ekonomik bölgede balıkçılık konusundaki kanunlara ve kurallara riayetsizlikler hakkında sahildar devletin öngördüğü müeyyideler, ilgili devletler başka türlü kararlaştırmadıkça, hapis cezasını veya diğer bir bedeni cezayı içeremez.
4. Yabancı bir gemiye el konulması veya geminin seferden alıkonulması halinde, sahildar devlet, gecikmeksizin bayrak devletini, uygun vasıtalarla, alınan tedbirlerden ve daha sonra verilen cezalardan haberdar edecektir.
1. Sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasında münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılması, hakkaniyete uygun bir çözüme ulaşmak amacıyle, Uluslararası Adalet Divanı Statüsünün 38. maddesinde belirtildiği şekilde uluslararası hukuka uygun olarak anlaşma ile yapılacaktır.
2. Uygun bir süre içerisinde bir anlaşmaya varamadıkları takdirde ilgili devletler XV. Kısımda öngörülen usullere başvuracaklardır.
3.1. paragrafta öngörülen anlaşma akdedilinceye kadar ilgili devletler, anlayış ve işbirliği ruhu içerisinde, pratik çözüm getiren geçici düzenlemelere girişmek ve bu geçiş süresi içerisinde nihai anlaşmanın akdini tehlikeye düşürmemek veya engellememek için ellerinden gelen gayreti göstereceklerdir. Geçici düzenlemeler, nihai sınırlandırmaya halel getirmeyecektir.
4. İlgili devletler arasında yürürlükte olan bir anlaşma varsa, münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılmasına ilişkin sorunlar bu anlaşmaya uygun olarak çözümlenecektir.
1. İşbu Kısım hükümleri saklı kalmak üzere, münhasır ekonomik bölgenin dış sınır çizgileri ve 74. maddeye göre çizilen sınırlandırma çizgileri, yerlerinin tespiti amacıyle uygun ölçekli deniz haritalarında gösterilecektir. Gerektiği takdirde bu dış sınırların çizgileri veya sınır çizgileri yerine, kullanılan jeodezik sistemi belirten noktaların coğrafi koordinatlarına ilişkin bir liste ikame edilebilir.
2. Sahildar devlet bu haritalar veya coğrafi koordinatlara ilişkin listeleri gereken şekilde yayınılayacak ve bunların bir nüshasını Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi edecektir.
1. Sahildar bir devletin kıt'a sahanlığı, karasularının ötesinde kıt'a kenarının dış eşiğine kadar veya bu eşik daha az bir mesafede ise, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz mili mesafeye olan kısımda, bu devletin kara ülkesinin doğal uzantısının bütünündeki denizaltı alanlarının deniz yatağı ve toprak altlarını içerir.
2. Kıt'a sahanlığı 4. ila 6. paragraflarda öngörülen sınırların ötesine uzamayacaktır.
3. Kıt'a kenarı sahildar devletin toprak kiltlesinin su altındaki uzantısıdır; kıt'a kenarı, kıt'a sahanlığının, yamacının ve yüksekliğinin deniz yatağı ve toprak altından oluşur. Kıt'a kenarı ne sıradağları ile birlikte derin okyanus tabanlarını ve ne de bunların toprak altlarını içerir.
4.
5. Deniz yatağında kıt'a sahanlığının dış sınırını belirleyen ve 4. Paragrafın a), i), ii) fikralarına göre çizilen çizgiyi oluşturan sabit noktalar, ya karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 350 deniz milini veya 2500 metre su derinliği noktalarını birleştiren 2500 metre eşderinlik çizgisinden itibaren 100 deniz milini aşmayacaktır.
6. 5. Paragraf hükmüne rağmen, bir denizaltı sıra dağı üzerinde, kıt'a sahanlığının dış sınırı, karasularının ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 350 deniz milini aşmayacaktır. İşbu paragraf, kıt'a kenarının doğal unsurlarını oluşturan, yaylar, eşikler, tepeler, taş katmanları veya çıkıntılar gibi, kıt'a kenarının içerdiği denizaltı yüksekliklerine uygulanmaz.
7. Kıt'a sahanlığı, karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz milinin ötesine uzandığı durumlarda, sahildar devlet kıt'a sahanlığının dış sınırını, enlem ve boylam koordinatları ile tespit edilmiş sabit noktaları, uzunluğu 60 deniz milini aşmayan düz çizgilerle birleştirerek belirleyecektir.
8. Kıt'a sahanlığı, karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz milinin ötesine uzandığı durumlarda, sahildar devlet kıt'a sahanlığının sınırları hakkındaki bilgileri II. Ek'e göre hakkaniyete uygun bir coğrafi temsil esasına göre kurulmuş bulunan Kıta Sahanlığı Sınırları Komisyonu'na bildirecektir. Komisyon sahildar devletlere kıt'a sahanlıklarının dış sınırlarının tespitine ilişkin konularda tavsiyelerde bulunacaktır. Sahildar bir devlet tarafından bu tavsiyeler esas alınarak tespit edilen sınırlar kesin ve bağlayıcı olacaktır.
9. Sahildar devlet, kıt'a sahanlığının dış sınırını kalıcı bir şekilde belirten haritaları ve jeodezik veriler de dahil olmak üzere, ilgili bilgileri, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreterine tevdi edecektir. Genel Sekreter bu belgeleri gereken şekilde ilan edecektir.
10. İşbu madde, sahilleri bitişik veya karşı karşıya olan devletler arasında kıt'a sahanlığının sınırlandırılması sorununa halel getirmez.
1. Sahildar devlet, kıt'a sahanlığı üzerinde araştırmada bulunmak ve buranın doğal kaynaklarını işletmek amacı ile egemen haklar kullanır.
2. 1. paragrafta öngörülen haklar şu anlamda münhasırdır ki, sahildar devlet kıt'a sahanlığında araştırmada bulunmadığı veya buranın doğal kaynaklarını işletmediği takdirde hiç kimse, sahildar devletin açık rızası olmadan bu çeşit faaliyetlere girişemez.
3. Sahildar devletin kıt'a sahanlığı üzerindeki hakları fiili veya nazari işgalden bağımsız olarak mevcut olduğu kadar hertürlü açık beyandan da bağımsız olarak mevcuttur.
4. İşbu kısımda öngörülen doğal kaynaklar, deniz yatağı ve toprak altının madensel kaynaklarını ve diğer cansız kaynaklarını ve keza sedanter türden canlı organizmaları; yani hasata elverişli duruma geldikleri zaman, deniz yatağında veya bu yatağın altında ya hareketsiz bulunan veyahut da hareketleri deniz yatağı veya toprak altı ile sürekli temasa bağlı olan organizmaları içerir.
1. Sahildar devletin kıt'a sahanlığı üzerindeki hakları bu alanın üstündeki suların veya bu sular üzerindeki hava sahasının hukuki rejimine halel getirmez.
2. Sahildar devletin kıt'a sahanlığı üzerindeki haklarını kullanması, seyrüsefere veya işbu Sözleşme ile diğer devletlere tanınmış olan diğer haklara ve serbestilere zarar vermemeli ve de bunların kullanılmasını haksız şekilde engellememelidir.
1. Bütün devletlerin kıt'a sahanlığı üzerine işbu maddeye uygun olarak denizaltı kabloları ve petrol boruları döşemeye hakkı vardır.
2. Kıt'a sahanlığı üzerinde araştırmalar yapmak, bu alandaki doğal kaynakları işletmek, petrol boruları ile kirlenmeyi önlemek, azaltmak ve kontrol etmek amacıyle makul tedbirler alma hakkı saklı kalmak üzere sahildar devlet, bu kabloların ve petrol borularının döşenmesini veya bakımını engelleyemez.
3. Kıt'a sahanlığına döşenen petrol borularının takip edeceği hat sahildar devlet tarafından kabul edilmelidir.
4. İşbu Kısmın hiç bir hükmü, sahildar devletin, ülkesine veya kara sularına giren kablolara veya petrol borularına uygulanacak şartları tespit etme hakkına; ve kendi kıt'a sahanlığının araştırılmasına veya kaynaklarının işletilmesine; veyahut da kendi yetkisi altındaki sun'i adaların, tesis veya yapıların işletilmesine ilişkin olarak yerleştirilmiş bulunan veya bu amaçlarla kullanılan kablo ve petrol boruları üzerindeki yetkisine halel getirmez.
5. Denizaltı kabloları veya petrol boruları döşerken, devletler daha önceden mevcut olan kabloları ve petrol borularını gerektiği şekilde gözönünde bulunduracaklardır. Devletler özellikle, bunların tamir imkanını tehlikeye düştürmemeye dikkat edeceklerdir.
60. madde, kıt'a sahanlığı üzerindeki sun'i adalara, tesis ve yapılara, gerekli değişikliklerle uygulanır.
Sahildar devletin, hangi amaçla olursa olsun, kıt'a sahanlığı üzerindeki delme faaliyetlerine izin verme ve bu konuda düzenlemelerde bulunma konusunda münhasır hakkı olacaktır.
1. Kara sularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatlardan itibaren 200 deniz milinin ötesinde kıt'a sahanlığının cansız kaynaklarının işletilmesine ilişkin olarak, sahildar devlet nakdi veya ayni katkıda bulunacaktır.
2. Nakdi ve ayni katkılar, belirli bir işletme sahasının ilk beş yıllık üretimini takiben, bu sahadaki bütün üretimler için yıllık olarak yapılacaktır. Altıncı yıl için, nakti veya ayni katkı miktarı işletme sahasının üretiminin değerinin veya hacminin %1'i oranında olacaktır. Bu oran onikinci yıla kadar, her yıl için %1 oranında artacak ve onikinci yıldan sonra % 7 olarak kalacaktır. Üretim, işletme çerçevesinde kullanılan kaynakları içermez.
3. Kendi kıt'a sahanlığından çıkartılan bir madeni kesin olarak ithal etme durumunda bulunan kalkınma yolundaki her devlet, bu madene ilişkin olarak, bu nakti veya ayni katkıda bulunmaktan muaftır.
4. Nakdi veya ayni katkılar, Otorite aracılığı ile yapılacak; Otorite; bunları özellikle en az gelişmiş veya sahili bulunmayan kalkınmakta olan devletlerinkiler başta olmak üzere, kalkınmakta olan devletlerin çıkarlarını ve ihtiyaçlarını gözönüne alarak, hakkaniyete uygun dağıtım kriterlerine göre, işbu Sözleşmeye Taraf Devletler arasında bölüştürülecektir.
1. Sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasında kıt'a sahanlığının sınırlandırılması, hakkaniyete uygun bir çözüme ulaşmak amacıyle, Uluslararası Adalet Divanı Statüsünün 38. maddesinde belirtildiği şekilde, uluslararası hukuka uygun olarak anlaşma ile yapılacaktır.
2. Uygun bir süre içerisinde bir anlaşmaya varamadıkları takdirde, ilgili devletler XV. Kısımda öngörülen usullere başvuracaklardır.
3. 1. paragrafta öngörülen anlaşma akdedilinceye kadar , ilgili devletler, anlayış ve işbirliği ruhu içerisinde, pratik çözüm getiren geçici düzenlemelere girişmek ve bu geçiş süresi içerisinde nihai anlaşmanın akdini tehlikeye düşürmemek veya engellememek için ellerinden gelen gayreti göstereceklerdir. Geçici düzenlemeler nihai sınırlandırmaya halel getirmeyecektir .
4. İlgili devletler arasında yürürlükte olan bir anlaşma varsa, kıt'a sahanlığının sınırlandırılmasına ilişkin sorunlar bu anlaşmaya uygun olarak çözümlenecektir.
1. İşbu Kısım hükümleri saklı kalmak üzere kıt'a sahanlığının dış sınır çizgileri, ve 83. maddeye göre çizilen sınırlandırma çizgileri, yerlerinin tespiti amacıyla uygun ölçekli deniz haritalarında gösterilecektir. Gerektiği takdirde bu dış sınırların çizgileri, veya sınırlandırma çizgileri yerine, kullanılan jeodezik sistemi belirten noktaları coğrafi koordinatlarına ilişkin bir liste ikame edilebilir.
2. Sahildar devlet bu haritaları veya coğrafi koordinatlara ilişkin listeleri gereken şekilde yaynılayacak ve bunların bir nüshasını Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine ve kıt'a sahanlığının dış sınır çizgilerini belirtenler söz konusu olduğunda Otorite'nin Genel Sekreteri nezdine tevdi edecektir.
İşbu Kısım, toprak altının üzerindeki suların derinliği ne olursa olsun, sahildar devletin toprak altını tüneller açarak işletmek hakkına halel getirmez.
İşbu Kısmın hükümleri bir devletin münhasır ekonomik bölgesine, karasularına veya iç sularına veya takımada sularına dahil olmayan tüm deniz alanlarına uygulanır. İşbu madde, 58. madde uyarınca münhasır ekonomik bölgede bütün devletlerin yararlandıkları serbestileri, hiçbir şekilde kısıtlamaz.
1. Açık denizler, sahili bulunsun veya bulunmasın bütün devletlere açıktır. Açık denizlerin serbestliği, işbu Sözleşmede yer alan şartlar ve diğer uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde kullanılır. Bu serbesti, sahili bulunsun veya bulunmasın bütün devletler için, inter alia, aşağıdakileri kapsar:
2. Bu serbestiler bütün devletler tarafından, diğer devletlerin açık denizlerin serbestliğini kullanmalarındaki çıkarları ve Bölge'de yürütülen faaliyetlere ilişkin olarak işbu Sözleşme ile tanınmış olan haklar, gerektiği şekilde gözönünde bulundurularak, kullanacaktır.
Açık denizler barışçı amaçlarla kullanılacaktır.
Hiçbir devlet, açık denizlerin herhangi bir kısmını kendi egemenliğine tabi tutmayı yasal olarak ileri süremez.
Sahili bulunsun veya bulunmasın her devlet, açık denizlerde kendi bayrağını taşıyan gemileri seyrettirme hakkına sahiptir.
1. Her devlet, gemilere hangi şartlar ile tabiiyetini vereceğini, gemilerin kendi ülkesinde tescil şartlarını ve kendi bayrağını çekme hakkına sahip olmaları için gerekli şartları tespit edecektir. Gemiler bayrağını çekme iznine sahip oldukları devletin tabiiyetine sahiptir. Devlet ile gemi arasında gerçek bir bağ bulunmalıdır.
2. Her devlet, bayrak çekme hakkını verdiği gemilere bununla ilgili belgeleri verecektir.
1. Gemiler tek bir devletin bayrağı altında seyredecekler ve uluslararası andlaşmalarda ve işbu Sözleşmede açıkca belirtilen istisnalar dışında, açık denizlerde o devletin münhasır yetkisine tabi olacaklardır. Mülkiyetin gerçekten nakli veya sicilde değişiklik durumları haricinde bir gemi yolculuk sırasında veya bir limanda bayrağını değiştiremez.
2. İki veya daha fazla devletin bayrağı altında seyreden ve bunları işine geldiği gibi kullanan bir gemi, bu tabiiyetlerden hiç birini diğer devletlere karşı ileri süremez ve tabiiyetsiz bir gemi gibi işlem görür.
Yukarıdaki maddeler, Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nın veya Birleşmiş Milletlerin Uzmanlık Kurumlarının veya Uluslararası Atom Enerjisi Aiansı'nın resmi hizmetlerinde kullanılan ve Teşkilatın bayrağını taşıyan gemilerin durumunu etkilemez.
1. Her devlet, kendi bayrağını taşıyan gemiler üzerinde, idari, teknik ve sosyal konulardaki yetki ve kontrolünü fiilen kullanacaktır.
2. Her devlet özellikle;
3. Her devlet kendi bayrağını taşıyan gemiler hakkında denizde güvenliği sağlamak amacıyle özellikle aşğıdaki hususlarda gerekli tedbirleri alacaktır:
4. Bu tedbirler, aşağıdaki hususları sağlamak için gerekli olanları içerecektir:
5. 3. ve 4. paragraflarda öngörülen tedbirleri alırken, her devlet, genel kabul görmüş uluslararası kurallara, usullere ve uygulamalara uymak ve bunlara riayeti sağlamak için gerekli bütün düzenlemeleri yapmak durumundadır.
6. Bir gemi üzerinde uygun yetkilerin kullanılmadığı ve uygun kontrolün yapılmadığı konusunda ciddi gerekçeleri bulunan her devlet, olayları bayrak devletine rapor edebilir. Böyle bir rapor alan bayrak devleti konuyu soruşturacak ve gerekirse durumu düzeltmek için gerekli tedbirleri alacaktır.
7. Her devlet, açık denizde kendi bayrağını taşıyan bir geminin karıştığı ve başka bir devletin vatandaşlarının hayatına malolan veya ağır şekilde yaralanmalarına sebep olan veya başka bir devletin gemilerine veya tesislerine veyahut da deniz çevresine önemli zarar veren, her deniz kazası veya seyrüsefer olayı hakkında gereği şekilde yetkilendirilmiş kişi veya kişilerce veya onlar huzurunda yürütülecek bir soruşturma açılmasını emredecektir. Bayrak devleti ve diğer devlet bu çeşit bir deniz kazası veya seyrüsefer olayı hakkında, bu diğer devletin her soruşturmasının yürütülmesi konusunda işbirliğinde bulunacaklardır.
Savaş gemileri, açık denizlerde, bayrağını taşıdıkları devlet dışında, diğer devletler yönünden mutlak yargı bağışıklığına sahiptirler.
Bir devlete ait olan veya onun tarafından işletilen ve münhasıra ticari olmayan bir kamu hizmetinde kullanılan gemiler, açık denizde bayrağını taşıdıkları devlet dışında, diğer devletler yönünden mutlak yargı bağışıklığına sahiptirler.
1. Açık denizde, kaptanın veya gemi hizmetindeki diğer herhangi bir kişinin ceza veya disiplin sorumluluğunu intaç ettiren bir çatma halinde veya deniz seyrüseferine ilişkin diğer herhangi bir olayda, bu kişiler hakkında ceza veya disiplin kovuşturması, ancak ya geminin bayrağını taşıdığı devletin veya bu kişilerin tabiiyetinde bulundukları devletin adli veya idari makamları nezdinde açılabilir.
2. Disiplin konusunda bir kaptan brövesi veya yeterlilik veya ehliyet belgesi vermiş olan devlet, belge sahibi, bu devletin vatandaşı olmasa dahi, yasal yollara riayet ederek, bu belgelerin geri alınınasına karar verme hususunda münhasır yetkili olacaktır.
3. Bayrak devleti yetkilileri dışında hiç bir makam tarafından soruşturma amacıyla da olsa, gemiye el konulması veya geminin seferden alıkonulması emredilmeyecektir.
1. Her devlet kendi bayrağını taşıyan bir geminin, kaptanından, gemi mürettabat ve yolcular için ciddi bir tehlike oluşturmadan ifa edilebilecek ise, aşağıdaki hususları gerçekleştirmesini talep edecektir.
2. Sahili bulunan bütün devletle, deniz ve hava güvenliğini sağlamak üzere uygun ve etkili bir sürekli arama ve kurtarma servisinin kurulmasını ve işleyişini kolaylaştıracaklar ve gerektiği takdirde bu amaçla komşu devletlerle bölgesel düzenlemeler çerçevesinde işbirliğinde bulunacaklardır.
Her devlet kendi bayrağını çekmeğe yetkili gemilerde köle taşınmasını önlemek ve cezalandırmak ve bayrağının bu amaçla kullanılmasını önlemek üzere etkili tedbirler alacaktır. Bayrağı ne olursa olsun, bir gemiye sığınan her köle ipso facto hür olacaktır.
Bütün devletler, açık denizde veya hiçbir devletin yetkisine tabi bulunmayan diğşer herhangi bir yerde deniz haydutluğunu cezalandırmak üzere mümkün olan en büyük ölçüde işbirliğinde bulunacaklardır.
Aşağıda sayılan fiillerden herhangi biri deniz haydutluluğunu teşkil eder;
Mürettebatının isyan ederek denetimini ele geçirdiği bir savaş gemisi, bir devlet gemisi veya bir devlet uçağı tarafından işlenen 101. maddede tanımlanmış deniz haydutluğu fiilleri, özel bir gemi veya uçak tarafından işlenen fiillerle bir tutulur.
Fiilen kontrol altında bulundukları kimseler tarafından 101. maddede öngörülen fiillerden birini işlemeye tahsis edilmiş gemiler veya uçaklar, deniz haydudu gemi veya uçak sayılırlar. Bu gibi fiilleri işlemeye hizmet etmiş gemiler veya uçaklar da bu fiilleri işlemekle suçlu kişilerin kontrolü altında kaldıkları sürece deniz haydudu gemi veya uçak sayılırlar.
Bir gemi veya uçak, deniz haydudu uçak veya gemi niteliğini almasına rağmen, tabiiyetini muhafaza edebilir. Tabiiyetin muhafazası veya kaybı bu tabiiyeti vermiş olan devletin iç hukukuna tabiidir.
Her devlet açık denizde veya hiçbir devletin yetkisine tabi olmayan her hangi bir yerde, deniz haydudu birgemiyi veya uçağı yahut deniz haydutluğu fiilleri sonucunda ele geçirilmiş olan ve deniz haydutlarının elinde bulunan bir gemiye el koyabilir ve bu gemide ve uçakta bulunan kişileri yakalayabilir ve mallara el koyabilir. El koyan devletin mahkemeleri verilecek cezalar ile iyi niyet sahibi üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak şartıyle gemi, uçak veya mallara ilişkin tedbirler konusunda karar verebilir.
Deniz haydudu olduğundan şüphe edilen bir gemi veya uçağa, yeter sebep olmadan el konulduğu taktirde, el koyan devlet, geminin veya uçağın tabiiyetinde bulunduğu, devlete karşı el koymadan doğan her türlü zarar ve kayıp için sorumlu olacaktır.
Deniz haydutluğu sebebiyle el koyma, ancak savaş gemileri veya askeri uçaklar veya açık dış işaretlerle bir kamu hizmetine tahsis edilmiş oldukları ve bu konuda yetkili kılındıkları belli olan diğer gemi veya uçaklar tarafından yapılabilir.
1. Bütün devletler açık denizde seyreden gemilerin, uluslararası sözleşmelere aykırı olarak, uyuşturucu maddelerin ve psikotrop maddelerin gayri meşru trafiğine girişmelerini önlemek üzere işbirliğinde bulunacaklardır.
2. Kendi bayrağını taşıyan bir geminin uyuşturucu maddelerin veya psikotrop maddelerin gayri meşru trafiğine giriştiği konusunda ciddi gerekçeleri olan her devlet, bu tür trafiğe son vermek üzere diğer devletlerin işbirliğini talep edebilir.
1. Bütün devletler, açık denizden izinsiz bir şekilde yapılan yayınlara son vermek üzere işbirliği yapacaklardır.
2. İşbu Sözleşmenin amaçları uyarınca “izinsiz yayın”dan açık denizlerde, uluslararası kurallara aykırı olarak, kamu kiltlesine hitaben radyo ve televizyon yaynılarının bir gemi veya tesisten yaymak anlaşılır. Ancak buna, yardım çağrılarının yayını dahil değildir.
3. İzinsiz yayına katılan herhangi bir kişi aşağıdakilerin mahkemeleri huzurunda yargılanabilir:
4. Açık denizde 3. paragrafa göre yargılama yetkisi bulunan bir devlet, izinsiz yayın yapan kişiyi 110. maddeye uygun olarak tevkif edebilir veya gemiyi durdurabilir ve yayın araç.gerecine el koyabilir.
1. Müdahalenin bir andlaşma ile tanınan yetkilerden kaynaklanması durumu dışında, açık denizde ve 96. maddelerde öngörülen tam dokunulmazlıklardan yararlananlar haricindeki bir yabancı gemiyle karşılaşan bir savaş gemisi aşağıda belirtilen konularda ciddi nedenler olmadıkça, bu gemiyi durdurup denetleme hakkına sahip değildir.
2. 1. paragrafta öngörülen durumlarda, savaş gemisi, geminin bayrağını çekmeye yetki veren belgelerinin doğruluğunu inceleyebilir. Bu amaçla şüpheli gemiye bir subayın kumandasında bir araç gönderebilir. Belgelerin incelenmesi sonucunda şüpheler devam ederse, gemide mümkün olan nezaketle daha etraflı incelemeye geçilebilir.
3. Şüpheler gerçekleşmezse, durdurulan geminin şüpheleri haklı gösterecek hiç bir eylem yapmaması şartıyle, maruz kaldığı her türlü zarar ve kayıp tazmin edilecektir.
4. İşbu hükümler gerekli değişikliklerle askeri uçaklara da uygulanır.
5. İşbu hükümler, keza açık dış işaretlerle bir kamu hizmetine tahsis edilmiş oldukları ve bu konuda yetkili kılındıkları belli olan, diğer gemilere veya uçaklara da uygulanabilir.
Sahildar devletin yetkili makamları, bu devletin kanunlarına ve kurallarına aykırı hareket ettiğine ilişkin yeterli kanıya sahip oldukları takdirde bir yabancı geminin izlenmesine girişebilirler. Bu izleme, yabancı gemi veya bunun araçlarından birini izleyen devletin iç sularında, takımada sularında, karasularında veya bitişik bölgesinde iken başlamalıdır; ve karasularının veya bitişik bölgenin ötesinde, ancak kesintiye ugramamak şartıyle devam edebilir. Karasularında veya bitişik bölgede seyreden bir yabancı gemiye dur emrini veren geminin, yabancı geminin dur emrini aldığı zaman bulunduğu sular içerisinde bulunması zorunlu değildir. Yabancı gemi işbu Sözleşmenin 33. maddesinde tanımı yapılan bir bitişik bölgede bulunuyorsa, izlemeye ancak, bu bitişik bölgenin tesisini gerektiren korunma amaçlarının ihlali halinde girişilebilir.
2. Kesintisiz izleme hakkı, kıt'a sahanlığı üzerindeki tesisleri çevreleyen güvenlik bölgeleri de dahil olmak üzere münhasır ekonomik bölgede veya kıt'a sahanlığında, sahildar devletin işbu Sözleşme uyarınca uygulanabilir kanun ve kurallara aykırılık halinde, aykırılığın zikredilen alanlarda meydana gelmiş olması şartı ile, mutatis mutandis uygulanacaktır.
3. İzleme hakkı, izlenen geminin kendi devletinin karasularına veya üçüncü bir devletin karasularına girmesi ile sona erer.
4. İzleme ancak, izleyen gemi, izlenen geminin veya bunun araçlarından birinin veya ekip halinde çalışıp izlenen gemiyi ana gemi olarak kullanan diğer araçların, karasuları içerisinde veya duruma göre, bitişik bölgede veya münhasır ekonomik bölgede veya kıt'a sahanlığı üzerinde bulunduğuna elindeki kullanılabilir vasıtalarla kanaat getirdiği takdirde, başlamış kabul edilir. İzleme ancak, gözle görülür veya kulakla işitilir bir durma işaretinin verilmesinden sonra başlıyabilir; bu işaret, yabancı gemiye görebi. leceği veya işitebileceği bir mesafeden verilir.
5. İzleme hakkı, ancak savaş gemileri veya askeri uçaklar veya açık dış işaretlerle bir kamu hizmetine tahsis edilmiş oldukları ve bu konuda yetkili kılındıkları belli olan, diğer gemiler veya uçaklar tarafından kullanılıbilir.
6. Geminin uçak tarafından izlendiği durumda:
7. Bir devletin yetkisine dahil bir yerde tutuklanmış ve yetkili makamlarca soruşturma açılmak üzere o devletin bir limanına götürülmekte olan bir geminin ve refakat gemisinin yolculuk sırasında şartların gerektirmesi sebebiyle açık denizin veya münhasır ekonomik bölgenin bir kısmından geçmiş olmaları halinde sırf münhasır ekonomik bölgenin veya açık denizin bir kısmından geçiş yüzünden, geminin serbest bırakılması istenemez.
8. İzlemenin haklı gösterilmediği şartlarda, karasuları dışında durdurulmuş veya tutuklanmış bir geminin bu yüzden maruz kalması muhtemel her türlü kayıp veya zararı tazmin edilecektir.
1. Bütün devletler, kıt'a sahanlığının ötesinde, açık deniz yataklarında, denizaltı kabloları ve petrol boruları döşeme hakkına sahiptirler.
2. 79. maddenin 5. paragrafı bu çeşit kablolara ve petrol borularına uygulanır.
Her devlet kendi bayrağını taşıyan bir gemi veya kendi yetkisine tabi bir kişi tarafından, açık denizde yüksek gerilimli bir denizaltı kablosuna veya bir denizaltı petrol borusuna bilerek ve isteyerek veya kusurlu bir ihmal ile zarar vermesi veya bunları koparması fiilinin ve bir telgraf veya telefon kablosuna, telefon ve telgraf haberleşmelerini zedeleyecek veya kesintiye uğratacak bir şekilde yine bilerek ve isteyerek veya kusurlu bir ihmal ile zarar vermesi veya bunları koparması fiilinin cezayı gerektirecek bir suç teşkil etmesi amacıyle gerekli kanun ve kuralları kabul edecektir. Bu hüküm, aynı zamanda, bu çeşit kablo veya petrol borularının zedelenmesini veya koparılmasını amaçlayan veya böyle bir sonuç doğurması mümktün olan davranışlara da uygulanacaktır. Bununla birlikte, bu hüküm, bu çeşit kablo ve petrol borularını koparma veya zedeleme fiili, bunu önlemek için gerekli bütün tedbirleri alan, ancak hayatlarını veya gemilerini kurtarma yasal amacıyle, başka türlü hareket edemeyen kişilerin yapmış olduğu koparma veya zedeleme hallerinde uygulanmayacaktır.
Her devlet, açıkdenizde, bir denizaltı kablosunun veya petrol borusunun sahibi olup da, bu kablonun veya petrol borusunun döşenmesi veya tamiri sırasında bir başka kablo veya petrol borusunun kopmasına veya zedelenmesine sebebiyet veren ve kendi yetkisine tabi olan bir kişinin bundan doğan tamir masraflarını yüklenmesi için gerekli kanun ve kuralları kabul edecektir.
Her devlet, bir denizaltı kablosuna veya petrol borusuna zarar vermemek için bir çapasını, bir ağını veya diğer bir av aletini feda ettiğini ispat eden bir gemi sahibinin, makul bütün önleyici tedbirleri almış olması şartı ile, kablonun veya petrol borusunun sahibi tarafından tazmin edilmesi için gerekli kanun ve kuralları kabul edecektir.
Bütün devletlerin
saklı kalmak şartıyla, vatandaşlarının açık denizde balık avlamaları hususunda hakları vardır.
Bütün devletlerin, açık denizlerin canlı kaynaklarının muhafazası için gerekli olabilecek ve kendi vatandaşlarına karşı uygulanabilecek tedbirleri alma veya bunların alınması konusunda diğer devletlerle işbirliğinde bulunma yükümlülüğü vardır.
Devletler, açık denizlerdeki canlı kaynakların muhafazası ve yönetimi konusunda işbirliğinde bulunacaklardır. Vatandaşları, aynı bölgede bulunan farklı canlı kaynakları veya aynı canlı kaynakları işleten devletler, söz konusu canlı kaynakların muhafazası için gerekli tedbirleri almak amacıyle görüşmelerde bulunacaklardır. Bu amaçla, gerektiği takdirde, alt-bölgesel veya bölgesel balıkçılık teşkilatları kurmak için işbirliğinde bulunacaklardır.
1. Kabul edilebilir av hacmini tespit ederlerken ve açık denizlerdeki canlı kaynakların muhafazası amacıyle diğer tedbirleri alırlarken, devletler:
2. Elde bulunan bilimsel bilgiler, avlara ve balıkçılığa ilişkin istatistikler ve balık stoklarının muhafazası ile ilgili diğer veriler yetkili uluslararası alt.bölgesel, bölgesel veya evrensel kuruluşlar aracılığı ile ve gerektiğinde igili bütün devletlerin katılmaları ile düzenli bir şekilde yaynılanacak ve değiş tokuş edilecektir.
3. İlgili devletler, muhafaza tedbirlerinin ve bunların uygulanmasının, hangi devletin vatandaşı olursa olsun, hiç bir balıkçıya karşı hukuki veya fiili bir ayırıma sebebiyet vermemesine dikkat edeceklerdir.
65. madde, açık denizlerdeki deniz memelilerinin muhafaza yönetimine de uygulanır.
1. Bir ada, sularla çevrili olan ve sular yükseldiğinde su üstünde kalan, doğal olarak meydana gelmiş bir kara parçasıdır.
2. 3. paragraf hükümleri saklı kalmak üzere, bir adanın karasularının, bitişik bölgesinin, münhasır ekonomik bölgesinin ve kıta sahanlığının sınırlandırılması, işbu Sözleşmenin diğer kara parçalarına uygulanabilir hükümlerine uygun olarak yapılır.
3. İnsanların oturmasına elverişli olmayan veya kendilerine özgü ekonomik bir yaşamı bulunmayan kayalıkların münhasır ekonomik bölgeleri veya kıta sahanlıkları olmayacaktır.
İşbu Sözleşmenin amaçları uyarınca “kapalı veya yarı kapalı deniz”den, iki veya daha çok devlet tarafından çevrili ve diğer bir denize veya okyanusa dar bir geçitle bağlı bulunan veyahut da bütünüyle veya büyük bir bölümü ile, iki veya daha çok devletin kara sularından ve münhasır ekonomik bölgelerinden oluşan bir körfez, bir deniz havzası veya bir deniz anlaşılır.
Kapalı veya yarı kapalı bir denize sahildar olan devletler, işbu sözleşme gereğince kendilerine ait olan hakların kullanılmasında ve yükümlülükerin yerine getirilmesinde aralarında işbirliğinde bulunmalıdırlar. Bu amaçla, doğrudan doğruya veya ilgili bir bölgesel kuruluş aracılığı ile aşağıdaki konularda gayret göstereceklerdir:
1. İşbu Sözleşmenin amaçları uyarınca;
2. Sahili bulunmayan devletler ve transit geçiş devletleri, aralarında anlaşarak ulaştırma araçlarına, petrol boru hatlarını, gaz nakil hatlarını ve I. paragrafta zikredilenlerden başka ulaştırma araçlarını dahil edebilirler.
1. Sahili bulunmayan devletler, açık denizlerin serbestliğine ve insanlığın ortak mirasına ilişkin olanlar da dahil olmak üzere, işbu Sözleşme ile öngörülen haklarını kullanmak için, denize ulaşma ve denizden ulaşma hakkına sahip olacaklardır. Bu amayla, transit geçiş devletinin ülkesinden her türlil ulaştırma araçlarıyla transit geçiş serbestisinden yararlanacaklardır.
2. Transit geçiş serbestisinin kullanılmasının şartları ye usulleri, sahili bulunmayan devletler ile ilgili transit geçiş devletleri arasında iki taraflı, alt.bölgesel veya bölgesel anlaşmalar yoluyla belirlenecektir.
3. Ülkeleri üzerindeki mutlak egemenliklerini kullanırken, transit geçiş devletlerinin, sahili bulunmayan devletler lehine işbu Kısımda zikredilen hakların ve kolaylıkların kendi yasal çıkarlarını hiç bir şekilde zedelememesini sağlamak üzere gerekli bütün yasal tedbirleri almaya hakları olacaktır.
Özel coğrafi durumları nedeniyle işbu Sözleşmenin ve özel anlaşmaların sahili bulunmayan devletler lehine denize ulaşma ve denizden ulaşma konularında haklar ve kolaylıklar öngören hükümleri, en çok gözetilen ulus kuralının uygulanması dışında bırakılır.
1. Transit geçiş trafiği, bu trafik ile ilgili özel hizmetler karşılığı alınan resimler hariç olmak üzere, hiç bir gümrük vergisine, resme veya diğer ödemeye tabi olmayacaktır.
2. Sahili bulunmayan devlet için öngörülen ye onun tarafından kullanılan transit ulaştırma araçları ve diğer transit kolaylıkları, transit geçiş devletinin ulaştırma araçlarının kullanımı için alınan vergi veya resimlerden daha yüksek vergi veya resimlere tabi tutulmayacaktır.
Transit geçiş trafiğini kolaylaştırmak amacıyle, sahili bulunmayan devletlerle transit geçiş devletleri arasında anlaşma yoluyla, bu sonuncuların giriş ye çıkış limanlarında serbest bölgeler veya diğer gümrük kolaylıkları öngörülebilir.
Transit geçiş devletinde, transit geçiş serbestisinin fiilen kullanılmasına imkan verecek ulaştırma araçları bulunmadığı takdirde veya liman tesisleri ye teçhizatı da dahil olmak üzere, mevcut araçlar herhangi bir yönden yetersiz olduğu taktirde; transit geçiş devleti ve sahili bulunmayan ilgili devlet, yenilerini inşa etmek veya mevcutları islah etmek üzere işbirliğinde bulunabilirler.
1. Transit geçiş devleti, transit geçiş trafiğinin akışındaki gecikmeleri veya teknik nitelikteki zorlukları önlemek için uygun bütün tedbirleri alacaktır.
2. Gecikme veya zorlukların ortaya çıkması halinde bunların sebeplerini acilen ortadan kaldırmak üzere, transit geçiş devleti ile sahili bulunmayan devletin yetkili makamları işbirliğinde bulunacaklardır.
Sahili bulunmayan bir devletin bayrağını taşıyan gemiler, deniz limanlarında, diğer yabancı gemilere uygulanan işlemlere eşit bir işlemden yararlanacaklardır.
İşbu Sözleşme hiç bir şekilde, Taraf Devletler arasında kabul edilmiş veya taraf devletlerden birince tanınmış olan daha geniş transit geçiş kolaylıklarının geri alındığı anlamına gelmez. Keza, işbu Sözleşme hiçbir şekilde taraf devletlerin gelecekte daha geniş kolaylıklar tanımalarını yasaklamaz.
İşbu Kısmın amaçlan uyarınca,
a) “Kaynaklar”dan, deniz yatağının üstünde veya toprak altında doğal ortam içinde bulunan farklı madenlerden oluşan yumrular da dahil olmak üzere, katı, sıvı ve gaz halindeki bütün madensel kaynaklar anlaşılır.
b) Bölge’den bir kere çıkarıldıktan sonra, kaynaklar “madenler” olarak adlandırılır.
Ne işbu Kısım ve ne de işbu Kısım uyarınca tanınan veya kullanılan haklar, Bölge’nin üzerindeki suların veya bu sular üzerindeki hava: sahasının hukuki rejimini etkileyecektir,
Bölge ve kaynakları insanlığın ortak mirasıdır.
Bölge’ye ilişkin genel davranışlarında devletler, barış ve güvenliği devam ettirmek ve uluslararası işbirliğini ve karşılıklı anlayışı gerçekleştirmek ve uluslararası işbirliğini ve karşılıklı anlayışı gerçekleştirmek düşüncesi ile işbu Kısım hükümlerine, Birleşmiş Milletler Andlaşmasında belirtilen ilkelere ve Uluslararası hukukun diğer kurallarına uyacaklardır.
1. Taraf Devletler, Bölge’de ister bizatihi kendileri tarafından, ister kendilerine ait devlet şirketleri tarafından veya kendi tabiiyetlerinde olan veya fiilen kendileri veya tabilyetlerindeki kişilerce kontrol edilen gerçek veya tüzel kişiler tarafından yürütülen faaliyetlerin, işbu Kısma uygun olmasını sağlamaktan sorumlu olacaklardır. Aynı sorumluluk, Bölge’de ‘kendileri tarafından yürütülen faaliyetlere füşkin olarak, uluslararası kuruluşlar için de söz konusu olur.
2. Uluslararası Hukuk kuralları ve III. Ek’in 22. maddesi saklı kalmak üzere, bir Taraf Devlet veya uluslararası bir kuruluş işbu Kısım uyarınca kendisine düşen yükümlülüklere ilişkin ihmalden ortaya çıkacak zararlardan sorumlu olacaktır; ortak olarak hareket eden Taraf Devletler veya uluslararası kuruluşlar bu sorumluluğu müştereken ve mütelsilen üstleneceklerdir. Bununla beraber, Taraf Devlet, eğer 153. maddenin 4. paragrafında ve III. Ek’in 4. maddesinin 4. paragrafında öngörüldüğü şekilde, işbu Kısma ve buna ilişkin eklere etkili bir riayeti sağlamak için gerekli ve uygun bütün tedbirleri almışsa, 153. maddenin 2. paragrafının b) fıkrası uyarınca kendisi tarafından desteklenen bir kişinin ihmali neticesi ortaya çıkan zararlardan sorumlu olmayacaktır.
3. Uluslararası kuruluşlara üye bulunan Taraf Devletler, bu kuruluşlara ilişkin olarak, işbu maddenin uygulanmasını sağlamak üzere uygun tedbirleri alacaklardır.
1. Söz konusu olan sahili bulunan veya sahili bulunmayan devletler olsun, devletlerin, coğrafi durumlarından bağımsız olarak Bölge’de yürütülen faaliyetlere işbu Kısım’da açıkca öngörüldüğü şekilde ve özellikle kalkınmakta olan devletlerin ve tam bağımsızlıklarına kavuşmamış veya Genel Kurulun 1514 (XV) sayılı ve diğer ilgili kararlarına uygun olarak Birleşmiş Milletlere tanınmış diğer bir bağımsızlık rejimine kavuşmamış halkların çıkarları ve ihtiyaçları gözönünde bulundurularak, bütün insanlığın çıkarları doğrultusunda olacaktır.
2. Otorite, 160. maddenin 2. paragrafının f), i) fıkralarına uygun olarak elverişli bir sistem ile, Bölge’de yürütülen faaliyetlerden elde edilen mali avantajların ve diğer ekonomik avantajların, ayırım gözetmeksizin hakkaniyete uygun bölüştürülmesini sağlayacaktır.
Herhangi bir ayırım yapılmaksızın ve işbu Kısmın diğer hükümlerine halel gelmeksizin Bölge, sahili bulunsun veya bulunmasın, bütün devletlerin münhasıran barışçı amaçlarla kullanımına açık olacaktır.
1. Bölge’nin, sınırlarının ötesine uzanan kaynak damarlarının mevcut olduğu bir durumda, Bölge’deki faaliyetler, bu damarların yetki alanına uzandığı sahildar devletin yasal haklan ve çıkarları gerektiği şekilde göz önünde bulundurularak yürütülecektir.
2. Bu haklara ve çıkarlara karşı her türlü zararı önlemek amacı ile, ilgili devletle danışmalarda bulunmayı ve özellikle önceden haber vermeyi içeren bir sistem tesis edilecektir. Bölge’de yürütülen faaliyetlerin, sahildar bir devletin ulusal yetki sınırlan içerisindeki kaynakların işletilmesine yol açabileceği durumlarda, bu devletin ön rızası gerekli olacaktır.
3. Bölge’de yürütülen faaliyetlerden kaynaklanan bir kirlenme veya kirlenme tehlikesine veya bu çeşit faaliyetlerin sebep olduğu diğer her türlü kazalara atfedilebilecek ve sahillerine veya buralara ilişkin çıkarlarına karşı söz konusu olacak ağır ve yakın bir tehlikeyi önlemek, azaltmak veya ortadan kaldırmak için, sahildar devletlerin XII. Kısmın ilgili hükümleri ile bağdaşan gerekli olabilecek tedbirleri alma haklarına, ne işbu Kısım ve ne de işbu Kısım gereğince tanınan veya kullanılan haklar, halel getirecektir.
1. Bölge’de denize ilişkin bilimsel araştırma, XIII. Kısım’a uygun olarak, münhasıran barışçı amaçlarla ve bütün insanlığın çıkarları doğrultusunda yürütülecektir.
2. Otorite, Bölge ve buranın kaynakları hakkında denize ilişkin bilimsel araştımalar yapabilir ve bu amaçla mukaveleler akdedebilir. Otorite, Bölge’de denize ilişkin bilimsel araştırmaları destekleyecek ve özendirecek ve bu araştırmaların ve analizlerin sonuçlarını, elde edilebilir olduklarında, düzenleyecek ve yayınlayacaktır.
3. Taraf devletler Bölge’de denize ilişkin bilimsel araştırmalar yapabilirler. Taraf devletler, Bölge’de denize ilişkin bilimsel araştırmalar konusunda uluslararası işbirliğini aşağıdaki davranışlarla destekleyeceklerdir:
a) Uluslararası programlara katılarak ve çeşitli devletlerin ve Otorite’nin personeli tarafından gerçekleştirilen denize ilişkin bilimsel araştırmalar konusundaki işbirliğini özendirerek;
b) Gerektiğinde kalkınmakta olan devletlerin ve teknolojik yönden azgelişmiş devletlerin lehine:
amaçlarıyla Otorite veya diğer uluslararası kuruluşlar aracılığıyle programların hazırlanmasına dikkat ederek;
c) Elde edilebilir olduklarında, Otorite veya gerekirse diğer uluslararası kanallar aracılığıyle, araştırmaların ve analizlerin sonuçlarını etkili bir şekilde yayımlayarak.
1. Otorite, işbu Sözlemeye uygun olarak:
a) Bolge’de yürütülen faaliyetlere ilişkin bilimsel bilgileri ve teknikleri elde etmek;
b) Bütün taraf Devletlerin yararlanabilmelerini sağlayacak şekilde. Bu tekniklerin ve bilımsel bilgilerin kalkınmakta olan devletlere transferini desteklemek ve özendirmek amaçlarıyle tedbirler alacaktır.
2. Bu amaçla Otorite ve Taraf Devletler, Bölgede yürütülen faaliyetlere ilişkin tekniklerin ve bilimsel bilgilerin transferini, bunlardan Teşebbüs’ün ve bütün Taraf Devletlerin faydalanacakları şekilde geliştirmek üzere işbirliğinde bulunacaklardır. Otorite ve Taraf Devletler özellikle aşağıdaki konularda işbirliğinde bulunacaklardır. Otorite ve Taraf Devletler özellikle aşağıdaki konularda, girişimi ele alacak veya destekleyeceklerdir:
a) Diğerleri yanında özellikle Teşebbüs’ün ve kalkınmakta olan devletlerin ilgili tekniklere, doğru ve makul usul ve şartlarla ulaşmaları hususu da dahil olmak üzere, Bölge’de yürütülen faaliyetlere ilişkin tekniklerin Teşebbüs’e ve kalkınmakta olan devletlere transferini öngören programların hazırlanması;
b) Özellikle Teşebbüs’ün ve kalkınmakta olan devletlerin personellerinin deniz bilimleri ve teknolojisi konusunda bir formasyona sahip olmalarına ve Bölge’de yürütülen faaliyetlere tam olarak katılmalarına imkân verecek ve Teşebbüs’ün teknolojisinin ve kalkınmakta olan devletlerin yerli teknolojilerinin gelişmesini sağlamayı amaçlayan tedbirlerin alınması.
Bölge’de yürütülen faaliyetlere ilişkin olarak, bu faaliyetlerden doğabilecek zararlı etkilerden deniz çevresini etkili bir şekilde koruyabilmek için, gerekli tedbirler işbu Sözleşmeye uygun olarak alınacaktır. Bu amaçla Otorite, özellikle:
a) Deniz çevresini, delmeler, taramalar, kazmalar, artıkların yok edilmesi ve tesislerin, petrol boru hatlarının veya bu işlemler için kullanılan diğer teçhizatın inşaası, işletilmesi veya bakımı gibi faaliyetlerin zararlı etkilerinden koruma zorunluluğuna özel bir önem göstererek, sahillerde dahil olmak üzere, deniz çevresinin kirlenmesinin önlenmesi, azaltılması ve kontrol altına alınması ve çevreyi tehdit eden diğer tehlikelere ve aynı şekilde deniz çevresinin ekolojik dengesini bozacak herşeye karşı konulmasını;
b) Bölge’nin doğal kaynaklarının korunması ve muhafazası ile deniz, bitki ve hayvan varlığına karşı meydana gelecek zararların önlenmesini öngören uygun kuralları, düzenlemeleri ve usulleri kabul edecektir.
Bölge’de yürütülen faaliyetlere ilişkin olarak, insan hayatının etkili bir şekilde korunmasını sağlamak üzere gerekli tedbirler alınacaktır. Bu amaçla Otorite, bu konudaki anlaşmaların içerdiği uluslararası hukuku tamamlamak için uygun kuralları, düzenlemeleri ve usulleri kabul edecektir.
1. Bölge’deki faaliyetler, deniz çevresinde gerçekleştirilen diğer faaliyetler makul bir şekilde gözönünde tutularak, yürütülecektir.
2. Bölge’de yürütülen faaliyetlerde kullanılan tesisler aşağıdaki şartlara tabi olacaktır:
a) Bu tesisler ancak, işbu Kısma uygun olarak ve Otorite tara[ından tespit edilen kurallar, düzenlemeler ve usuller çerçevesinde monte edilecek, yerine konacak ve kaldınlacaktır. Tesislerin montajı, yerine konulması ve kaldırılması gerekli şekilde duyurulmalı ve bunların mevcudiyetlerini belirten sürekli işaretlerin bakımı sağlanmalıdır;
b) Bu tesisler, uluslararası deniz seyrüseferi için kabul edilmiş belli başlı önemli ulaşım yollarını engelleyecek yerlere ve yoğun balık avcılığı yapılan bölgelere konulmamalıdır;
c) Bu tesisler, bizatihi tesislerin ve seyrüseferin güvenliğini sağlayacak biçimde, gerekli şekilde işaretlenmiş, güvenlik bölgeleri ile çevrelenmiş olacaktır. Bu güvenlik bölgelerinin şekil ve yerleri, gemilerin bazı deniz alanlarına yasal girişlerini veya uluslararası seyrüseferde kullanılan yollarda seyrüseferi engelleyecek bir hat oluşturacak biçimde tespit edilmeyecektir;
d) Bu tesisler münhasıran barışçı amaçlarla kullanılacaktır;
e) Bu tesisler ada statüsüne sahip değildir. Kendilerine özgü karasuları yoktur ve varlıkları karasularının, münhasır ekonomik bölgenin veya kıta sahanlığının sınırlandırılmasını etkilemez.
3. Deniz çevresindeki diğer faaliyetler, Bölge’de yürütülen faaliyetler makul şekilde gözönünde bulundurularak, yürütülecektir.
Kalkınmakta olan devletlerin Bölge’de yürütülen faaliyetlere katılmaları, bu devletlerin çıkarları ve ihtiyaçları ve bilhassa bu devletler arasında sahili bulunmayanlarının veya coğrafi bakımdan elverişsiz olanlarının elverişsiz durumlarından, özellikle Bölge’den uzak olmalanndan ve Bölge’ye veya Bölge’den ulaşma zorluklarından kaynaklanan engelleri aşmak konusundaki özel ihtiyaçları gözönünde bulundurularak, işbu Kısımda öngörüldüğü gibi desteklenecektir.
Bölge’den bulunan arkeolojik ve tarihi nitelikteki bütün eşyalar özellikle menşe devletinin veya ülkesinin veya kültürel yönden menşe devletinin veyahut da tarihi veya arkeolojik yönden menşe devletinin tercihli hakları gözönünde bulundurularak, bütün insanlığın menfaati için muhafaza edilecek veya yerinde bırakılacaktır.
Bölge’deki faaliyetler, işbu Kısmın açık bir şekilde öngördüğü gibi, dünya ekonomisinin ahenkli bir şekilde gelişmesini ve uluslararası ticaretin dengeli bir şekilde büyümesini kolaylaştıracak biçimde, bütün ülkelerin ve özellikle kalkınmakta olan devletlerin kalkınmalarını amaçlayan uluslararası işbirliğini geliştirecek biçimde ve aşağıdaki hususlar gözönünde buIundurularak yürütülecektir: ·
1. a) 150. maddede belirtilen amaçlara halel gelmemek şartıyla ve aynı maddenin h) fıkrasını uygulamak amacıyle Otorite, mevcut forumlar aracılığı ile veya gerektiğinde üreticiler ve tüketiciler de dahil olmak üzere, bütün ilgili tarafların katıldıkları anlaşma ve düzenlemeler çerçevesinde hareket ederek, Bölge’den çıkartılan madenlerden elde edilen temel mallar piyasasının üreticiler için kârlı ve tüketiciler için adil fiatlarla gelişmesi, etkili bir biçimde işlemesi ve istikrarlı olması için gerekli tedbirleri alacaktır. Bütün Taraf Devletler bu amaçla işbirliğinde bulunacaklardır.
b) Çalışmaları bu temel mallara ilişkin olan ve üretici ve tüketiciler de dahil olmak üzere, bütün ilgili tarafların katıldıkları bütün üretim konferanslarına Otorite’nin katılma hakkı olacaktır. Otorite’nin bu çeşit konferanslar sonucunda aktedilecek düzenlemelere veya anlaşmalara taraf olma hakkı olacaktır. Bu çeşit düzenlemeler veya anlaşmalar uyarınca kurulan organlara Otorite’nin katılması, Bölge’deki üretimle ilgili ve söz konusu organların kurallanna uygun olacaktır.
c) Otorite, işbu paragrafta öngörülen düzenlemeler ve anlaşmalar uyarınca kendisine düşen yükümlülükleri, Bölge’de söz konusu madenlerin üretiminin bütününe bir örnek ve ayırım gözetmeyen uygulamayı sağlayacak şekilde yerine getirecektir. Böyle davranırken, Otorite yürürlükte olan mukavelelerin hükümlerine ve Teşebbüs tarafından kabul edilmiş çalışma planlarının şartlarına uygun hareket edecektir.
2. a) 3. paragrafta belirlenen geçici dönem içinde onaylanan bir çalışma planı uyarınca ticari üretim, ancak, işletenin Otorite’ye üretim için talepte bulunması ve ondan üretim izni alması halinde başlıyacaktır. Bu çeşit üretim izni, Otorite, kendi kurallarında, düzenlemelerinde ve usullerinde projelerin icrasının niteliğini ve takvimini gözönünde bulundurarak başka bir süre belirtmedikçe, çalışma planı uyannca yapılacak ticari üretimin başlangıcı için öngörülen tarihden önceki beş yılı aşan bir süre için talep edilemez veya verilemez.
b) İzin talebinde işleten onaylanan çalışma planı çerçevesinde çıkartmayı öngördüğü yıllık nikel miktarını belirtecektir. İzin talebi, izin alındıktan sonra işletenin yapacağı ve öngörülen tarihte ticari üretimin başlamasına imkân verecek şekilde sağduyu ile hesaplanmış bir giderler tablosu ihtiva edecektir.
c) a) ve b) fıkralarının uygulanması amacıyle Otorite, Ek III’ün 17. maddesi uyarınca icra kuralları kabul edecektir.
d) Otorite, talepte belirtilen miktar için üretim izni verecektir; meğer ki, bu miktar ve daha önce izin verilen miktarlar, geçici dönem içerisindeki herhangi bir yılın üretimine ilişkin olarak hesap edilen nikel üretim tavanını 4. paragrafa göre iznin verildiği yıl için aşmasın.
e) Talep ve üretim izni, onaylanan çalışma planının tamamlayıcı bir parçası olacaktır. .
f) İşleten tarafından yapılan izin talebi, d) fıkrası uyarınca reddedildiği takdirde, işleten her zaman Otorite’ye yeni bir talepte bulunabilir.
3. Geçici dönem, onaylanan bir çalışma planı çerçevesinde ilk ticari üretimin başlamasının öngörüldüğü yılın 1 Ocak’ından beş yıl önce başlayacaktır. Bu ticari üretimin başlaması, öngörülenden sonraki bir yıla ertelendiği takdirde, geçici dönemin başlangıcı ve başlangıçta hesap edilen üretim tavanı bu ertelemeye göre yeniden düzenlenecektir. Geçici dönem en erken tarih benimsenmek üzere, 25 yılın sonunda veya 155. maddede öngörülen yeniden gözden geçirme Konferansının sonunda veya 1. paragrafta öngörülen yeni anlaşmaların veya düzenlemelerin yürürlüğe girişinde sona erecektir. Bu düzenlemeler veya anlaşmalar herhangi bir sebeple hükümsüz oldukları veya yürürlükten kalktıkları takdirde Otorite, geçici dönemin geri kalan süresi için işbu maddede öngörülen yetkileri yeniden elde edecektir.
4. a) Geçici dönemin herhangi bir yılı için geçerli üretim tavanı aşağıdakilerin toplamı olacaktır:
b) a) fıkrasının amaçları uyarınca:
5. Otorite; başlangıç üretimi olarak Teşebbüs’e 4. paragrafa uygun şekilde üretim tavam olarak tespit edilen miktar üzerinden 38.000 metrik ton nikel ayıracaktır.
6. a) Bir işleten, herhangi bir yıl boyunca, polimetal yumrulardan elde edilen madenleri, üretim izni belgesinde belirtilen yıllık üretim miktarı altında üretebilir veya bu miktan en çok 100’de 8 aşabilir; şu şartla ki, toplam üretimi, bu izin belgesinde belirlenen miktarı aşmasın. Miktarın, herhangi bir yıl için 100’de 8 ile 20 arasındaki her aşılması veya tespit edilen miktarın ardarda aşıldığı iki yılı izleyen ilk veya daha sonraki yıllardaki aşılmaları, Otorite ile görüşme konusu yapılacaktır; Otorite, işletenden ek üretimleri kapsamak üzere bir ek üretim izni talep etmesini isteyebilir.
b) Otorite, ek üretim izin taleplerini, ancak gündemindeki bütün üretim izin taleplerini karara bağladıktan ve diğer taleplerin yapılması ihtimalini gereken şekilde dikkate aldıktan sonra inceleyecektir. Bu konuda, Otorite’ye rehber olacak ilke, geçici dönemin herhangi bir yılında üretim tavanı içerisinde izin verilen toplam üretim miktanmn aşılmaması ilkesi olacaktır, Otorite, yıllık 46.500 metrik tonu aşan miktarda nikel üretirnine, hiç bir çalışma planında izin vermeyecektir.
7. Bir üretim iznine dayanarak çıkartılan polimetal yumrulardan elde edilen bakır, kobalt, manganez gibi diğer metallerin üretim seviyeleri işletenin bu yumrulardan, işbu maddeye göre hesap edilen miktarın azami ölçüsünde nikel elde etmesi halinde erişebileceği üretim seviyesini aşmamalıdır. Otorite, işbu maddenin uygulanma yöntemlerini öngören kuralları, düzenlemeleri ve usulleri Ek IIl’ün 17. maddesine uygun olarak kabul edecektir.
8. İlgili çok taraflı ticari anlaşmalarda öngörülen haksız ekonomik uygulamalara ilişkin haklar ve yükümlülükler, Bölge’nin minerallerinin araştırılmasına ve işletilmesine de uygulanacaktır. İşbu hükümden doğan uyuşmazlıkların çözümü için, bu çok taraflı ticari anlaşmalara taraf olan Taraf Devletler, bunlarda öngörülen çözüm usullerine başvuracaklardır.
9. Otorite, polimetal yumrulardan çıkartılan minerallerden başka minerallerin, Bölge’deki üretim seviyesini, 161. maddenin 8. paragrafına uygun şekilde, kurallar kabul ederek sınırlama yetkisine sahip olacaktır.
10. Kalkınmakta olan devletlerden ekonomileri veya ihracat gelirleri Bölge’den çıkartılanlar arasında yer alan bir mineralin fiatındaki indirimden veya mineralin ihracat hacminin azaltılmasından büyük ölçüde olumsuz yönde etkilenecek olanlara bu indirim veya azaltılmanın Bölge’de yürütülen faaliyetlerden meydana gelmesi ölçüsünde yardımcı olmak amacıyle, Ekonomik Planlama Komisyonu’nun görüşüne dayanan Meclis’in tavsiyesi üzerine, Kurul, uzmanlık kurumları ve diğer kuruluşlarla işbirliğinde bulunulması da dahil olmak üzere, bir tazminat sistemi oluşturacak veya ekonomik ayarlamayı kolaylaştırmak amacıyle, diğer yardım tedbirlerini alacaktır.
1. Otorite, özellikle Bölge’de faaliyetlerde bulunma imkanını tanımak da dahil olmak üzere, yetkilerini kullanırken ve görevlerini yerine getirirken her türlü ayırımdan kaçınacaktır.
2. Bununla beraber, Otorite, işbu Kısımda yer alan açık hükümler gereğince, kalkınmakta olan devletlere ve bunlardan özellikle sahili bulunmayanlara veya coğrafi bakımdan elverişsiz olanlara, özel bir dikkat atfedebilecektir.
1. Bölge’deki faaliyetler, işbu maddeye ve işbu Kısmın ilgili diğer maddelerine ve bunlara ilişkin eklere ve aynı şekilde Otorite’nin kurallarına, düzenlemelerine ve usullerine uygun olarak, Otorite tarafından bütün insanlık hesabına düzenlenecek, yürütülecek ve kontrol edilecektir.
2. Bölge’deki faaliyetler 3. paragrafa uygun olarak aşağıdakiler tarafından yürütülecektir:
3. Bölge’deki faaliyetler, Ek III’e uygun olarak hazırlanan ve Hukuki Teknik Komisyon’un incelemesini takiben Meclis tarafından onaylanan kesin ve yazılı bir çalışma planına göre yürütülecektir. Otorite’nin izni üzerine, Bölge’deki faaliyetlerin 2. paragrafın b) fıkrasında belirtilen kuruluş veya kişiler tarafından yürütülmesi halinde, çalışma planı, Ek III’ün 2. maddesine uygun olarak bir mukavele şeklini alacaktır. Bu mukavele, Ek III’ün 2. maddesi uyarınca ortak işletme anlaşmaları öngörebilir. ·
4. Otorite, Bölge’de yürütülen faaliyetler üzerinde, işbu Kısmın ve buna ilişkin Eklerin ilgili hükümlerine, Otorite’nin kurallarına, düzenlemelerine ve usullerine ve ayın zamanda 3. paragrafa uygun olarak kabul edilen çalışma planlarına riayeti sağlamak için gerekli kontrol yetkisini kullanacaktır. Taraf Devletler, bu metinlere riayeti sağlamak için 139. madde uyannca gerekli bütün tedbirleri alarak Otorite’ye yardım edeceklerdir.
5. Otorite, işbu Kısımdaki hükümlere riayeti sağlamak ve işbu Kısım veya bir mukavele gereğince kendisine düşen kontrol ve düzenleme görevlerini yerine getirmek için, her zaman işbu Kısımda öngörülen her tedbiri alma hakkına sahip olacaktır. Otorite, Bölge’de yürütülen faaliyetlerde kullanılan ve Bölge içerisinde bulunan bütün tesisleri denetleme hakkına sahip olacaktır.
6. 3. paragrafa uygun olarak akdedilen her mukavele süre garantisini öngörecektir. Dolayısıyle mukavele ancak Ek III’ün 18. ve 19. maddelerinin uygulanması yoluyle değiştirilebilecek, askıya alınabilecek veya feshedilebilecektir.
Sözleşmenin yürürlüğe girişini takiben her beş yılda bir, Kumul Bölge’nin işbu Sözleşme ile tesis edilen uluslararası rejiminin uygulamada nasıl işlediğinin genel ve sistematik bir incelemesini yapacaktır. Bu incelemenin ışığında Kurul, işbu Kısımda ve buna ilişkin eklerde öngörülen hükümlere ve usullere uygun ve rejimin işleyişinin iyileşmesine imkân verecek tedbirler alabilir veya bunları almalarını diğer organlara tavsiye edebilir.
1. Onaylanmış bir çalışma planı çerçevesinde yapılan ilk ticari üretimin başladığı yılın 1 Ocak gününden 15 yıl sonra Kurul işbu Kısmın ve buna ilişkin eklerin Bölge’deki kaynakların araştırılması ve işletilmesi sistemlerini düzenleyen hükümlerini gözden geçirmek üzere bir konferans toplayacaktır. Gözden Geçirme Konferansı, geçen süre içerisinde edinilen tecrübelerin ışığında, etraflı bir şekilde aşağıdaki hususları inceleyecektir:
2. Gözden Geçirme Konferansı, insanlığın ortak mirası prensibinin; Bölge’nin, özellikle kalkınmakta olan devletlerinki olmak üzere, bütün devletlerin yararına hakkaniyetle işletilmesini öngören uluslararası rejimin ve Bölge’deki faaliyetleri düzenlemek, yürütmek ve kontrol etmekle yükümlü bir otoritenin varlığının sürdürülmesini sağlıyacaktır. Gözden Geçirme Konferansı, keza işbu Kısımda belirtilen şu konulardaki prensiplerin sürdürülmesini de sağlayacaktır: Bölge’nin herhangi bir bölümünde egemenlik iddiası veya kullanımının kabul edilmemesi; işbu Sözleşmeye uygun olarak devletlerin Bölge’ye kabul edilmesi: işbu Sözleşmeye uygun olarak devletlerin Bölge’ye ilişkin haklan ve genel tutumları ile keza Bölge’de yürütülen faaliyetlerin tekelleştirilmesinin önlenmesi; Bölge’nin münhasıran barışçı amaçlarla kullanımı: Bölge’de yürütülen faaliyetlerin ekonomik yönleri; denize ilişkin bilimsel araştırmalar; teknoloji transferi; deniz çevresinin korunması ve insan hayatının korunması; sahildar devletlerin haklan; Bölge’nin üzerindeki suların ve bu sular üzerindeki hava sahasının hukuki rejimi ve Bölge’de yürütülen faaliyetler ile deniz çevresinde yapılan diğer faaliyetlerin bağdaşabilirliği.
3. Gözden Geçirme Konferansı, Birleşmiş Milletler Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı’nın karar alma usulünü uygulayacaktır. Konferans bütün değişiklikler hakkında konsensüs yoluyle anlaşmaya varılması için her türlü gayreti gösterecektir ve konsensüse varmak için bütün gayretler tüketilmedikçe, bu çeşit konularda oylama yapılmamalıdır,
4. Gözden Geçirme Konferansr, eğer başlamasından itibaren beş yıl içinde Bölge’nin kaynaklarının araştırılması ve işletilmesi sistemi konusunda bir anlaşmaya varamazsa; bu takdirde, müteakip 12 ay içerisinde devletlerin dörtte üç çoğunluğu ile, sistemin değiştirilmesine veya tadiline ilişkin olarak kendisinin gerekli ve uygun gördüğü değişiklik metinlerini benimsemek ve bunlan Taraf Devletlerin onayına veya katılmalanna sunmak kararı alabilir. Bu değişiklik metinleri, Taraf Devletlerin dörtte üçünün onay veya katılma belgelerini sunmalarından 12 ay sonra, bütün Taraf Devletler için yürürülüğe girecektir.
5. Bu maddenin uygulanması yoluyla kabul edilen değişiklik metinleri, mevcut mukaveleler çerçevesinde kazanılmış olan hakları zedelemeyecektir.
1. İşleyişi işbu Kısım hükümleri ile düzenlenecek bir Deniz Yatağı Uluslararası Otoritesi kurulmuştur.
2. Bütün Taraf Devletler ipso facto Otorite’nin üyesidirler.
3. Birleşmiş Milletler Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı’na katılan Nihai Sened’i imzalamış olan ve 305. maddenin· paragrafının c), d), e) ve f) fıkralarında öngörülmeyen gözlemcilerin, Otorite’nin kurallarına, düzenlemelerine ve usullerine uygun olacak Otorite’nin çalışmalarına gözlemci sıfatıyla katılmaya haklan olacaktır,
4. Otorite’nin Merkezi Jamaika’da olacaktır.
5. Otorite görevlerinin yerine getirilmesi için merkezler veya bürolar tesis edebilir.
1. Otorite, Taraf Devletlerin onun aracılığı ile ve işbu Kısma uygun olarak, özellikle Bölge’nin kaynaklarının yönetimi amacıyla, Bölge’de yürütülen faaliyetleri düzenleyecekleri ve kontrol edecekleri kuruluştur.
2. Otorite’nin yetkileri ve görevleri, işbu Sözleşme ile kendisine açıkca verilenler olacaktır. Otorite, Bölge’de yürütülen faaliyetlere ilişkin olarak bu yetkilerin kullanılmasının ve görevlerin yerine getirilmesinin zorunlu kıldığı ve işbu Sözleşme ile bağdaşan tali yetkilere de sahip olacaktır.
3. Otorite, bütün üyelerinin egemen eşitliği ilkesi üzerine kurulmuştur,
4. Üyelerin her birine, üyelik sıfatından doğan hakları ve yararları sağlamak amacıyle, Otorite’nin bütün üyeleri, işbu Kısım dolayısıyle kendilerine düşen yükümlülükleri iyi niyetle yerine getireceklerdir.
1. Otorite’nin temel organları olan bir Kurul, bir Meclis ve bir Sekreterlik kurulmuştur.
2. Otorite’nin 170. maddenin l. paragrafında öngörülen görevlerini, aracılığıyle yerine getireceği bir organ olan bir Teşebbüs kurulacaktır.
3. İşbu Kısma uygun olarak, gerekli görülecek, tali organlar kurulabilir.
4. Kendilerine tevdi edilen yetkilerin kullanılmasından ve görevlerin yerine getirilmesinden Otorite’nin temel organlarının her biri ve Teşebbüs’ün kendisi sorumlu olacaktır. Bu yetki ve görevlerin icrasında, her organ, diğer bir organa verilmiş özel yetki ve görevlerin icrasını saptırabilecek veya ona zarar verebilecek şekilde hareket etmekten kaçınacaktır.
1. Kurul, Otorite’nin bütün üyelerinden oluşacaktır. Her üyenin Kurul’da bir temsilcisi olacak, bu temsilciye vekiller ve danışmanlar eşlik edebilecektir.
2. Kurul her yıl olağan ve kanır verdiği takdirde veya Meclis’in veya üyelerin çoğunluğunun talebi üzerine Genel Sekreter’in davetiyle olağan üstü toplanacaktır.
3. Kurul toplantılan, Kurul aksini kararlaştırmadıkça, Otorite’nin Merkezinde yapılacaktır.
4. Kurul iç tüzüğünü kendisi kabul edecektir. Her olağan toplantının açılışında Kurul, Başkanını ve gereken sayıda başkanlık. Divanı üyelerini seçecektir. Seçilenler, müteakip olağan toplantıda yeni Başkan ve üyeler seçilinceye kadar görevde kalacaklardır.
5. Toplantı nisabı Kurul üyelerinin çoğunluğu ile oluşacaktır.
6. Kurulun her üyesinin bir oy hakkı olacaktır.
7. Kurulun olağan üstü toplantıya çağırılması kararı da dahil olmak üzere, usule ilişkin konulardaki kararları hazır bulunan ve oy veren üyelerin çoğunluğunun oyları ile alınacaktır.
8. Esasa ilişkin konulardaki kararlar, çoğunluğun o dönem toplantılarına katılan üyelerin çoğunluğunu içermesi şartıyle, hazır bulunan ve oy veren üyelerin üçte ikisinin çoğunluğunun oyları ile alınacaktır. Bir konunun esasa ilişkin olup olmadığı hakkında tereddüt olursa, konu esasa ilişkin sayılacaktır; meğer ki Kurul, esasa ilişkin konularda öngörülen karar alma çoğunluğu ile, aksini kararlaştırmasın.
9. Esasa ilişkin bir konu hakkında ilk oylama söz konusu olduğu takdirde Başkan, bu konunurı oya konulmasını beş iş gününü geçmeyecek şekilde erteleyebilir; erteleme talebi Kurul üyelerinin en az beşte birinden geldiği takdirde, Başkan ertelemeyi yapmak zorunda olacaktır. Bu kural, aynı konu için bir defa uygulanabilir ve konunun dönem toplantılarının kapanmasından sonraya ertelenmesine yol açacak biçimde uygulanmayacaktır.
10. Başkan, Kurul önüne getirilen herhangi bir konunun Sözleşmeye uygun olup olmadığı hususunda, Kurul’un istişari mütalaa istemesi için Otorite üyelerinin en az dörtte birinin yazılı talebini aldığı takdirde, Kurul Deniz Hukuku Uluslararası Mahkemesinin Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazlıklar Dairesi’nden bir istişari mütalaa talep edecektir. Konunun oylanması Daire’nin görüşü alınıncaya kadar ertelenecektir. İstişari mütalaa Kurul’a görüşünün talep edildiği dönem toplantılarının son haftasından önce ulaşmadığı takdirde, Kurul ertelenen teklifin oylanması için ne zaman toplanacağını kararlaştıracaktır.
1. Otorite’nin bütün üyelerinden oluşması dolayısıyle Kurul Otorite’nin en yüksek organı kabul edilecek ve işbu Sözleşmede açık bir şekilde öngörüldüğü üzere diğer ana organlar ona karşı sorumlu olacaklardır. Kurul işbu sözleşmenin ilgili hükümlerine uygun olarak, Otorite’nin yetkisine giren butun sorunlarda veya bütün konularda, Otorite’nin genel politikasını tespite yetkili olacaktır.
2. Buna ilaveten Kurul’un aşağıda sıralanan yetki ve görevleri olacaktır:
1. Meclis, Otorite’nin, Kurul tarafından aşağıdaki sıraya göre seçilen, 36 üyesinden oluşur:
2. 1. paragrafa göre Kurul, Meclis üyelerini seçerken aşağıdaki hususlara dikkat edecektir:
3. Seçimler, Kurul’un olağan toplantı dönemleri sırasında yapılacaktır. Meclis’in her üyesi dört yıl için seçilmiş olacaktır. Bununla beraber, ilk seçimlerde, 1. paragrafta öngörülen her bir grubu temsil eden üyelerin yarısının görev süresi iki yıl olacaktır.
4. Meclis üyeleri yeniden seçilebilecektir; ancak, üyeliğin rotasyona tabi tutulmasının temenniye şayan olduğu, gerektiği şekilde gözönünde bulundurulmalıdır.
5. Meclis, görevlerini Kurul’un merkezinde yerine getirecektir; Meclis, yılda üç defadan az olmamak üzere, Otorite’nin faaliyetlerinin gerektirdiği sıklıkta toplanacaktır.
6. Toplantı nisabı Meclis üyelerinin çoğunluğu ile oluşacaktır.
7. Meclis’in her üyesinin bir oy hakkı olacaktır.
8.
9. Otorite’nin Meclis’te temsil edilmeyen bir üyesine, talepte bulunduğu takdirde veya Meclis’te özellikle kendisini ilgilendiren bir konunun görüşülmesi halinde, Meclis’in oturumuna katılmak üzere bir temsilcisini gönderme imkânı verecek bir usulü, Meclis tesis edecektir. Bu üyenin temsilcisi görüşmelere oy hakkı olmaksızın katılabilir.
l. Meclis, Otorite’nin icra organıdır. Meclis’in işbu Sözleşmeye ve Kurul tarafından tespit edilen genel politikaya uygun olarak, Otorite’nin yelkisine giren bütün sorunlarda veya konularda, Otorite tarafından izlenecek özel politikaları tespit etme yetkisi vardır.
2. Bundan başka Meclis:
1. Meclis’in organları olarak:
2. Komisyonlardan herbiri Taraf Devletlerce gösterilen adaylar arasından, Meclis tarafından seçilen 15 üyeden oluşacaktır. Bununla beraber Meclis, gerektiği takdirde, komisyonlardan birinin veya diğerinin yapısını, ekonomik ve etkinlik gereklerini gözönünde tutarak, genişletme kararı alabilir.
3. Bir komisyonun üyeleri, komisyonun yetkisine giren alanlar için gerekli vasıflara sahip olacaklardır. Komisyonlara görevlerini etkili bir biçimde yerine getirme imkânı vermek üzere Taraf Devletler, en yüksek yetki ile doğruluğa ve ilgili alanlar için aranılan vasıflara sahip adaylar belirleyeceklerdir.
4. Seçimler sırasında, hakkaniyete uygun bir coğrafi dağılım ve özel çıkarların temsil edilmesi zorunluluğu, gereken şekilde gözönünde bulundurulacaktır.
5. Aynı komisyon’a hiçbir Taraf Devlet birden fazla aday gösteremez. Hiç kimse birden fazla komisyon’a seçilmeyecektir.
6. Komisyon üyeleri beş yıllık bir süre için seçilecekİerdir. Aynı süre için yeniden seçilmeleri mümkün olacaktır.
7. Komisyonım bir ilyesinin görev süresinin bitiminden önce ölümü, ehliyetsizliği veya istifası halinde, Meclis, geri kalan görev süresini tamamlamak üzere aynı coğrafi bölgeden veya aynı çıkarlar grubunu temsil eden bir üye seçecektir.
8. Komisyonların üyeleri, Bölge’nin araştırılması ve işletilmesine ilişkin faaliyetlerin hiç birinden mali bir çıkar elde etmeyeceklerdir. Komisyonların üyeleri, görev yaptıkları komisyona karşı olan yükümlülükleri saklı kalmak üzere, görevlerinin sona ermesinden sonra dahi devredilen hiç bir sınai sırrı, III. Ek’in 14. maddesinin uygulanması yoluyla Otorite’ye devredilmiş sınai mülkiyete giren herhangi bir veriyi ve görevleri gereği öğrendikleri diğer herhangi bir gizli bilgiyi açığa vurmayacaklardır,
9. Her Komisyon görevlerini, Meclis tarafından tespit edilen, ilke ve direktiflere uygun olarak yerine getirecektir.
10. Her Komisyon, iyi bir şekilde çalışması için gerekli kuralları ve düzenlemeleri tespit edecek ve Meclis’in onayına sunacaktır.
11. Komisyonların karar alma usulleri, Otorite’nin kurallan, düzenlemeleri ve usulleri ile tespit edilecektir. Meclis’e yapılan tavsiyelere, gerektiğinde, komisyon bünyesinde ortaya çıkan görüş aynlıklarının özlü bir açıklaması da eklenecektir.
12. Komisyonlar normal olarak Otorite’nin Merkezinde görev yapacaklar ve görevlerini etkili bir şekilde yapabilmek için gerekli sıklıkta toplanacaklardır.
13. Görevlerini yerine getirirken, her komisyon, gerektiğinde, diğer bir komisyona, Birleşmiş Milletler Teşkilatı’nın veya uzmanlık kuruluşlarının yetkili herhangi bir organına veya ele alınan konuda yetkisi bulunan diğer herhangi bir uluslararası kuruluşa danışabilir.
1. Ekonomik Planlama Komisyonu üyeleri özellikle madenlere ilişkin faaliyetler, maden kaynaklarının yönetimi uluslararası ticaret ve uluslararası ekonomi konularında istenilen vasıflara sahip olacaklardır. Meclis, Komisyon’un yapısının, istenilen nitelikleri tam olarak yansıtması için gayret gösterecektir. Komisyon’un üyeleri arasından en az ikisi; ekonomileri, Bölge’den çıkartılacak maden kategorilerinin ihracına çok sıkı bağlı olan kalkınmakta olan devletlerin vatandaşlarından olacaktır.
2. Komisyon:
1. Hukuki ve Teknik Komisyon üyeleri, özellikle maden kaynaklarının araştırılması, işletilmesi ve işlenmesi, okyanus bilimi ve deniz çevresinin korunması konulannda veya denizdeki madenlere yönelik faaliyetlere veya diğer benzer alanlara ilişkin ekonomik ve hukuki meseleler konusunda gerekli vasıflara sahip olacaklardır. Meclis, Komisyon’un yapısının, istenilen vasıfları tam olarak yansıtması için gayret gösterecektir.
2. Komisyon:
3. Komisyon üyeleri, kontrol ve denetim görevlerini yerine getirirlerken, Taraf Devletlerden herhangi birinin veya ilgili diğer herhangi bir tarafın talebi üzerine, bu devletin veya bu ilgili tarafın bir temsilcisince refakat edileceklerdir.
1. Otorite’nin sekreterliği bir Genel Sekreter ve Otorite için gerekli personelden oluşacaktır. .
2. Genel Sekreter, Meclis tarafından teklif edilen adaylar arasından Kurulca dört yıl için seçilecek ve yeniden seçilmesi mümkün olabilecektir.
3. Genel Sekreter, Otorite’nin en yüksek memurudur ve Kurul’un Mecli ‘in bütün tali organların bütün toplantılarında bu sıfatla hareket edecektir. Genel Sekreter bu organlar tarafından kendisine verilecek diğer bütün idari görevleri yerine getirecektir.
4. Genel Sekreter, Otorite’nin faaliyetleri konusunda Kurul’a yıllık bir rapor sunacaktır.
ı. Otorite’nin personeli bilimsel, teknik ve Otorite’nin idari görevlerini yerine getrmek üzere ihtiyaç duyacağı diğer sahalarda nitelikli kişilerden oluşacaktır.
2. Personelin alınmasında ve kullanılma şartlarının tespitinde gözönüne alınan temel esas Otorite’ye en yüksek çalışma yetki ve dürüstlük vasıflarına sahip kişilerin hizmetlerini sağlamak gereği olacaktır. Bu esas saklı kalmak üzere, personel alınırken mümkün olduğu kadar geniş bir coğrafi temele dayalı bir tayin yapılmasının önemi gerektiği şekilde gözönüne alınacaktır.
3. Personel, Genel Sekreter tarafından atanacaktır. Personelin tayinlerine, ücretlerine ve işten çıkarılmalarına ilişkin şartlar ve şekiller Otorite’nin kurallarına, düzenlemelerine ve usullerine uygun olacaktır.
1. Genel Sekreter ve sekreterlik personeli görevlerini yerine getirirlerken herhangi bir hükümetten veya Otorite dışında diğer herhangi bir kaynaktan ne talimat isteyecekler veya ne de kabul edeceklerdir. Uluslararası memur sıfatları ile bağdaşmayacak her hareketten kaçınacaklar ve yalnız Otorite’ye karşı sorumlu olacaklardır, Her Taraf Devlet, Genel Sekreterin ve personelin görevlerinin münhasıran uluslararası niteliğine saygı göstermeyi ve kendilerine görevlerinin yerine getirilmesinde tesir etmeğe, çalışmamayı taahhüt eder. Bir memurun yükümlülüklerini yerine getirmede kusurlu olması halinde durum, Otorite’nin kurallarına, düzenlemelerine ve usullerine göre tespit edilen bir idari mahkemeye sunulacaktır.
2. Genel Sekreter ve memurlar, Bölge’deki araştırma ve işletme faaliyetlerinin herhangi birinden mali menfaat elde etmeyeceklerdir. Otorite’ye karşı sorumlulukları sakit kalmak şartıyle, Genel Sekreter ve nıemurlar, hiçbir sınai sırrı, Ek III’ün 14. maddesi uyarınca Otorite’ye devredilmiş sınai mülkiyete giren verilerden hiç birini ve ne de Otorite’nin hizmetinde veya onun adına yerine getirdikleri resmi görevler dolayısıyle öğrendikleri gizli bilgilerin hiç birini görevleri sona erdikten sonra dahi, açığa vurmayacaklardır.
3. Otorite’nin bir memurunun 2. paragrafta bellrtilen yükümlülüklere aykırı davranması, böyle bir aykırılıktan zarar gören bir Taraf Devletin veya gerçek kişinin veya 153. maddenin 2. paragafının b) fıkrası uyarınca bir Taraf Devletce desteklenen bir tüzel kişinin talebi üzerine, Otorite’nin kurallarına, düzenlemelerine ve usullerine göre tespit edilen bir mahkemede Otorite’nin söz konusu memur aleyhine dava açmasına yol açar. Zarar gören tarafın davaya katılma hakkı olacaktır. Mahkeme tavsiye ettiği takdi rde, Genel Sekreter söz konusu memuru işten çıkaracaktır.
4. Otorite’nin kuralları, düzenlemeleri ve usulleri, işbu maddenin uygulanmasına ilişkin esasları ihtiva edecektir.
1. Otorite’nin yetkisine giren konularda, Meclis’in uygun bulması ile, Genel Sekreter uluslararası kuruluşlar ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı Bkonomik ve Sosyal Meclisi’nin tanımış olduğu hükümet dışı kuruluşlarla, danışmalarda ve işbirliğinde bulunmak amacıyle anlaşmalar aktedecektir,
2. Genel Sekreterin 1. paragraf uyannca anlaşma akdettiği her kuruluş Otorite’nin organlarının toplantılarına, bu organların iç tüzüklerine uygun olarak, gözlemci sıfatıyle katılacak temsilciler tespit edebilir. Gerekli hallerde bu kuruluşların, görüşlerini bildirmelerini sağlamak için, usuller belirlenecektir.
3. Genel Sekreter, 1. paragrafta öngörülen hükümet dışı kuruluşlar tarafından kendi özel yetki alanlarına giren ve Otorite’nin çahşmalarına ilişkin olan konularda sunulan yazılı raporları Taraf Devletlere dağıttırabilir,
1. Teşebbüs, Otorite’nin doğrudan doğruya 153. maddenin 2. paragrafının a) fıkrası gereğince Bölge’de faaliyetlerde bulunan ve aynı şekilde Bölge’den çıkarılan madenlerin taşınması, işlenmesi ve pazarlanması faaliyetlerini yürüten organı olacaktır.
2. Teşebbüs, Otorite’nin uluslararası hukuki kişiliği çerçevesinde, IV. Ek’de öngörülen hukuki ehliyete sahip olacaktır. Teşebbüs işbu Sözleşmeye ve Otorite’nin kurallarına, düzenlemelerine ve usullerine olduğu kadar, Kurul tarafından tespit edilen genel siyasete uygun olarak hareket edecek; Meclisin direktiflerine riayet edecek ve onun kontroluna tabi olacaktır.
3. Teşebbüs’ün esas iş yeri, Otorite’nin merkezinde olacaktır.
4. Teşebbüs 173. maddenin, 2. paragrafı ve IV. Ek’in 1l. maddesi uyarınca, görevlerini yerine getirebilmek için ihtiyacı olan mali kaynaklarla donatılmış olacak ve 144. madde ve işbu Sözleşmenin diğer ilgili maddeleri uyarınca kendisine transfer olunan teknolojiye sahip bulunacaktır.
Otorite’nin mali kaynaklan aşağıdakileri ihtiva edecektir:
Genel Sekreter, Ototite’nin yıllık bütçe projesini hazırlayacak ve Meclis’e sunacaktır. Meclis teklif olunan yıllık bütçe projesini inceleyecek ve varsa tavsiyeleri ile birlikte Kurul’a sunacaktır. Kurul, teklif olunan yıllık bütçe projesini inceleyecek ve 160. maddenin 2. paragrafının h) fıkrası uyarınca onaylayacaktır.
1. 171. maddenin a) fıkrasında öngörülen katkılar, Otorite’nin idari giderlerini karşılamak üzere ve Otorite bu amaçla, diğer kaynaklardan yeteri kadar gelir elde edinceye kadar, özel bir hesaba yatırılacaktır.
2. Otorite’nin mali kaynaklan ile önce idari giderler karşılanacaktır 171. maddenin a) fıkrasında öngörülen katkılar dışında idari giderlerin ödenmesinden arta kalan kaynaklar, inter alia:
1. Otorite’nin ödünç alma mukaveleleri akdetme yetkisi olacaktır.
2. Kurul bu yetkinin sınırlarını, 160. maddenin 2. paragrafının. f) fıkrası uyarınca kabul edilen Mali Tüzük’te tespit edecektir.
3. Meclis, Otorite’nin bu yetkisini icra edecektir.
4. Taraf Devletler, Otorite’nin borçlarından sorumlu olmayacaklardır.
Otorite’nin raporları, defter ve hesapları, yıllık mali varlıklar da dahil olmak üzere, her yıl, Kurulca atanan bağımsız bir denetçi tarafından denetlenecektir.
Otorite uluslararası hukuk kişiliğine ve görevlerini yerine getirmek ve amaçlarına erişmek için gerekli olan hukuki ehliyete sahip olacaktır.
Görevlerini yerine getirebilmek için Otorite, Taraf Devletlerin her birinin ülkesinde, işbu alt bölümde öngörülen ayrıcalık ve bağışıklıklardan yararlanacaktır. Teşebbüs’e ilişkin ayrıcalık ve bağışıklıklar, IV. Ek’in 13. maddesinde öngörülenler olacaktır.
Otorite ile mallan ve alacakları, özel bir durumda Otorite açık bir şekilde vazgeçmedikçe, yargı ve icra bağışıklığından yararlanacaktır.
Otorite’nin mallan ve alacakları, nerede ve kimin elinde bulunursa bulunsun aramadan, el koymadan, müsadereden, kamulaştırmadan veya idarenin veya yasamanın aldığı bir tedbirden kaynaklanan diğer her türlü zorlamadan muaf olacaktır.
Otorite’nin malları ve alacakları her türlü kontrolden, kısıtlamadan veya düzenlemeden ve her türlü moratoryumdan muaf olacaktır.
1. Otorite’nin arşivleri, nerede olursa olsun, dokunulmaz olacaktır,
2. Sınai Mülkiyete dahil olan veriler, sınai sırlara giren bilgiler ve benzer bilgiler ile personelin dosyaları, umumun ulaşabileceği arşivlerde muhafaza edilmeyecektir.
3. 3. Taraf Devletlerden her biri, resmi haberleşmeleri konusunda, Otorite’ye en az diğer uluslararası kuruluşlara bahşettikleri müsait davranışı bahşedecektir.
Taraf Devletlerin Kurul’un, Meclis’in veya Kurul’un veya Meclis’in organlarının toplantılarına katılan temsilcileri ile Genel Sekreter ve Otorite’nin personeli, Taraf Devletlerden her birinin ülkesinde;
l. Görevlerinin icrasında Otorite, mallan, alacakları ve gelirleri ile keza işbu Sözleşme ile tanınan faaliyetleri ve muameleleri, her türlü doğrudan vergiden muaf olacaktır; Otorite’nin resmi kullanımı için ithal veya ihraç ettiği mallar her türlü gümrük resminden muaf olacaktır, Otorite, yapılan hizmetler karşılığındaki ödemeler konusunda herhangi bir vergi istisnası talep etmeyecektir.
2. Eğer, Otorite’nin görevlerinin icrası için gerekli· olan, maddi değerdeki malların veya hizmetlerin satın alınması Otorite tarafından veya onun hesabına gerçekleştirilmişse ve bu mal veya hizmetlerin bedelleri vergi, resim veya harçlar ihtiva ediyorsa, Taraf Devletler bu vergi, resim veya harçlardan muafiyet için, veya bunların geri iadesini sağlamak için, mümkün olduğu ölçüde, uygun tedbirleri alacaklardır. İşbu maddede öngörülen muafiyet rejimi içerisinde ithal edilen veya satın alınan mallar, muafiyeti tanıyan devletin ülkesi üzerinde satılamayacağı gibi diğer bir şekilde başkasına da devredilemeyecektir; meğer ki bu hususlar, devlet ile uyuşulan şartlarda gerçekleştirilsin,
3. Taraf Devletler, Otorlte’nin, Genel Sekretere ve Otorite’nin personeli ile kendi vatandaşları olmaması kayıt ve şartıyla, Otorite için görev yapan uzmanlara ödediği ücret, maaş ve diğer meblağları doğrudan doğruya veya dolaylı olarak esas alan hiç bir vergi tahsil etmeyeceklerdir.
Otorite’ye olan katkılarının ödenmesinde geciken bir Taraf Devlet, gecikmiş ödemelerinin tutarı, geçen tam iki yıllık katkı payına eşit veya fazla ise, oylamalara katılamayacaıktır. Bununla beraber Kurul, bu gecikmenin bu devletin iradesi dışında olan durumlardan ileri geldiğini görürse, bu devletin oylamaya katılmasına izin verebilir.
1. İşbu Kısım hükümlerini ağır ve sürekli bir şekilde ihlal eden bir Taraf Devletin, Medis’in tavsiyesi üzerine, üyelik sıfatına bağh hak ve ayrıcalıklan kullanması Kurul tarafından askıya alınabilir.
2. Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazhklar Dairesi sözkonusu Devletin işbu Kısmı ağır ve sürekli bir şekilde ihlal ettiğini tespit etmedikçe, 1. paragraf uyarınca hiç bir karar alınamaz.
İşbu Bölüm, XV. Kısım ve VI. Ek hükümleri, Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazlıklar Dairesi’nin kuruluşunu ve yetkisini kullanış şeklini düzenleyecektir.
Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazlıklar Dairesi’nin, işbu Kısım ve buna ilişkin Ek’ler uyarınca, Bölge’de yürütülen faaliyetlerle ilgili olarak aşağıdaki uyuşmazlık çeşitleri hakkında yetkisi olacaktır;
1. Taraf Devletler arasında çıkan ve 187. maddenin a) fıkrasında öngörülen uyuşmazlıklar:
götürülebilir.
2. a) 187. maddenin c) fıkrasının, i) bendinde öngörülen, bir mukavelenin yorumlanmasına veya uygulanmasına ilişkin uyuşmazlıklar, uyuşmazlığa taraf olanlar başka türlü kararlaştırmadıkça, uyuşmazlığa taraf olanlardan herhangi birinin talebi üzerine, zorunlu ticari hakemliğe sunulacaktır. Böyle bir uyuşmazlığın sevkedildiği ticari hakem mahkemesi işbu Sözleşmenin yorumuna ilişkin bir konuda karar vermeye yetkili olmayacaktır. Eğer uyuşmazlık XI. Kısının ve Bölge’de yürütülen faaliyetler konusunda o Kısma ilişkin eklerin yorumuna ait bir hususu ihtiva ediyorsa, bu husus karar verilmek üzere Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazlıklar Dairesi’ne havale edilecektir.
b) Böyle bir Hakemliğin başlangıcında veya devamı sırasında Hakem Mahkemesi uyuşmazlığa taraf olanlardan birinin talebi üzerine veya res’en, kararının, Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazlıklar Dairesi’nin bir kararına bağlı olduğunu tespit ederse, bu hususu karar verilmek üzere Daire’ye havale edecektir. Hakem Mahkemesi daha sonra, Daire’nin kararına uygun olarak,
hükmünü verecektir.
c) Mukavele’de, uyuşmazlığa uygulanabilecek hakemlik usulü konusunda bir hüküm bulunmaması halinde, taraflar başka türlü karar vermedikçe, tahkim UNCITRAL Tahkim Tüzüğü’ne göre veya Otorite’nin kurallarında, düzenlemelerinde ve usullerinde öngörülen diğer herhangi bir Tahkim düzenine göre yürütülecektir.
Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazlıklar Dairesi’nin, işbu Kısma uygun olarak Otorite’nin kullanacağı, kendi ihtiyarındaki yetkileri konusunda yetkisi olmayacaktır; Otorite’nin ihtiyarındakl yetkilerin kullanılması konusunda Daire hiç bir durumda Otorite’nin yerine geçemeyecektir. 191. maddeye halel gelmemek şartiyle, Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazlıklar Dairesi, kendisine 187. madde uyarınca tanınmış olan yetkilerini kullanırken, Otorite’nin bir kuralının, düzenlemesinin veya usulünün işbu Sözleşmeye uygun olup olmadığı konusunda hüküm vermeyecek ve bu kuralı, düzenlemeyi veya usulü geçersiz beyan edemeyecektir. Daire’nin yetkisi Otorite’nin kurallarının, düzenlemelerinin veya usullerinin uygulanmasının, özel durumlarda, uyuşmazlığa taraf olanların mukaveleden doğan yükümlülükler ile veya işbu Sözleşme ile kendilerine düşen yükümlülüklerle ters düşüp düşmediğine; yetkisizliğe veya yetki saptırmasına ilişkin başvurulara; keza, taraflardan birinin diğeri aleyhine bu sonuncunun mukaveleden doğan yükümlülüklerini veya işbu Sözleşme ile kendisine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesinden doğan zarar ziyanın giderilmesine ve diğer düzeltmelere ilişkin talepler hakkında karar vermekle sınırlı olacaktır.
l. 187. maddede öngörülen bir uyuşmazlığa taraf olan bir gerçek veya tüzel kişiyi destekleyen Taraf Devlet, uyuşmazlıktan haberdar edilecek ve kendisinin yazılı ve sözlü görüşler bildirerek davaya katılmaya hakkı olacaktır.
2. 187. maddenin c) fıkrasında öngörülen bir uyuşmazlığa ilişkin olarak bir Taraf Devlete karşı, diğer bir Taraf Devletçe desteklenen bir gerçek veya tüzel kişi tarafından dava açıldığında, davalı devlet, bu kişiyi destekleyen devletten desteklediği kişi adına duruşmaya çıkmasını talep edebilir. Çıkılmadığı takdirde, davalı Devlet, kendi tabiyetindeki bir tüzel kişi ile kendisini temsil ettirebilir.
Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazlıklar Dairesi, Kurul’un veya Meclis’in talebi üzerine, bunların faaliyelleri çerçevesinde ortaya çıkan hukuki sorunlar hakkında istişari mütalaa verecektir. Bu mütalaalar en kısa sürede verilecektir.
Devletler deniz çevresini korumak ve muhafaza etmekle yükümlüdürler,
Devletlerin çevre· konusundaki politikalarına göre ve deniz çevresini koruma ve muhafaza etme yükümlülüklerine uygun olarak, doğal kaynaklarını işletme konusunda egemen hakları vardır.
Deniz çevresinin kirlenmesinin önlenmesi, azaltılması veya kontrol altına alınması amacıyle tedbirler alırlarken, devletler, zararın veya tehlikelerin yerlerini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak bir bölge’den diğerine nakletmeyecek şekilde ve bir tip kirlilik yerine diğer bir tipi ikame etmeyecek şekilde hareket edeceklerdir.
1. Devletler deniz çevresinin, kendi yetkileri çerçevesinde veya kontrolları altında teknoloji kullanımından veya deniz çevresinin bir bölümüne, burada önemli ve zararlı değişikliklere yol açabilecek yabancı ve yeni türlerin kasten veya kazaen dahil edilmesinden kaynaklanan kirliliğinin önlenmesi, azaltılması ve kontrol altına alınması için gerekli bütün tedbirleri alacaklardır.
2. İşbu madde, işbu Sözleşmenin deniz çevresinin kirlenmesinin önlenmesini, azaltılmasını ve kontrol altına alınmasını amaçlayan tedbirlere ilişkin hükümlerinin uygulanmasını etkilemeyecektir.
Devletler bölgesel özellikleri gözönünde bulundurarak; evrensel düzeyde ve gerektiğinde bölgesel düzeyde, doğrudan doğruya veya yetkili, uluslararası kuruluşlar aracılığı ile deniz çevresini korumak ve muhafaza etmek üzere kural ve ilkeler ile işbu Sözleşmeyle bağdaşan uluslararası nitelikteki uygulama ve usullerin tespiti ve kabulü hususunda işbirliğinde bulunacaklardır.
Deniz çevresinin kirlilik dclayısıyle çok yakın bir zarar tehlikesi ile karşı karşıya bulunduğu veya zarar gördüğü durumdan haberdar olan her devlet bu durumdan bu zararlara maruz kalacağını düşündüğü diğer devletler ile yetkili uluslararası kuruluşları derhal haberdar edecektir.
198. maddede öngörülen durumlarda, etkilenen bölgede bulunan devletler, yeteneklerine göre ve yetkili uluslararası kuruluşlar, mümkün olan ölçüde, kirlenmenin etkilerini ortadan kaldırmak ve zararları önlemek veya asgariye indirmek amacıyle işbirliğinde bulunacaklardır. Bu amaçla, devletler deniz çevresinin kirlenmesine yol açan olaylara karşı koymak için ortaklaşa acil durum planlan düzenleyecekler ve geliştireceklerdir.
Devletler, deniz çevresinin kirlenmesi hakkında incelemeler yapmak, bilimsel araştırma programlanna girişmek ve bilgi ve verilerin değiş tokuşunu desteklemek amacıyla, doğrudan doğruya veya yetkili uluslararası kuruluşlar aracılığı ile işbirliğinde bulunacaklardır. Devletler, kirliliğin niteliğinin ve genişliğinin, kirlenmeye maruz kalma durumunun, kirliliğin oluştuğu yolların, kirliliğin sebep olacağı tehlikelerin ve bunlara karşı mümkün olan çarelerin tespiti konulannda gerekli olan bilgilerin toplanmasını amaçlayan bölgesel ve evrensel programlara faal bir şekilde katılmak için gayret göstereceklerdir.
200. maddenin uygulanması ile toplanan bilgi ve veriler muvacehesinde Devletler, doğrudan doğruya veya yetkili uluslararası kuruluşlar aracılığı ile deniz çevresinin kirlenmesinin önlenmesi, azaltılması ve kontrol altına alınmasını amaçlayan kural ve ilkeler ile tavsiye edilen uygulama ve usullerin tespiti ve kabulü için uygun bilimsel kıstaslar tespit etmek üzere işbirliğinde bulunacaklardır.
Devletler, doğrudan doğruya veya yetkili uluslararası kuruluşlar aracılığı ile hareket ederek, aşağıdaki hususları gerçekleştireceklerdir:
a) Deniz çevresini korumak ve muhafaza etmek ve deniz kirliliğini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak üzere bilimsel alanda, eğitim alanında, teknik alanda ve diğer alanlarda kalkınmakta olan devletlere yardım programları geliştirmek. Bu yardım özellikle şu hususları içerecektir: ·
b) Deniz çevresinin önemli ölçüde kirlenmesi tehllkesinf doğuracak büyük kazaların etkilerini asgari düzeye indirmelerine yardım etmek için, özellikle kalkınmakta olan devletlere, uygun yardım sağlamak;
c) Ekolojik dcğerlerıdirmelerin yapılması için, özelikle kalkınmakta olan devletlere, uygun yardım sağlamak.
Deniz çevresinin kirlenmesini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak veya kirliliğin etkilerini asgari düzeye indirmek üzere uluslararası kuruluşlar, kalkınmakta olan devletlere aşağıdaki konularda tercihli işlem sağlayacaklardır:
Devletler, 204. maddenin uygulanması ile elde edilen sonuçlara ilişkin raporlar yayınlacaklar veya bu çeşit raporları, bütün devlerin emrine sunacak olan yetkili uluslararası kuruluşlara, uygun aralıklarla göndereceklerdir.
Devletlerin, kendi yetkileri veya kontrolları altında planlanan faaliyetIerin deniz çevresinin önemli ölçüde kirlenmesine veya etkin ve zararlı bir şekilde değişikliğe uğramasına sebep olacağına dair haklı nedenleri bulunduğu takdirde; bunlar mümkün olduğu ölçüde, bu faaliyetlerin bu çevre üzerinde sonradan görülebilecek etkilerini değerlendirecekler ve bu değerlendirmelerin sonuçlarım 205. maddede öngörüldüğü şekilde rapor edeceklerdir.
1. Devletler, akarsulardan, haliçlerden, petrol boruları ve boşaltma tesislerinden ileri gelenler de dahil olmak üzere, deniz çevresinin kara kökenli kirliliğini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için uluslararası alanda kabul edilmiş kurallar ve ilkeler ile tavsiye edilen uygulama ve usulleri gözönünde bulundurarak kanunlar ve kurallar kabul edeceklerdir.
2. Devletler, bu kirliliği önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için gerekli olabilecek diğer bütün tedbirleri alacaklardır.
3. Devletler, uygun bölgesel düzeyde bu konudaki politikalannı, uyumlu hale getirmek için gayret göstereceklerdir.
4. Devletler, özellikle yetkili uluslararası kuruluşlar veya bir diplomatik konferans aracılığı ile hareket ederek ve bölgesel’ özellikleri, kalkınmakta olan devletlerin ekonomik yeteneklerini ve ekonomik kalkınmalarının gereksinimlerini gözönünde bulundurarak, bu kirliliği önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için evrensel ve bölgesel düzeyde kural ve ilkeler ile tavsiye edilmiş uygulama ve usulleri kabul etmek için gayret göstereceklerdir. Bu kural ve ilkeler ile tavsiye edilen uygulama ve usuller, gerektiğinde, zaman zaman yeniden incelenecektir.
5. 1 ., 2., ve 4. paragraflarda öngörülen kanunlar, kurallar ve tedbirler ile kural ve ilkeler deniz çevresine zehirli veya zararlı maddelerin, özellikle kalıcı maddelerin boşaltılmasını mümkün olduğu ölçüde, sınırlamaya yönelik olanları ihtiva edecektir.
1. Sahildar devletler, deniz yataklarına ilişkin ve kendi yetkilerindeki faaliyetlerden doğrudan doğruya veya dolaylı olarak · kaynaklanan veya 60. ve 80. maddeler uyarınca kendi yetkileri altındaki suni adalardan, tesislerden ve yapılardan kaynaklanan deniz çevresi kirliliğini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için kanun ve kurallar kabul edeceklerdir.
2. Devletler, bu kirliliği önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için gerekli olabilecek diğer bütün tedbirleri alacaklardır.
3. Bu kanunlar, kurallar ve tedbirler, uluslararası kurallar ve ilkelerden veya uluslararası nitelikte tavsiye edilmiş uygulama ve usullerden dahaaz etkili olmayacaktır.
4. Devletler, uygun bölgesel düzeyde bu konudaki politlkalarım uyumlu hale getirmek için gayret göstereceklerdir.
5. Devletler, özellikle yetkili uluslararası kuruluşlar veya bir diplomatik konferans aracılığı ile hareket ederek, l. paragrafta öngörülen deniz çevresi kirliliğini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için evrensel ve bölgesel düzeyde, kural ve ilkeler ile tavsiye edilmiş uygulama ve usulleri kabul edeceklerdir. Bu kural ve ilkeler ile tavsiye edilen uygulama ve usuller, gerektiğinde, zaman zaman yeniden incelenecektir.
1. Bölge’de yürütülen faaliyetlerden kaynaklanan deniz çevresi kirliliğini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için uluslararası kurallar, düzenlemeler ve usuller XI. Kısıma uygun olarak kabul edilecektir. Bu kurallar; düzenlemeler ve usuller, gerektiğinde, zaman zaman yeniden incelenecektir.
2. İşbu Bölümün ilgili hükümleri saklı kalmak üzere, devletler, duruma göre, kendi bayraklarını taşıyan, kendi ülkelerinde tescil edilmiş veya kendi yetkilerine tabi, gemilerin, tesislerin, yapıların veya diğer makinaların Bölge’de gerçekleştirdikleri faaliyetlerden kaynaklanan deniz çevresi kirliliğini önlemek, azaltmak ve kontrol· altına almak için kanunlar ve kurallar kabul edeceklerdir; bu kanunlar ve kurallar, 1. paragrafta öngörülen uluslararası kurallardan, düzenlemelerden ve usullerden daha az etkili olmayacaktır
1. Devletler, deniz çevresinin suya batırma yoluyla kirliliğini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak amacıyle kanunlar ve kurallar kabul edeceklerdir.
2. Devletler bu kirliliği önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için gerekli olabilecek diğer bütün tedbirleri alacaklardır.
3. Bu kanunlar, kurallar ve tedbirler, suya batırmanın hiç bir şekilde devletlerın yetkili makamlarının izni olmaksızın yapılmamasını sağlayacaktır.
4. Devletler, özellikle, yetkili uluslararası kuruluşlar veya bir diplomatik konferans aracılığı ile hareket ederek, bu kirliliği önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için; evrensel ve bölgesel düzeyde kural ve ilkeler ile tavsiye edilmiş uygulama ve usulleri kabul etmek için gayret gösterecek lerdir. Bu kural ve ilkeler ile tavsiye edilen bu uygulama ve usuller, gerektiğinde, zaman zaman yeniden incelenecektir.
5. Kara sularında ve münhasır ekonomik bölgede veya kıta sahanlığı üzerinde suya batırma, sahildar devletin önceden açık rızası olmaksızın olamaz; bu devletin, coğrafi durumları nedeniyle bu batırmanın zararlı etkilerine maruz kalabilecek diğer devletlerle konuyu gerektiği şekilde inceledikten sonra, bu batırmaya izin vermeye, bunu düzenlemeye ve kontrol
etmeye hakkı vardır.
6. Ulusal kanunlar ve kurallar He ulusal tedbirler, bu kirliliği önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için, evrensel nitelikteki kurallardan ve ilkelerden daha az etkili olmayacaktır.
1. Devletler özellikle, yetkili uluslararası kuruluş veya genel bir diplomatik konferans aracılığı ile hareket ederek, deniz çevresinin gemilerden kirletilmesini önlemeyi, azaltmayı ve kontrol altına almayı amaçlayan uluslararası kurallar ve ilkeler kabul edecekler; ve gerektiği takdirde, yine aynı usul ile, sahiller de dahil olmak üzere deniz çevresini kirletme ve bu nedenle sahildar devletlerin buna bağlı menfaatlerirıe zarar verme ihtimali olan kazaları asgari düzeye indirmeyi amaçlayan, gemi seyrüsefer düzenlerinin kabulünün desteklenmesine özen göstereceklerdir. Bu kurallar ve ilkeler, aynı şekilde, gerektiğinde, zaman zaman yeniden incelenecektir.
2. Devletler, kendi bayraklarını taşıyan veya kendileri tarafından tescil edilmiş gemilerden deniz çevresinin kirletilmesini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için kanun ve kurallar kabul edeceklerdir. Bu kanun ve kurallar yetkili uluslararası kuruluş veya bir genel diplomatik konferans aracılığı ile tespit edilmiş uluslararası genel kabul görmüş kurallardan; ve ilkelerden daha az etkili olmayacaktır.
3. Deniz çevresinin kirlenmesinin önlenmesi, azaltılması ve kontrol altına alınması amacıyle, limanlarına veya iç sularına giriş veya açıktaki terminal tesislerinden yararlanma konusunda yabancı gemilere özel şartlar keyan devletler bu şartlan gereken şekilde ilan edecekler ve yetkili uluslararası kuruluşa bunları bildireceklerdir, Bu konuda izlenen politikanın uyumlu hale getirilmesi amacıyla iki veya daha çok sahildar devlet bu eşit şartları aynı şekil altında koyarlarsa, bildirimde bu çeşit düzenlemelere hangi devletlerin katıldıkları belirtilecektir. Her devlet kerıdı bayrağını taşıyan veya kendisi tarafından tescil edilmiş bir geminin kaptanından; gemi bu ortak düzenlemelere katılan bu devletin karasularında bulunduğunda, bu devletin talebi üzerine, aynı bölgede bu düzenlemelere katılmış bir Devlete doğru seyredip etmediğini ve eğer seyrediyorsa geminin bu devletin limanlarına giriş konusunda koymuş olduğu şartlan haiz olup olmadığını belirtmesini isteyecektir. İşbu madde, bir geminin zararsız geçiş hakkını kullanmaya devam etmesine veya 25. maddenin 2. paragrafının uygulanmasına halel getirmez.
4. Sahildar devletler, karasuları üzerindeki egemenliklerini kullanırlarken, zararsız geçiş hakkını kullanan gemiler de dahil olmak üzere, yabancı gemiler tarafından deniz çevresinin kirletilmesini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için kanun ve kurallar kabul edebilirler. Bu kanun ve kurallar, II. Kısım’ın 3. Bölümü uyarınca, yabancı gemilerin zararsız geçişini engellemeyecektir.
5. 6. Bölümde öngörülen uygulamaya koyma amacıyle, sahildar Devletler, kendi münhasır ekonomik bölgelerinde gemilerin sebep olacağı kirliliğin önlenmesini, azaltılmasını ve kontrol altına alınmasını arnaçlayan ve yetkili uluslararası kuruluş veya bir genel diplomatik konferans aracılığı ile tesbit edilen uluslararası genel kabul görmüş kurallara ve ilkelere uygun ve bunlara etkinlik sağlayan kanunları ve kuralları kabul edebilirler.
6. a) 1. paragrafta öngörülen uluslararası kurallar ve ilkeler özel durumlar karşısında uygun olmadığı takdirde ve bir sahildar devlet kendi münhasır ekonomik bölgesinin özel ve açık bir şekilde belirlenmiş bir bölgesinin, oşinografik ve ekolojik özelliklerine, kullanımına veya kaynaklarının korunmasına ve buradaki seyrüseferin özelliğine bağlı olarak kabul edilen teknik sebeplerle, gemilerin sebep olduğu kirliliğin önlenmesi için
özel zorunlu tedbirlerin kabulüne ihtiyaç gösterdiğini haklı olarak düşünüyorsa; bu devlet, ilgili her devletle, yetkili uluslararası kuruluş aracılığı ile uygun görüşmelerde bulunduktan sonra, bu kuruluşa, söz konusu bölge hakkında, destek niteliğinde bilimsel ve teknik gerekçeler ve gerekli kabul tesisleri konusunda bilgileri de ihtiva eden bir bildirimde bulunabilir. Bildirimin alınmasından itibaren 12 aylık bir süre içerisinde, kuruluş söz konusu bölgedeki şartların yukarıda zikredilenlere uyup uymadığına karar verecektir. Eğer kuruluş bu yönde karar verirse, sahildar devlet, bu bölge için, gemılerın sebep olduğu kirliliğin önlenmesini, azaltılmasını ve kontrol altına almasını amaçlayan ve kuruluşça özel bölgelere uygulanabilirliği kabul edilmiş bulunan uluslararası seyrüsefer kurallarına ve ilkelerine veya uygulamalarına yürürlük sağlayan kanun ve kurallar kabul edebilir. Bu kanun vekurallar yabancı gemilere ancak kuruluşa sunulan bildirim tarihinden itiharen 15 aylık bir sürenin bitiminden sonra uygulanabilecektir.
b) Sahildar devlet, özel ve açık bir şekilde belirlenmiş olan bu bölgelerin sınırlarını ilan edecektir,
c) Sahildar devlet, söz konusu bölge için gemilerin sebep olduğu kirliliğin önlenmesini, azaltılmasını ve kontrol altına alınmasını amaçlayan ilave kanun ve kurallar kabul etmek niyetinde ise, yukarıda zikredilen bildirimde bulunurken kuruluşa bunu da bildirecektir. Bu kanun ve kurallar atıklara veya seyrüsefer uygulamalarına ilişkin olabilir; fakat, yabancı gemilere dizayn, inşa ve teçhizat konularında genel olarak kabul edilmiş uluslararası kurallar ve ilkelerden başka ilkelere uyma yükümlülüğü getirmeyecekir; bu kanun ve kurallar, kuruluşa yapılan bildirim tarihinden itibaren 12 ay içerisinde kuruluşun bunları kabul etmesi şartıyle; bildirim tarihinden itibaren 15 aylık bir sürenin bitiminden sonra yabancı gemilere uygulanabilecektir.
7. İşbu maddede öngörülen uluslararası kurallar ve ilkeler, diğerleri yanında, kıyıları veya buralara ilişkin çıkarları, atıklara sebep olan veya olma ihtimali bulunanlar da dahil olmak üzere, deniz kazalarından etkilenme tehlikesi altında bulunan sahildar devletlere, bu kazaları derhal bildirme yükümlülüğünü de ihtiva etmelidir.
l. Devletler, deniz çevresinin atmosferden veya atmosfer aracılığı ile kirlenmesini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için uluslararası alanda kabul edilmiş kurallar ve ilkeler ile tavsiye edilmiş uygulama ve usulleri ve hava seyrüsefer güvenliğini gözönünde bulundurarak, egemenlikleri altındaki hava sahasında ve kendi bayraklarını taşıyan gemilere veya kendileri tarafından tescil edilmiş gemi veya uçaklara uygulanabilecek kanun ve kuralları kabul edeceklerdir.
2. Devletler, bu kirliliği önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için gerekli olabilecek diğer bütün tedbirleri alacaklardır.
3. Devletler, özellikle yetkili uluslararası kuruluşlar veya bir diplomatik konferans aracılığı ile hareket ederek, bu kirliliği önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için evrensel ve bölgesel düzeyde kural ve ilkeler ile tavsiye edilmiş uygulama ve usulleri kabul etmek için gayret göstereceklerdir.
Devletler, 207. madde uyarınca kabul edilen kanun ve kuralların uygulanmasını sağlayacaklardır; Devletler, deniz çevresinin kara kökenli kirlenmesini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için yetkili uluslararası kuruluşlar veya bir diplomatik konferans aracılığı ile tespit edilmiş uygulanabilir uluslararası kurallara ve ilkelere yürürlük sağlamak üzere kanunlar ve kurallar kabul edecekler ve gerekli diğer tedbirleri alacaklardır.
Devletler, 208. madde uyarınca kabul edilen kanun ve kuralların uygulanmasını sağlayacaklardır; Devletler, deniz yatağına ilişkin ve kendi yetkilerine dahil faaliyetlerden doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kaynaklanan veya 60. ve 80. maddeler uyarınca kendi yetkileri altındaki suni adalardan, tesislerden ve yapılardan kaynaklanan deniz çevresi kirliliğini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için yetkili uluslararası kuruluşlar veya bir diplomatik konferans aracılığı ile tespit edilmiş uygulanabilir uluslararası kurallara ve ilkelere yürürlük sağlamak üzere kanunlar ve kurallar kabul edecekler ve gerekli diğer tedbileri alacaklardır.
Deniz çevresinin, Bölge’de yürütülen faaliyetlerden kaynaklanan kirliliğini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak için XI. Kısım uyarınca tespit edilmiş uluslararası kuralların, düzenlemelerin ve usullerin uygulamaya konulması, işbu Kısıma göre olacaktır.
1. Deniz çevresinin, suya batırmadan kaynaklanan kirliliğini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak amacıyle işbu Sözleşmeye uygun olarak kabul edilen kanunların ve kuralların ve yetkili uluslararası kuruluşlar veya bir diplomatik konferans tarafından tespit edilmiş uygulanabilir uluslararası kuralların ve ilkelerin yürürlüğe konulması:
2. İşbu madde uyannca bir devlet bir dava açmış ise, hiç bir devlet artık bu madde uyarınca dava açma mecburiyetinde olmayacaktır.
1. Devletler, kendi bayraklarını taşıyan veya kendileri tarafından tescil edilmiş gemilerin, deniz çevresinin gemilerden kirletilmesin] önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak amacıyle yetkili uluslararası kuruluş veya bir genel diplomatik konferans aracılığı ile tespit edilmiş, uygulanabilir uluslararası kurallar ve ilkeler ile bu devletlerin işbu Sözleşme uyarınca kabul ettikleri kanunlara ve kurallara saygı göstermelerini sağlayacaklar ve bunların etkinliğini gerçekleştirmek üzere kanunlar ve kurallar kabul edecekler ve gerekli tedbirleri alacaklardır. Bayrak devleti, ihlal nerede vuku bulursa bulsun, bu kuralların, ilkelerin, kanunların ve kuralların etkin bir şekilde uygulanmasına dikkat edecektir.
2. Devletler, özelikle, kendi bayraklarını taşıyan veya kendileri tarafından tescil edilmiş olan gemilerin gemi dizaynına, inşasına ve teçhizatına ilişkin olan hükümler de dahil olmak üzere, 1. paragrafta öngörülen uluslararası kurallara ve ilkelere uymadıkları sürece seferden men edilmeleri için uygun tedbirleri alacaklardır.
3. Devletler, kendi bayraklannı taşıyan veya kendileri tarafından tescil edilmiş gemilerin, l. paragrafta öngörülen uluslararası kurallar ve ilkeler uyarınca gerekli veya Verilmiş olan setifikaları havi bulunmalarına dikkat edeceklerdir; devletler, kendi bayraklarını taşıyan gemilerin, sertifikalarda belirtilen hususların gemilerin fiili durumuna uyup uymadığını kontrol etmek üzere periyodik denetimlere tabi tutıılmalarını sağlayacaklardır, Geminin durumunun sertifikalarda belirtilenlere büyük ölçüde uymadığı şeklinde düşünmek için ciddi sebepler olmadıkça, diğer devletler bu sertifikaları geminin durumunun ispnı vasıtası olarak kabul edecekler ve bunlara kendileri tarafından verilen sertifikalarla aynı kuvveti tanıyacaklardır.
4. Bir gemi, yetkili uluslararası kuruluş veya bir genel diplomatik konferans aracılığı ile tespit edilmiş kuralları ve ilkeleri ihlal ettiği takdirde, bayrak devleti, bu ihlalin yeri veya bundan kaynaklanan kirliliğin meydana geldiği veya müşahede edildiği yer neresi olursa olsun, 218., 220. ve 228. maddelere halel gelmeksizin, derhal bir soruşturma başlatacak ve gerekliği takdirde, varsayılan ihlal konusunda bir dava açacaktır,
5. ihlal konusunda soruşturmada bulunurken, bayrak devleti, işbirliğinde bulunması, olayın şartlarını aydınlatmaya yardımcı olabilecek diğer her devletten yardım talep edebilir; devletler, bayrak devletinin uygun sorularına cevap vermeye gayret göstereceklerdir.
6. Devletler, bir devletin yazılı talebi üzerine, kendi bayraklarını taşıyan gemiler tarafından vaki olduğu iddia edilen ihlali soruşturacaklardır. Bayrak devleti, yeterli delil olduğuna kanaat getirirse varsayılan ihlal konusunda kendi iç hukukuna göre gecikmeksizin kovuşturmaya başlayacaknr.
7. Bayrak devleti, talep sahihi devleti vakit geçirmeksizin girişilen kovuşturma ve sonuçlarından haberdar edecektir. Bu çeşit haberleri bütiin devletler öğrenme hakkına sahip olacaklardır,
8. Kendi bayraklarını taşıyan gemilere karşı, devletlerin kanunlarında ve kurallarında öngörülen müeyyideler, nerede vaki olursa olsun ihlali önlemek için yeter derecede sert olacaktır.
1. Bir gemi kendi arzusu ile bir limanda veya açıktaki bir terminal tesisinde bulunduğunda, Liman Devleti iç sularının, karasularının veya münhasır ekonomik bölgesinin ötesinde yetkili uluslararası kuruluş veya bir genel konferans aracılığı ile tespit edilmiş kurallan ve ilkeleri ihlal ederek boşaltılan atık hakkında kovuşturma başlatabilir ve doğrulayıcı kanıtlar varsa dava açabilir.
2. Liman Devleti diğer bir devletin iç sularında, karasularında veya münhasır ekonomik bölgesinde boşaltılan atıklardan mütevellit bir ihlal dolayısıyle, bu atıklar kendi iç sularının, karasularının veya münhasır ekonomik bölgesinin kirlenmesine sebep olmadıkça veya bu alanlarda kirlenme tehlikesi yaratmadıkça veya diğer devlet, bayrak devleti veya bu atıklardan zarar gören veya zarar görme tehdidi altında bulunan bir devlet talep etmedikçe, l. paragraf uyarınca bir kovuşturmaya girişmeyecektir,
3. Bir gemi kendi arzusu ile bir limanda veya açıktaki bir terminal tesisinde bulunduğunda, liman devleti birinci paragrafta öngörülen ihlali oluşturabilecek ve diğer herhangi bir devletin iç sularında, karasularında veya ekonomik bölgesinde yapılmış olabilecek ve bu bölgelerin kirlenmesine neden olmuş veya bu bölgelerde kirlenme tehlikesi yaratmış olabilecek atıklar hakkında bu devletin kovuşturma taleplerini yerine getirmek için gayret gösterecektir. Liman devleti, keza, nerede vaki olmuş olursa olsun, bu çeşit ihlallere ilişkin olarak bayrak devletinin soruşturma taleplerini yerine getirmek için gayret gösterecektir. ·
4. Liman devleti tarafından, işbu madde uyarınca gerçekleştirilen soruşturma dosyası talepleri üzerine, bayrak devletine veya sahildar devlete iletilecektir. Bu soruşturmaya dayanılarak liman devleti tarafından açılan her dava 7. Bölüm hükümleri saklı kalmak şarnyle; ihlal sahildar devletin iç sularında, karasularında veya münhasır ekonomik bölgesinde vuku bulduğunda, bu devletin talebi, üzerine askıya alınabilir. Bu takdirde ispat vasıtaları, olaya ilişkin dosya ve liman devleti yetkili makamları nezdine yatırılmış olan her türlü teminat veya diğer mali garantiler sahildar devlete havale edilecektir. Bu havale işlemi, kovıışturmanın liman devletinde yürütülmesini engelleyecektir.
7. Bölüm hükümleri saklı kalmak kaydıyle devletler, talep üzerine veya kendi girişimleri ile limanlarından birinde veya açıktaki terminal tesislerinden birinde bulunan bir geminin, gemilerin denize elverişliliğine ilişkin uygulanabilir uluslararası kuralları ve ilkeleri ihlal ettiğini ve bu nedenle deniz çevresine zarar verme tehlikesi yarattığını tespit ettiği takdirde, bu
gemiyi seferden men etmek için uygulanabilir olduğu ölçüde, idari tedbirler alacaklardır. Bu devletler, geminin ancak en yakın onarım tersanesine gitmesine izin verebilirler ve ihlal sebeplerinin ortadan kaldırılmasını takiben geminin vakit geçirmeksizin sefere devam etmesine izin vereceklerdir.
1. Bir gemi kendi arzusu ile bir limanda veya açıktaki bir terminal tesisinde bulunduğunda, liman devleti, 7. Bölüm hükümleri saklı kalmak kaydıyle, gemilerin sebep olduğu kirliliğin önlenmesi, azaltılması ve kontrol altına alınması amacıyle işbu Sözleşmeye ve uygulanabilir uluslararası kurallara ve ilkelere göre kabul ettiği kanunların ve kuralların her türlü ihlali hakkında, ihlal kendi karasularında veya münhasır ekonomik bölgesinde vukuu bulmuş jse, dava açabilir.
2. Bir devletin, gemilerln sebep olduğu kirliliğin önlenmesi, azaltılması ve kontrol altına alınması amacıyle işbu Sözleşme veya uygulanabilir uluslararası kurallar ve ilkeler uyarınca kabul ettiği kanunların ve kuralların karasularında seyreden bir gemi tarafından geçiş sırasında, ihlal edildiği hususunda ciddi nedenleri varsa; bu devlet, II. Kısmın 3. Bölümünün ilgili hükümlerinin uygulanmasına halel gelmeksizin, ihlali tespit için geminin maddi denetimine girişebilir ve deliller haklı kılarsa, bir dava açabilir ve bu meyanda, 7. Bölüm hükümleri saklı kalmak kaydıyle, kendi iç hukukuna göre geminin durdurulmasını emredebilir.
3. Bir devletin, kendi münhasır ekonomik bölgesinde veya karasularında seyreden bir geminin, gemilerin sebep olduğu kirliliğin önlenmesi, azaltılması ve kontrol altına alınması amacını güden uygulanabilir uluslararası kuralları ve ilkeleri veya bu kurallara ve ilkelere uygun olarak kabul ettiği ve bunlara etkinlik sağlayan kanunları ve kuralları münhasır ekonomik bölgede ihlal ettiği hususunda ciddi nedenleri varsa: bu devlet, gemiden kimliğine ve tescil limanına, son uğradığı ve ilk uğrayacağı limanlara ilişkin bilgileri ve bir ihlalin olup olmadığım tespit için gerekli diğer ilgili bilgileri vermesini talep edebilir.
4. Devletler kendi bayraklarını taşıyan gemilerin 3. paragrafta öngörülen bilgi taleplerini karşılayabilmelerini terninen kanun ve kurallar kabul edecekler ve gerekli tedbirleri alacaklardır.
5. Bir devletin, kendi münhasır ekonomik bölgesinde veya karasularıııda seyreden bir geminin, münhasır ekonomik bölgede, 3. paragrafta öngörülen deniz çevresinde önemli atıklarla sonuçlanan ve bu çevrede büyük bir kirliliğe neden olan veya kirlilik tehlikesi doğuran bir ihlalde bulunduğu hususunda ciddi nedenleri varsa; bu devlet, ihlal olup olmadığım, geminin bilgi vermeyi reddedip etmediğini veya verilen bilgilerin olaylarla açık bir çelişki içinde olup olmadığını ve olayın şartlarının böyle bir denetimi haklı kılıp kılmadığını belirlemek amacıyle, geminin maddi denetimine girişebilir.
6. Bir devletin münhasır ekonomik bölgesinde veya karasularında seyreden bir geminin, münhasır ekonomik bölgede, 3. paragrafta öngörülen ve önemli atıklarla sonuçlanarak sahildar devletin kıyılarında veya buna bağlı çıkarlarında veya karasularının veya münhsıı ekonomik bölgenin kaynaklarına önemli zararlara sebep olan veya sebep olma tehlikesi doğuran bir ihlalin varlığı hususunda açık deliller varsa, bu devlet, 7. bölüm hükümIeri saklı kalmak kaydıyle, deliller haklı kıldığı takdirde bir dava açabilir ve bu meyanda kendi iç hukukuna göre geminin durdurulmasını emredebilir.
7. 6. paragraf hükümlerine rağmen, bir teminat yatırılmasına veya diğer bit: mali garantinin depo edilmesine ilişkin mükellefiyetlere saygı gösterilmesi için uygun usullerin ister yetkili uluslararası kuruluş aracılığı ile tespit edildiği, ister diğer herhangi bir şekilde kararlaştırıldığı bütün durumlarda, sahildar devlet, eğer bu usullerle bağlı ise, geminin yoluna devam etmesine izin verilecektir.
8. 3., 4., 5., 6. ve 7. paragraflar, 211. maddenin 6. paragrafı uyarınca kabul edilen ulusal kanun ve kurallara da, aynı şekilde uygulanacaktır.
1. İşbu Kısmın hiç bir hükmü, devletlerin uluslararası örf ve adet hukuku ile olduğu kadar, sözleşmeler hukuku ile de sahip oldukları ve kıyılarını veya balıkçılık da dahil olmak üzere buna bağlı çıkarlarını mantıken zararlı sonuçlar beklenebilecek bir deniz kazasından veya böyle bir kazaya bağlı fiillerden kaynaklanan kirlenmelerden veya kirlenme tehlikelerinden korumak arnacıyle, fiilen uğradıktan veya tehdidi altında bulundukları zararla orantılı tedbirleri karasuları ötesinde alma ve bunları uygulatma haklarına halel getirmeyecektir.
2. İşbu madde amaçları uyarınca "deniz kazası"ndan bir gemi veya yükü için maddi zararlar veya çok yakın bir maddi zarar tehlikesi doğuran, bir çatma, karaya oturma veya diğer bir seyrüsefer olayı veya bir gemide veya dışında meydana gelen bir hadise anlaşılır.
Egemenliklerinin yürürlükte olduğu hava sahası sınırlan içerisinde veya kendi bayraklarını taşıyan gemilere veya kendileri tarafından tescil edilmiş gemiler veya uçaklara karşı, devletler, 212. maddenin 1. paragrafı, veya işbu Sözleşmenin diğer hükümleri uyarınca kabul ettikleri kanunların ve kuralların uygulanmasını sağlayacaklar ve hava seyrüseferinin: güvenliğine ilişkin ilgili bütün kurallara ve ilkelere uygun olarak deniı çevresinin atmosferden veya atmosfer aracılığı ile kirlenmesini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak amacıyle yetkili uluslararası kuruluşlar veya bir diplomatik konferans aracılığı ile tespit edilmiş uygulanabilir uluslararası kurallara ve ilkelere yürürlük sağlamak üzere kanunlar ve kurallar kabul edecekler ve diğer tedbirleri alacaklardır.
İşbu Kısmın uygulanmasına ilişkin olarak bir dava açıldığında, Devletler, şahitlerin dinlenmesini, diğer bir devletin yetkili makamlarının veya vetkili uluslararası kuruluşun sunduğu delillerin kabulünü kolaylaştırmak üzere tedbirler alacaklar ve duruşmalara bu kuruluşun, bayrak devletinin veya her türlü ihlalden kaynaklanan kirlenmeden etkilenen her devletin yetkililerinin katılmalarını kolaylaştıracaklardır.
Yabancı gemilere karşı işbu Kısmın uygulanmasına ilişkin polis yetkileri yalnızca, yetkili resmi memurlar ile savaş gemileri veya askeri uçaklar veya açık dış işaretlerle bir kamu hizmetine tahsis edilmiş oldukları ve bu konuda yetkili kılındıkları belli olan diğer gemi veya uçaklar tarafından kullanılabilir.
İşbu Sözleşme uyarınca, yabancı gemilere karşı polis yetkililerini kullanırlarken, Devletler, seyrüsefer güvenliğini tehlikeye düşürmeyecekleri gibi, bir gemiyi tehlikeye sokmayacaklar ve gemiyi tehlikeli bir limana veya demir yerine sevketmeyecekler veya deniz çevresini aşırı bir tehlikeye maruz bırakmayacaklardır.
1. a) Devletler, yabancı bir gemiyi 216., 218. ve 220. maddelerde öngörülen soruşturmalar için gerekli olan süreden fazla alıkoymayacaklardır. Yabancı bir geminin maddi denetimi, geminin genel olarak kabul edilmiş kurallar ve ilkeler uyarınca bulundurmak zorunda olduğu sertifikalar, kayıtlar veya diğer belgeler ile bütün benzer belgelerin incelenmesi ile sınırlı olacaktır; daha derinlemesine bir maddi denetim ancak bu incelemeden sonra ve sadece şu hallerde yapılabilir:
b) Soruşturma sonucunda deniz çevresini korumayı ve muhafaza etmeyi amaçlayan uygulanabilir kanunların ve kuralların veya uluslararası kuralların ve ilkelerin ihlal edildiği ortaya çıkarsa, bir teminat veya diğer bir mali garanti yatırılması gibi makul formalitelerin tamamlanmasını takiben, vakit geçirilmeksizin, geminin seferden menedilme işleminin kaldırılmasına girişilecektir.
c) Gemilerin denize elverişli olmaları konusunda uygulanabilir, uluslararası kurallara ve ilkelere halel gelmeksizin, bir geminin seferden men’i işlemlerinin kaldırılması, deniz çevresi için makul olmayan bir zarar tehlikesi doğuracaksa, söz konusu gemiye yoluna devam etme izni verilmeyebilir veya bu, en yakın bakım ve onarım tersanesine gitme şartına bağlanabilir, Seferden men edilme işleminin kaldırılmasının reddi veya şarta bağlanması halinde, bayrak devleti vakit geçirilmeksizin durumdan: haberdar edilemelidir; ve bu devlet seferden men’in kaldırılmasını XV. Kısım uyarınca talep edebilir.
2. Devletler, denizde gemilerin gereksiz yere maddi denetime tabi tutulmalarını önlemeyi amaçlayan usulleri geliştirmek için işbirliğinde bulunacaklardır.
İşbu Kısım uyarınca, Devletler haklarını kullanırlarken veya yükümlülüklerini yerine getlrlrlerken, diğer hiç bir devletin gemilerine karşı hiç bir hukuki veya fiili ayırım yapmayacaklardır.
1. Yabancı bir gemi tarafından, bir devletin karasularının ötesinde kirliliğin önlenmesini, azaltılmasını ve kontrol altına alınmasını amaçlayan uygulanabilir kanunlara ve kurallara veya uluslararası kurallara ve ilkelere karşı vaki olan bir ihlili cezalandırmak· amacıyle bir devler tarafından dava açıldığında, ilk davanın açılmasını takip eden altı ay içerisinde, aynı ihlalden dolayı bayrak devleti bizzat kendisi kovuşturmaya giriştiği takdirde bu dava askıya alınacaktır; meğer ki bu dava, sahildar devlete verilen ağır bir zarara ilişkin olmasın veya söz konusu bayrak devleti, kendi gemilerinin yürürlükteki uluslararası kuralları ve ilkeleri ihlal etmelerini takiben bunlann uygulanmasını sağlamaya ilişkin yükümlülüğünü çeşitli kereler yerine getirmemiş olsun; işbu madde uyannca davanın askıya alınmasını talep eden bayrak devleti, uygun süre içerisinde ilk devlete, davanın tam bir dosyasını ve duruşmaların tutanaklannı verecektir. Bayrak devleti mahkemeleri kararlarını verdiklerinde, askıya alınan davalar sona erecektir. Dava masraflarının tahsilini takiben, bu davalar dolayısıyle yatırılmış olan bütün teminatlar veya diğer mali garantiler, sahildar devlet tarafından geri verilecektir.
2. İhlal tarihinden itibaren üç yıllık bir süreden sonra yabancı gemiler aleyhine dava açılmayacak ve 1. paragraf hükümleri saklı kalmak şartıyle, bir devlet dava açmışsa başka hiçbir devlet dava açmayacaktır.
3. İşbu madde, başka bir devletin açmış olduğu davadan bağımsız olarak, bayrak devletinin kendi iç hukuku uyarınca sahip olduğu dava açma hakkı da dahil olmak üzere, her türlü tedbiri alma hakkına halel getirmez.
İşbu Sözleşmenin hiç bir hükmü, deniz çevresinin kirlenmesinden doğan kayıp ve zararlar için bir hukuki sorumluluk davası açma hakkına halel getirmez.
1. Karasuları ötesinde yabancı gemilerin, deniz çevresinin kirlenmesinin önlenmesini, azaltmasını ve kontrol altına alınmasını amaçlayan ulusal kanunları ve kuralları veya uygulanabilir uluslararası kuralları ve ilkeleri ihlal etmeleri halinde, yalnızca para cezası verilebilir.
2. Kasdi ve ağır bir kirletme fiili sözkonusu olmadıkça, karasularında yabancı gemilerin, deniz çevresinin kirlenmesinin önlenmesini, azaltılmasını ve kontrol altına alınmasını amaçlayan ulusal kanunlan ve kuralları veya uygulanabilir uluslararası kuralları ve ilkeleri ihlal etmeleri halinde yalnızca para cezası verilebilir.
3. Yabancı bir gemi tarafından vaki olan bu çeşit ihlallere ilişkin olarak yürütülen ve bir ceza verilmesi ile sonuçlanabilecek davaların çeşitli safhalarında, sanığın tanınmış olan lıaklanna saygı gösterilecektir.
Devletler vakit geçirmeksizin bayrak devletine ve ilgili diğer her devlete, 6. Bölüm uyarınca yabancı gemilere karşı alımın tedbirleri bildirecekler ve bayrak devletine bu tedbirlere ilişkin bütün resmi raporları sunacakladır, Bununla beraber, karasularında vaki olan ihlallere ilişkin olarak, sahildar devletin bu yükümlülükler] yalnızca davalar çerçevesinde alınan tedbirlere inhisar eder. Bayrak devletinin diplomasi ajanları, konsolosluk rnemurları ve mümkün olduğu ölçüde denizcilik makamları, 6. Bölüm uyarınca alınan tedbirlerden derhal haberdar edileceklerdir,
Devletler, tedbirlerin eldeki verilere göre gayri kanuni olmaları veya makul olarak gerekli olan ölçüden öteye gitmeleri halinde, 6. Bölüm uyarınca alımın tedbirler sonucu kendilerine atfedilebilecek kayıp veya zararlardan sorumlu olacaklardır. Devletler, bu kayıp veya zararlara ilişkin tazminat davaları için kendi mahkemelerine başvurma yollarını öngöreceklerdir.
5., 6. ve 7. bölümlerin hiç bir hükmü, uluslararası seyriiseferde kullanılan boğazların hukuki rejimine halel getirmez. Bununla beraberi 10. Bölümde öngörülenler dışında bir yabancı gemi, 42. maddenin 1. paragrafının a) ve b) fıkralarında öngörülen kanunları ve kuralları, boğazlardaki deniz çevresine· önemli zarar verecek veya zarar veme tehlikesi yaratacak şeki ide ihlal ederse boğaza kıyıdaş olan devletler, uygun polis tedbirlerini alabilirler; bu takdirde bu devletler işbu bölüme mutatis mutandis uyacaklardır.
Sahildar devletlerin buzlarla kaplı olan ve münhasır ekonomik bölge sınırları içerisinde bulunan bölgelerde deniz çevresinin gemilerden kirletilmesini önlemek, azaltmak ve kontrol altına almak amacıyle, özellikle sert iklim şartlarının ve bölgelerin yılın büyük bir bölümünde buzlarla kaplı olmasının seyrüsefere engel olması veya bunu son derece tehlikeli kılması hallerinde ve deniz çevresinin kirlenmesinin ekolojik dengeyi ağır şekilde zedelemesi veya geri dönülmeyecek bir şekilde bozması ihtimalinin bulun. ması hallerinde, ayırım gözetmeyen kanun ve kuralları kabul etmek ve uygulatmak hakları vardır. Bu kanun ve kurallar seyrüseferi ve elde edilebilecek en emin bilimsel verilere dayanarak deniz çevresinin korunmasını ve muhafazasını gerektiği şekilde gözönüne alacaklardır.
1. Deniz çevresinin korunmasına ve muhafazasına ilişkin uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmeye dikkat etmek devletlere düşmektedir. Devletler, uluslararası hukuka göre sorumlu olacaklardır.
2. Devletler iç hukuklarında yetkilerine tabi gerçek veya tüzel kişilerin deniz çevresini kirletmelerinden kaynaklanan zararların hızlı ve uygun şekilde tazmin edilmesi veya diğer şekillerle giderilmesine imkan verecek iç müracaat yollarının bulunmasına özen göstereceklerdir.
3. Deniz çevresinin kirlenmesinden kaynaklanan bütün zararların hızlı ve uygun şekilde tazminini sağlamak amacıyle devletler, zararların değerlendirilmesine ve tazminine ve bu konudaki uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin olduğu kadar, uygun tazminat ödenmesi için gerektiğinde örneğin zorunlu bir sigortayı veya tazminat fonlarını öngören kıstaslann ve usullerin tespitine de ilişkin olan uluslararası sorumluluk hukukunun uygulanmasını ve gelişmesini sağlamak hususunda işbirliğinde bulunacaklardır.
İşbu Sözleşmenin deniz çevresinin korunmasına ve muhafazasına ilişkin hükümleri ne savaş gemilerine veya yardımcı savaş gemilerine ve ne de bir devlete ait veya onun tarafından işletilmekte olup da gözönünde bulundurulan zamanda, münhasıran ticari olmayan kamu hizmetlerinde kullanılan diğer gemilere veya uçaklara uygulanır. Bununla beraber, her devlet kendisine ait veya kendisi tarafından kullanılan gemi veya uçakların hareketlerine veya hareket kaabiliyetlerine tesir etmeyecek bir şekilde, bunların işbu Sözleşme hükümlerine, mümkün olduğu ölçüde uygun hareket etmelerini sağlayacak uygun tedbirleri alacaktır.
1. İşbu Kısmın hükümleri, devletlerin deniz çevresinin korunması ve muhafazası konularında daha önce aktettikleri özel sözleşme ve anlaşmalardaki ve ilerde işbu Sözleşmedeki genel prensiplerin uygulanması amacıyle akdedilecek anlaşmalardaki yükümlülüklerine halel getirmez.
2. Devletler, deniz çevresinin korunmasına ve muhafazasına ilişkin olarak özel sözleşmelerden doğan yükümlülüklerini işbu Sözleşmenin genel prensipleri ve amaçları ile bağdaşır bir şekilde yerine getirirler.
Coğrafi durumları ne olursa olsun bütün devletler ile yetkili uluslararası kuruluşların, diğer devletlerin işbu Sözleşmede belirlenen hak ve yükümlülükleri saklı kalmak şartıyle, denize ilişkin bilimsel araştırmalar yapma hakkı vardır.
Devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar deniz ilişkin bilimsel araştırmanın işbu Sözleşmeye uygun olarak, gelişmesini ve yürütülmesini destekleyecekler ve kolaylaştıracaklardır.
Denize ilişkin bilimsel araştırmada şu prensiplere uyulacaktır:
Denize ilişkin bilimsel araştırma, deniz çevresinin herhangi bir kısmı veya kaynaklan üzerinde herhangi bir hak iddiasına hukuki dayanak teşkil etmeyecektir.
1. Devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar barışçıl amaçlarla denize ilişkin bilimsel araştırma konusunda egemenliğe ve yetkiye saygı prensibine uyarak ve karşılıklı yarar temeli üzerine dayalı uluslararası işbirliğini destekleyeceklerdir. · ·
2. Bu çerçeve içerisinde ve devletlerin işbu Sözleşme gereği sahip oldukları haklarına ve yükümlülüklerine zarar gelmeksizin, işbu Kısmın uygulanmasında, bir devlet diğer devletlerin, uygun olan şekilde, kendisinden veya kendisi ile işbirliği içerisinde, kişilerin sağlığına ve kişilerin ve deniz çevresinin güvenliğine zararlı etkileri önlemek ve kontrol altına almak hususunda gerekli bilgileri elde etmelerine imkân sağlayacaktır.
Devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar, iki taraflı ve çok taraflı anlaşrnalar akdi ile, deniz çevresinde denize ilişkin bilimsel araştırmanın yürütülınesi içln uygun şartlar yaratmak ve deniz çevresinde meydana gelen olayların niteliğini ve sürecini ve bunlar arasındaki etkileşimi inceleyen araştırmacıların gayretlerini birleştirmek için işbirliğinde bulunacaklardır.
1. Devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar, uygun yollarla ve işbu Sözleşmeye uygun olarak, öngörülen başlıca programlara ve bunların amaçlarına ait bilgiler ile denize ilişkin bilimsel araştırmadan elde edilen bilgileri yayımlayacaklar ve yayacaklardır.
2. Bu amaçla devletler, münferiden olduğu kadar diğer devletlerle ve yetkili uluslararası kuruluşlarla işbirliği ile, bilimsel verilerin ve bilgilerin iletişimini ve özellikle kalkınmakta olan devletlere, denize ilişkin bilimsel araştırmadan elde edilen bulgularm transferini ve bu devletlerin, özellikle kendi teknik personeline ve bilim adamlarına uygun bir eğitim ve formasyon vermeyi amaçlayan programlar aracılığı ile kendi öz yeteneklerini kuvvetlendirrnelerini aktif bir şekilde desteıkleyeceklerdir.
Sahildar devletlerin egemenliklerinin kullanılmasında, karasularının içerisinde denize ilişkin bilimsel araştırmalar düzenlemek, bunlara izin vermek ve bunları yürütmek konusunda münhasır hakları vardır. Denize ilişkin bilimsel araştırma, karasuları içerisinde; ancak, sahildar devletin açık rızası ile ve onun tespit etmiş olduğu şartlara göre yürütülecektir.
1. Sahildar devletlerin, yetkilerinin kullanılmasında kendi münhasır, ekonomik bölgeleri içerisinde ve kıt’a sahanlıklan üzerinde, işbu Sözleşmenin ilgili hükümleri uyarınca, denize ilişkin bilimsel araştırmalar düzenlemek bunlara izin vermek ve bunları yürütmek konusunda münhasır hakları vardır.
2. Münhasır ekonomik bölge içerisinde ve kıt’a sahanlığı üzerinde, denize ilişkin bilimsel araştırma sahildar devletin rızası ile yürütülecektir.
3. Normal şartlarda sahildar devletler, kendi ekonomik bölgeleri içerisinde veya kıt’a sahanlıkları üzerinde diğer devletlerin veya yetkili uluslararası kuruluşların işbu Sözleşmeye uygun olarak münhasıran barışçı amaçlarla ve bütün insanlığın çıkarı uğruna, deniz çevresi hakkında bilimsel bilgileri artırmak amacıyle yürütmek istedikleri bilimsel araştırma projelerinin gerçekleştirilmesine, rıza göstereceklerdir. Bu amaçla, sahildar devletler rızalarının makul süreler içinde verilmesini ve haksız olarak bu rızayı vermekten imtina edilmemesini sağlayan kurallar ve usuller kabul edeceklerdir.
4. 3. paragrafın uygulanmasında, sahildar devlet ile araştırmalar yapmak istiyen devlet arasında diplomatik ilişkiler mevcut olmasa da şartlar normal kabul edilebilir.
5. Bununla beraber, sahildar devletler kendi takdirlerine göre kendi münhasır ekonomik bölgeleri içerisinde veya kıt’a sahanlıkları üzerinde diğer bir devletin veya yetkili uluslararası bir kuruluşun denize ilişkin bilimsel araştırma projesinin yürütülmesine aşağıdaki hallerde rıza göstermeyebilirler:
6. 5. paragraf hükümlerine rağmen sahildar devletler işbu Kısma uygun olarak, karasularının ölçülmeye başlandığı hatlardan itibaren 200 deniz milinin ötesindeki kıt’a sahanlığı üzerinde ileri düzeyde işletme çalışmalarına veya araştırma çalışmalarına konu olduğunu veya makül bir süre içerisinde olacağını her zaman resmen tespit edebilecekleri özel alanlar dışında girişilecek denize ilişkin bilimsel araştırma projelerine ilişkin olarak, 5. paragrafın a) fıkrası gereğince rızalarını vermemek için takdir yetkilerini kullanmayabilirler. Sahildar devletler bu şekilde tespit ettiklerl bölgeleri ve bunlara ilişkin değişiklikleri makul süre içerisinde duyuracaklar; ancak, burada yürütülen çalışmaların detaylarını vermek zorunda olmayacaklardır.
7. 6. paragraf hükümleri, kıt’a sahanlığı üzerinde sahildar devletlere 77. madde uyarınca tanınmış olan haklara halel getirmez.
8. İşbu maddede öngörülen denize ilişkin bilimsel araştırmalar, sahildar devletler tarafından işbu Sözleşme’nin öngördüğü egemen haklann kullanımına ve yetkinin icrasına ilişkin olarak giriştikleri faaliyetleri haksız şekilde engellemeyecektir.
Uluslararası bir kuruluşun üyesi olan veya böyle bir kuruluşa iki taraflı bir anlaşma ile bağlı olan ve münhasır ekonomik bölgesi içerislnde veya kıt’a sahanlığı üzerinde bu kuruluşun, denize ilişkin bir bilimsel araştırma projesini doğrudan doğruya veya kendi himayesinde gerçekleştirmek istediği, bir sahildar devlet; kuruluş, araştırmanın yapılması kararını aldığında detaylı projeyi kabul etmişse veya bu projeye katılmaya istekli olup, kuruluş tarafından kendisine projenin bildirilmesinden itibaren dört aylık bir sürenin bitiminde herhangi bir itirazda bulunmamışsa kabul edilen şartlara uygun olarak projenin yürütülmesine izin vermiş sayılacaktır.
Bir sahildar devletin münhasır ekonomik bölgesi içerisinde veya kıt’a sahanlığı üzerinde denize ilişkin bilimsel araştırmalar yapmak niyetinde bulunan devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar, denize ilişkin bilimsel araştırma projesinin öngörülen başlangıç tarihinden en geç altı ay önce sahildar devlete, aşağıdaki hususları belirten tam bir açıklamada bulunacaklardır:
1. Sahildar bir devletin münhasır ekonomik bölgesi içerisinde veya kıt’a sahanlığı üzerinde denize ilişkin bilimsel araştırmalar yapan devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar aşağıdaki şartları yerine getireceklerdir:
2. İşbu madde, sahildar devletin kanunları ve kuralları ile tespit edilen ve doğal kaynakların araştırılması ve işletilmesini doğrudan doğruya ilgilendiren bir projenin araştırma sonuçlarını, uluslararası düzeyde yaymak için ön rızasını alma mükellefiyeti de dahil olmak üzere, 246. maddenin 5. paragrafı uyarınca rıza gösterme veya reddetme hususundaki takdir yetkisinin kullanımına ilişkin şartlara halel getirmez.
Başka şekilde kararlaştırılmadıkça, denize ilişkin bilimsel araştırma projeleri hakkındaki duyurular uygun resmi kanallarla yapılacaktır.
Devletler, yetkili uluslararası kuruluşlar aracılığı ile denize ilişkin bilimsel araştırma çalışmalarının niteliğini ve etkilerini belirlemede yardımcı olacak genel kıstasların ve yönlendirici ilkelerin tespitinin geliştirilmesine gayret göstereceklerdir.
Devletler veya yetkili uluslararası kuruluşlar, 248. madde uyarınca talep olunan bilgilerin sahildar devlete iletilmesi tarihinden itibaren, 6 aylık bir süre sonra denize ilişkin bir bilimsel araştırma projesini yürürlüğe koyabilirler; meğer ki sahildar devlet, bu bilgilerin kendisi tarafından alınmasını takiben dört aylık bir süre içerisinde, araştırma yapma teklifinde bulunan devlet veya kuruluşa aşağıdaki husustan bildirmiş olmasın:
1. Sahildar devlet, kendi münhasır ekonomlk bölgesi içerisinde veya kıt’a sahanlığı üzerinde yürütülmekte olan denize ilişkin bilimsel araştırma çalışmalarının, aşağıdaki durumlarda askıya alınmasını isteme hakkına sahip olacaktır:
2. Sahildar devletin, 248. maddeye riayet edilmemesinin, araştırma projesinin veya çalışmalarının büyük ölçüde değiştirilmesi anlamına geldiği bütün durumlarda, denize ilişkin bilimsel araştırma çahşmalannm tümünün durdurulmasını isteme hakkı olacaktır.
3. l. paragrafta belirtilen durumlar, makul bir süre içerisinde düzelulmediği takdirde, sahildar devlet aynı şekilde, denize ilişkin bilimsel araştırma çalışmalarınm durdurulmasını isteyebilir.
4. Sahildar devletin, denize ilişkin bilimsel araştırma çalışmalarınınaskıya alınması veya durdurulması istemine ilişkin karan kendilerine bildirildikten sonra, bu çalışmaları yürütmekle yetkili olan devletler veya yetkili uluslararası kuruluşlar, bildirime konu olan çalışmalara son vereceklerdir.
5. Denize ilişkin bilimsel araştırma çalışmalarını yürüten devlet veya yetkili uluslararası kuruluşun 248. ve 249 maddelerde öngörülen şartlara uyması halinde, 1. paragraf uyarınca verilmiş olan askıya alma emri sahildar devlet tarafından kaldınlacak ve denize ilişkin bilimsel araştırma projesinin gerçekleştirilmesine devam edilebilecektir.
1. Bir sahildar devlete 246. maddenin 3. paragrafında öngörülen, denize ilişkin bir bilimsel araştırma projesi sunan devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar; bundan, sahili bulunmayan komşu devletleri ve coğrafi bakımdan elverişsiz komşu devletleri haberdar edecekler ve bu haberdar etmeden sahildaı devleti de bilgi sahibi kılacaklardır.
2. İlgili sahildar devlet, 246. madde ve işbu Sözleşmenin diğer ilgili hükümleri uyarınca proje konusunda rızasını bildirince, proje’yi üstlenen devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar, 248. maddede ve 249. maddenin 1. paragrafının f) fıkrasında tasrih edilen bilgileri; talepleri üzerine ve uygun şekilde, sahili bulunmayan komşu devletlere ve coğrafi bakımdan elverişsiz komşu devletlere sağlayacaklardır.
3. Yukarıda zikredilen sabili bulıinnıayan komşu devletlere ve coğrafi bakımdan elverişsiz komşu devletlere, talepleri üzerine, öngörülen denizeilişkin bilimsel araştırma projesine, proje hakkında işbu Sözleşme hükümlerine göre ilgili sahildar devletle, araştırmayı yürüten devlet veya yetkili uluslararası kuruluşlar arasında kararlaştırılan şartlara uygun olarak, kendileri tarafından tayin edilen ve sahildar devletçe itiraz edilmeyen vasıflı uzmanlar aracılığı ile mümkün olduğu ölçüde, katılma imkânı tanınacaktır,
4. 1. paragrafta öngörülen devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar, yukarıda öngörülen sahili bulunmayan devletlere ve coğrafi bakımdan elverişsiz devletlere, talepleri üzerine, 249. maddenin 1. paragrafının d) fıkrasında tasrih edilen bilgileri ve yardımı, aynı maddenin 2. paragraf hükmü saklı kalmak şartıyle, sağlayacaklardır.
Devletler, kendi karasulan ötesinde, işbu Sözleşmeye uygun olarak yürütülen denize ilişkin bilimsel araştırmayı desteklemek ve kolaylaştırmak üzere makul kurallar, düzenlemeler ve usuller kabul etmek; ve eğer gerkirse kanun ve kurallarının hükümleri saklı kalmak üzere, işbu Kısmın ilgili hükümlerine uygun davranan denize ilişkin bilimsel araştırma gemilerinin limanlanna girişlerini kolaylaştırmak ve bu gemilere yardımı gerçekleştirmek için gayret göstereceklerdir.
Coğrafi durumları ne olursa olsun bütün· devletler ile yetkili uluslararası kuruluşların, XI. Kısım uyarınca, Bölge’de denize ilişkin bilimsel araştırmalar yapma hakları vardır.
Coğrafi durumlan ne olursa olsun bütün devletler ile yetkili uluslararası kuruluşlann işbu Sözleşme uyarınca, münhasır ekonomik bölge sınırları ötesindeki su kütlesinde denize ilişkln bilimsel araştırmalar yapma hakları vardır.
Deniz çevresinin herhangi bir bölümünde, her çeşit bilimsel araştırma tesislerinin veya teçhizatının yerleştirilmesi ve kullanılması, sözkonusu Bölge’de denize ilişkin bilimsel araştırmaların yürütülmesi hakkında işbu Sözleşme ile öngörülen şartların aynılarına tabi olacaktır.
İşbu bölümde öngörülen tesisler veya teçhizat ada statüsüne sahip değildir. Bunların kendilerine özgü karasuları mevcut değildir ve varlıkları karasularının, münhasır ekonomik bölgenin veya kıt’a sahanlığının sınırlandırılmasını etkilemez.
Bilimsel araştırma tesislerinin etrafında, işbu Sözleşmenin ilgili hükümleri uyannca, 500 metreyi geçmeyen makul genişlikte güvenlik bölgelerj tesis edilebilir. Bütün devletler, gemilerinin bu güvenlik bölgelerine riayet etmelerine dikkat edeceklerdir.
Her çeşit bilimsel araştırma tesislerinin veya malzemesinin yerleştirilmesi ve kullanılması, uluslararası seyrüseferde kullanılan yollara engel teşkil etmeyecektir.
İşbu bölümde öngörülen tesisler veya teçhizat tescil edildikleri devleti veya ait oldukları uluslararası kuruluşu belirten tanıtıcı işaretleri ve keza yetkili uluslararası kuruluşlar tarafından tespit edilen kurallar ve ilkeler gözönünde bulundurularak, deniz ve hava seyrüfer güvenliğini sağlamak üzere uluslararası düzeyde kabul edilen uygun ikaz işaretlerini taşıyacaktır.
1. Devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar kendilerinin yürüttükleri
veya kendi adlarına yürütülen denize ilişkin bilimsel araştırmaların, işbu Sözleşmeye uygun olarak yürütülmesinden sorumlu olacaklardır.
2. Devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar diğer devletler, bunların tabiiyetindeki gerçek veya tüzel kişiler veyahut yetkili uluslararası kuruluşlar tarafından yürütülen denize ilişkin bilimsel araştırma çalışmaları hakkında işbu Sözleşmeye aykırı olarak aldıkları tedbirlerden sorumlu olacaklar ve bu tedbirlerden doğan zararları tazmin edeceklerdir.
3. Devletler ve yetkili uluslararası kuruluşlar; deniz çevresinin kendileri tarafından veya kendi adlarına yürütülen denize ilişkin bilimsel araştırmalardan kaynaklanan kirlenmesinden meydana gelen zararlardan, 235. madde uyarınca sorumlu olacaklardır.
İşbu Sözleşmenin, denize ilişkin bilimsel araştırmayı öngören hükümlerinin yorumu veya uygulanması hakkındaki uyuşmazlıklar, XV. Kısmın 2. ve 3. bölümlerine göre çözümlenecektir.
Bir uyuşmazlık XV. Kısmın 2. ve 3. bölümlerine göre çözümlenmedikçe, denize ilişkin bilimsel araştırma projesini yürütmekle yetkili olan devlet veya yetkili uluslararası kuruluş, ilgili sahildar devletin açık rızası olmadan araştırma faaliyetlerinin başlamasına veya devamına izin vermeyecektir.
1. Devletler, doğrudan doğruya veya yetkili uluslararası kuruluşlar aracılığı ile, yetenekleri ölçüsünde, haklı ve makul ilke ve şartlara göre, deniz bilimlerinin ve teknolojisinin gelişmesini ve transferini aktif bir şekilde desteklemek için işbirliğinde bulunacaklardır.
2. Devletler, deniz bilimleri ve teknolojisi alanlannda, aralarında ihtiyacı olanların ve bu alanda teknik yardımdan faydalanma talebinde bulunan özellikle sahili bulunmayan veya coğrafi bakımdan elverişsiz durumda bulunanlar da dahil olmak üzere, kalkınmakta olan devletlerin deniz kaynaklarının araştırılması, işletilmesi, muhafazası ve yönetimi, deniz· çevresinin korunması ve muhafazası, denize ilişkin bilimsel araştırma ve deniz çevresinde yürütülen ve işbu Sözleşmeye uygun olan diğer faaliyetlere ilişkin sahalardaki yeteneklerinin gelişmesini destekleyeceklerdir.
3. Devletler, hakkaniyet temeline dayalı, bütün ilgili tarafların yararına bir deniz teknolojisi transferinin uygun ekonomik ve hukuki şartlarını desteklemek için gayret göstereceklerdir.
Devletler 266. madde uyarınca işbirliğini desteklerlerken, deniz teknolojisini elinde bulunduranların, sağlayanların ve alacak olanların bütün yasal çıkarları ile hak ve yükümlülüklerini gerektiği şekilde gözönilnde bulunduracaklardır.
Devletler, doğrudan doğruya veya yetkili uluslararası kuruluşlar aracılığı ile aşağıdaki hususları gerçekleştireceklerdir:
268. maddede öngörülen hedeflere ulaşmak arnacıyle devletler; doğrudan doğruya veya yetkili uluslararası kuruluşlar aracılığı ile aşağıdaki hususlarda gayret göstereceklerdir:
Deniz teknolojisinin geliştirilmesi ve transferi konusundaki uluslararası işbirliği, mümkün ve ygun olduğu takdirde, iki taraflı, bölgesel ve çok taraflı mevcut programlar çerçevesinde olduğu kadar, özellikle yeni alanlarda, denize ilişkin bilimsel araştırmaları, deniz teknolojisi transferini, ve okyanus araştırmalarının ve okyanuslann değerlendirilmesinin uluslararası uygun finansmanını kolaylaştırmayı amaçlayan genişletilmiş programlar ve yeni programlar çerçevesinde yürütülecektir.
Devletler, doğrudan doğruya veya yetkili uluslararası kuruluşlar aracılığı ile, özellikle kalkınmakta olan devletlerin çıkarlarını ve ihtiyaçlarını gözönünde bulundurarak, iki taraflı düzenlemeler çevresinde veya uluslararası kuruluşlar ve diğer teşekküller bünyesinde deniz teknolejisinin transferi için genel olarak kabul görmüş yönlendirici prensiplerin, kriterlerin ve ilkelerin kabulünü geliştirmek için gayret göstereceklerdir.
Deniz teknolojisinin transferi konusunda devletler bölgesel veya evrensel programlar da dahil olmak üzere; faaliyetlerinin, kalkınmakta olan Devletlerin özellikle sahili bulunmayan veya coğrafi bakımdan elverişsiz olanların çıkarları ve ihtiyaçlan gözönünde bulundurularak, yetkili uluslararası kuruluşlar tarafından koordine edilmesini sağlamaya gayret göstereceklerdir,
Devletler, Bölge’de yürütülen faaliyetlerle ilgili uygulamaya ve deniz teknolojisine ilişkin bilgilerin kalkınmakta olan devletlere, bunların vatandaşlanna ve Teşebbüs’e transferini desteklemek ve kolaylaştırmak üzere yetkili uluslararası kuruluşlar ve Otorite ile aktif bir işbirliğinde bulunacaklardır.
Teknolojiyi elinde bulunduranların, sağlayanların ve alanların bütün yasal çıkarları ile hak ve yükümlülükleri gözönüne alınarak, Otorite, Bölge’de yürütülen faaliyetlerde aşağıdaki hususlar sağlayacaktır:
1. Devletler, doğrudan doğruya veya yetkili uluslararası kuruluşlar ve Otorite aracılığı ile, özellikle kalkınmakta olan sahildar devletlerde, denize ilişkin bilimse] araştırmaları teşvik etmek ve geliştirmek ve bu devletlerin deniz kaynaklarını ekonomik amaçlarla kullanma ve muhafaza yeteneklerini artırmak amacıyle, denize ilişkin bilimsel ve teknik ulusal araştırma merkezlerinin kurulmasını ve mevcut ulusal merkezlerin kuvvetlendirilmesini destekleyeceklerdir.
2. Devletler, yetkili uluslararası kuruluşlar ve Otorite aracılığı ile, böyle bir yardıma ihtiyacı olan ve bunu talep eden devletlerin emrine ileri yetişme imkanları, teçhizat, pratik bilgiler ve gerekli knowhow ile teknik uzmanlar sağlamak amacıyle ulusal merkezlerin kuruluşunu ve kuvvetlcndirilmcsini kolaylaştırmak için uygun destek sağlayacaklardır.
1. Devletler, yetkili uluslararası kuruluşlar, Otorite, deniz bilimi teknolojisi ulusal araştırma enstitüleri ile koordinede bulunarak, özellikle kalkınmakta olan devletlerde, denize ilişkin bilimsel araştırmaları teşvik etmek ve deniz teknolojisi transferini desteklemek amacıyle, deniz bilimi ve teknolojisi bölge merkezlerinin kuruluşunu kolaylaştıracaklardır.
2. Aynı bölgedeki bütün devletler, amaçlannın gerçekleşmesini daha iyi sağlamak üzere bölge merkezleri ile işbirliğinde bulunacaklardır.
Bölgesel merkezlerin, diğerleri yanında aşağıdaki hususları gerçekleştirme görevleri de olacaktır:
İşbu Kısım’da ve XIII. Kısım’da öngörülen yetkili uluslararası kuruluşlar, doğrudan doğruya veya aralarında sıkı bir işbirliği ile, işbu Kısım gereğince üzerlerine düşen görevleri ve sorumlulukları yerine getirmek için bütün uygun tedbirleri alacaklardır.
Taraf Devletler, işbu Sözleşmenin yorumu veya uygulanması konusunda aralarında çıkan bütün uyuşmazlıkları, Birleşmiş Milletler Andlaşmasının 2. maddesinin 3. paragrafına uygun olarak barışçı yollarla çözümleyeceklerve bu amaçla Andlaşmanın 33. maddesinin 1. paragrafında belirtilen yollarla bir çözüm arayacaklardır.
İşbu Kısmın hiç bir hükmü, Taraf Devletlerin, işbu Sözleşmenin yorumu veya uygulanması konusunda aralarında çıkan bir uyuşmazlığı her hangi bir zamanda kendi seçecekleri barışçı yollarla çözümlemeyi kabul etme haklarına halel getirmez.
İşbu Sözleşmenin yorumlaıımasına veya uygulanmasına ilişkin bir uyuşmazlığa taraf olan Taraf Devletler, genel, bölgesel veya iki taraflı bir anlaşrna çerçevesinde veya diğer herhangi bir şekilde böyle bir uyuşmazlığın taraflardan birinin talebi üzerine bağlayıcı bir kararla sonuçlanacak bir usule tabi tutulması konusunda anlaşmışlarsa; bu usul, uyuşmazlığa taraf olanlar başka türlü kararlaştırılmadıkça, işbu Kısımda öngörülenlerin yerine uygulanacaktır.
1. Taraf devletler arasında, işbu Sözleşmenin yorumlanması veya uygulanmasına ilişkin bir uyuşmazlık çıktığı takdirde, uyuşmazlığa taraf olanlar vakit geçirmeden, uyuşmazlığın görüşmelerle veya diğer barışçı yollarla çözümüne ilişkin görüş teatisine başvuracaklardır.
2. Taraflar, aynı şekilde, bir uyuşmazlık çözümlenmeden, bunun çözüm usulüne son verildiği her durumda veya çözüme ulaşılıp da şartların bunun yürürlüğe konulması için görüşmeleri gerektirdiği her durumda, vakşt geçirmeden görüş teatisine başvuracaklardır.
1. İşbu Sözleşmenin yorumlanmasına veya uygulanmasına ilişkin bir uyuşmazlığa taraf olan her Taraf Devlet diğer taraf veya tarafları uyuşmazlığı V. Ek'in 1. bölümünde öngörülen usule göre uzlaştırmaya veya diğer bir uzlaştırma usulüne tabi tutmaya davet edebilir.
2. Davet kabul edildiği ve taraflar uygulanacak uzlaştırma usulü üzerinde uyuştukları takdirde, herhangi bir taraf uyuşmazlığı bu usule göre uzlaştırmaya tabi tutabilir.
3. Davet kabul edilmediği veya taraflar uzlaştırma usulünde uyuşamadıkları takdirde, uzlaştırmaya son verilmiş sayılacaktır.
4. Bir uyuşmazlık uzlaştırmaya tabi tutulduğunda, taraflar başka türlü anlaşmadıkça, uzlaştırma ancak, kabul edilen uzlaştırma usulüne uygun olarak sona erebilir.
İşbu bölüm, XI. Kısmın 5. bölümüne göre, işbu Kısımda öngörülen usullere uygun olarak çözümlenmesi gereken her uyuşmazlığa uygulanır. Bir Taraf Devletten başka bir birim, bu çeşit bir uyuşmazlığa taraf ise, işbu bölüm gerekli değişikliklerle uygulanır.
3. bölüm saklı kalmak şartıyle, işbu Sözleşmenin yorumlanmasına veya uygulanmasına ilişkin olan ve 1. Bölümün uygulanması ile çözümlenemeyen her uyuşmazlık; uyuşmazlığa taraf olanlardan birinin talebi üzerine işbu bölüm gereğince yetkili olan bir divan veya mahkemeye sunulacaktır.
1. Bir devlet işbu Sözleşmeyi imzalarken veya onaylarken veya buna katılırken, veya daha sonraki herhangi bir zamanda, işbu Sözleşmenin yorumlanmasına veya uygulanmasına ilişkin uyuşmazlıkların çözümü için aşağındaki yollardan bir veya birkaçını, yazılı bildiride bulunarak seçmekte serbest olacaktır:
a) VI. Ek'e uygun olarak oluşturulan Deniz Hukuku Uluslararası Mahkemesi;
b) Uluslararası Adalet Divanı;
c) VII. Ek'e uygun olarak oluşturulan: bir hakem mahkemesi;
d) VIII. Ek'e uygun olarak ve orada belirtilen bir veya birçok çeşit uyuşmazlık için oluşturulan, bir özel hakem mahkemesi.
2. 1. paragraf gereğince yapılan bir bildir} XI. Kısmın 5. Bölümünde öngörülen ölçü ve şartlar dahilinde, bir Taraf Devletin, Deniz Hukuku Uluslararası Mahkemesi'nin Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazlıklar Dairesi'nin yetkisini kabul etme yükümlülüğünü etkilemez ve bundan etkilenmez.
3. Yürürlükte olan bir bildiri kapsamına girmeyen bir uyuşmazlığa taraf olan bir Taraf Devlet, VII. Ek'de öngörülen hakemlik usulünü kabul etmiş sayılacaktır.
4. Uyuşmazlık halindeki taraflar eğer uyuşmazlığın çözümü için aynı usulü kabul etmişlerse, taraflar aksini kararlaştırmadıkça, uyuşmazlık, ancak bu usule tabi tutulabilir.
5, Uyuşmazlık halindeki taraflar eğer uyuşmazlığın çözümü için; aynı usulü kabul etmemişlerse, taraflar aksini kararlaştırmadıkça, uyuşmazlık ancak VII. Ek'de öngörülen hakemlik usulüne tabi tutulabilir.
6. 1. paragrafa uygun olarak yapılmış olan bir bildiri, bir iptal ihbarının Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi edilmesinden sonra üç ay yürürlükte kalacaktır.
7. Yeni bir bildiri, bir iptal ihbarı veya bir bildirinin süresinin sona ermesi, taraflar aksini kararlaştırmadıkça, işbu madde gereğince yetkili olan bir divan veya mahkeme önünde devam etmekte olan usulü herhangi birşekilde etkilemez.
8. İşbu maddede öngörülen bildiriler ve ihbarlar, birer öreğini taraf devletlere iletecek olan Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi edilecektir.
1. 287. maddede öngörülen bir divan veya mahkeme işbu Kısma uygun olarak kendisine sunulan ve işbu Sözleşmenin yorumlanmasına veya uygulanmasına ilişkin her uyuşmazlığa bakmaya yetkili olacaktır.
2. 287. maddede öngörülen bir divan veya mahkeme işbu Sözleşmenin amaçları ile ilgili bir uluslararası anlaşmanın yorumlanmasına veya uygulanmasırıa ilişkin olan ve bu anlaşmaya göre kendisine sunulan her uyuşmazlığa bakmaya aynı şekilde yetkili olacaktır,
3. VI. Ek'e uygun olarak oluşturulan Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazlıklar Dairesi ve XI. Kısmın 5. Bölümünde öngörülen herhangi diğer bir daire veya mahkeme, VI. Ek uyarınca kendisine sunulan her konuya bakmaya yetkili olacaktır.
4. Bir divanın veya bir mahkemenin yetkili olup olmadığı hususundaki bir uyuşmazlık, bu divanın veya mahkemenin karan ile çözümlenecektir.
Bilimsel veya teknik konulara ilişkin herhangi bir uyuşmazlıkta, işbu Bölüm uyarınca yetkisini kullanan bir divan veya mahkeme, bir tarafın talebi üzerine veya resen ve taraflarla danıştıktan sonra, tercihan VIII. Ek'in 2. maddesi uyarınca düzenlenmiş ilgili listeden, oy hakkı olmaksızın divan veya mahkemede yer alacak en az iki bilimsel veya teknik uzman seçebilir.
1. Bir uyuşmazlığın gereken şekilde kendisine sunulduğu bir divan veya mahkeme, önce işbu Kısım veya XI. Kısmın 5, bölümü uyarınca yetkili olduğunu kararlaştırırsa; bu divan veya mahkeme, uyuşmazlık halindeki tarafların haklarını mütekabilen korumak veya kesin karar verilinceye kadar deniz çevresinin ağır zararlara maruz kalmasını önlemek amacıyla, şartlara göre uygun gördüğü ihtiyati tedbirleri tespit edebilir.
2. Alınmasını haklı kılan sebepler değiştiğinde veya ortadan kalktığında ihtiyati tedbirler değiştirilebilir veya iptal edilebilir.
3. İhtiyati tedbirler işbu madde gereğince, ancak, uyuşmazlık halindeki taraflardan birinin talebi üzerine ve taraflara kendilerini dinlettirme imkanı verildikten sonra tespit edilebilir veya tâlik edilebilir.
4. Divan veya mahkeme, ·her çeşit ihtiyati tedbiri veya bunu değiştiren veya iptal eden her kararı derhal uyuşmazlık halindeki taraflara ve uygun olduğuna karar verdiği takdirde, diğer taraf devletlere bildirecektir.
5. İşbu bölüm gereğince bir uyuşmazlığı ele alacak bir hakem mahkemesinin teşkili beklenirken, taraflarca ortak anlaşma ile tespit edilen herhangi bir divan veya mahkeme veya anlaşmanın yokluğu halinde ihtiyati tedbir talebi tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Deniz Hukuku Uluslararası Mahkemesi veya Bölge'de yürütülen faaliyetler sözkonusu olduğunda Deniz Yatağına İlişkin Uyuşmazlıklar Dairesi, önce kurulacak olan mahkemenin yetkili olacağını düşünür ve durumun adiliğinin gerekli kıldığı yönünde değerlendirme yaparsa, işbu madde uyarınca ihtiyati tedbirleri tespit edebilir, değiştirebilir veya iptal edebilir. Bir kere oluşturulduktan sonra uyuşmazlığı ele alan mahkeme, 1. ila 4. paragraflara uygun hareket ederek tedbirleri değiştirebilir, iptal edebilir veya teyid edebilir.
6. Uyuşmazlığa taraf olanlar işbu madde uyarınca tespit edilen ihtiyati tedbirlere vakit geçirmeksizin uyacaklardır.
1. Uyuşmazlıkların çözümü konusunda işbu Kısımda öngörülen bütün usulflr Taraf Devletlere açık olacaktır.
2. Taraf devletler dışındaki birimlere, uyuşmazlıkların çözümü konusunda işbu kısımda; öngörülen usuller; ancak, işbu Sözleşmede açıkca öngörüldüğü ölçüde açık olacaktır.
1. Taraf devletlerden birinin yelkili makamları, diğer bir Taraf devletin bayrağını taşıyan bir gemiyi durdurduğunda ve gemiyi durduran devletin, işbu Sözleşmenin makul bir teminatın veya diğer mali bir garantinin yatırılması halinde geminin durdurulmasına acilen son verilmesini veya mürettebatının tulukluluk halinin sona ermesini öngören hükümlerine riayet etmediği iddia edildiği takdirde, durdurmaya veya tutukluluk haline son verilmesi sorunu, taraflarca ortak anlaşma ile tespit edilen bir divana veya mahkemeye götürülebilir; geminin durdurulması veya mürettebatın tutuklanması tarihini takip eden 10 gün içerisinde anlaşma olmazsa; bu sorun, taraflar başka türlü karar vermedikçe, durdurmaya veya tutuklamaya başvuran devlet tarafından, 287. maddeye göre kabul edilen bir divana veya mahkemeye veya Deniz Hukuku Uluslararası. Mahkemesine götürebilir.
2. Geminin durdurulması kararınm kaldırılmasına veya tutukluluk halinin sona erdirilmesine ilişkin talep, ancak bayrak devleti veya onun namına yapılabilir.
3. Divan veya mahkeme derhal bu talebi inceleyecek ve daha sonra geminin sahibi ve mürettebatı hakkında yetkili ulusal merciler önünde bir dava açılması hususuna halel gelmeksizin, yalnızca durdurulma kararının iptali veya tutuklamanın kaldırılması sorununu ele alacaktır. Durdurmaya veya tutuklamaya başvuran devletin yetkili makamlan, her zaman, geminin durdurulmasını kaldırma veya mürettebatı serbest bırakma konusunda yetkilidir.
4. Divan veya mahkeme tarafından tespit edilen teminat veya diğer mali garanti yatırılır yatırılmaz gemiyi durduran devletin yetkili makamları, divanın veya mahkemenin durdurmanın veya tutuklamanın kaldırılmasma ilişkin kararına derhal uyacaklardır.
1. · İşbu bölüm uyannca yetkiye sahip bulunan bir divan veya mahkeme, işbu Sözleşmenin hükümlerini ve Sözleşmeye aykırı olmayan diğer uluslararası hukuk kurallarını uygulayacaktır.
2. 1. paragraf hükmü, taraflar mutabık iseler, işbu bölüm uyarınca yetkiye sahip bulunan divan veya mahkemenin hakkaniyet ve nisfetle karar verme yetkisine halel getirmez.
1. 287. maddede öngörülen divan veya mahkeme 297. maddede öngörülen bir uyuşmazlık kendisine sunulduğunda, talebin hukuki yolların kötüye ıkullanılmasım teşkil edip etmediği hususunda veya önce talebin dayanaktan yoksun olup olmadığı konusunda, taraflardan birinin talebi üzerine karar verecektir; veya bu konularda kendisi de resen karar verebilir. Eğer divan veya mahkeme talebin hukuki yolların kötüye kullanılmasını oluşturduğuna veya önce dayanaktan yoksun bulunduğuna karar verirse talebi incelemekten vazgeçecektir.
2. Talebi aldığında, divan veya mahkeme bunu derhal diğer taraf veya taraflara bildirecek ve 1. paragrafta öngörülen hususlarda karar vermesini kendisinden talep etmelerini sağlayacak makul bir süre tespiıt edecektir.
3. İşbu madde; bir uyuşmazlığa taraf olan bir tarafın uygulanabilir usül kurallarına uygun olarak ilk itirazlarda bulunma hakkına herhangi bir şekilde halel getirmez.
İşbu Sözleşmenin yorumlanmasına veya uygulanmasına ilişkin olarak Taraf Devletler arasında çıkarı bir uyuşmazlık, ancak uluslararası hukukun öngördüğü şekilde iç müracaat yollarının tüketilmesini takiben işbu bölümde öngörülen usullere tabi kılınabilir.
1, İşbu bölüme göre yetkili olan bir divan veya mahkeme tarafından verilen kararlar kesin olacaktır; ve uyuşmazlığa taraf olanların hepsi buna uyacaklardır,
2. Bu kararlar sadece taraflar için ve bu özel olay hakkında zorunlu olacaktır.
1. Bir sahildar devletin işbu Sözleşmede Öngörüldüğü şekilde egemen haklarını veya yetkisini kullanması konusunda Sözleşmenin yorumlanmasına veya uygulanmasına ilişkin uyuşmazlıklar, 2. bölümde öngörülen: çözüm usullerine aşağıdaki hallerde tabi olacaktır:
2. a) İşbu Sözleşmenin denize ilişkin bilimsel anıştırmalarla ilgili hükümlerinin yorumlanmasına ve uygulanmasına ilişkin uyuşmazlıklar 2. bölüme göre çözümlenecektir; ancak, sahildar devlet, aşağıdaki konulardan doğan uyuşmazlıkların böyle bir çözüme tabi tutulmasını kabul etmek zorunda olmayacaktır:
i) Bu devletin, 246. maddeye uygun olarak, takdire bağlı bir hakkını veya yetkisini kullanmasından doğan bir uyuşmazlık;
ii) Bu devletin 253. maddeye uygun olarak bir araştırma projesinin askıya alınmasını veya durdurulmasını emretmesi kararına ilişkin bir uyuşmazlık.
b) Sahildar devletin 246. ve 253. maddelerin kendisine tanıdığı hakları, işbu Sözleşmeye uygun olarak kullanmadığı bir özel projede, arayıcı devletin bir iddiasından doğan uyuşmazlıklar, taraflardan birinin talebi üzerine, V. Ek'in 2. bölümünde öngörülen uzlaştırma usulüne tabi olacaktır; şu şartla ki, uzlaştırma komisyonu sahildar devletin 246. maddenin 6. Paragrafında öngörüldüğü şekilde özel bölgeler tespit etme konusundaki takdir yetkisini ve aynı maddenin 5. paragrafına göre rızasını vermeme konusundaki takdiri yetkisini kullanmasını gündeme getirmesin.
3. a) İşbu Sözleşmenin balık avcılığıyla ilgili hükümlerinin yorumlanmasına veya uygulanmasına ilişkin uyuşmazlıklar, 2. bölüme göre çözümlenecektir; ancak, sahildar devlet, kendisinin kabul edilebilir av hacmini ve kendi av yeteneklerini tespit, bakiye miktarı diğer devletler arasında bölüştürme ve muhafaza etme ve yönetme konusundaki kanun ve kurallarında yer alan usul ve şartlan tespit etme konularındaki takdiri yetkisi de dahil olmak üzere, kendi münhasır ekonomik bölgesindeki canlı kaynaklar üzerindeki egemen haklarına veya bu hakların kulanılmasına ilişkin bir uyuşmazlığın böyle bir çözüme tabi tutulmasını kabul etmek zorunda olmayacaktır.
b) 1. bölüme başvurulması, bir çözüme uluşmaya imkan vermezse; aşağıdaki iddialardan birinin söz konusu olduğu durumda, uyuşmazlığa taraf olanlardan herhangi birinin talebi üzerine, uyuşmazlık V. Ek'in 2. Bölümünde öngörülen uzlaştırma usulüne tabi kılınacaktır:
i) Sahildar bir devlet, münhasır ekonomik bölgedeki canlı kaynakların idamesinin ciddi bir şekilde tehlikeye düşmemesini uygun muhafaza ve yönetim tedbirleri ile sağlama yükümlülüğünü açıkca ihlal etmiştir,
ii) Sahildar bir devlet, diğer bir devletin ·talebi üzerine, kabul edilebilir av hacmini ve işletilmesi bu devleti ilgilendiren stoklar konusunda, canlı kaynaklan işletme yeteneklerini tespit etmeyi keyfi olarak reddetmiştir;
iii) Sahildar bir devlet, mevcut olduğunu açıkladığı bakiyenin tamamını veya bir kısmım, 62., 69. ve 70. maddelerin öngördüğü şekilde ve bizzat kendisinin işbu Sözleşmeye uygun olarak tespit ettiği usul ve şartlara göre, herhangi bir devlete hasretmeyi keyfi olarak reddetmiştir.
c) Hiç bir halde, uzlaştırma komisyonu kendi takdiri yetkisini sahildar devletinkine ikame etmeyecektir.
d) Uzlaştırma komisyonunun raporu ilgili uluslararası kuruluşlara iletilecektir,
e) 69. ve 70. maddelerde öngörülen anlaşmaları müzakere ederlerken, aksini kararlaştırmadıkça, taraflar anlaşmaya bunun yorumlanmasr veya uygulanması konusunda görüş ayrılıklarını asgariye indirmek için alacakları tedbirleri ve buna rağmen görüş ayrılığı ortaya çıkarsa bu konuda izlenecek usulü öngören bir madde koyacaklardır.
1. İşbu Sözleşmeyi imzalarken veya onaylarken veya buna katılırken yahut da ilerdeki herhangi bir zamanda bir devlet, 1. bölümden doğan mükellefiyetlere halel gelmeksizin, 2. bölümde öngörülen uyuşmazlıkların çözürm usullerinin birini veya bir çoğunu aşağıdaki uyuşmazlık çeşitlerinin biri veya birçoğu hakkmda kabul etmediğini yazılı olarak açıklayabilir:
a) i) Deniz bölgelerinin sınırlandırılmasına ilişkin 15., 74., ve 83. maddelerin yorumlanması veya uygulanması ile ilgili uyuşmazlıklar; veya körfezler veya tarihi haklar konusundaki uyuşmazlıklar; ancak, işbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesini takiben böyle bir uyuşmazlık ortaya çıkarsa ve taraflar makul bir süre içerisinde görüşmeler yoluyla anlaşmaya varamazlarsa, taraflardan birinin talebi üzerine açıklama yapan devlet, uyuşmazlığı V. Ek’in 2.bölümünde öngörülen usule göre uzlaştırmaya sunmayı, kabul edecektir; kıta veya ada toprakları üzerindeki egemenliğe veya diğer haklara ilişkin olup henüz çözümlenmemiş bir uyuşmazlığın da aynı zamanda incelenmesini gerekli kılan bir uyuşmazlık bu usule sunulmayacaktır
ii) Uzlaştırma komisyonu, gerekçeli olması gereken, raporunu sunduktan sonra; taraflar, bu raporu esas alarak bir anlaşma için görüşmelerde bulunacaklardır; görüşnıeler bir sonuca ulaşmazsa, taraflar aksini kararlaştırmadıkça, karşılıklı rıza ile, sorunu XV. Kısmın 2. bölümünde öngörülen usullere tabi tutulacaklardır;
iii) İşbu alt paragraf hükümleri, ne taraflar arasında bir düzenleme ile kesin çözüme bağlanmış deniz bölgelerinin sınırlandırılmasına ilişkin uyuşmazlıklara ve ne de tarafları bağlayan iki veya çok taraflı bir anlaşmaya göre çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklara uygulanacaktır.
b) Ticari hizmet dışında kullanılan devlet gemitcriuin ve uçaklarının askeni faaliyetleri de dahil olmak üzere, askeri faaliyetlere ilişkin uyuşmazlıklar ve 297. maddenin 2. veya 3. paragrafının bir divan veya mahkemenin yetkisi dışında bıraktığı egemen hakların veya yetkinin kullanılması sırasında gerçekleştirilen cebri icra fiillerine ilişkin uyuşmazlıklar:
c) Haklarında, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Güvenlik Konseyinin, Birleşmiş Milletler Andlaşmasının kendisine verdiği görevleri yerine getirdiği uyuşmazlıklar; meğer ki, Güvenlik Konseyi sorunu gündeminden çıkartmaya karar vermiş olsun veya tarafları, uyuşmazlıklarını işbu Sözleşmede öngörülen usullere göre çözümlemeye davet etmiş olsun.
2. 1. paragraf uyarınca bir açıklamada bulunmuş olan bir Taraf Devlet, bunu her zaman geri alabilir; veya bu açıklama ile hariç bırakılmış bir uyuşmazlığı işbu Sözleşmede öngörülen herhangi bir çözüm usulüne tabi kılmayı kabul edebilir.
3. 1. paragraf uyarınca bir açıklamada bulunmuş olan bir Taraf Devlet, hariç bırakılan uyuşmazlıklar kategorisine giren bir uyuşmazlığı, işbu Sözleşmede öngörülen usullerinden herhangi birine, uyuşmazlık halinde bulunduğu Taraf Devletin rızası olmaksızın, tabi kılmayacaktır.
4. Bir Taraf Devlet, 1. paragrafın a) fıkrası uyarınca bir açıklamada bulunduğu takdirde, diğer herhangi bir Taraf Devlet açıklama sahibi devletle arasında mevcut olan ve hariç bırakılan uyuşmazlıklar kategorisine giren herhangi bir uyuşmazlığı, bu açıklamada belirtilen usule tabi kılabiIir,
5. Yeni bir açıklama veya bir açıklamanın geri alınması bildirimi, taraflar aksini kararlaştırmadıkça işbu maddeye göre olayı ele almış olan bir divan veya mahkeme önünde devam etmekte olan usulü etkilemeyecektir.
6. İşbu maddede öngörülen açıklamalar veya bunların geri alınmasına ilişkin beyanlar, bir örneğini Tarar Devletlere gönderecek olan, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri nezdine tevdi edilecektir.
1. 297. madde uyarınca ve 298. maddeye uygun olarak yapılan bir açıklama uyarınca işbu Kısmın 2. bölümünde öngörülen uyuşmazlıkların çözüm usulerinden hariç tutulan herhangi bir uyuşmazhk; bu usullere ancak, uyuşmazlığa taraf olanların anlaşması ile tabi kılınabilir.
2. İşbu bölümiin hiçbir hükmü bir uyuşmazlıkda taraf olanlarm bu uyuşmazlığı başka bir usul ile veya dostane bir şekilde çözümlemeyi kabul etme haklarına halel getirmez.
Taraf Devletler işbu Sözleşme hükümleri uyarınca üstlendikleri yükümlülükleri iyi niyetle yerine getirmeli ve işbu Sözleşmede tanınan hakları, yetkileri ve serbestileri hakkın kötüye kulllanılmasını oluşturmayacak biçimde kullanmalıdırlar.
İşbu Sözleşme uyarınca haklarını kullanırlarken ve yükümlülüklerini yerine getirirlerken, Taraf Devletler, herhangi bir devletin toprak bütünlüğüne veya siyasi bağımsızlığına karşı veya Birleşmiş Milletler Andlaşmasında belirtilen uluslararası hukuk ilkeleri ile bağdaşmayacak diğer herhangi bir şekilde, tehdide veya kuvvet kullanılmasına başvurmaktan kaçınacaklardır.
Herhangi bir Taraf Devletin işbu Sözleşmede öngörülen uyuşmazlıkların çözüm usullerine başvurma hakkı saklı kalmak üzere, işbu Sözleşmenin hiçbir hükmü, Sözleşme dolayısıyle kendisine düşen mükellefiyetlerin yerine getirilmesinde Taraf Devleti, yayımı güvenlik açısından temel çıkarlarına aykırı olacak bilgileri vermeye mecbur kılacak şekilde yorumlanmayacaktır.
1. Devletlerin denizde ortaya çıkarılan arkeolojik veya tarihi nitelikteki eşyaları koruma yükümlülüğü vardır ve bu amaçla işbirliğinde bulunacaklardır.
2. Bu eşyaların ticaretini kontrol etmek için, sahildar devlet, 33. maddeyi uygulayarak, bunların, o maddede öngörüIen bölgedeki deniz dibinden, kendi izni olmaksızın çıkarılmasını ülkesi üzerinde veya karasularında, kendisinin aynı maddede öngörülen kanunlarına ve kurallarına aykırı bir davranış olarak kabul edebilir.
3. İşbu madde, ne kimlikleri tesbit edilebilecek maliklerin haklarına, denizde batmış eşyaların çıkarılmasına ilişkin hukuka ve deniz hukukunun diğer kurallarına ve ne de kültürel mubadele konusundaki kanun ve uygulamalara halel getirir.
4. İşbu madde, arkeolojik veya tarihi eşyaların korunmasına ilişkin diğer uluslararası anlaşmalara ve uluslararası hukuk kurallarına halel getirmez.
İşbu Sözleşmenin, zarar halinde sorumluluğa ilişkin hükümleri uluslararası hukukda mevcut olan kuralların uygulanmasına ve uluslararası hukuk uyarınca sorumluluğa ilişkin yeni kuralların tesbitine halel getirmez.
1. İşbu Sözleşme aşağıdakilerin imzasına açık tutulacaktır:
2. İşbu Sözleşme 9 Aralık 1984 tarihine kadar Jamaika Dışişleri Bakanlığı'nda ve keza 1 Temmuz 1983 tarihinden 9 Aralık 1984 tarihine kadar New York'da Birleşmiş Milletler Teşkilatı Merkezi'nde imzaya açık tutulacaktır.
İşbu Sözleşme, Devletlerin ve 305. maddenin 1. paragrafının b), c), d), ve e) fıkralarında belirtilen birimlerin onayına ve aynı maddenin 1. paragrafının f) fıkrasında belirtilen birimlerin, IX. Ek'e uygun olarak resmi teyidlerine tabi olacaktır. Onay ve resmi teyid belgeleri Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi olunacaktır.
İşbu Sözleşme, 305. maddede öngörülen devletlerin ve diğer birimlerin katılmalarına açık olacaktır. 305. maddenin 1. paragrafın f) fıkrasında öngörülen birimlerin katılmaları, IX. Ek'e göre düzenlenecektir. Katılma belgeleri, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi olunacaktır.
1. İşbu Sözleşme, altmışıncı onay veya katılma belgesinin tevdi tarihinden on iki ay sonra yürürlüğe girecektir.
2. Altmışıncı onay veya katılma belgesinin tevdi tarihinden sonra Sözleşmeyi onaylayan veya Sözleşmeye katılan her devlet için Sözleşme, 1. paragraf hükmü saklı kalmak üzere, onay ve katılma belgesinin tevdi tarihini takip eden otuzuncu gün yürürlüğe girecektir.
3. Otorite'nin Kurul'u Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihte toplanacak ve Otorite'nin Meclisi'ni seçecektir. 161. maddenin kesin bir şekilde uygulanamaması halinde Meclis, anılan maddede öngörülen amaçlara uygun bir biçimde oluşturulacaktır.
4. Hazırlık Komisyonu tarafından tespit edilen kurallar, düzenlemeler ve usuller, bunların Otorite tarafından XI. Kısım gereğince resmen kabul edilmelerine kadar, geçici olarak uygulancaktır.
5. Otorite ve organları, Birleşmiş Milletler Üçüncü Deniz Hukuku Konferansının II sayılı, hazırlık yatırımlarına ilişkin kararına ve bu kararın uygulanması sonucu Hazırlık Komisyonu'nun aldığı kararlara uygun olarak hareket edeceklerdir.
İşbu Sözleşmeye, diğer maddelerde açıkca izin verilenler dışında, ne ihtirazi kayıt ve ne de istisnalar ileri sürülebilir.
309. maddede herhangi bir devletin, işbu Sözleşmeyi imzalarken veya onaylarken veya ona katılırken, bildirilerin işbu Sözleşme hükümlerinin o Devlete uygulanmasında hukuki etkilerini hariç bırakmayı veya değiştirmeyi amaçlamaması şartı ile, nasıl kaleme alınırsa, alınsın veya adlandırılması ne olursa olsun bildirilerde bulunmasını yasaklamaz.
1. İşbu Sözleşme, Taraf Devletler arasında, Deniz Hukuku hakkında 29 Nisan 1958 Cenevre Sözleşmeleri yerine geçecektir.
2. İşbu Sözleşme, kendisine aykırı olmayan ve diğer Taraf Devletlerin Sözleşme dolayısıyle elde ettikleri haklardan yararlanmalarına ve Sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmelerine halel getirmeyen diğer andlaşmalardan doğan hak ve yükümlülüklerini herhangi bir şekilde değiştirmeyecektir.
3. İki veya ikiden fazla Taraf Devlet işbu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasını değiştiren veya askıya alan ve sadece karşılıklı ilişkilerinde uygulanacak anlaşmalar akdedebilirler; yeter ki, bu anlaşmalar, Sözleşmenin, riayet edilmemesi onun konusunun ve amacının gerçekleştirilmesine aykrı düşecek bir hükmüne ilişkin olmasın ve yine aynı şekilde, yeter ki bu anlaşmalar, Sözleşmede belirtilen temel ilkeleri etkilemesin ve ne diğer Taraf devletlerin Sözleşme dolayısıyle elde ettikleri haklardan yararlanmalarına ve ne de Sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmelerine halel getirsin.
4. 3. Paragrafta öngörülen bir anlaşmayı akdetmeyi amaçlayan devletler, işbu Sözleşmenin tevdi makamı aracılığı ile diğer tarafları anlaşma akdetme niyetlerinden haberdar edecekler ve aynı zamanda işbu Sözleşmenin, değiştirilmesini veya uygulanmasının askıya alınınasını düşündükleri hükümlerini bildireceklerdir.
5. İşbu madde, işbu Sözleşmenin diğer maddeleri ile açıkca izin verilen veya muhafaza edilen uluslararası anlaşmalara halel getirmez.
6. Taraf Devletler, 136. maddede ifadesini bulan insanlığın ortak mirasına ilişkin temel prensipte herhangi bir değişiklik yapılamayacağını ve bu prensipten sapan hiçbir anlaşmaya taraf olmayacaklarını kabul ederler.
1. İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 10 yıllık bir sürenin bitiminde, herhangi bir Taraf Devlet, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri'ne yazı ile başvurarak, Bölge'de yürütülen faaliyetlerle ilgili olmamak şartı ile, belirli konularda işbu Sözleşmede değişiklikler yapılmasını teklif edebilir ve bu şekilde teklif edilen değişiklikleri incelemekle görevli bir konferansın toplanmasını talep edebilir. Genel Sekreter bu başvuruyu bütün Taraf Devletlere iletecektir. Başvurunun iletilmesi tarihini takip eden 12 ay içerisinde Taraf devletlerden en az yarısının bu talebe olumlu cevap vermesi halinde Genel Sekreter Konferansı toplayacaktır.
2. Değişiklik Konferansı, aksini kararlaştırmadıkça, kararların alınması konusunda, Birleşmiş Milletler Üçüncü Deniz Hukuku Konferansı'nın izlediği usulü uygulayacaktır. Konferans, değişiklikler hakkında konsensüs yolu ile bir anlaşmaya varılması için hiç bir gayreti esirgememelidir ve bir konsensüsa ulaşılması işin bütün gayretler tüketilmedikçe, bu değişiklikler hakkında oylama yapılmamalıdır.
1. Herhangi bir Taraf Devlet, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri'ne yazı ile başvurarak Sözleşmede, Bölge'de yürütülen faaliyetlere ilişkin olmayan bir değişiklik teklifinde bulunabilir ve bunun, bir konferans toplanmaksızın işbu maddede öngörülen basit usulle kabulünü talep edebilir. Genel Sekreter bu başvuruyu bütün Taraf Devletlere iletecektir.
2. Başvurunun iletilmesi tarihini takip eden 12 ay içerisinde Taraf Devletlerden biri teklif edilen değişikliğe veya bunun basit usul ile kabul edilmesine yönelik teklife itiraz ederse, teklif edilen değişiklik reddedilmiş sayılacaktır. Genel Sekreter bu durumu bütün Taraf Devletlere bildirecektir.
3. Başvurunun iletilmesi tarihini takip eden 12 ay içerisinde Taraf Devletlerden hiçbiri teklif edilen değişikliğe veya bunun basit usul ile kabul edilmesine yönelik teklife itiraz etmese, teklif edilen değişiklik, kabul edilmiş sayılacaktır. Genel Sekreter bu durumu bütün Taraf Devletlere bildirecektir .
1. Herhangi bir Taraf Devlet, Otorite'nin Genel Sekreterine yazı ile başvurarak, VI Ek'in 4. bölümü hükümleri de dahil olmak üzere, işbu Sözleşmenin münhasıran Bölgede yürütülen faaliyetlere ilişkin hükümleri hakkında değişiklik teklifinde bulunabilir. Genel Sekreter bu başvuruyu bütün Taraf Devletlere bildirecektir. Meclis tarafından kabul edilen değişiklik teklifi, daha sonra Kurul tarafından kabul edilecektir. Taraf Devletlerin temsilcilerinin, teklif edilen değişikliği incelemek ve kabul etmek için yetki belgelerini haiz olmaları gerekecektir. Değişiklik teklifi Meclis ve Kurul tarafından onaylanan şekli ile kabul edilmiş sayılacaktır.
2. 1. paragrafa göre bir değişikliği kabul etmeden önce Meclis ve Kurul, 155. madde uyarınca yeniden gözden geçirme konferansı toplanıncaya kadar, değişikliğin Bölge'nin kaynaklarının araştırılması ve işletilmesi sistemini haleldar etmediğinden emin olacaklardır.
1. İşbu Sözleşmede yapılan değişiklikler, bir kere kabul edildikten sonra, değişikliklerde başka türlü kararlaştırılmış olmadıkça, kabul tarihinden itibaren 12 ay süre ile New York'da Birleşmiş Milletler Teşkilatı Merkezinde taraf devletlerin imzasına açık tutulacaktır.
2. 306., 307. maddeler işbu Sözleşmede yapılan bütün değişikliklere uygulanır.
1. Değişiklikleri onaylayan veya bunlara katılan devletler için, işbu Sözleşme 5. paragrafta öngörülenler dışında yapılan değişiklikler, hangisinin sayısı daha yüksek ise o kabul edilmek şartı ile, Taraf Devletlerden üçte ikisinin veya altmış Taraf Devletin onay veya katılma belgelerini tevdi ettikleri tarihi izleyen otuzuncu gün yürürlüğe girecektir. Değişiklikler ne diğer Taraf Devletlerin işbu Sözleşme dolayısıyle elde ettikleri haklardan yararlanmalarına ve ne de Sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmelerine halel getirecektir.
2. Bir değişiklik, yürürlüğe girmesinin işbu maddede istenenden daha fazla sayıda onay veya kutlamayı icap ettirdiğini öngörebilir.
3. 1. Paragrafta öngörülen bir değişikliği gereken sayıda onay veya katılma belgesinin tevdi tarihinden sonra onaylayan veya buna katılan her bir Taraf Devlet için bu değişiklik, Taraf Devletin onay veya katılma belgesini tevdi tarihini izleyen otuzuncu gün yürürlüğe girecektir.
4. Bir değişikliğin, 1. Paragrafa uygun olarak yürürlüğe girmesinden sonra, işbu Sözleşmeye taraf olan bir devlet farklı bir niyet beyan etmediği takdirde:
5. Münhasıran, bölge'de yürütülen faaliyetlere ilişkin değişiklikler ve EK VI'ya ilişkin değişiklikler, bütün Taraf Devletler için, Taraf Devletlerden dörtte üçünün onay veya katılma belgelerini tevdi ettikleri tarihten bir yıl sonra yürürlüğe girecektir.
6. 5. Paragrafta öngörülen değişikliklerin yürürlüğe girmesinden sonra işbu Sözleşmeye taraf olan her devlet Sözleşmeye değiştirilmiş şekli ile taraf olmuş kabul edilecektir.
1. Bir Taraf devlet, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri'ne yazı ile bildirerek işbu Sözleşmeyi feshedebilir; ve fesih gerekçelerini belirtebilir. Gerekçelerin bildirilmemesi, feshin geçerliliğini etkilemeyecektir. Fesih bildiriminde daha sonraki bir tarih öngörülmüyorsa, bildirimin alındığı tarihten bir yıl sonra geçerli olacaktır.
2. Fesih, bir devleti Sözleşmeye taraf olduğu zamanda üstlendiği mali ve akdi yükümlülüklerinden kurtarmayacağı gibi, bu devlet için, yürürlüğü sona ermeden önce Sözleşmenin kendisi yönünden uygulanmasından doğan hakları, yükümlülükleri ve hukuki durumları etkilemeyecektir.
3. Feshin, herhangi bir Taraf uluslararası hukuk uyarınca tabi olacağı devletin Sözleşmede belirtilen ve sözleşmeden bağımsız olarak herhangi bir yükümlülüğü yerine getirme görevini hiçbir şekilde etkilemeyecektir.
Ek'ler işbu Sözleşmenin ayrılmaz parçasıdırlar ve aksine açık hüküm bulunmadıkça, işbu Sözleşmeye yapılan bir atıf aynı şekilde eklere yapılmış ve işbu Sözleşmenin bir kısmına yapılan bir atıf aynı zamanda bununla ilgili eklere yapılmış sayılır.
1. Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri Sözleşmenin ve buna ilişkin değişikliklerin tevdi makamı olacaktır.
2. Tevdi makamı görevlerinden başka, Genel Sekreter:
3.
Arapça, Çince Fransızca, İngilizce, İspanyolca ve Rusça metinleri eşit derecede geçerli sayılan işbu Sözleşmenin orjiinali, 305. maddenin 2. paragrafı gözönünde bulundurularak, Birleşmiş Milletler Teşkilatı Genel Sekreteri nezdine tevdi edilecektir.
BU HÜKÜMLERE OLAN İNANÇLA, aşağıda imzaları bulunan ve bu amaçla gereken şekilde yetkilendirilmiş, tam yetkili temsilciler, işbu Sözleşmeyi imzalamışlardır.
MONTEGO BAY'de, On Aralık Bin Dokuz Yüz Seksen iki'de DÜZENLENMİŞTİR.
1970'li yıllarda Türkiye ile Yunanistan arasında deniz yetki alanlarına ilişkin temel uyuşmazlık alanı büyük ölçüde Ege Denizi üzerinden şekillenmiştir. 1990'lardan itibaren ise buna ek olarak Doğu Akdeniz de uyuşmazlığın bir boyutu olarak eklenmiştir. 2000'lerde ise Ege'de Bern Deklarasyonu'nun sağladığı moratoryum sürmekle birlikte rekabet ve meydan okuma büyük ölçüde Doğu Akdeniz'de gerçekleşmektedir. Başlangıçta her ne kadar KRY'nın faaliyetleri bağlamında gerçekleştiği için Yunanistan açıktan Türkiye'yle bu konuda bir çatışmanın tarafı olarak gözükmek istememiş KRY'nin faaliyetlerini desteklemek ve AB platformunda bu desteği işlevselleştirmekle ilgilenmiştir. İlerleyen süreçte ise bu çizgisini değiştirmiş ve Türkiye ile açık bir meydan okumaya yönelmiştir.
"Limits of Oceans and Seas, 3rd edition" (PDF). International Hydrographic Organization. 1953. Archived from the original (PDF)on 8 October 2011. Retrieved 20 April 2016.
Doğu Akdeniz olarak tanımlanan bölge 25. boylamın doğusunda kalan coğrafi alanı kapsamaktadır. Kuzeyde Çanakkale Boğazı, Güney'de ise Süveyş Kanalı ile diğer denizlere bağlanmaktadır.
Bu tanımlama ile Doğu Akdeniz'e kıyıdar ülkeler Yunanistan, Türkiye, Suriye, Lübnan, İsrail, Filistin, Mısır, Libya, Kıbrıs Rum Yönetimi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'dir. Ayrıca Kıbrıs'ta bulunan egemen üs bölgeleri dolayısıyla Birleşik Krallık da kıyıdar ülkeler arasında sayılabilir.
BM III. Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 3. maddesine göre kıyıdar bir ülkenin karasuları 12 deniz milini geçemez.
"Her devlet karasularının genişliğini tesbit etme hakkına sahiptir; bu genişlik işbu Sözleşmeye göre tesbit edilen esas hatlardan itibaren 12 deniz milini geçemez."
Devlet uygulamarına bakıldığında genellikle devletler farklı genişlikte karasuları uygulamalarına sahip olmakla birlikte maksimum 12 mil kuralına uyulmaktadır. Bundan devletlerin mutlaka karasuları 12 mil olmalıdır anlamı çıkartılmamalıdır. BM III Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 300. maddesine göre devletler bu hakka sahip olsalar dahi hakkın kullanımında diğer kıyıdar ülkelerin hak ve menfaatleri, denizden yararlanma hakları dikkate alınmak zorundadır. Yani hakkın kötüye kullanımına yol açacak uygulamalara izin verilmemektedir.
Yunanistan'ın Ege Denizi'nde karasularını 3 deniz milinden 6 deniz miline genişletmesi kıyıdar Türkiye aleyhine bir genişleme yaratmıştır. Yunanistan'ın karasularını 6 deniz milinden 12 deniz miline genişletmesi durumunda ise Türkiye'nin bu denizde açık deniz çıkma hakkı ve denizden yararlanma hakkı, deniz yetki alanlarına ilişkin hak ve menfatleri zarar görecektir. Bu nedenle Türkiye 1976 yılında ve 1995 yılında açıkladığı üzere Yunanistan'ın Ege Denizi'nde karasularını 6 deniz milinin ötesine genişletmesini savaş nedeni saymaktadır.
Yunanistan, Türkiye ile kıyıdar olmadığı ve Türkiye'nin deniz yetki alanlarını ilgilendirmeyen kıyılarda karasularının genişliğini istediği uzunlukta beirleme hakkına sahiptir. Adriyatik-İyon Denizi'nde Türkiye'nin hak ve menfaatlerini ilgilendiren bir kıyısı bulunmadığından Yunanistan bu denizde karasuların 12 deniz mili olarak belirleyebilir. Ancak Özellikle Girit, Kerpe, Rodos ve Meis gibi Doğu Akdeniz'e kıyıları bulunan Yunanistan'a ait adaların karasularının 6 deniz milinin ötesine genişletilmesi Ege Denizi'ndeki adaların yaratacağı olumsuzluklara benzer etkiler yaratacağından bu adaların da karasularının 6 deniz milinin ötesine çıkartılması Türkiye'nin tepkisini çekecek niteliktedir.
Ege Denizi’nde Farklı Karasuları Genişliği Uygulandığında Karasuları ve Uluslararası Suların Dağılımı (%) |
||||
Genişlik |
Türk Karasuları (%) |
Yunan Karasuları (%) |
Uluslararası Sular (%) |
EDA |
3 Deniz Mili |
6 |
19 |
75 |
|
6 Deniz Mili |
7,5 |
43,5 |
49 |
|
12 Deniz Mili |
9 |
60,33 |
20,02 |
10,65 |
Table A.1. Claims to maritime jurisdiction by states bordering the Mediterranean Sea
State |
LOSC ratification, accession |
Territorial sea width (n. miles) |
EEZ, width (n. miles) |
Fishing zone, width (n. miles) |
Continental shelf: Outer limit |
Albania |
23 June 2003 |
12 |
n/a |
||
Algeria |
11 June 1996 |
12 |
32 or 52 |
del |
|
Bosnia and Herzegovina |
12 January 1994 |
n/a |
|||
Croatia |
5 April 1995 |
12 |
del |
||
Cyprus |
12 December 1988 |
12 |
depth of exploitability |
||
Egypt |
26 August 1983 |
12 |
Limit not specified |
n/a |
|
France[52] |
11 April 1996 |
12 |
200 (not applicable in the Mediterranean) |
depth 200 m or exploitability |
|
Greece |
21 July 1995 |
6[53] |
depth 200 m or exploitability |
||
Israel |
12 |
depth of exploitability |
|||
Italy |
13 January 1995 |
12 |
depth 200 m or exploitability |
||
Lebanon |
5 January 1995 |
12 |
n/a |
||
Libyan A. J. |
Signatory |
12 |
n/a |
||
Malta |
20 May 1993 |
12 |
25 |
depth 200 m or exploitability |
|
Monaco |
20 March 1996 |
12 |
n/a |
||
Morocco |
Signatory |
12 |
limit not specified in the Mediterranean |
depth 200 m or exploitability |
|
Serbia and Montenegro |
12 March 2001 |
12 |
del |
||
Slovenia |
16 June 1995 |
n/a |
|||
Spain |
15 January 1997 |
12 |
200 (not applicable in Mediterranean) |
49 (applicable only in Mediterranean) |
n/a |
Syrian A. R. |
Official Gazette of the Syrian Arab Republic, no. 51/2003. |
12 |
depth 200 m or exploitability |
||
Tunisia |
24 April 1985 |
12 |
Up to 50-m isobath off the Gulf of Gabès |
n/a |
|
Turkey |
29 / 05 / 1982 tarihli 8/4742 sayılı kararı |
6 in Aegean Sea, 12 in Black Sea and Mediterranean |
200 (in Black Sea) |
n/a |
|
TRNC | Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi’nin 10 Haziran 2002 tarihli kararı | 12 |
n/a: No information available
del: Up to delimitation with neighbouring states
BM III. Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre kıyıdar ülkeler münhasır ekonomik bölge ilan etmişlerse MEB haklarını kullanabilmektedir. Kıta sahanlığı için ise kıyıdar ülkelerin ilan zorunluluğu yoktur. Sözleşmede MEB ve kıta sahanlığı genişlikleri örtüştüğü için genellilkle birlikte anılmaktadır.
Doğu Akdeniz'de kıyıdar ülkeler tartışmasız bir şekilde MEB ve/ya kıta sahanlığı belirleyebilecek durumda değil. Bunu güçleştien unsur Doğu Akdeniz'in coğrafi yapsıdır. Çoğu kez karşılıklı kıyılar 400 deniz milini ancak bulmaktadır ve kıyıdar ülkelerin her biri bir diğeri ile yan sınırlar söz konusu olduğunda uyuşmazlık içerisindedir. Örneğin Mısır ile Yunanistan bir MEB anlaşması yapmış olsalar dahi anlaştıkları sınırların yan sınırları bir diğer kıyıdar ülkenin MEB-kıta sahanlığı sınır iddiası ile örtüştüğü/çatıştığı için bu ülkeler açısından söz konusu anlaşma kabul edilebilir değildir. Aynı şekilde Türkiye ile Libya, Mısır-GKRY, GKRY-İsrail, GKRY-Lübnan arasındaki MEB anlaşmaları için de söylenebilir.
Genellikle diğer kıyıdar ülkelerin de hak ve menfaatlerinin dikkate alındığını ve bu ülkelerin iddialarının örtüştüğü sınırlarda yeni anlaşmanın ilgili ülkeler arasında gerçekleştirileceğine dair bir esneklik hükmü anlaşma metnine dahil edilerek yapılan anlaşmanın sadece iki ülke arasında bulunan sınırı düzenlemeye yönelik olduğu belirtilmiş olsa da hak iddia eden ülkenin imzacı devletlerin her ikisi ile de uyuşmazlık içerisinde olması mümkündür. Dolayısıyla sınırlandırma anlaşmaları sadece imzacı devletler arasında bir bağlayıcılığa sahiptir, diğer ilgili devletleri bağlamaz.
Table A.2. National legislation establishing maritime zones
State |
Territorial sea |
EEZ |
Fishing zone |
Continental shelf |
Albania |
Decree No. 4650 of 9 March 1970 as amended by Decree No. 7366 of 9 March 1990 |
|||
Algeria |
Decree No. 63-403 of 12 October 1963 |
Legislative Decree No. 94-13 of 28 May 1994 |
||
Bosnia and Herzegovina |
||||
Croatia |
Maritime Code of 27 January 1994 |
Maritime code of 27 January 1994 |
||
Cyprus |
Law No. 45 of 1964 |
Law No. 8 of 5 April 1974 |
||
Egypt |
Decree of 15 January 1958 |
Declaration on 26 August 1983 |
Presidential Decision No. 1051 of 1958 |
|
France |
Law No. 71-1060 of 1971 |
Law No. 76-655 of 16 July 1976 (not applicable in the Mediterranean) |
||
Greece |
Law No. 230 of 17 September 1936 |
Decree-Law No. 142/1969 of 1969 |
||
Israel |
Law No. 5717-1956 of 1956 as amended by Law No. 5750-1990 of 5 February 1990 |
Law of 10 February 1953 |
||
Italy |
Navigation Code of 1942 as modified by Law No. 359 of 14 August 1974 |
Act No. 613 of 1967 |
||
Lebanon |
Legislative Decree No. 138 of 7 September 1983 |
|||
Libyan A. J. |
Law No. 2 of 18 February 1959 |
|||
Malta |
Act No. XXXII of 10 December 1971 as modified |
Act No. XXXII of 10 December 1971 as modified by Act No. XXIV of 21 July 1978 |
Continental Shelf Act of 29 July 1966 |
|
Monaco |
Sovereign Ordinance No. 5094 of 14 February 1973 |
|||
Morocco[54] |
Law No. 1-73-211 of 1973 |
Law No. 1-81 of 8 April 1981 |
||
Serbia and Montenegro |
Act of 23 July 1987 |
Act of 23 July 1987 |
||
Slovenia |
||||
Spain |
Law No. 10/1977 of 4 January 1977 |
Law No. 15/1978 of 20 February 1978 (not applicable in the Mediterranean) |
Royal Decree No. 1315/1997 of 1 August as modified by Royal Decree No. 431/2000 of 31 March 2000 |
|
Syrian A. R. |
Legislative Decree No. 304 of 28 December 1963 as amended by Law No. 37 of 16 August 1981 |
Legislative Decree No. 304 of 28 December 1963 |
||
Tunisia |
Law No. 73-49 of 2 August 1973 |
Decree of 26 July 1951 as modified by Law No. 63-49 of 30 December 1963 |
||
Turkey |
Act No. 2674 of 20 May 1982 |
Decree No. 86/11264 of 17 December 1986 (not applicable in the Mediterranean) |
||
TRNC | Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi’nin 10 Haziran 2002 tarihli kararı |
Table A.3. Status of the LOSC, of the 1993 Compliance Agreement and of the 1995 UN Fish Stocks Agreement in states bordering the Mediterranean
STATE |
LOSC in force from 16 November 1994. (a): accession; (fc): formal confirmation; ®: ratification; (s): succession |
1993 Compliance Agreement in force from 24 April 2003 |
1995 UN Fish Stocks Agreement in force from 11 December 2001. (a): accession; ®: ratification |
Albania |
23 June 2003 (a) |
||
Algeria |
11 June 1996 ® |
||
Bosnia and Herzegovina |
12 January 1994 (s) |
||
Croatia |
5 April 1995 (s) |
||
Cyprus |
12 December 1988 ® |
19 July 2000 |
25 September 2002 (a) |
Egypt |
26 August 1983 ® |
17 August 2001 |
Signatory |
European Union |
1 April 1998 (fc) |
6 August 1996 |
Signatory |
France |
11 April 1996 ® |
Signatory |
|
Greece |
21 July 1995 ® |
Signatory |
|
Israel |
Signatory |
||
Italy |
13 January 1995 ® |
Signatory |
|
Lebanon |
5 January 1995 ® |
||
Libyan A. J. |
Signatory |
||
Malta |
20 May 1993 ® |
11 November 2001 (a) |
|
Monaco |
20 March 1996 ® |
9 June 1999 (a) |
|
Morocco |
Signatory |
30 January 2001 |
Signatory |
Serbia and Montenegro |
12 March 2001 (s) |
||
Slovenia |
16 June 1995 (s) |
||
Spain |
15 January 1997 ® |
Signatory |
|
Syrian A. R. |
13 November 2002 |
||
Tunisia |
24 April 1985 ® |
||
Turkey |
[52] France has made its intention publicly known to declare a Fishery Protection Area in the Mediterranean. [53] The extent of the territorial sea is fixed at 10 nautical miles for the purpose of regulating civil aviation (see Decree No. 6 of 18 September 1931). [54] Article 10 of the Law No. 1-81 of 8 April 1981 establishing a 200-mile exclusive economic zone off Moroccan coasts asserts that provisions of the Law No. 1-58-227 of 21 July 1958 (Code regulating research and exploitation of fossil resources) are applicable for the exploration and exploitation of resources located on the seabed of the EEZ or subsoil thereof. The outer limit of the continental shelf may be found in this piece of legislation. |
Halen uluslararası hukukta devletlerin deniz yetki alanlarına ilişkin düzenlemelerde dikkate alınan kuralların kaynağı aslında uluslararası hukukun kaynaklarından farklı değil. Deniz yetki alanlarına ilişkin olarak 1982 yılında kabul edilen ve 1995 yılında yürürlüğe giren Üçüncü Deniz Hukuku Sözleşmesi bu bakımdan temel metinlerden biridir.
UNCLOS 83. maddede belirtilen usuller doğrudan bu sözleşmeyi imzalayanlar devletler için bağlayıcıdır. Sözkonusu maddede diğer barışçıl çözüm yöntemlerinin yanı sıra imzacı devletler Uluslararası Adalet Divanı'nın statüsünü de tanımış durumdadırlar.
BM III. Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 83. maddesi aşağıdaki gibidir:
"Madde 83
Sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasında kıt’a sahanlığının sınırlandırılması
1- Sahilleri bitişik veya karşı karşıya bulunan devletler arasında kıt’a sahanlığının sınırlandırılması, hakkaniyete uygun bir çözüme ulaşmak amacıyle, Uluslararası Adalet Divanı Statüsünün 38. maddesinde belirtildiği şekilde, uluslararası hukuka uygun olarak anlaşma ile yapılacaktır.
2- Uygun bir süre içerisinde bir anlaşmaya varamadıkları takdirde, ilgili devletler XV. Kısımda öngörülen usullere başvuracaklardır.
3- 1. paragrafta öngörülen anlaşma akdedilinceye kadar , ilgili devletler, anlayış ve işbirliği ruhu içerisinde, pratik çözüm getiren geçici düzenlemelere girişmek ve bu geçiş süresi içerisinde nihai anlaşmanın akdini tehlikeye düşürmemek veya engellememek için ellerinden gelen gayreti göstereceklerdir. Geçici düzenlemeler nihai sınırlandırmaya halel getirmeyecektir.
4- İlgili devletler arasında yürürlükte olan bir anlaşma varsa, kıt’a sahanlığının sınırlandırılmasına ilişkin sorunlar bu anlaşmaya uygun olarak çözümlenecektir."
Doğu Akdeniz'de kıyıdar ülkelerin tamamının üzerinde uzlaştığı bir deniz yetki alanları paylaşımını oluşturmak kendine has güçlüklere sahip.
1. Özellikle Türkiye'yi ilgilendiren kısmı ile Ege Denizi'nde Türkiye ile Yunanistan arasında bir deniz yetki alanları paylaşımı yapılmış değil. Bu durum Türkiye ile Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanlarını paylaştırılmasında da kısıtılayıcı bir etki yaratmakta. Özünde egemenlik sınırları tartışmasız değil; Lozan Barış Antlaşması'nda Yunanistan'a (ve İtalya'ya) antlaşmalarla devredimeyen ve Türkiye'nin egemenliğinde kalan ada, adacık ve kayalıkların aidiyeti konusunda Yunanistan'la uyuşmazlık çözülmeden karasuları, kıta sahanlığı-MEB sınırlarını belirlemek mümkün değildir.
2. Girit, Kerpe, Rodos yayındaki adaların karasularının 6 deniz milinin ötesinde olması Türkiye'nin gerek Ege Denizi'nde gerekse Doğu Akdeniz'deki egemenlik haklarını ve çıkarlarını tehdit ettiğinden dolayı Türkiye tarafından savaş nedeni sayılmaktadır. Bu uyuşmazlık çözülmeden Doğu Akdeniz'deki Türk-Yunan deniz yetki alanları sınırlandırmasını yapmak mümkün değildir.
3. Kıbrıs adasında iki toplumun ortaklaşa temsil edildiği bir yönetim bulunmamaktadır. Fiili ve hukuki olarak iki ayrı devlet vardır. Kıyıdar ülkeler Kıbrıs Rum Yönetimi'ni adanın tek temsilcisi olarak tanırken KKTC'yi tanımamaktadır. Diğer yandan Türkiye de KRY'ni tanımamaktadır. Deniz yetki alanlarının saptanması bakımından kıydar ülkeler KRY ile Ada'nın güney-güneydoğu sınırlarını saptayan anlaşmalar yapmasına karşın KKTC ve Türkiye bu anlaşmalarla oluşturulan sınırları kabul etmemektedir. Çünkü söz konusu anlaşmalar Türk toplumunun iradesini temsil etmemektedir. Bu durum 1960 kurucu antlaşmalarına bile aykırıdır.
Doğu Akdeniz'de sorunlu ülkeler sadece Türkiye-Yunanistan değildir. Lübnan ile İsrail'in yan sınırı, İsrail-Filistin Devleti yan sınırı henüz belirlenebilmiş değildir. Lübnan'ın, İsrail'in tek yanlı anlaşmalar imzalamış olmaları diğer ülkelerin hak ve çıkarlarını ihlal eden uygulamalardır; bu uyuşmazlıklar çözülmeden tartışmasız bir sınırlandırmanın sağlanması mümkün değildir.
Genel uygulamaya göre karşılıklı kıyıları bulunan ülkeler aralarında deniz yetki alanlarına ilişkin sınırlandırma anlaşmaları yapabilirler. Eğer bu anlaşmaların belirlediği sınırlar bir başka kıyıdar ülkenin deniz yetki alanlarını da ilgilendiren bir yan sınıra sahipse bu ülke ile olan sınırları düzeneyen yeni bir anlaşmaya ihtiyaç vardır. Aksi takdirde yapılan anlaşma bir başka ülkenin deniz yetki alanlarının ihlalini doğurur. Bu tür ihtimallerin olduğu durumlarda ilgili tüm kıyıdar ülkelerin aralarında mutabık kaldıkları kapsamlı bir sınırlandırma anlaşması yapması gerekir. Doğu Akdeniz özelinde hem yan sınırlar üzerinden hem de karşılıklı kıyılar üzerinden komşu devletlerin varlığı, adaların bulunması, karılıklı kıyılar arasındaki mesafenin 400 deniz milini geçmemesi gibi durumlar tüm ilgili taraflarınkatılacağı bir sınırlandırma anlaşmasının yapılmasını olanaksız kılmaktadır.
Her şeye rağmen karşılıklı kyıdar iki ülkenin Doğu Akdeniz'de deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması imzalamış olmaları sadece bu ülkeleri bağlayan bir sonuç doğurur. Böyle bir anlaşmanın yapılmasından dolayı hak ve menfaatlerinin, egemenlik haklarının ihlal edildiğini düşünen bir kıyıdar devletin bu anlaşmayı tanımama ve itiraz etme hakkı vardır. Böyle bir durumda ortaya çıkan uyuşmazlık ilgili devletler arasında barıçıl çözüm yöntemlerinden biri tercih edilerek çözülmeye çalışılır.
Ege Denizi ve Doğu akdeniz'de kıyıdar ülke olarak Türkiye'nin en uzun kıyı şeridine sahip ülke olarak hakkaniyete uygun bir sınırlandırmadan yana olduğu söylenebilir. Türkiye ilke olarak deniz yetki alanları belirlenirken adaların karasuları dışında bir kıta sahanlığı hakkının bulunmasına itiraz etmektedir. Adaların da anakaralar gibi kıta sahanlığı hakkına sahip olabilmesi için anakara ülkesinin deniz yetki alanları aleyhine bir sonuç doğurmaması gerekir. Oysa Anadolu yarımadasını çevreleyen adalar coğrafi açıdan ters konumda yer alan yani egemenliği bir başka devlete ait olan adalardır. Bu adalara okyanus coğrafyasında olduğu gibi kıta sahanlığı hakkı tanımak Anadolu'nun denizden yararlanma hakkının ihlali yani hakkın kötüye kullanılmasıdır.
Uluslararası Adalet Divanı'nın kararlarında adalara kıta sahanlığı hakkı verilirken anakara ülkesinin haklarının ihlal edilmemesinden hareket edilmekte, adalara karasuları ile sınırlı br kıta sahanlığı hakkı verilmektedir. Bu konuda Türkiye-Yunanistan özelinde emsal teşkil edecek pek çok kararda adaların deniz yetki alanları belirlenirken adalara aşağıdaki gibi etki tanınmaktadır:
Bu ilke ve sınırlandırma ölçütleri Türkiye'nin Ege Denizi ve Doğu Akdeniz'deki tezleriyle uyumludur.
Yukarıdaki sınırlandırma kuralları çerçevesinde devlet uygulamalrı veya hukuki çözümlerin pek çoğunda Ege Denizi ve Doğu Akdeniz özelinde emsal oluşturacak kararların alındığı görülmektedir.
Örneğin Fransa- Kanada Davasında Kanada kıyılarına yakın fakat Fransa'ya ait olan adalara karasularıyla sınırlı bir kıta sahanlığı hakkı verilmiş, adaların okyanusa bakan cephesinde ise bir koridor şeklinde 200 deniz mili uzunluğunda ve Kanada'nın kıta sahanlığı hakkına zarar vermeyecek şekilde bir paylaşım üzerinde anlaşılmıştır.
1985 tarihli Malta-Libya Davasında ise Libya anakarasınıın denizden daha fazla yararlanma hakkı ve kıyı şeridi uzunluğu dikkate alınarak ortay hat Libya yararına kuzeye çekilerek ve Malta adasına kısmi etki tanınarak paylaşıma karar verilmiştir.
Romanya - Ukrayna arasındaki Serpents (Yılan Adası) Adası davasında Uluslararası Adalet Divanı iki ülke arasındaki karşılıklı kıyılar arasında bir ortay hat çizdikten sonra Serpents Adası'nı bu çizgiye yeerleştirmiş ve karaasularıyla sınırlı bir kıta sahanlığı belirlemiştir.
Aşağıdaki örneklerde de görüleceği üzere çok sayıda uyuşmazlıkta ya lgili devletler ya da mahkeme-Divan adaların anakaralar karşısında nasıl bir kıta sahanlığına sahip olacağını belirlemiştir. Hatta bazı davalarda birden fazla ölçütü dikkate alarak karar vermiştir; Bazı adaların özgünlüğünü dikkate alarak ya hiç etki tanımamış veya kısmi bir etki tanıyarak sınırlandırma yapmıştır.
İtalya-Tunus Davasında İtalya'ya ait adalara karasuları ile sınırlı bir hak tanınarak ve adalar çevrelenerek geri kalan bölge iki ülke arasındaki eşit uzaklık esasına göre sınırlandırılmıştır.
1993 Danimarka - Norveç Davasında da Divan Danimarka anakarasının kıyı uzunluğu ve anakara özelliğini dikkate alarak Norveç'e ait Jan Mayen adasına sınırlı bir kıta sahanlığı hakkı tanımıştır.
2001 katar - Bahreyn Davası'nda Divan iki kıyıdar ülkenin adalarından bazılarını sınırlandırmada dikkate almayarak eşit uzaklık esasına göre sınırlandırma kararı almıştır.
1999 Yemen - Eritre Davasında Divan bazı adaların özgün durumunu dikkate alarak sınırlandırmada tam etki tanırken bazılarına sınırlı bir etki bazılarına ise hiç etki vermeden karar vermiştir.
Deniz yetki alanları konusunda kıyıdar ülkelerin egemen ve münhasır hakları vardır. Üçüncü aktörler denizlerden yararlanırken bu haklara saygılı davranmak zorundadır. BM Deniz Hukuku Sözleşmesi bu hakları ve sınırlarını ayrıntılı olarak belirlemektedir. Karasuları ve münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlıklarında kıyıdar ülkeler dışında üçüncü aktörler sınırlı haklara sahiptir; örneğin karasularından zararsız geçiş hakkı gibi. Kıta sahanlığı ilana gerek olmadan kıyıdar ülkenin egemenliği içerisinde kabul edilen haklardandır. Münhasır ekonomik bölge ise ancak kıyıdar ülke bu sınırları ilan etmiş ise kıyıdar ülkeye haklar yaratır. İster kıta sahanlığının isterse münhasır ekonomik bölgenin ilanı tek başına sınır belirlemede yeterli değildir. Tartışmasız bir sınırlandırma için ilgili kıyıdar ülkeler arasında kesin sınırların müştereken belirlendiği anlaşmaların yapılması gerekir.
Doğu Akdeniz'e kıyıdar olmayan Fransa, Almanya, ABD, Rusya gibi ülkelerin herhangi bir şekilde egemenlik hakları üzerinden bir müdahilliği hukuki açıdan mümkün değildir. Bu ülkeler kendi stratejik çıkarları doğrultusunda kıyıdar ülkelerden birini destekleyebilirler ki bu da siyasi anlam taşır. Bir sınırlandırma müzakeresinde kıyıdar olmayan ülkelerin yeri yoktur.
Benzer durum uluslararası-uluslarüstü örgütler için de söz konusudur. AB müktesebatı bakımından deniz yetki alanları (münhasır ekonomik bölge ve kıta sahanlığı) üye devletlerin ulusal yetki alanlarında tanımlanmıştır. Balıkçılık, taşımacılık gibi konularda mevzuatın Deniz Hukuku Sözleşmesine uyumlu olması gerekir. NATO'nun da üye devletlerin egemenlik alanlarındaki konulara müdahalede bulunma hakkı, sorumluluğu, yetkisi yoktur. Her iki örgütün de üyeler arasında ve/ya bir üye ülke ile bir aday ülke arasındaki bir uyuşmazlığa siyasi katkısından söz edilebilir. Bu örgütler taraflar arasında uyuşmazlığın ittifak çıkarlarına zarar vermesini önlemek amacıyla sınırlı olarak taraflar arasında arabulucu, kolaylaştırıcı rol üstlenebilirler. Birini diğerine tercih etmek ise uyuşmazlık ve istikrarsızlığın yayılması riskini arttırır.
THE “AKRITAS PLAN” AND THE “IKONES” DISCLOSURES OF 1980
(1) What is the “Akritas Plan”?
The Greek Cypriot leadership prepared the AKRITAS PLAN in order to knock the Turks out and realize ENOSIS — Union of Cyprus with Greece. . . .
(Aristos Katsis—a Greek historian in his article published by the Greek Cypriot daily Phileleftheros on 10 November 1979.)
It is the plan of a conspiracy to dissolve the Republic of Cyprus, in pre-determined stages and methods, and to bring about the union of Cyprus with Greece -i.e. Enosis.
The plan was drawn up by the Greek Cypriot leadership in collusion with Greek Army officers in 1963. It provides, among other things, for the creation of an underground army which, as explained in the “Plan” would suppress any resistance by the Turks, most forcefully, and in the shortest possible time, and make the Greek Cypriots masters of the situation “within a day or two, before outside intervention would be possible, probable, or justifiable.” The Plan was signed by “the Chief, Akritas”. It also explains the object of the 13-point proposal put forward by Archbishop Makarios for the revision of the Constitution.
This top secret document was first published by a local Greek newspaper, Patris, on 21 April 1966, with the professed intention of exposing the mishandling of the Greek Cypriot “national cause” by Archbishop Makarios. In a series of articles published subsequently by the same paper, it was disclosed that Archbishop Makarios had assumed the responsibility for the implementation of the Plan, and that he had appointed Mr Polycarpos Yorgadjis, who was the Minister of the Interior at the time, to be “the Chief Akritas”, together with other top ranking Greek members of the Government as officers of the secret organization.
Certain parts of the English translation of the Plan presented here have been set in italic type in order to underline those salient points which clearly show the relationship between the Plan and the various stages of the Cyprus crisis. This relationship is also very important from the point of view of the United Nations because it shows how the Greek Cypriot leaders, while paying lip service to the UN Charter and to its principles, were deviously trying to use the World Organization as a tool to attain their objectives.
(2) Akritas Plan Top Secret
TOP SECRET Headquarters
Recent public statements by Archbishop Makarios have shown the course which our national problem will take in the near future. As we have stressed in the past, national struggles cannot be concluded overnight; nor is it possible to fix definite chronological limits for the conclusion of the various stages of development in national causes. Our national problem must be viewed in the light of developments which take place and conditions that arise from time to time, and the measures to be taken, as well as their implementation and timing, must be in keeping with the internal and external political conditions. The whole process is difficult and must go through various stages because factors which will affect the final conclusion are numerous and different. It is sufficient for everyone to know, however, that every step taken constitutes the result of a study and that at the same time it forms the basis of future measures. Also, it is sufficient to know that every measure now contemplated is a first step and only constitutes a stage towards the final and unalterable national objective which is the full and unconditional application of the right of self-determination.
As the final objective remains unchanged, what must be dwelt upon is the method to be employed towards attaining that objective. This must, of necessity, be divided into internal and external (international) tactics because the methods of the presentation and the handling of our case within and outside the country are different.
A. METHOD TO BE USED OUTSIDE
In the closing stages of the (EOKA) struggle, the Cyprus problem had been presented to world public opinion and to diplomatic circles as a demand of the people of Cyprus to exercise the right of self-determination. But the question of the Turkish minority had been introduced in circumstances that are known, inter-communal clashes had taken place and it had been tried to make it accepted that it was impossible for the two communities to live together under a united administration. Finally the problem was solved, in the eyes of many international circles, by the London and Zurich Agreements, which were shown as solving the problem following negotiations and agreements between the contending parties.
(a) Consequently our first aim has been to create the impression in the international field that the Cyprus problem has not been solved and that it has to be reviewed.
(b) The creation of the following impressions has been accepted as the primary objective:
(i) that the solution which has been found is not satisfactory and just;
(ii) that the agreement which has been reached is not the result of the free will of the
contending parties;
(iii) that the demand for the revision of the agreements is not because of any desire on the part of the Greeks to dishonour their signature, but an imperative necessity of survival for them;
(iv) that the co-existence of the two communities is possible,
(v) that the Greek majority, and not the Turks, constitute the strong element on which foreigners must rely.
(c) Although it was most difficult to attain the above objectives, satisfactory results have been achieved. Many diplomatic missions have already come to believe strongly that the Agreements are neither just nor satisfactory that they were signed as a result of pressures and intimidations without real negotiations, and that they were imposed after many threats. It has been an important trump card in our hands that the solution brought by the Agreements was not submitted to the approval of the people; acting wisely in this respect our leadership avoided holding a referendum. Otherwise, the people would have definitely approved the Agreements in the atmosphere that prevailed in 1959. Generally speaking, it has been shown that so far the administration of Cyprus has been carried out by the Greeks and that the Turks played only a negative part acting as a brake.
(d) Having completed the first stage of our activities and objectives we must materialise the second stage on an international level. Our objective in this second stage is to show:
(i) that the aim of the Greeks is not to oppress the Turks but only to remove the unreasonable and unjust provisions of the administrative mechanism;
(ii) that it is necessary to remove these provisions right away because tomorrow may be too late;
(iii) (omitted);
(iv) that this question of revision is a domestic issue for Cypriots and does not therefore give the right of intervention to anyone by force or otherwise;
(v) that the proposed amendments are reasonable and just and safeguard the
reasonable rights of the minority.
(e) Generally speaking, it is obvious that today the international opinion is against any form of oppression, and especially against oppression of minorities. The Turks have so far been able to convince world public opinion that the union of Cyprus with Greece will amount to their enslavement. Under these circumstances we stand a good chance of success in influencing world public opinion if we base our struggle not on ENOSIS but on self-determination. But in order to be able to exercise the right of self-determination fully and without hindrance we must first get rid of the Agreements (e.g. the Treaty of Guarantee, the Treaty of Alliance etc.) and of those provisions of the Constitution which inhibit the freehand unbridled expression of the will of the people and which carry dangers of external intervention. For this reason our first target has been the Treaty of Guarantee, which is the first Agreement to be cited as not being recognised by the Greek Cypriots.
When the Treaty of Guarantee is removed no legal or moral force will remain to obstruct us in determining our future through a plebiscite.
It will be understood from the above explanations that it is necessary to follow a chain of efforts and developments in order to ensure the success of our Plan. If these efforts and developments failed to materialise, our future actions would be legally unjustified and politically unattainable and we would be exposing Cyprus and its people to grave consequences. Actions to be taken are as follows:
(a) The amendment of the .negative elements of the Agreements and Alliance. This step is essential because the necessity of amending the negative aspects of any Agreement is generally acceptable internationally and is considered reasonable (passage omitted) whereas an external intervention to prevent the amendment of such negative provisions is held unjustified and inapplicable.
(b) Once this is achieved the Treaty of Guarantee (the right of intervention) will become legally and substantially inapplicable.
(c) Once those provisions of the Treaties of Guarantee and Alliance which restrict the exercise of the right of self-determination are removed, the people of Cyprus will be able, freely, to express and apply its will.
(d) It will be possible for the Force of the State (the Police Force) and in addition, friendly military Forces, to resist legitimately any intervention internally or from outside, because we will then be completely independent.
It will be seen that it is necessary for actions from (a) to (d) to be carried out in the order indicated.
It is consequently evident that if we ever hope to have any chance of success in the international field, we cannot and should not reveal or proclaim any stage of the struggle before the previous stage is completed. For instance, it is accepted that the above four stages constitute the necessary course to be taken, then it is obvious that it would be senseless for us to speak of amendment (a) if stage (d) is revealed, because it would then be ridiculous for us to seek the amendment of the negative points with the excuse that these amendments are necessary for the functioning of the State and of the Agreements.
The above are the points regarding our targets and aims, and the procedure to be followed in the international field.
B. THE INTERNAL ASPECT
Our activities in the internal field will be regulated according to their repercussions and to interpretations to be given to them in the world and according to the effect of our actions on our national cause.
1. The only danger that can be described as insurmountable is the possibility of a forceful external intervention. This danger, which could be met partly or wholly by our forces is important because of the political damage that it could do rather than the material losses that it could entail. If intervention took place before stage (c), then such intervention would be legally tenable at least, if not entirely justifiable. This would be very much against us both internationally and at the United Nations. The history of many similar incidents in recent times shows us that in no case of intervention, even if legally inexcusable, has the attacker been removed by either the United Nations or the other powers without significant concessions to the detriment of the attacked party. Even in the case of the attack on Suez by Israel, which was condemned by almost all members of the United Nations and for which Russia threatened intervention, the Israelis were removed but, as a concession, they continued to keep the port of Eliat in the Red Sea. There are, however, more serious dangers in the case of Cyprus.
If we do our work well and justify the attempt we shall make under stage (a) above, we will see, on the one hand, that intervention will not be justified and, on the other hand, we will have every support since, by the Treaty of Guarantee, intervention cannot take place before negotiations take place between the Guarantor Powers, that is Britain, Greece and Turkey. It is at this stage, i.e., at the stage of contacts (before intervention) that we shall need international support. We shall obtain this support if the amendments proposed by us seem reasonable and justified. Therefore, we have to be extremely careful in selecting the amendments that we shall propose.
The first step, therefore, would be to get rid of intervention by proposing amendments in the first stage. Tactic to be followed: {omitted).
2. It is evident that for intervention to be justified there must be a more serious reason and a more immediate danger than simple Constitutional amendments. Such reasons can be:
(a) The declaration of ENOSIS before actions (a) to (e).
(b) Serious intercommunal unrest which may be shown as a massacre of Turks.
The first reason is removed as a result of the Plan drawn up for the first stage and consequently what remains, is the danger of intercommunal strife. We do not intend to engage, without provocation, in massacre or attack against the Turks. Therefore, (section omitted) the Turks can react strongly and incite incidents and strife, or falsely stage massacres, clashes or bomb explosions in order to create the impression that the Greeks attacked the Turks and that intervention is imperative for their protection. Tactic to be employed: Our actions for amending the Constitution will not be secret; we would always appear to be ready for peaceful talks and our actions would not take any provocative and violent form. Any incidents that may take place will be met, at the beginning, in a legal fashion by the legal Security Forces, according to a plan. Our actions will have a legal form.
3. (Omitted.)
4. It is, however, naive to believe that it is possible for us to proceed to substantial actions for amending the Constitution, as a first step towards our more general Plan as described above, without expecting the Turks to create or stage incidents and clashes. For this reason the existence and the strengthening of our Organisation is imperative because:
(a) if, in case of spontaneous resistance by the Turks, our counter attack is not immediate, we run the risk of having a panic created among Greeks, in towns in particular. We will then be in danger of losing vast areas of vital importance to the Turks, while if we show our strength to the Turks immediately and forcefully, then they will probably be brought to their senses and restrict their activities to insignificant, isolated incidents.
(b) in case of a planned or unplanned attack by the Turks, whether this be staged or not, it is necessary to suppress this forcefully in the shortest possible time, since, if we manage to become the masters of the situation within a day or two, outside intervention would not be possible, probable or justifiable.
(c) The forceful and decisive suppressing of any Turkish effort will greatly facilitate our subsequent actions for further Constitutional amendments, and it should then be possible to apply these without the Turks being able to show any reaction. Because they will learn that it is impossible for them to show any reaction without serious consequences for the Community.
(d) in case of the clashes, becoming widespread, we must be ready to proceed immediately through actions (a) to (d), including the immediate declaration of ENOSIS, because, then, there will be no need to wait or to engage in diplomatic-activity.
5. In all these stages we must not overlook the factor of enlightening, and of facing
the propaganda of those who do not know or cannot be expected to know our plans, as well as of the reactionary elements. It has been shown that our struggle must go through at least four stages and that we are obliged not to reveal our plans and intentions prematurely. It is therefore more than a national duty for everyone to observe full secrecy in the matter. Secrecy is vitally essential for our success and survival.
This, however, does not prevent the reactionaries and irresponsible demagogues from indulging in false patriotic manifestations and provocations. Our Plan would provide them with the possibility of putting forward accusations to the effect that the aims of our leadership are not national and that only the amendment of the Constitution is envisaged. The need for carrying out Constitutional amendments in stages and in accordance with the prevailing conditions, makes our job even more difficult. All this must not, however, be allowed to drag us to irresponsible demagogy, street politics and a race of nationalism. Our deeds will be our undeniable justification. In any case owing to the fact that, for well-known reasons, the above Plan must have been carried out and borne fruit long before the next elections, we must distinguish ourselves with self-restraint and moderation in the short time that we have. Parallel with this, we should not only maintain but reinforce the present unity and discipline of our patriotic forces. We can succeed in this only by properly enlightening our members so that they in turn enlighten the public.
Before anything else we must expose the true identity of the reactionaries. These are petty and irresponsible demagogues and opportunists. Their recent history shows this. They are unsuccessful, negative and anti-progressive elements who attack our leadership like mad dogs but who are unable to put forward any substantive and practical solution of their own. In order to succeed in all our activities we need a strong and stable government, up to the last minute. They are known as clamorous slogan-creators who are good for nothing but speech-making. When it conies to taking definite actions or making sacrifices they are soon shown to be unwilling weaklings. A typical example of this is that even at the present stage they have no better proposal to make than to suggest that we should have recourse to the United Nations. It is therefore necessary that they should be isolated and kept at a distance.
We must enlighten our members about our plans and objectives only verbally. Meetings must be held at the sub-headquarters of the Organisation to enlighten leaders and members so that they are properly equipped to enlighten others. No written explanation of any sort is allowed. Loss or leakage of any document pertaining to the above is equivalent to high treason. There can be no action that would inflict a heavier blow to our struggle than any revealing of the contents of the present document or the publication of this by the opposition.
Outside the verbal enlightenment of our members, all our activities, and our publications in the press in particular, must be most restrained and must not divulge any of the above. Only responsible persons will be allowed to make public speeches and statements and will refer to this Plan only generally under their personal responsibility and under the personal responsibility of the Chief of sub-headquarters concerned. Also, any reference to the written Plan should be done only after the formal approval of the Chief of the sub-headquarters who will control the speech or statement. But in any case such speech or statement must never be allowed to appear in the press or any other publication.
The tactic to be followed: Great effort must be made to enlighten our members and the public verbally. Every effort must be made to show ourselves as moderates. Any reference to our plans in writing, or any reference in the press or in any document is strictly prohibited. Responsible officials and other responsible persons will continue to enlighten the public and to increase its morale and fighting spirit without ever divulging any of our plans through the press or otherwise.
Note: The present document should be destroyed by burning under the personal responsibility of the Chief of the sub-headquarters and in the presence of all members of the staff within 10 days of its being received. // is strictly prohibited to make copies of the whole or any part of this document. Staff members of sub-headquarters may have it in their possession only under the personal responsibility of the Chief of sub-headquarters, but in no case is anyone allowed to take it out of the office of sub-headquarters.
The Chief
AKRITAS
(3) Postscript: 'Ikones' Disclosures
The Greek Cypriot Weekly Ikones (Issue No. 93 dated 18-24 July 1980) confirmed that in 1964, no doubt in accordance with the 'Akritas Plan', the Greek Cypriots were 'struggling to annihilate the Turkish Cypriots in one night'.
The following is the text of a self-explanatory letter written on this subject by President Denktas. to the UN Secretary-General, Dr Kurt Waldheim, on 4 August 1980:
Lefkoşa
4 August 1980
His Excellency Dr. Kurt Waldheim
Secretary-General of the United Nations Organisation,
New York, U.S.A.
Your Excellency,
As your Excellency is aware one of the main concerns of the Turkish Cypriot side in the search for an agreed, just and lasting solution to the Cyprus problem is the question of security on which depends the very survival of the Turkish people of Cyprus. In order to guarantee our survival we have to be satisfied and ensure that past attempts by the Greeks to annihilate the Turkish people of Cyprus cannot be repeated again and, if repeated, cannot succeed. To this extent our people are very alarmed and concerned to have verified, from time to time, by authentic disclosures confirming past Greek plans to exterminate the Turkish people of Cyprus in order to turn Cyprus into an all-Greek island and to unite it with Greece.
The notorious 'Akritas Plan', prepared in 1963 by Archbishop Makarios and the Greek Cypriot leaders, which .has been circulated to the U.N. General Assembly and Security Council as an appendix to official U.N. document No. A/33/115;_S/12722_of30 May 1978 and the object of which was to exterminate the Turkish people of Cyprus, are by now too well known to require further elaboration.
In December 1974, the late Archbishop Makarios himself, after he had been overthrown by the coup of 15 July 1974 and while he was in exile, disclosed to an Italian journalist Oriano Falaci, in New York that the last head of the Greek Junta, Brigadier Ioannides, and Sampson (the self-confessed murderer who was made 'President of Cyprus' by the Junta) came and saw him one day in 1963 (while Ioannides was serving as a Greek Army Officer in Cyprus) and suggested a plan for the extermination of the Turkish Cypriots. The relevant passage of the interview with Makarios reads as follows:
One day he (Brig. Ioannides) came to see me with Sampson, to suggest a project that would have settled forever the problem of Cyprus. He kissed my hand respectfully and said: “Your Beatitude, here is my project; to attack the Turkish Cypriots suddenly everywhere on the island and eliminate them to the last one.” I was astonished, I told him that I could not agree with him.
However, volumes of the Secretary-General's periodic and special Reports to the U.N. General Assembly and U.N. Security Council are full of authentic accounts of atrocities, mass murders, and gross violations of human rights committed by the Greeks against the Turkish Cypriots. These are also too well known by you to require repetition here.
The enclosed document Cyprus Question and Greek Extermination Plans, published by the Public Information Office of the TFSK in March 1977, contains captured authentic Greek documents proving, beyond any doubt, Greek plans for the annihilation of the Turkish People of Cyprus.
That plans of the Greeks and Greek Cypriots to exterminate the Turkish Cypriots did in fact exist and were implemented are only too well known by now and cannot, I think, be seriously disputed by any fair-minded impartial observer. The existence of such notorious and barbaric plans assumes further alarming proportions when they are disclosed and confessed by the Greek Cypriots themselves, such as the “Akritas Plan” and the above-mentioned disclosure in 1974 of the “Ioannides-Sampson” Plan which was partially implemented.
To the list of disclosures and confessions has now been added the latest dramatic one made by Mr. Dimitris Papadimitris in an editorial in the Greek Cypriot weekly Ikones (Issue No. 93 dated. L&-24 July 1980). The following is a verbatim extract (English translation) from the editorial in question by Mr. Papadimitris:
Let us have a look at the outcome of the last decades .. . 1955; The struggle for liberation (meaning, of course, ENOSIS)! RESULT: The London and Zurich Agreements. The awakening of the Turkish Cypriot element.
1964; The struggle to annihilate the Turkish Cypriots in one night. Yes, we believed we could annihilate the Turkish Cypriots in one night. RESULT: We tasted for the first time partition and Turkish Cypriot enclaves.
1974: The struggle for the restoration of “Helenic and Christian Ideals”. RESULT: The Turkish Cypriots control half of Cyprus.
It will thus be seen, Your Excellency, that the more such plans to annihilate the Turkish Cypriots are authenticated by confessions and disclosures by the Greek Cypriots themselves, the more seriously they must be taken and the more will be the effort required to reach a solution of the Cyprus problem which will ensure and guarantee that any such future plans have no chance whatsoever to succeed. This is the basic policy underlying the Turkish Cypriot case.
I shall be grateful if this letter were circulated as a document of the General Assembly and the Security Council.
Please accept, Your Excellency, the assurances of my highest consideration.
(Rauf R. DENKTAS)
President
Turkish Federated State of Kıbrıs
TOP SECRET FROM HEADQUARTERS
RECENT DEVELOPMENTS
The recent public statements of the Archbishop have prescribed the course which our national issue will follow in the immediate future. As we have stressed in the past, national struggles are neither judged nor solved from day to day, nor is it always possible to fix definite time limits for the achievement of the various stages of their development. Our national cause must always be judged in the light of the conditions and developments of the moment; the measures which will be taken, the tactics and the time of implementing each measure is determined by the conditions existing at the time, both internationally, and internally. The entire effort is trying and must pass through various stages, because the factors which influence the final result are many and varied. It must be understood by everyone that each measure taken is the result of continuous studies and, in the meantime, forms the basis for future measures. It must be recognized that the measures which are prescribed now constitute only the first step, one simple stage towards the final and unalterable national objective, to the full and unfettered exercise of the right of self-determination of the people.
Since the purpose remains unalterable, what remains to be examined is the subject of tactics. This must necessarily be separated as internal and external (international), since in each case both the handling and the presentation of our cause will be different.
During the recent stages of our national struggle the Cyprus problem has been presented to world public opinion and diplomatic circles as a demand for the exercise of the right of self-determination of the people of Cyprus. In the exercise of this right, the subject of the Turkish minority was introduced under the well-known conditions and with the argument of violent intercommunal clashes, it had been tried to make it accepted that co-existence of the two communities under a united administration was impossible. Finally, for many international circles the problem was solved by the London and Zurich Agreements, a solution which was presented as the result of negotiations and agreement between the contending parties.
a) Consequently, our first target has been to cultivate internationally the impression that the Cyprus problem has not really been solved and the solution requires revision.
b) First objective was our endeavour to be vindicated as the Greek majority and to create the impression that:
(i) the solution given is neither satisfactory nor fair;
(ii) the agreement reached was not the result of a free and voluntary acceptance of a compromise of the conflicting views;
(iii) the revision of the agreements constitutes a compelling necessity for survival, and not an effort of the Greeks to repudiate their signature;
(iv) the co-existence of the two communities is possible, and
(v) the strong element on which foreign states ought to rely is the Greek majority and not the Turks.
c) All the above which required very difficult effort, have been achieved to a satisfactory degree. Most of the diplomatic representatives are already convinced that the solution given was neither fair nor satisfactory, that it was signed under pressure and without real negotiations and that it was imposed under various threats. The fact that the solution has not been ratified by the people, is a significant argument in this connection, because our leadership, acting wisely, avoided calling the people to give its official approval to the agreement by a plebiscite or otherwise, which the people, in the 1959 spirit, would have definitely approved. Generally, it has been established that the administration of Cyprus up to now has been carried out by the Greeks and that the Turks was confined to a negative role and acted as a brake.
d) Second objective. The first stage having been completed, we must programme the second stage of our activities and objectives on the international field. In general terms, these objectives can be outlined as follows:
(i) The efforts of the Greeks are to remove unreasonable and unfair provisions of the administration and not to oppress the Turks;
(ii) The removal of these factors of the administration must take place today because tomorrow will be too late.
(iii) The removal of these provisions of the administration, although it is reasonable and necessary, is not possible because of the unreasonable attitude of the Turks and therefore, since it is not possible by agreement with the Turks, unilateral action is justified;
(iv) The issue of revision is an internal affair of the Cypriots and does not give the right of intervention, by force or otherwise, to anyone;
(v) The proposed amendments are reasonable, just, and safeguard the reasonable rights of the minority.
e) It has been generally proven that today the international climate is against every type of oppression and especially the oppression of minorities. The Turks have already succeeded in persuading international opinion that union of Cyprus with Greece amounts to an attempt to enslave them. Further, it is judged that we have greater possibilities of succeeding in our efforts to influence international public opinion in our favour if we present our demand, as we did during the struggle, as a demand for exercising the right of self-determination, rather than as a demand for Enosis. However, in order to secure the right to exercise complete and free self-determination, first of all, we must get rid of all those provisions of the Constitution and of the Agreements (Treaty of Guarantee, Treaty of Alliance etc) which obstruct the free and unfettered expression and implementation of the wishes of our people and which may open the way to dangers of external intervention. It is exactly for this reason that the first target of attack has been the Treaty of Guarantee, which was the first that was stated to be no longer recognised by the Greek Cypriots.
When this is achieved no power, legal or moral, can stop us from deciding our future alone and freely and exercising the right of self-determination by a plebiscite.
From the above, the conclusion can be drawn that for the success of our plan a chain of actions and developments is needed, each of which is a necessity and a must, otherwise, future actions will remain legally unjustified and politically unattainable, while at the same time we will expose the people and the country to serious consequences. The actions to be taken can be classified under the following headings:
a) Amendment of the negative elements of the Agreements and parallel abandonment in practice of the Treaties of Guarantee and Alliance. This step is necessary because the need for amendments of the negative aspects of the treaties is generally accepted internationally and is considered justified (we can even justify unilateral action), while at the same time external intervention to prevent us amending them is held unjustified and inapplicable;
b) After the above actions, the Treaty of Guarantee (the right of intervention) becomes legally and substantially inapplicable;
c) Once Cyprus is not bound by the restrictions (of the Treaties of Guarantee and Alliance) regarding the exercise of the right of self-determination, the people will be free to give expression to and implement their desire.
d) Legal confrontation by the forces of State (police and even friendly military forces) of every internal or external intervention because then we shall be completely independent.
Therefore the actions from (a) to (d) are absolutely necessary and must be carried out in the above order and in time.
It is therefore obvious that if we hope to have any possibility of success internationally in our above actions, we cannot and must not reveal or declare the various stages of the struggle before the previous one is completed. For instance, if it is accepted that the above four stages are the necessary course, then it is unthinkable to speak of amendments (stage (a)) if stage (d) is revealed. How can it be possible to aim at the amendment of the negative aspects by arguing that this is necessary for the functioning of the State and the Agreements.
The above relate to targets, aims and tactics in the international field. And now on the internal front:
The internal actions are judged by the interpretations that will be given to them internationally and by the effects that our actions will have on our national cause.
1. The only danger which could be described as insurmountable is the possibility of external intervention. Not so much because of material damage, nor because of the danger itself (which, in the last analysis, it is possible for us to deal with partly or totally by force), but mainly because of the possible political consequences. If intervention is threatened or implemented before stage (c), then such intervention would be legally debatable, if not justified. This fact has a lot of weight both internationally and in the United Nations. From the history of many recent instances we have learnt that in not a single case of intervention, even when legally unjustified, has either the United Nations or any other power succeeded in evicting the attacker without serious concessions detrimental to the victim. Even in the case of the Israeli attack against Suez, which was condemned by almost all nations and on which Soviet intervention was threatened, Israel withdrew, but received (kept) the port of Eilat on the Red Sea as a concession. Naturally, much more serious dangers exist for Cyprus.
But if we consider and justify our actions under (a) above well, on the one hand the intervention will not be justified and, on the other, we will have every support from the beginning, since by the Treaty of Guarantee, intervention cannot take place before consultations between the Guarantor Powers, that is Britain, Greece and Turkey. It is at this stage of consultations (before intervention) that we need international support. We shall have it if the amendments proposed by us appear reasonable and justifiable.
Hence, the first objective is to avoid intervention by the choice of the amendments we would propose in the first stage.
Tactics: Reasonable Constitutional amendments after efforts for common understanding with the Turks are exhausted. Since common agreement is impossible we shall try to justify unilateral action. At this stage the provisions in (ii) and (iii) of page 21 are applicable in parallel.
2. It is obvious that for intervention to be justified, more serious reasons and a more immediate danger must exist than mere constitutional amendments.
Such reasons could be (a) an immediate declaration of Enosis before stages (a) - (c), (b) serious inter-communal violence which would be presented as massacre of the Turks.
Reason (a) has already been dealt with in the first part and, consequently, only the danger of inter-communal violence remains to be considered. Since we do not intend, without provocation, to massacre or attack Turks, the possibility remains that the Turks, as soon as we proceed to the unilateral amendment of any article of the constitution, will react instinctively, creating incidents and clashes or stage, spurious killings, atrocities or bomb attacks on Turks, in order to create the impression that the Greeks have indeed attacked the Turks, in which case intervention would be imperative, for their protection.
Tactics: Our actions for constitutional amendments will be open and we will always appear ready for peaceful talks. Our actions will not be of a provocative or violent nature. Any incidents that may take place will be met, at the beginning, in a legal fashion by the legal Security Forces, according to the plan. All actions will be clothed in legal form.
3. Before the right of unilateral amendments of the constitution is established and is accepted, decisions and actions which require positive violent acts from us, such as the unification of municipalities, must be avoided. Such a decision compels the Government to intervene by force to bring about the unification and seizure of municipal properties, which will probably compel the Turks to react forcefully. Therefore it is easier for us, using legal methods, to amend, for instance, the provision of the 70 to 30 ratio, when it is the Turks who will have to take positive violent action, while for us this procedure will not amount to action, but a refusal to act. The same applies to the issue of the separate majorities with regards to taxation legislation. These measures have already been studied and a series of similar measures have been decided for implementation. Once our right of unilateral amendments to the constitution is established de facto by some such actions, then we shall be able to advance using our judgment and our strength more forcefully.
4. It is, however, naive to believe that it is possible to proceed to substantive acts of amendment of the constitution, as a first step of our general plan, as has been described above, without the Turks attempting to create or to stage violent clashes. Exactly for this reason, the existence and strengthening of our Organisation is imperative because:
a) In the event of spontaneous Turkish reactions, if our counter-attacks are not immediate, we run the risk of having panic created among Greeks, particularly in the towns, and thus we run the danger of losing substantial vital areas irreparably , while on the other hand an immediate and timely show of our strength may bring the Turks to their senses and confine their actions to insignificant, isolated acts, and
b) In the event of a planned or spurious attack of the Turks, staged or not, it is imperative to overcome it by force in the shortest possible time, because if we succeed in gaining command of the situation in one or two days, no outside intervention would be possible, probable or justifiable.
c) In all the above cases, the forceful and decisive confrontation of any Turkish effort will greatly facilitate our subsequent actions for further Constitutional amendments. It would then be possible for unilateral amendments to be made, without any Turkish reaction, because they will know that their reaction will be impossible or seriously harmful for their community, and
d) In the event of the clashes becoming widespread and general we must be ready to proceed immediately with the actions described in (a) to (d), including the immediate declaration of Enosis, because then there would be no reason to wait nor room for diplomatic action.
5. At all these stages we should not overlook the factor of propaganda, and to counter the propaganda of those who do not know or cannot be expected to know our plans, as well as of the reactionary elements. It has been shown that our struggle must pass through at least four stages and that we must not reveal our plans and intentions publicly and prematurely. Complete discretion and secrecy is more than a national duty. IT IS A VITAL NECESSITY FOR SURVIVAL AND SUCCESS.
This will not deter the reactionaries and the irresponsible demagogues from indulging in an orgy of exploitation of patriotism and provocations. The plan provides them with fertile ground, because it gives them the opportunity to allege that the efforts of the leadership are confined to the objective of constitutional amendments and not to pure national objectives. Our task becomes more difficult because by necessity, and depending on the prevailing circumstances, even the constitutional amendments must be made in stages. However, all this must not draw us into irresponsible demagogy, street politics or bidding higher in the stakes of nationalism. Our acts will be our most truthful defenders. In any event, because the above task must make substantial progress and yield results long before the next elections, in the relatively short time in between we must show self-restraint and remain cool, for obvious reasons. At the same time, however, we must not only maintain the present unity and discipline of the patriotic forces, but increase it. We can only achieve this by the necessary briefing of our members and through them of our people.
Before everything else we have to expose the true identities of the reactionaries. They are petty and irresponsible demagogues and opportunists, as their recent past has shown. They are negative and aimless reactionaries who fanatically oppose our leadership, but at the same time without offering a substantive and practical solution of their own. In order to promote all our actions we need a steady and strong government until the last moment. These are known as verbalists and sloganists, with pretty words and slogans, but they are unable and unwilling to proceed to concrete acts or to suffer sacrifices. For example, even at the present stage they offer nothing more concrete than recourse to the United Nations, that is, words again without cost to themselves. They must, therefore, be alienated and isolated.
In parallel and at the same time, we shall brief our members about the above plan and intentions, but ONLY VERBALLY. Our Sub-headquarters must, in gatherings of our members, analyse and explain fully and continuously the above, until each one of our members understands fully and is in a position to brief others. NO WRITTEN REPORT IS PERMITTED. THE LOSS OR LEAKAGE OF ANY DOCUMENT ON THE ABOVE AMOUNTS TO HIGH TREASON. No act can damage our struggle as vitally and decisively as the revealing of the present document or its publication by our opponents.
With the exception of word-of-mouth briefing and guidance, all our other actions, specially publications in the press, resolutions etc, must be very restrained and no mention of the above should be made. Similarly, in public speeches and gatherings, only responsible persons may make, under the personal responsibility of the Chief of Sub-headquarters, references in general terms to the above plan. And this only after the explicit approval of the Chief of Sub-headquarters who will also control the text. Even in this case, ON NO ACCOUNT ARE REFERENCES TO THESE TEXTS IN THE PRESS OR ANY OTHER PUBLICATION ARE PERMITTED.
Tactics: All the briefing of our people and of the public BY WORD OF MOUTH. We should make every effort to appear as moderates in public. Projection of or reference to our plans in the press or in writing is strictly prohibited. Officials and other responsible persons will continue to brief the people and to raise their morale and fighting spirit, but such briefing excludes making our plans public knowledge by the press or otherwise.
NOTE: This document will be destroyed by fire on the personal responsibility of the Chief of Regional HQ, in the presence of all the General Staff within 10 days from its receipt. Copies in full or in part are prohibited. Members of the staff of the Regional HQ may have the plan on the personal responsibility of the Chief of Regional HQ, but may not take it out of the Regional HQ.
The Chief
AKRITAS
Gemi Adı | Kayıtlı Sahibi | Yıl |
---|---|---|
DEEPSEA METRO I | Golden Close Maritime Corp Ltd | 2011 |
Dışişleri Bakanı ve İzmir Milletvekili Dr. Tevfik Rüştü Beyefendi tarafından temsil edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti bir yandan ve Türkiye’de Büyükelçi ve Olağanüstü Temsilci Baron Pompeo Aloisi tarafından temsil edilen İtalya Krallık Hükümeti öte yandan, aralarında mutluluk verici içten dostluk ilişkilerini sürdürmek ve onu güçlendirmek özlemiyle, Anadolu kıyıları ile Kastellorizo [Meis] Adası arasındaki adacıklar ve Kara Ada üzerindeki egemenlik konusunda Türkiye ile İtalya arasında çıkan uyuşmazlığı doğrudan doğruya çözerek ortadan kaldırmağı ve Lozan Andlaşmasının ilgili hükümlerinin yorumu sonucu kime ilintili bulunduğu noktasında aralarında bir uyuşmazlık doğuran sözkonusu adacıkların çevresindeki karasularının sınırlandırılmasına karar vermişlerdir.
Aşağıda imzası bulunan Temsilciler, yöntemine uygun olduğu görülen yetki belgelerini sunduktan sonra, şu noktalarda anlaşmışlardır.
MADDE 1
İtalya Hükümeti aşağıda yazılı adacıklar üzerinde Türkiye’nin egemenliğini tanır:
Volo (Çatal Ada), Oehendra (Uvendire), Fournachia (Furnakya). Kato Volo (Katovolo), Prasouid (Praşudi), (Katavolo Adasının Güney Doğusunda) ve Tchatallota, Pighi, Nissi-Tis Pighi, Recif Agrecelia, Prousseclisse (Kaya), Pano Makri, Kato Makri (Kayalıklarla birlikte), Marathi, Roccie Voutzaky (Rocci Vutchaki) Dacia (Dasya), Nissi – Tis- Dacia, Prassoudi (Dasyanın Kuzeyinde) Alimentarya (Alimentaria), Caravola (Karavola) Adacıkları.
MADDE 2
Bodrum Körfezindeki Kara Ada da Türkiye’nin olacaktır.
MADDE 3
Buna karşılık, Türkiye Hükümeti, merkezi Kastellorizo kenti kilisesinin kubbesi ve yarı kutru ve bu merkez ile San Stephano Burnu (Pointe du Vent) arasındaki uzaklık olan bir daire ile çevrilecek bölge içinde bulunan Psoradia, Polyphados, St. Georges (Güneyde St. Georges, Kuzeyde Agrielaia diye adlandırılan ve 236 sayılı İngiliz haritasında gösterilen iki ada), Psomi (Strongyle, 236 saydı İngiliz haritası), Cutsumbora (Kutsumboras), (Kayalıklar), Mavro Poinaki (Mavro Poinchi), Mavro Poinis (Mavro Poini) Adacıkları üzerinde İtalya egemenliğini tanır.
Yukarıda sözü geçen daire içindeki bu adacıklardan başka St. Georges (Rho), Dragonera, Ross ve Hypsili (Stronghyli) Adacıkları da İtalya’nın olacaktır.
MADDE 4
Şurası kararlaştırılmıştır ki, işbu sözleşmede tanımlanan suların ayrıldığı çizginin iki yanındaki tüm adalar, adacıklar ve kayalıklar, adları orada yazılı olsun ya da olmasın, bu adalar, adacık ve kayalıkların bulunduğu bölgenin kendi egemenliği altında olduğu Devlete ilintilidir.
MADDE 5
Bağıtlı Yüksek Taraflar karasularının sınırlandırılmasını aşağıda gösterildiği üzere yapmakta anlaşmışlardır.
Doğuda:
San Stephano (Pointe du Vent) Burnu ile Gata Burnuna yarı uzaklıktaki bir noktadan;
Oradan düz çizgi olarak, Psomi ve Proussecliss (Prusekli)’ya yarı uzaklıktaki bir noktaya;
Bu noktadan, düz çizgi olarak, Mavro - Poinis ve Proussecliss’ye yarı uzaklıktaki bulunan bir noktaya;
Bu noktadan, düz çizgi olarak, Niphtis Burnu ile Proussecliss kayasına yarı uzaklıktaki bir noktaya;
Bu son noktadan, düz çizgi olarak, Hyspili (Stronghyli) Adasının kuzey doğu kıyısı ile Nissi - Tis - Dacia Adasının güney-batı kıyısına yarı uzaklıkta bulunan bir noktaya;
Bu noktadan, düz çizgi olarak, Tugh Burnunun üç mil güneyindeki bir noktaya.
Güneyde:
Bu noktadan sonra çizgi, Hypsili Adasının güney burnunun üç mil güneyindeki bir noktaya dek uzayarak, üzerinde tartışma bulunmayan deniz sınırı ile birleşir.
Kuzeyde:
Çizgi, San Stephano (Pointe du Vent) Burnu ile Gata Burnuna yarı uzaklıkta bulunan noktadan, düz çizgi olarak, San Stephano (Pointe du Vent) Burnu ile Vathy Burnuna yarı uzaklıkta bulunan bir noktaya gider;
Bu noktadan, düz çizgi olarak, Limenari Burnu ile Voutzaki Kayalarına (Rocci Vutchaki) yarı uzaklıkta bulunan bir noktaya,
Bu son noktadan Dragonera Adası ile Voutzaki Kayalarına (Rocci Vutchaki) yarı uzaklıkta bulunan bir noktaya;
Bu son noktadan, çizgi, St. Georges (Rho) Adasının kuzey doğu noktası ile bu adanın kuzeyinde Anadolu kıyısının en yakın noktasına yarı uzaklıkta bulunan bir noktaya dek kuzeye geçer;
Bu noktadan, Prassoudi ile St. Georges (Rho) Adasının güney-batı noktası arasındaki uzaklığın ortasında bulunan bir noktaya;
Bu son noktadan, çizgi, üzerinde tartışma bulunmayan sınır ile birleşmek üzere, düz olarak, Volo Adasının üç mil güneyindeki bir noktaya ulaşır.
Bu Madde ile açıklanmış olup iki tarafındaki adalar ve adacıkların kime ilintili bulunduğunu belirlemek üzere, Bağıtlı Yüksek Taraflarca saptanan ayırım çizgisi doğuda Tugh Burnu güneyindeki 3 mil uzaklıktaki bir noktada ve batıda Volo Adasının güneyinden 3 mil uzaklıktaki öbür noktada, Türkiye ile İtalya arasında hiç tartışma konusu bulunmayan genel deniz sınırı ile birleşir.
MADDE 6
Yukarıda yazılı yerlerin adları (624) sayılı İtalyan, (5551) sayılı Fransız, (236) sayılı İngiliz haritalarından alınmıştır.
Bağıtlı Yüksek Taraflar, işbu Sözleşmenin metni ile ona bağlı haritalar arasında fark ortaya çıkarsa, metnin geçerli olacağında anlaşmışlardır.
MADDE 7
İşbu Sözleşme onaylanacak ve onay belgeleri, olanaklı olur olmaz, Roma’da verişilecektir.
Sözleşme, onay belgelerinin verişiminden 15 gün sonra yürürlüğe girecektir.
Bu hükümlere olan inançla, Bağıtlı Yüksek Tarafların Temsilcileri işbu Sözleşmeyi imza etmişler ve ona mühürlerini basmışlardır.
Ankara’da, 4 Ocak 1932 günü iki örnek olarak düzenlenmiştir.
DR. TEVFİK RÜŞTÜ | ALOISI |
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ANTLAŞMASI DOĞRULTUSUNDA
DEVLETLER ARASINDA DOSTÇA İLİŞKİLER VE İŞBİRLİĞİNE
İLİŞKİN ULUSLARARASI HUKUK İLKELERİ KONUSUNDAKİ
BİLDİRGE VE EKİ
Genel Kurul,
Devletler arasında dostça ilişkiler ve işbirliğine ilişkin uluslararası hukuk ilkelerinin sürekli olarak geliştirilmesi ve yasa halinde toplanmasının önemini tasdik eden 18 Aralık 1962 tarih ve 1815 (XVII) sayılı, 16 Aralık 1963 tarih ve 1966 (XVII) sayılı, 20 Aralık 1965 tarih ve 2103 (XX) sayılı, 12 Aralık 1966 tarih ve 2181 (XXI) sayılı, 18 Aralık 1967 tarih ve 2327 (XXII) sayılı, 20 Aralık 1968 tarih ve 2463 (XXIII) sayılı ve 8 Aralık 1969 tarih ve 2533 (XXIV) sayılı kararlarını anımsayarak,
Cenevre'de 31 Mart ile 1 Mayıs 1970 tarihleri arasında toplanmış bulunan Devletler Arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliğine İlişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri konusundaki Özel Komite'nin raporunu dikkate alarak,
Uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesi ve devletler arasında dostça ilişkiler ve işbirliğinin geliştirilmesi konularında Birleşmiş Milletler Antlaşmasının üstün önemini vurgulayarak,
Birleşmiş Milletler'in 25. Kuruluş yıldönümü münasebetiyle Birleşmiş Milletler Antlaşması doğrultusunda Devletler arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliğine İlişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri konusundaki Bildirgenin kabul edilmesinin dünya barışının güçlendirilmesine katkı sağlayacağına ve uluslar arasında hukukun üstünlüğünün ilerletilmesi ve özellikle Antlaşmada vücut bulmuş olan ilkelerin evrensel olarak uygulanmasını sağlayarak uluslararası hukukun ve Devletler arası ilişkilerin gelişmesinde bir kilometre taşı oluşturacağına derinden inanmış olarak,
Bildirge metninin geniş çapta dağıtımının arzu edilir olduğunu düşünerek,
1. Mevcut karara ek metin olarak sunulmuş bulunan Birleşmiş Milletler Antlaşması doğrultusunda Devletler arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliğine ilişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri konusundaki Bildirgeyi onaylar;
2. Sözleşme'nin ayrıntılı bir şekilde hazırlanmasını sağlayan çalışması için Devletler arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliğine İlişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri konusundaki Özel Komite'ye takdirlerini ifade eder;
3. Bildirge'nin yaygın bir biçimde bilinir hale gelmesi için bütün çabaların gösterilmesini önerir.
1883. Kurul toplantısı
24 Ekim 1970
EK
Birleşmiş Milletler Antlaşması Doğrultusunda
Devletler arasında Dostça İlişkiler ve İşbirliğine
İlişkin Uluslararası Hukuk İlkeleri Konusunda Bildirge
BAŞLANGIÇ
Genel Kurul, Birleşmiş Milletler Antlaşması uyarınca, uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesi ve uluslar arasında dostça ilişkiler ve işbirliğinin geliştirilmesinin Birleşmiş Milletler'in temel amaçları arasında olduğunu yeniden beyan ederek,
Birleşmiş Milletler halklarının birbirleri ile iyi komşular olarak barış içinde bir arada yaşamaya ve hoşgörülü davranmaya kararlı olduğunu anımsayarak,
Özgürlük, eşitlik, adalet ve temel insan haklarına saygı üzerine inşa edilmiş uluslararası barışın sürdürülmesinin ve güçlendirilmesinin ve siyasi, ekonomik ve toplumsal sistemleri ya da gelişmişlik düzeyleri göz önüne alınmaksızın tüm uluslar arasında dostça ilişkilerin geliştirilmesinin önemini akılda tutarak,
Uluslar arasında hukukun üstünlüğünün teşvik edilmesinde Birleşmiş Milletler Antlaşmasının üstün önemini de akılda tutarak, Devletler arasında dostça ilişkiler ve işbirliğini gözeten uluslararası hukukun ilkelerine sadakat ile itaat edilmesinin ve Antlaşmaya uygun olarak,
Devletlerin üzerlerine aldıkları yükümlülüklerin iyi niyet çerçevesinde yerine getirilmesinin uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesi ve Birleşmiş Milletler'in diğer amaçlarının yerine getirilmesi için en üst derecede öneme sahip olduğunu göz önünde tutarak,
Antlaşmanın kabul edilmesinden bu yana geçen zaman içinde dünyada meydana gelen büyük siyasal, ekonomik ve toplumsal değişimlerin ve bilimsel ilerlemenin bu ilkelere ve yürürlükte olduğu Devletlerin yönetiminde daha etkin bir biçimde uygulanması gereksinimine artan bir önem kazandırdığını kaydederek,
Ay ve diğer gök cisimleri de dahil olmak üzere, dış uzayın, egemenlik iddiası ile kulanım ya da işgal ya da başka herhangi bir yöntem aracılığı ile ulusal bir mülk haline getirilemeyeceği konusunda tesis edilmiş bulunulan ilkeyi anımsayarak ve benzer şekilde esinlenilmiş diğer uygun koşulların tesis edilmesi sorununa Birleşmiş Milletler tarafından önem verildiği olgusunun bilincinde olarak,
Yalnızca, başka ülkelerin iç işlerine herhangi bir şekilde karışılması Antlaşmanın ruhunu ve lafzını ihlal ettiği için değil, aynı zamanda uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden durumların yaratılmasına neden olduğu için de herhangi başka bir devletin iç işlerine karışmama taahhüdüne Devletler tarafından katı bir biçimde uyulmasının ulusların barış içinde bir arada yaşamasının güvence altına alınmasında vazgeçilmez bir koşul olduğuna inanmış olarak,
Devletlerin, uluslararası ilişkilerinde herhangi bir Devletin siyasi bağımsızlık ya da ülke bütünlüğü aleyhine yönelik askeri, siyasi, ekonomik ya da herhangi başka bir zorlamadan uzak durma görevini anımsayarak,
Bütün Devletlerin, uluslararası ilişkilerinde herhangi bir Devletin ülke bütünlüğü ya da siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanma tehdidinde bulunma ya da güç kulanmaktan ya da Birleşmiş Milletler'in amaçlarıyla uyumlu olmayan herhangi bir biçimde davranmaktan kaçınmalarının zorunlu olduğunu göz önünde tutarak,
Bütün Devletlerin, uluslararası anlaşmazlıklarını Antlaşma doğrultusunda barışçıl yöntemlerle çözümlemelerinin eşit ölçüde zorunlu olduğunu göz önünde tutarak,
Mutlak eşitliğin temel önemini Antlaşma doğrultusunda yeniden onaylayarak ve Birleşmiş Milletler'in amaçlarının yalnızca Devletler mutlak eşitlikten yararlanır ve kendi uluslararası ilişkilerinde bu ilkenin gerekleriyle tam bir uyum içinde olurlarsa gerçekleşebileceğini vurgulayarak,
Halkların yabancı boyunduruğu, hakimiyeti ve sömürüsüne maruz bırakılmalarının uluslararası barışın ve güvenliğin tesisinde önemli bir engel teşkil ettiğine inanmış olarak,
Halkların eşit hakları ve kendi geleceğini tayini ilkesinin çağdaş uluslararası hukuka önemli bir katkıda bulunduğuna ve mutlak eşitlik ilkesi üzerine inşa edilmiş bir biçimde bu ilkenin etkin olarak uygulanmasının Devletler arasında dostça ilişkilerin tesisinde başlıca önem taşıdığına inanmış olarak,
Bir Devletin ya da ülkenin ulusal birliği ve toprak bütünlüğünün kısmen ya da tamamen bozulmasına ya da onun siyasal bağımsızlığına yönelik herhangi bir girişimin Antlaşmanın amaçları ve ilkeleri ile bağdaşmaz olduğuna sonuç itibari ile inanmış olarak,
Bir bütün olarak Antlaşmanın hükümlerini göz önünde tutarak ve Birleşmiş Milletler'in yetkili organları tarafından ilkelerin içeriğiyle ilgili olarak kabul edilmiş bulunan konuya ilişkin kararların rolünü dikkate alarak,
Aşağıda belirtilen ilkelerin ilerici nitelikte gelişmesi ve yasa haline getirilmesini dikkate alarak:
(a) Devletlerin, uluslararası ilişkilerinde herhangi bir Devletin ülke bütünlüğü ya da siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanma tehditinde bulunma ya da güç kullanmaktan ya da Birleşmiş Milletler.in amaçlarıyla uyumlu olmayan herhangi bir biçimde davranmaktan kaçınması gerektiğine dair ilke,
(b) Devletlerin, uluslararası anlaşmazlıklarını uluslararası barış ve güvenlik ve adaleti tehlikeye düşürmeyecek bir biçimde barışçıl yöntemlerle çözümlemeleri gerektiğine dair ilke,
(c) Antlaşma doğrultusunda olmak üzere, herhangi bir Devletin kendi iç işlerine ait kararlarla ilgili konulara karışmama yükümlülüğü,
(d) Devletlerin Antlaşma doğrultusunda birbirleri ile işbirliğinde bulunma yükümlülüğü,
(e) Halkların eşit hakları ve kendi geleceğini tayin etmesine dair ilke,
(f) Devletlerin mutlak eşitliğine dair ilke,
(g) Devletlerin, Antlaşma doğrultusunda üzerlerine aldıkları yükümlülükleri iyi niyet içerisinde yerine getireceklerine dair ilke,
ve bu ilkelerin uluslararası toplumda daha etkili bir şekilde uygulanmalarını güvence altına almak Birleşmiş Milletler'in amaçlarının hayata geçirilmesini sağlayacaktır,
Devletler arasında dostça ilişkiler ve işbirliğine ilişkin uluslararası hukukun ilkelerini göz önünde tutmuş olarak,
1. Aşağıdaki ilkeleri ciddiyetle ilan eder:
Devletlerin, uluslararası ilişkilerinde herhangi bir Devletin ülke bütünlüğü ya da siyasibağımsızlığına karşı güç kullanma tehdidinde bulunmak ya da güç kullanmaktan ya da BirleşmişMilletler'in amaçlarıyla ters düşen herhangi bir biçimde davranmaktan kaçınacaklarına dair ilke:
Her devlet uluslararası ilişkilerinde herhangi bir Devletin ülke bütünlüğü ya da siyasi bağımsızlığına karşı güç kullanma tehdidinde bulunma ya da güç kullanmaktan ya da Birleşmiş Milletler'in amaçlarıyla ters düşen herhangi bir biçimde davranmaktan kaçınmak yükümlülüğündedir. Böyle bir güç tehdidi ya da güç kullanımı uluslararası hukukun ve Birleşmiş Milletler Antlaşmasının ihlali anlamına gelir ve hiçbir zaman uluslararası sorunların çözümünde bir araç olarak kullanılmamalıdır.
Saldırıdan kaynaklanan bir savaş, uluslararası hukuka göre sorumluluğu olan, barışa karşı işlenmiş bir suçtur.
Birleşmiş Milletler'in amaç ve ilkeleri uyarınca Devletlerin, saldırıdan kaynaklanan savaş lehinde propaganda yapmaktan kaçınma yükümlülüğü vardır.
Her Devletin, başka bir Devletin var olan uluslararası sınırlarını ihlal etmek amacı ile ya da toprak anlaşmazlıkları ve Devletlerin sınırları ile ilgili sorunlar dahil olmak üzere uluslararası anlaşmazlıkların çözümünde araç olarak güç tehdidi ya da güç kullanımından kaçınma yükümlülüğü vardır.
Her Devletin, kendisinin taraf olduğu ya da başka bir şekilde saygılı olmak durumunda olduğu uluslararası bir antlaşma ile oluşturulmuş ya da bu antlaşma gereğince ortaya çıkmış ateşkes sınırları gibi uluslararası sınır tayinlerini ihlal etmek amacı ile güç tehdidi ya da güç kullanmaktan kaçınma yükümlülüğü vardır. Yukarıda belirtilenlerin hiçbiri, kendi özel rejimleri altındaki bu gibi sınırların mevcut durum ve etkileri açısından tarafların konumlarına zarar verecek ya da geçici niteliklerini etkileyecek şekilde yorumlanamaz.
Devletlerin güç kullanımını içeren misilleme hareketlerinden kaçınma konusunda bir yükümlülükleri vardır.
Her Devlet, eşit haklar ve kendi geleceğini tayin etme ilkelerinin işlenmesi sırasında sözü edilen halkları, kendi geleceklerini tayin etme, özgürlük ve bağımsızlık haklarından yoksun bırakan herhangi bir zora dayalı eylemden kaçınma yükümlülüğüne sahiptir.
Her Devletin, başka bir Devletin toprağına saldırı amacını taşıyan, ücretli askerler de dahil olmak üzere, düzensiz güçler ya da silahlı grupları örgütlemek veya örgütlenmelerini teşvik etmekten kaçınma yükümlülüğü vardır.
Her Devlet, bir başka Devletin içindeki sivil mücadele hareketleri ya da terörist hareketleri örgütlemek, kışkırtmak, bunlara yardımda bulunmak ya da bunların içinde yer almaktan ya da bu tür hareketlerin yürütülmesine yönelik olarak kendi toprakları içinde yürütülen örgütlü etkinliklere rıza göstermekten, bu paragrafta sözü edilen hareketler güç tehdidi ya da güç kullanımı içerdiği zaman, kaçınmakla yükümlüdür.
Bir Devletin toprağı, Antlaşmanın hükümlerine aykırı bir biçimde güç kullanılmasından kaynaklanan askeri işgalin hedefi olmamalıdır. Bir Devletin toprağı, güç tehdidi ya da güç kullanılması sonucunda, bir başka devletin ele geçirme hedefi olmamalıdır. Güç tehdidi ya da güç kullanılması sonucunda sağlanan hiçbir toprak kazanımı yasal olarak kabul edilmeyecektir. Yukarıda belirtilen hiçbir şey:
(a) Antlaşma hükümlerinin ya da Antlaşma rejiminden yapılmış olan ve uluslararası hukuk açısından geçerliliği bulunan herhangi bir uluslararası antlaşmanın hükümlerini;
ya da
(b) Güvenlik Konseyi'nin Antlaşma hükmünce var olan yetkilerini etkileyecek biçimde yorumlanamaz.
Bütün Devletler, etkili bir uluslararası denetim altında yürütülecek olan genel ve tam bir silahsızlanma konusunda evrensel bir antlaşmanın erken bir biçimde sonuçlandırılmasına yönelik görüşmeleri iyi niyet içinde sürdürecekler ve uluslararası gerginlikleri azaltmaya ve Devletler arasındaki güveni güçlendirmeye yönelik uygun önlemlerin kabul edilmesi için çaba göstereceklerdir.
Bütün Devletler, uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesine yönelik uluslararası hukukun genel kabul görmüş bulunan ilke ve kuraları uyarınca belirlenmiş olan yükümlülüklerine iyi niyet çerçevesinde uyum gösterecek ve Antlaşma üzerine temellendirilen Birleşmiş Milletler güvenlik sistemini daha etkili hale getirmek için çaba göstereceklerdir.
Yukarıdaki paragraflardaki hiçbir şey, güç kullanımının yasal olduğu durumlarla ilgili olarak Antlaşmanın kapsamının genişletilmesi ya da daraltılması olarak yorumlanamaz.
Devletlerin, aralarındaki uluslararası anlaşmazlıkları uluslararası barış, güvenlik ve adaletitehlikeye düşürmeyecek bir biçimde barışçıl yöntemlerle çözümleyeceklerine ilişkin ilke:
Her Devlet, başka Devletlerle arasındaki uluslararası anlaşmazlıkları uluslararası barış, güvenlik ve adaleti tehlikeye düşürmeyecek bir biçimde barışçıl yöntemlerle çözümleyecektir.
Devletler, kendi uluslararası anlaşmazlıklarının erken ve adil bir biçimde çözümünü, müzakere, soruşturma, arabuluculuk, uzlaştırma, hakem kararı ile çözüme gitme, yargı yolu ile çözüme bağlama, bölgesel aracılara ya da düzenlemelere ya da kendilerinin tercih edeceği diğer barışçıl yöntemlere başvurmak yoları ile arayacaklardır. Bu türde bir çözümün araştırılması sırasında taraflar, koşulara ve anlaşmazlığın doğasına uygun olabilecek barışçıl yöntemler üzerinde uzlaşacaklardır.
Bir anlaşmazlığın taraflarının, yukarıda sayılan barışçıl araçlar aracılığı ile çözüme ulaşılamadığı durumlarda, üzerinde uzlaştıkları diğer barışçıl araçlar aracılığı ile çözüm arayışına devam etme yükümlülüğü vardır.
Uluslararası bir anlaşmazlığa taraf olan Devletler ve aynı şekilde diğer Devletler, mevcut durumun uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesini tehlikeye düşürecek bir biçimde kötüleşmesine neden olabilecek herhangi bir davranıştan kaçınacaklar ve Birleşmiş Milletler'in amaç ve ilkeleri doğrultusunda hareket edeceklerdir.
Uluslararası anlaşmazlıklar, Devletlerin mutlak eşitliği temeline dayanarak ve yöntemlerin özgür seçimi ilkesi doğrultusunda çözümlenecektir. Devletlerin, şu anda var olan ya da gelecekte ortaya çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümü amacı ile özgür bir biçimde üzerinde uzlaştıkları bir çözüm yöntemine başvurmaları ya da böyle bir çözüm yöntemini kabul etmeleri mutlak eşitlik ile bağdaşmaz olarak sayılmayacaktır.
Yukarıda bulunan paragraftaki hiçbir şey, özellikle uluslararası anlaşmazlıkların barışsever bir biçimde çözülmesine yönelik olanlar olmak üzere Antlaşmanın uygulanabilir hükümlerinde azaltma yapmaz ya da onları etkilemez.
Antlaşma uyarınca, herhangi bir Devletin iç mevzuat uygulamaları dahilinde olan konularakarışmamaya ilişkin ilke:
Hiçbir Devlet ya da Devletler topluluğu, nedeni ne olursa olsun, herhangi başka bir Devletin iç ya da dış işlerine doğrudan ya da dolaylı bir biçimde karışma hakkına sahip değildir. Bu sebeple Devletin şahsına ya da onun siyasal, ekonomik ve kültürel öğelerine yöneltilmiş bulunan silahlı müdahale ya da bütün diğer müdahale biçimleri ya da tehdit teşebbüsleri uluslararası hukuku ihlal eder.
Hiçbir Devlet, onun egemenlik haklarını kullanmasını buyruğu altına almak ve ondan herhangi bir türde çıkar sağlamak amacıyla bir başka Devleti zorlamaya yönelik ekonomik, siyasi ya da herhangi başka bir türde yöntemleri uygulayamaz ya da uygulanmasını teşvik edemez.
Aynı zamanda, hiçbir Devlet, bir başka Devletin rejimini şiddet kullanarak devirmeye yönelik yıkıcı, terörist ya da silahlı etkinlikleri örgütlemeyecek, kışkırtmayacak, teşvik etmeyecek ya da bunlara yardımda bulunmayacak, mali destek sağlamayacak, hoşgörü göstermeyecek veya bir başka Devletin içindeki sivil mücadeleye müdahale etmeyecektir.
Halkları kendi ulusal kimliklerinden yoksun bırakmak amacı ile güç kullanılması, onların vazgeçilemez haklarının ve müdahale etmeme ilkesinin bir ihlalini oluşturur.
Her Devlet, başka bir Devletin herhangi bir biçimde müdahalesi olmadan, kendi siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel sistemlerini seçmek konusunda vazgeçilemez bir hakka sahiptir.
Yukarıdaki paragraflardaki hiçbir şey Antlaşmanın uluslararası barış ve güvenliğin sürdürülmesine ilişkin olan ilgili hükümlerini etkileyecek bir biçimde yorumlanmayacaktır.
Devletlerin, Antlaşma doğrultusunda birbirleri ile işbirliğinde bulunma yükümlülüğüne ilişkin ilke: Devletlerin, uluslararası ilişkilerin değişik alanlarında, siyasal, ekonomik ve toplumsal sistemleri arasındaki farklılıkları dikkate almaksızın, uluslararası barış ve güvenliği sürdürme; ve uluslararası ekonomik istikrar ve ilerlemeyi, ulusların genel refahını ve bu tür farklılıklardan kaynaklanan ayrımcılıktan bağımsız bir uluslararası işbirliğini teşvik etmek yükümlülüğü vardır.
Bu amaçla:
(a) Devletler, uluslararası barış ve güvenliğin korunması konusunda diğer Devletler ile işbirliği yapacaklardır;
(b) Devletler, herkes için geçerli olan insan hakları ve temel özgürlüklere saygıyı ve bunların hayata geçirilmesini sağlamak ve her türden ırksal ayrımcılığı ve dinsel hoşgörüsüzlüğü sona erdirmek konularında işbirliği yapacaklardır;
(c) Devletler, ekonomik, toplumsal, kültürel, teknik ve ticari alanlardaki uluslararası ilişkilerini mutlak eşitlik ve müdahalede bulunmama ilkeleri doğrultusunda yürüteceklerdir;
(d) Birleşmiş Milletler'e üye Devletlerin, Antlaşmanın ilgili hükümleri doğrultusunda, birlikte ve ayrı hareket ederken Birleşmiş Milletler ile işbirliği içinde olma yükümlülükleri vardır.
Devletler, bilim ve teknoloji alanında olduğu gibi ekonomik, toplumsal ve kültürel alanlarda da uluslararası kültürel ve eğitimsel gelişmenin ilerletilmesi amacıyla işbirliğinde bulunmalıdırlar. Devletler, özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik büyüme olmak üzere bütün dünyadaki ekonomik büyümenin ilerletilmesinde işbirliği yapmalıdırlar.
Halkların eşit haklarına ve kendi geleceğini tayin etmesine ilişkin ilke:
Birleşmiş Milletler Antlaşması ile saklı tutulan, halkların eşit hakları ve kendi geleceğini tayin etmesi ilkesi nedeniyle bütün halklar, dış müdahale olmaksızın, özgür bir biçimde, kendi siyasal statülerini tayin etme ve kendi ekonomik, toplumsal ve kültürel gelişmesini sağlamaya çalışma hakkına sahiptir ve bütün Devletler, Antlaşma hükümleri doğrultusunda, bu hakka saygı gösterme yükümlülüğündedir.
Her Devletin:
(a) Devletler arasında dostça ilişkileri ve işbirliğini ilerletmek; ve
(b) sömürgeciliğe hızla son vermek amacı ile, söz konusu halkların özgürce ifade edilmiş iradelerine gereken saygıyı göstererek;
ve halkların yabancı boyunduruğu, idaresi ve sömürüsü altına alınmasının temel insan haklarının yadsınması gibi ilkenin ihlali anlamına da geldiğini ve Antlaşma'ya aykırı olduğunu akılda tutarak;
Antlaşmanın hükümleri doğrultusunda, birlikte ve ayrı hareket etmek yolu ile, halkların eşit hakları ve kendi geleceğini tayin etmesi ilkesinin gerçekleştirilmesini teşvik etmek ve ilkenin yerine getirilmesine yönelik olarak Antlaşma tarafından verilmiş olan sorumlulukları yerine getirmesinde Birleşmiş Milletler'e yardımda bulunmak yükümlülüğü vardır.
Her Devletin, Antlaşma doğrultusunda, birlikte ve ayrı hareket etmek yolu ile, insan hakları ve temel özgürlüklere evrensel saygıyı ve bunların hayata geçirilmesini destekleme yükümlülüğü vardır.
Egemen ve bağımsız bir Devlet kurma, bağımsız bir devletle serbest birleşme ya da bütünleşme ya da bir halk tarafından özgürce belirlenmiş herhangi başka bir siyasal statüye sahip olma o halkın kendi geleceğini tayin etme hakkını kullanmasının şekillerini oluşturur.
Her Devletin, yukarıda bu ilkenin ayrıntılı incelemesinde bahsedilen halkları, kendi geleceğini tayin etme ve özgürlük ve bağımsızlık hakkından mahrum eden herhangi bir zora dayanan hareketten kaçınmak yükümlülüğü vardır. Kendi geleceğini tayin etme haklarını kullanma amacı ile, bu türde zora dayanan hareketlere karşı ve onlara direnç göstermeye yönelik hareketlerinde bu halklar, Antlaşmanın amaçları ve ilkeleri doğrultusunda destek aramak ve almak hakkına sahiptirler.
Bir sömürge toprağı ya da diğer Özerk Olmayan Ülke, Antlaşma nezdinde, kendisini yöneten Devletin statüsünden ayrı ve farklı bir statüye sahiptir; Antlaşma nezdindeki bu tür ayrı ve farklı statü, sömürgenin ya da Özerk Olmayan Ülkenin halkı, Antlaşmanın ve özellikle Antlaşmanın amaç ve ilkelerinin doğrultusunda, sahip olduğu kendi geleceğini tayin etme hakkını kullanana kadar var olacaktır.
Yukarıda yer alan paragraflardaki hiçbir şey, yukarıda tanımlanmış bulunan halkların eşit hakları ve kendi geleceğini tayin etmesi ilkesine uygun olarak kendilerini yöneten ve böylece ırk, inanç ya da renk ayrımı yapmadan ülkede yaşayan bütün halkı temsil eden bir yönetimi bulunan egemen ve bağımsız Devletlerin toprak bütünlüğü ya da siyasal birliğini tamamen ya da bir kısmı ile parçalayacak ya da bozacak olan herhangi bir harekete izin veriyormuş ya da bunu teşvik ediyormuş gibi yorumlanamaz.
Her Devlet, herhangi başka bir Devlet ya da ülkenin ulusal birliği ve toprak bütünlüğünü kısmen ya da tamamen bozma amacını güden her hareketten kaçınacaktır.
Devletlerin mutlak eşitliğine ilişkin ilke:
Bütün Devletler mutlak eşitlikten yararlanırlar. Bütün Devletler, ekonomik, toplumsal, siyasal ya da başka nitelikteki farklara bağlı olmaksızın eşit haklara ve görevlere sahiptirler ve uluslararası toplumun eşit üyeleridirler.
Mutlak eşitlik özellikle aşağıda sayılan öğeleri içerir:
(a) Devletler hukuksal olarak eşittirler;
(b) Her Devlet tam egemenliğin doğasında var olan haklardan yararlanır;
(c) Her Devletin başka Devletlerin şahsına saygı gösterme görevi vardır;
(d) Devletin toprak bütünlüğü ve siyasal bağımsızlığı dokunulmazdır;
(e) Her Devlet kendi siyasal, ekonomik ve kültürel sistemlerini özgürce seçme ve geliştirme hakkına sahiptir;
(f) Her Devletin, kendi uluslararası yükümlülüklerini iyi niyet çerçevesinde ve tamamen yerine getirmek ve diğer Devletler ile barış içinde yaşamak görevi vardır.
Devletlerin, Antlaşma doğrultusunda üstlendikleri yükümlülükleri iyi niyet çerçevesindeyerine getireceklerine ilişkin ilke:
Her Devletin, Birleşmiş Milletler Antlaşması doğrultusunda üstlendikleri yükümlülükleri iyi niyet çerçevesinde yerine getirme görevi vardır.
Her Devletin, uluslararası hukukun genel kabul görmüş bulunan ilke ve kuralları doğrultusunda üstlendikleri yükümlülükleri iyi niyet çerçevesinde yerine getirme görevi vardır.
Her Devletin, uluslararası hukukun genel kabul görmüş bulunan ilke ve kurallarının hükmü altında geçerliliği bulunan uluslararası antlaşmalar doğrultusundaki yükümlülüklerini iyi niyet çerçevesinde yerine getirme görevi vardır.
Uluslararası antlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerin, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nın, Birleşmiş Milletler Üyelerine getirmiş olduğu yükümlülüklerle çeliştiği durumlarda, Antlaşmanın getirdiği yükümlülükler üstün olacaktır.
GENEL BÖLÜM
2. İlan eder ki:
Yukarıdaki ilkelerin yorumlanışı ve uygulamasında ilkeler birbirleri ile karşılıklı ilişki içerisindedir ve her bir ilke başka bir ilkenin bağlamı içerisinde yorumlanmalıdır.
Bu Bildiri'de bulunan hiçbir şey Antlaşmanın hükümleri ya da Antlaşmanın Üye Devletlere getirmiş olduğu hak ve yükümlülükler ya da Antlaşmanın halklara verdiği hakları, bu Bildiri'deki bu haklara ilişkin ayrıntılı değerlendirmeler de dikkate alındığında, ihlal edecek biçimde yorumlanamaz.
3. Ayrıca ilan eder ki:
Bu Bildiri'de somutlaştırılan Antlaşma ilkeleri uluslararası hukukun temel ilkelerini oluşturur ve bu nedenle bütün Devletlerin uluslararası kararlarında bu ilkelerin ışığında hareket etmeleri ve bu ilkelerin sıkı bir biçimde gözetilmesini temel alarak ikili ilişkilerini geliştirmeleri talebinde bulunur.
Uluslararası Adalet Divanı, BM'nin başlıca yargı organıdır.
Uluslararası Adalet Divanı'nın merkezi Hollanda'nın Lahey kentindedir. Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi'nden seçilen 15 yargıçtan oluşur. Yargıçlar değişik ülkelerden seçilir, böylece dünyadaki değişik hukuk sistemlerinin temsil edilmesi sağlanmaya çalışılır.
Divanın yetki alanı, bir uluslararası uyuşmazlıkta taraf olan ülkelerin kendisine getirdikleri davalar ile BM Antlaşması'nda ya da yürürlükteki uluslararası antlaşmalarda özellikle öngörülmüş konuları kapsar.
Uluslararası Adalet Divanı Statüsü, BM Antlaşması'nın (BM Şartı) ayrılmaz bir parçasıdır ve Adalet Divanı'nın çalışma esaslarını belirler.
ULUSLARARASI ADALET DİVANI STATÜSÜ
1. Madde
Birleşmiş Milletler Antlaşması ile, Birleşmiş Milletler'in başlıca adli organı olarak kurulan Uluslararası Adalet Divanı, işbu Statü hükümleri uyarınca oluşturulacak ve işlev görecektir.
I. BÖLÜM:
Divan'ın Kuruluşu
2. Madde
Divan, yüksek ahlaki karaktere sahip, kendi ülkelerinde en yüksek adli görevlerin yerine getirilmesi için gerekli koşulları benliklerinde toplayan ya da uluslararası hukuk alanında yetkileri herkesçe kabul edilmiş birer hukukçu niteliğinde olan kişiler arasından uyruklarına bakılmaksızın seçilen bağımsız yargıçlardan oluşan bir kuruldur.
3. Madde
Divan 15 üyeden oluşur. Aynı devletin birden çok uyruğu aynı zamanda Divan'da yargıç olamaz.
1. Divan'a üyelik açısından, birden fazla devletin uyruğu olarak kabul edilebilecek bir kişi kamusal ve siyasal haklarını olağan olarak hangi devlette kullanıyorsa, o devletin uyruğu sayılacaktır.
4. Madde
1. Divan üyeleri, Sürekli Hakemlik Mahkemesi ulusal hükümlerinin aday gösterdiği kişiler listesinden Genel Kurul ve Güvenlik Konseyi tarafından, aşağıdaki hükümler uyarınca seçilir.
2. Sürekli Hakemlik Mahkemesi'nde temsil edilmeyen Birleşmiş Milletler üyelerinin durumunda ise, adaylar, uluslararası uyuşmazlıkların barışçı yollarla çözümlenmesine ilişkin 1907 La Haye Sözleşmesi'nin 44. Madde'sinde öngörülen koşullar aynen uygulanarak, hükümetlerince bu amaçla atanmış ulusal kümeler tarafından gösterilecektir.
3. İşbu Statü'ye taraf olup da Birleşmiş Milletler üyesi olmayan bir devletin Divan üyelerinin seçimine hangi koşullar altında katılabileceği, bu konuda özel bir anla manın bulunmaması durumunda, Güvenlik Konseyi'nin tavsiyesi üzerine Genel Kurul tarafından belirlenir.
5. Madde
1. Seçim tarihinden en az üç ay önce, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, işbu Statü'ye taraf olan devletlerin Sürekli Hakemlik Mahkemesi'ndeki üyelerini ve 4. Maddenin 2. fıkrası uyarınca atanmış olan ulusal küme üyelerini, ulusal kümeler halinde, Divan üyeliği görevini kabul edebilecek durumda olan kişileri belirli bir süre içinde aday göstermeye yazılı olarak çağırabilir.
2. Hiçbir küme, en çok ikisi kendi uyrukluğunda olmak üzere dörtten çok aday gösteremez. Hiçbir durumda, doldurulacak yer sayısının iki katından çok aday gösterilemez.
6. Madde
Bu aday gösterme işlemine geçilmeden önce her ulusal kümenin, ülkesindeki en yüksek mahkemeye, hukuk fakülte ve okullarına, hukukun incelenmesi ile uğraşan ulusal akademilerle uluslararası akademilerin ulusal kollarına danışması tavsiye edilir.
7. Madde
1. Genel Sekreter, böylece saptanmış tüm adayların alfabe sırasına göre bir listesini hazırlar; 12. Maddenin 2. fıkrasında öngörülen durum dışında, yalnızca bu kişiler seçilebilir.
2. Genel Sekreter bu listeyi Genel Kurul'a ve Güvenlik Konseyi'ne sunar.
8. Madde
Genel Kurul ile Güvenlik Konseyi, Divan üyelerinin seçimini birbirlerinden bağımsız olarak yürütürler.
9. Madde
Her seçimde seçmenler Divan'a seçilecek kişilerin yalnızca istenen koşulları benliklerinde toplamış olmalarını değil, aynı zamanda kurul olarak belli başlı uygarlık biçimlerini ve dünyanın başlıca hukuk sistemlerini temsil etmelerini de gözönünde bulunduracaklardır.
10. Madde
1. Genel Kurul'da ve Güvenlik Konseyi'nde oyların salt çoğunluğunu elde etmiş olan adaylar seçilmiş olurlar.
2. Gerek yargıçların seçimi, gerekse aşağıdaki 12. Madde'de öngörülen komisyon üyelerinin atanması konusunda Güvenlik Konseyi'nde yapılacak oylamada, Güvenlik Konseyi'nin sürekli olmayan üyeleri arasında hiçbir ayrım gözetilmeyecektir.
3. Aynı devletin birden çok uyruğunun hem Genel Kurul'un hem de Güvenlik Konseyi'nin oylarının salt çoğunluğunu elde etmesi durumunda, bunlardan yalnızca en yaşlısı seçilmiş sayılır.
11 . Madde
İlk seçim oturumu sonucunda bir ya da daha çok üyelik boş kalırsa, ikinci ve gerekirse üçüncü bir oturum yapılır.
12. Madde
1. Üçüncü seçim oturumundan sonra, yine boş üyelikler kalırsa, ya Genel Kurul'un ya da Güvenlik Konseyi'nin isteği üzerine, her boş üyelik için salt çoğunlukla bir ad seçip Genel Kurul'un ve Güvenlik Konseyi'nin ayrı ayrı kabullerine sunmak üzere, üçü Genel Kurul'ca üçü de Güvenlik Konseyi'nce atanan altı üyeli bir arabulma komisyonu her zaman kurulabilir.
2. Arabulma komisyonu, aranan koşulları yerine getiren bir kişi üzerinde oybirliğine varırsa, 7. Madde'de öngörülen aday listesinde yer almamı olsa bile, o kişinin adını listeye koyabilir.
3. Arabulma komisyonu, seçimi başaramayacağı yolunda kesin bir kanıya varırsa, Divan'ın önceden seçilmiş üyeleri, Güvenlik Konseyi'nce saptanacak bir süre içinde, ister Genel Kurul'da, isterse Güvenlik Konseyi'nde oy almış adaylar arasında bir seçme yaparak boş üyelikleri doldururlar.
4. Yargıçlar arasında oyların eşit bölünmesi durumunda en yaşlı yargıcın oyu üstün sayılır.
13. Madde
1. Divan üyeleri dokuz yıl için seçilirler ve yeniden seçilebilirler; bununla birlikte, ilk seçimde seçilen yargıçlardan beşinin görev süreleri üç yıl, beşininki ise altı yıl sonunda bitecektir.
2. Yukarıda belirtilen üç ve altı yıllık başlangıç dönemlerinin sonunda görev süreleri bitecek olan yargıçlar, ilk seçimin tamamlanmasından hemen sonra Genel Sekreter tarafından ad çekme yöntemi ile belirlenecektir.
3. Divan üyeleri yerlerine yenileri gelinceye dek görev başında kalırlar. Yerlerine yenileri seçilse dahi, ellerindeki işlere bakmayı sürdürürler.
4. Divan üyelerinden birinin görevden çekilmesi durumunda, çekilme mektubu, Genel Sekreter'e iletilmek üzere Divan Başkanı'na verilecektir. Bu son bildirimle birlikte üyelik makamı boşalmış olur.
14. Madde
Boşalan üyelikler ilk seçimde izlenen yönteme göre doldurulur; ancak, aşağıdaki hüküm saklıdır : üyeliğin boşalmasından sonra bir ay içinde Genel Sekreter, 5. Madde'de öngörülen çağrıyı yapacak, seçim tarihi de Güvenlik Konseyi'nce saptanacaktır.
15. Madde
Görev süresi bitmemi bir üyenin yerini doldurmak üzere seçilen bir Divan üyesi, öncekinin süresini tamamlar.
16. Madde
1. Divan üyeleri, siyasal ve idari herhangi bir görev yapamayacakları gibi, mesleki nitelikte herhangi bir başka işle de uğraşamazlar.
2. Bu konuda herhangi bir kuşku doğması durumunda, Divan karar verir.
17. Madde
1. Divan üyeleri hiçbir işte temsilcilik, danışmanlık ya da avukatlık yapamazlar.
2. Divan üyeleri, daha önce taraflardan birinin temsilcisi, danışmanı ya da avukatı, ulusal ya da uluslararası bir mahkemenin veya bir uluslararası soruşturma komisyonunun üyesi olarak ya da her hangi bir başka sıfatla karışmış oldukları hiç bir işin çözümüne katılamazlar.
3. Bu konuda herhangi bir kuşku doğması durumunda, Divan karar verir.
18. Madde
1. İstenen koşulları artık taşımadıklarına öteki üyeler tarafından oybirliğiyle hükmedilmedikçe, Divan üyeleri görevden alınamazlar.
2. Böyle bir görevden alma durumu Divan Yazmanı tarafından Genel Sekreter'e bildirilir.
3. Bu bildirimle birlikte üyelik makamı boşalmış olur.
19. Madde
Divan'ın üyeleri, görevlerini yaptıkları sırada diplomatik ayrıcalık, bağışıklık ve dokunulmazlıklardan yararlanırlar.
20. Madde
Divan'ın her üyesi, görevine başlamadan önce, açık celsede yetkilerini tam bir tarafsızlık ve vicdan bütünlüğü içinde kullanacağını resmen bildirir.
21. Madde
1. Divan kendisine üç yıl için bir Başkan, bir de Başkan Yardımcısı seçer; bu kişiler yeniden bu görevlere seçilebilirler.
2. Divan, Yazmanı'nı atar ve gerekli olabilecek başka memurların atamasını yapabilir.
22. Madde
1. Divan'ın merkezi Lahey olarak saptanmıştır. Bununla birlikte Divan, uygun gördüğü takdirde başka bir yerde toplanarak görevini yapabilir.
2. Başkan ve Yazman, Divan'ın merkezinde otururlar.
23. Madde
1. Divan, tarih ve süreleri kendisince saptanacak olan adli tatiller dışında, sürekli olarak görev halinde bulunur.
2. Divan üyelerinin belirli dönemlerde izne çıkma hakkı vardır; bunun tarih ve süreleri, her yargıcın eviyle Lahey arasındaki uzaklık gözönüne alınarak Divan'ca saptanır.
3. Divan üyeleri, izinde olmadıkça ya da hastalık veya Başkan'a gereğince açıklanan başka ciddi nedenler yüzünden mazeretli olmadıkça, her an Divan'ın hizmetine hazır olmakla yükümlüdürler.
24. Madde
1. Divan üyelerinden biri, özel bir neden dolayısıyla belirli bir işin karara bağlanmasına katılmaması gerektiği görüşüne varırsa, bunun Başkan'a bildirir.
2. Başkan, Divan üyelerinden birinin özel bir neden dolayısıyla belirli bir davanın görülmesinde bulunmaması gerektiği görüşüne varırsa, durumu üyeye duyurur.
3. Bu gibi durumlarda divan üyesi ile Başkan arasında görüş ayrılığı olursa, bunu Divan karara bağlar.
25. Madde
1. Divan, işbu Statü'de açıkça aksi öngörülmedikçe, toplantılarını genel kurul halinde yapar.
2. Divan oluşturmak için hazır bulunacak yargıç sayısının onbirin altına düşmemesi koşuluyla, Divan içtüzüğü, duruma göre ve sırayla, bir ya da birkaç yargıcın oturumda bulunma zorunluluğundan affedilebileceğini öngörmektedir.
3. Divan'ın oluşması için yetersayı dokuzdur.
26. Madde
1. Divan, zaman zaman, belirli türde işlere, örneğin çalışmaya ilişkin işlere ya da transit ve ulaştırma işlerine bakmak için, Divan'ın kendi kararına göre üç ya da daha çok yargıçtan oluşan bir ya da daha çok daire kurabilir.
2. Divan, her zaman, belirli bir işe bakmak üzere bir daire kurabilir. Bu dairenin yargıç sayısı, tarafların onayı ile, Divan tarafından saptanır.
3. Bu Madde'de öngörülen daireler, taraflar isterse yargılayıp hüküm verebilirler.
27. Madde
26 ve 29. Madde'lerde öngörülen dairelerce verilen her hüküm, Divan'ca verilmiş kabul edilecektir.
28. Madde
26. ve 29. Madde'lerde öngörülen daireler, tarafların uygun görmesi ile, Lahey'den başka bir yerde de toplanarak görevlerini yapabilirler.
29. Madde
Divan, işlerin çabuk bitirilmesi için her yıl, taraflar istediği takdirde basit yargılama yapacak beş yargıçlı daireler kurar. Yargılamaya katılmalarının olanaksızlığını ileri sürecek yargıçların yerini doldurmak üzere ayrıca iki yargıç daha atanır.
30. Madde
1. Divan, yetkilerini ne yolda kullanacağını bir içtüzükle belirler. Divan, özellikle, izleyeceği yargılama usulünü düzenler.
2. Divan içtüzüğü Divan'da ya da dairelerinden herhangi birinde, oy hakkı olmaksızın oturumlara katılacak yardımcı yargıçlar bulunmasını öngörebilir.
31. Madde
1. Taraflardan her birinin uyrukluğunda bulunan yargıçlar, Divan önüne getirilen davanın görülmesine katılma hakkını korurlar.
2. Divan'da taraflardan birinin uyrukluğunda bir yargıç bulunuyorsa, herhangi bir başka taraf, yargıç sıfatıyla oturuma katılmak üzere dilediği kişiyi atayabilir.
3. Divan'da taraflardan hiçbirinin uyrukluğunda yargıç yoksa, taraflardan her biri, bu maddenin 2. fıkrasında öngörülen usul gereğince bir yargıç atayabilir.
4. İş bu madde, 26. ve 29. Madde'lerdeki duruma da uygulanır. Bu gibi durumlarda Başkan, daireyi oluşturan Divan üyelerinden birinden ya da gerektiğinde ikisinden, yerlerini ilgili tarafların uyrukluğunda bulunan Divan üyelerine, böylesi yoksa ya da bu üyelerin hazır bulunmaları olanaksızsa, taraflarca özel olarak atanmış yargıçlara bırakmalarını ister.
5. Aynı davada ortak hareket eden birkaç taraf varsa, bunlar yukarıdaki hükümlerin uygulanması bakımından tek bir taraf sayılırlar. Bu konuda herhangi bir kuşku doğması durumunda, Divan karar verir.
6. İş bu maddenin 2, 3 ve 4. fıkralarında gösterilen biçimde atanan yargıçlar, işbu Statü'nün 2. Madde'sinde, 17. Madde'sinin 2. fıkrasında, 20 ve 24. Madde'lerinde öngörülen koşulları yerine getirmelidirler. Bu yargıçlar karara, öteki meslektaşlarıyla tam eşitlik koşullarında katılırlar.
32. Madde
1. Divan üyeleri yıllık maaş alırlar.
2. Başkan yıllık özel bir ödenek alır.
3. Başkan Yardımcısı, Başkanlık görevi yaptığı her gün için özel bir ödenek alır.
4. Divan üyesi olmayıp, 31. Madde uyarınca atanan yargıçlar, görev yaptıkları her gün için ödence alır.
5. Bu maaş, ödenek ve ödenceler Genel Kurul'ca saptanır. Görevin devamı süresince bunlarda bir azaltma yapılamaz.
6. Yazman'ın maaşı, Divan'ın önerisi üzerine Genel Kurul'ca saptanır.
7. Divan üyeleri ile Yazman'a emekli maaşlarının hangi koşullar altında bağlanacağı ve Divan üyeleri ile Yazman'ın yolluklarının ödenme koşulları, Genel Kurul'ca kabul edilen bir tüzükle saptanır.
8. Sözügeçen maaş, ödenek ve ödenceler her türlü vergiden bağışıktır.
33. Madde
Divan'ın giderleri, Genel Kurul'un kararlaştıracağı biçimde Birleşmiş Milletler tarafından karşılanır.
II. BÖLÜM:
Divan'ın Yetkileri
34. Madde
1. Divan önündeki davalarda yalnız devletler taraf olabilirler.
2. Divan, önüne getirilen işlere ilişkin olarak, uluslararası kamu kuruluşlarından, kendi içtüzüğünün öngördüğü koşullar içinde bilgi isteyebilecek, ayrıca bu kuruluşların kendi girişimleriyle sunacakları bu gibi bilgileri kabul edecektir.
3. Bir uluslararası kamu kurulu unun kurucu belgesinin ya da bu belge uyarınca kabul edilen bir uluslararası sözle menin yorumlanması, Divan'a sunulmuş bir davada sözkonusu olursa, Yazman, bu uluslararası kamu kuruluşuna durumu bildirir ve tüm yazılı işlemleri ona iletir.
35. Madde
1. Divan, işbu Statü'ye taraf olan devletlere açıktır.
2. Divan'ın hangi koşullarda öteki devletlere de açık olacağı, yürürlükteki antlaşmaların özel hükümleri saklı kalmak üzere Güvenlik Konseyi'nce belirlenir; ancak bu koşullar hiçbir durumda tarafları Divan önünde eşitsiz bir konuma sokmayacaktır.
3. Birleşmiş Milletler üyesi olmayan bir devlet, bir davada taraf ise, bu tarafın Divan
giderlerine katılma payını Divan saptar. Ancak, bu devlet Divan giderlerine katılıyorsa bu hüküm uygulanmaz.
36. Madde
1. Divan'ın yetki alanı tarafların kendisine sunacağı bütün işlerle Birleşmiş Milletler Antlaşması'nda ya da yürürlükteki antlaşma ve sözleşmelerde özel olarak öngörülmüş bütün durumları kapsar.
2. İş bu Statü'ye taraf olan devletler, herhangi bir anda, aynı yükümlülüğü kabul eden herhangi bir başka devlete karşı, konusu hepsine ilişkin olarak Divan'ın yargı yetkisini fiilen ve özel anlaşma olmaksızın zorunlu olarak tanıdıklarını bildirirler :
a. bir antlaşmanın yorumlanması;
b. uluslararası hukuka ilişkin her konu;
c. saptandığı takdirde, uluslararası bir yükümlülüğe aykırılık oluşturabilecek her olayın gerçekliği;
d. uluslararası bir yükümlülüğe aykırı bir davranışın gerektirdiği zarar giderimin niteliği ya da kapsamı.
3. Yukarıda sözü edilen bildirimler hiçbir koşula bağlı olmadan yapılabileceği gibi, birkaç devlet ya da belirli devletler bakımından karşılıklı olma koşuluna bağlı olarak, ya da belirli bir süre için yapılabilir.
4. Bu bildirimler Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne tevdi edilir, o da bunların birer örneğini işbu Statü'nün taraflarına ve Divan Yazmanı'na iletir.
5. Uluslararası Sürekli Adalet Divan Statüsü'nün 36. Madde'si uyarınca yapılmış ve
süresi henüz bitmemiş bildirimler, işbu Statü'nün tarafları arasındaki ilişkilerde, sözkonusu bildirimlere göre geri kalan süre için ve bu bildirimlerin koşulları uyarınca Uluslararası Adalet Divanı'nın zorunlu yargısının kabulünü içerir sayılacaklardır.
6. Divan'ın yetkili olup olmadığı konusunda bir uyuşmazlık çıkması durumunda, Divan karar verir.
37. Madde
Yürürlükte bulunan bir antlaşma ya da sözleşme bir davanın Milletler Cemiyeti tarafından kurulmuş olması gereken bir mahkemeye ya da Uluslararası Sürekli Adalet Divanı'na gönderilmesini öngörmekteyse, işbu Statü'nün tarafları arasında sözkonusu davanın bakılacağı yargı organı Uluslararası Adalet Divanı olacaktır.
38. Madde
1. Kendisine sunulan uyuşmazlıkları uluslararası hukuka uygun olarak çözmekle görevli olan Divan:
a. uyuşmazlık durumundaki devletlerce açık seçik kabul edilmiş kurallar koyan, gerek genel gerekse özel uluslararası antlaşmaları;
b. hukuk olarak kabul edilmiş genel bir uygulamanın kanıtı olarak uluslararası yapılagelmiş kurallarını;
c. uygar uluslarca kabul edilen genel hukuk ilkelerini;
d. 59. Madde hükmü saklı kalmak üzere, hukuk kurallarının belirlenmesinde yardımcı araç olarak adli kararları ve çeşitli ulusların en yetkin yazarlarının öğretilerini uygular.
2. Bu hüküm, tarafların görü birliğine varmaları halinde, Divan'ın hakça ve eşitçe karar verme yetkisini zedelemez.
III. BÖLÜM:
Divan'ın Kuruluşu
39. Madde
1. Divan'ın resmi dilleri Fransızca ve İngilizce'dir. Taraflar tüm yargılama usulünün Fransızca yürütülmesi konusunda görüş birliğine varmışlarsa, hüküm bu dilde verilecektir. Taraflar tüm yargılama usulünün İngilizce yürütülmesi konusunda görü birliğine varmışlarsa, hüküm bu dilde bildirilecektir.
2. Hangi dilin kullanılacağı konusunda bir anlaşma yoksa taraflar savunmalarında bu iki dilden hangisini yeğliyorlarsa onu kullanabilecekler, Divan'ın kararı da Fransızca ve İngilizce olarak bildirilecektir. Bu durumda, Divan ayrıca iki metinden hangisinin geçerli olacağını da belirleyecektir.
3. Divan, taraflardan herhangi birinin dileği üzerine, bu tarafın Fransızca ya da İngilizce'den başka bir dil kullanılmasına izin verecektir.
40. Madde
1. Davaların Divan önüne getirilmesi, duruma göre, ya varılan özel anlaşmanın bildirilmesi ile ya da Yazman'a yapılacak yazılı bir başvuru ile olur. Her iki durumda da uyuşmazlığın konusu ile taraflar gösterilmiş olmalıdır.
2. Yazman başvuruyu hemen bütün ilgililere iletir.
3. Yazman, Genel Sekreter aracılığıyla durumu Birleşmiş Milletler üyelerine ve Divan önünde dava açabileceği kabul edilen öteki devletlere de bildirir.
41 . Madde
1. Divan durumun gerektirdiğine hükmederse, tarafların her birinin haklarını korumak için hangi geçici önlemlerin alınması gerektiğini belirtme yetkisine sahiptir.
2. Öngörülen bu önlemler, kesin karardan önce hemen taraflara ve Güvenlik Konseyi'ne bildirilir.
42. Madde
1. Taraflar, temsilcileri aracılığı ile temsil edilirler.
2. Taraflar, Divan önünde danışman ya da avukatların yardımından da yararlanabilirler.
3. Divan önündeki tarafların temsilcileri, danışmanları ve avukatları, görevlerini bağımsız bir biçimde yerine getirmeleri için gerekli ayrıcalık ve dokunulmazlıklardan yararlanırlar.
43. Madde
1. Yargılama usulü iki evreden oluşur : yazılı ve sözlü evreler.
2. Yargılama usulünün yazılı evresi muhtıraların, karşı-muhtıraların, gerekiyorsa, yanıtların ve ayrıca savları destekleyecek her türlü evrak ve belgenin Divan'a ve taraflara iletilmesini kapsar.
3. Bu iletme işlemi, Divan'ca saptanan sıra ve süre içinde Yazman arcılığıyla yapılır.
4. Taraflardan birinin ileri sürdüğü her belgenin onaylanmış örneği öteki tarafa iletilecektir.
5. Yargılama usulünün sözlü evresi, Divan'ın tanıkları, bilirkişileri, temsilcileri, danışmanları ve avukatları dinlemesini kapsar.
44. Madde
1. Temsilciler, danışmanlar ve avukatlar dışında kalan kişilere yapılacak her bildirim için Divan, bu bildirim hangi devletin ülkesinde sonuç doğuracaksa o ülkenin devletine doğrudan başvurur.
2. Kanıtların yerinde saptanması gerektiği zaman da aynı hüküm uygulanacaktır.
45. Madde
Duruşmalar Başkan tarafından, Başkan'ın yokluğunda Başkan Yardımcısı tarafından yönetilir; her ikisinin de başkanlık edememesi durumunda yargıçların en kıdemlisi başkanlık eder.
46. Madde
Divan aksine karar vermedikçe ya da taraflar dinleyici alınmasını istemedikçe oturum açık olur.
47. Madde
1. Her oturumda bir tutanak tutulur ve bu, Yazman ile Başkan tarafından imzalanır.
2. Yalnızca bu tutanak resmi nitelik taşır.
48. Madde
Divan, davanın yönetilmesi ve tarafların savlarını hangi biçim ve sürede ortaya koyacaklarını belirlemek için kararlar çıkarır; kanıtların ortaya konması için gerekli tüm önlemleri alır.
49. Madde
Divan, duruşmaların başlamasından önce de temsilcilerden herhangi bir belgenin verilmesini ya da herhangi bir açıklama yapılmasını isteyebilir. Reddedilmesi halinde bunu resmen kayda geçirir.
50. Madde
Divan, her zaman seçeceği herhangi bir kişiyi, kurulu, büroyu, komisyonu ya da kuruluşu, bir soruşturmayı yürütmekle ya da bilirkişilik yapmakla görevlendirebilir.
51. Madde
30. maddede öngörülen içtüzükte Divan'ın saptayacağı koşullara göre, duruşmalar sırasında tanıklarla bilirkişilere yararlı görülecek her türlü soru yöneltilebilir.
52. Madde
Divan, kendisince saptanan süreler içinde kanıtları elde ettikten ve tanıkları dinledikten sonra, taraflardan birinin kendisine, öteki tarafın onayı olmaksızın, sunmak isteyebileceği sözlü ya da yazılı tüm yeni kanıtları reddedebilir.
53. Madde
1. Taraflardan biri Divan önüne çıkmaz ya da davasını savunmaktan kaçınırsa, öteki taraf Divan'dan kendi savları doğrultusunda karara varmasını isteyebilir.
2. Divan, bu isteği yerine getirmeden önce, yalnızca 36 ve 37. maddeler uyarınca yetkili olduğuna değil, aynı zamanda savların fiilen ve hukuken sağlam esaslara dayandığından emin olmalıdır.
54. Madde
1. Temsilciler, danışmanlar ve avukatlar Divan'ın denetimi altında savlarını sunmayı tamamladıktan sonra, Başkan duruşmaların bittiğini bildirir.
2. Divan, hükmü görüşmek üzere odasına çekilir.
3. Divanın görüşmeleri gizlidir ve gizli kalır.
55. Madde
1. Divan kararları, hazır bulunan yargıçların oyçokluğu ile alınır.
2. Oyların eşit bölünmesi durumunda Başkan'ın ya da onun yerini dolduran yargıcın oyu üstün sayılır.
56. Madde
1. Hüküm gerekçelidir.
2. Hükümde, ona katılan yargıçların adları belirtilir.
57. Madde
Hüküm, tümüyle ya da bir bölümü bakımından yargıçların oybirliğini yansıtmıyorsa, yargıçlardan her birinin hükme kişisel görüşünü ekleme hakkı vardır.
58. Madde
Hüküm, Başkan ve Yazman tarafından imzalanır. Temsilcilere yöntemine uygun olarak bildirildikten sonra, açık olarak yapılan oturumda okunur.
59. Madde
Divan'ın kararı ancak uyuşmazlığın tarafları bakımından ve karar verilen dava için bağlayıcıdır.
60. Madde
Hüküm kesindir ve buna karşı başvurma yolu yoktur. Hükmün anlam ya da kapsamı üzerinde uyuşmazlık çıkması durumunda, taraflardan herhangi birinin isteği üzerine Divan hükmü yorumlar.
61. Madde
1. Hükmün yenilenmesi isteği ile Divan'a başvurulması ancak, kesin bir etki yapabilecek nitelikte olup hükmün açıklanmasından önce Divan'ca ve hükmün yenilenmesini isteyen taraflarca bilinmeyen bir olayın keşfedilmiş olması nedeniyle ve olayın bilinmemesi anılan tarafın kusurundan ileri gelmemişse mümkündür.
2. Hükmün yenilenmesi usulü, yeni olayın varlığını açıkça ortaya koyan, bu olayın yenilenmeyi gerekli kılan nitelikleri bulunduğunu kabul eden ve yenilenme isteğinin bu nedenle kabul edilebilir olduğunu bildiren bir Divan kararı ile başlar.
3. Divan, hükmün yenilenmesi yöntemine geçmeden önce, hükmün koşullarına uyulmasını isteyebilir.
4. Yenileme istemi, yeni olayın keşfedilmesinden başlayarak en geç altı ay içinde yapılır.
5. Hüküm tarihinden başlayarak en geç on yıllık bir sürenin geçmesinden sonra hiçbir yenileme isteminde bulunulamaz.
62. Madde
1. Bir devlet, bir uyuşmazlıkta kendisi bakımından hukuksal nitelikte bir çıkarın söz konusu olduğunu görürse, davaya katılmak amacıyla Divan'a başvurabilir.
2. Bu istemi karara bağlamak Divan'a düşer.
63. Madde
1. Uyuşmazlığın taraflardan başka devletlerin de katıldığı bir antlaşmanın yorumlanması sözkonusu olduğu zaman, Yazman bu devletlere hemen durumu bildirir.
2. Kendisine duyuruda bulunulan her devlet yargı sürecine katılma hakkına sahiptir; ancak bu hakkı kullanırsa, yargının varacağı hüküm o devlet için de aynı ölçüde bağlayıcı olur.
64. Madde
Divan başka türlü karar vermemişse, taraflardan her biri mahkeme giderlerini kendisi karşılar
IV. BÖLÜM:
Danışma
65. Madde
1. Divan, Birleşmiş Milletler Antlaşması gereğince ya da bu Antlaşma hükümlerine uygun olarak görü istemeye yetkili kılınmış her organ ya da kuruluşun isteği üzerine her türlü hukuksal sorun konusunda görüş verebilir.
2. Divan'dan görüş istenen sorunlar, görüş verilmesi istenen sorunu açık ve kesin bir dille belirten yazılı bir dilekçe ile Divan'a sunulur. Bu dilekçeye sorunu aydınlatabilecek tüm belgeler eklenir.
66. Madde
1. Yazman, görüş istemini, Divan önünde dava açma hakkına sahip olan bütün devletlere hemen bildirir.
2. Ayrıca, Divan önünde dava açma hakkına sahip olan devletlerden ve uluslararası örgütlerden hangilerinin sorunla ilgili bilgi verebileceği, Divan tarafından ya da Divan toplantı halinde değilse Başkan tarafından düşünülüyorsa, bu devlet ve örgütlere Yazman özel olarak ve doğrudan doğruya saptanacak bir süre içinde yazılı açıklamaları dinlemeye hazır olduğunu bildirir.
3. Bu devletlerden biri, işbu Madde'nin 2. fıkrasında öngörülen özel bildirimi almamış olur ya da yazılı açıklama sunma ya da Divan tarafından dinletilmesi isteğini belirtirse, bu konuda Divan karar verir.
4. Yazılı ya da sözlü açıklamalarda bulunmuş olan devletlerin ya da örgütlerin, başka devletlerle örgütler tarafından yapılmış açıklamalar konusunda görüş bildirmelerine, ele alınan her soruna göre, Divan tarafından ya da Divan toplantı halinde değilse Başkan tarafından saptanacak biçim, ölçü ve süreler içinde izin verilir. Bu amaçla Yazman, yazılı açıklamaları, kendileri de böyle açıklamalarda bulunmuş olan devletlere ve örgütlere zamanında iletir.
67. Madde
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne Birleşmiş Milletler üyelerinin temsilcilerine ve doğrudan doğruya ilgili öteki devletlerle uluslararası örgütlerin temsilcilerine bildirim yapıldıktan sonra Divan, danışma görüşlerini açık olarak yapacağı oturumda bildirir.
68. Madde
Divan, danışma görevlerinin yerine getirilmesi, uygulanabilir gördüğü ölçüde, işbu Statü'nün hukuksal uyuşmazlıklara uygulanan hükümlerinden de esinlenecektir.
V. BÖLÜM:
Değişiklikler
69. Madde
İş bu Statü'de yapılacak değişiklikler, Birleşmiş Milletler Antlaşması'nda yapılacak değişiklikler için öngörülen yönteme göre gerçekleştirilir; şu kadar ki, Divan Statüsü'ne taraf olmakla birlikte Birleşmiş Milletler üyesi olmayan devletlerin bu yönteme katılmalarını sağlamak için Güvenlik Konseyi'nin tavsiyesi üzerine Genel Kurul'un kabul edeceği hükümler saklıdır.
70. Madde
Divan, işbu Statü'de gerekli gördüğü değişiklikleri 69. Madde hükümlerine uygun olarak incelemek üzere, Genel Sekreter'e yazılı bildirim yoluyla önerme yetkisine sahiptir.
VİYANA ANDLAŞMALAR HUKUKU SÖZLEŞMESİ
22 Mayıs 1969
Bu Sözleşmenin Tarafı Olan Devletler,
Andlaşmaların milletlerarası ilişkiler tarihindeki temel rolünü gözönünde tutarak,
Milletlerarası hukukun kaynağı olarak ve, anayasal ve sosyal sistemleri ne olursa olsun, milletler arasında barışçı işbirliğini geliştirmenin bir vasıtası olarak andlaşmaların devamlı artan önemini kabul ederek,
Serbest rıza ve iyi niyet ilkelerinin ve pacta sunt servanda kuralının evrensel olarak tanındığını kaydederek,
Andlaşmalarla ilgili ihtilafların, diğer milletlerarası ihtilaflar gibi, barışçı araçlarla adalet ve milletlerarası hukuk ilkelerine göre çözümlenmesi gerektiğini teyid ederek,
Birleşmiş Milletler halklarının adalet ve andlaşmalardan doğan yükümlülüklere saygının muhafaza edilebileceği şartları tesis etme kararlılığını hatırlatarak,
Halkların eşit halkları ve self determinasyonu, bütün Devletlerin egemen eşitliği ve bağımsızlığı, Devletlerin iç işlerine karışmama, kuvvet kullanmama veya kuvvet kullanma tehdidinin yasaklanması ve herkes için insan halkları ve temel hürriyetlerine saygı ve riayet ilkeleri gibi Birleşmiş Milletler Şartı'nda vücut bulan milletlerarası hukuk ilkelerini hatırda tutarak,
Bu Sözleşmede Andlaşmalar Hukukunun tedvini ve tedrici gelişmesinin Birleşmiş Milletler Şartı'nda belirtilen amaçlarını, yani milletlerarası barış ve güvenliği muhafaza etme, milletler arasında dostane ilişkilerin geliştirilmesi ve işbirliğinin sağlanmasını ileriye götüreceğine inanarak, Milletlerarası teamül kurallarının bu Sözleşme ile düzenlenmemiş olan sorunları yönetmeye devam edeceğini teyid ederek,
Aşağıdaki hususlarda anlaştılar:
Kısım I
Giriş
Madde 1 - Bu Sözleşmenin Kapsamı
Bu Sözleşme, Devletler arasındaki andlaşmalara uygulanır.
Madde 2- Terimlerin Kullanılması
1. Bu sözleşmenin uygulanması bakımından,
a- "andlaşma", ister tek bir belgede, isterse iki veya daha fazla ilgili belgede yer alsın ve (kendine) mahsus ismi ne olursa olsun, Devletler arasında yazılı şekilde akdedilmiş ve milletlerarası hukuka tabi olan milletlerarası anlaşma (mutabakat) demektir.
b- "onay", "kabul", "tasvip", veya "katılma", bir Devletin bu durumların her birinde milletlerarası planda bir andlaşmayla bağlanma rızasını tespit ettiği bu isimdeki bir milletlerarası işlem demektir.
c- "yetki belgesi", bir Devletin andlaşma metnini görüşmek, kabul etmek, ve tevsik etmek, Devletin bir andlaşmayla bağlanma rızasını açıklamak, veya bir andlaşma hususundaki diğer herhangi bir işlemi yapmak için, kendisini temsil edecek kişi veya kişileri tayin eden, o Devletin yetkili mercilerinin verdiği bir belge demektir.
d- "çekince", nasıl kaleme alınırsa alınsın veya nasıl isimlendirilse isimlendirilsin, Devletin bir andlaşmayı imzalarken, onaylarken, kabul ederken, tasvip ederken veya andlaşmaya katılırken, bazı andlaşma hükümlerinin hukuki etkisini kendisi bakımından ihraç etmek veya değiştirmek için yaptığı tek taraflı bir beyan demektir.
e- "görüşmeci Devlet", andlaşma metinin hazırlanması ve benimsenmesine katılmış olan bir Devlet demektir.
f- "akit Devlet", yürürlüğe girmiş olsun olmasın, andlaşmayla bağlanma rızasını bildirmiş olan bir Devlet demektir.
g- "taraf", andlaşmayla bağlanmaya rıza gösteren ve kendisi için andlaşmanın yürürlükte olduğu bir Devlet demektir.
h- "üçüncü Devlet", andlaşmaya taraf olmayan bir Devlet demektir.
i- "milletlerarası örgüt", bir hükmetlerarası örgüt demektir.
2. Bu Sözleşmenin terimlerin kullanılması ile ilgili 1. paragrafın hükümleri, herhangi bir Devletin iç hukukundan bu terimlerin kullanılma şekline veya onlara verilecek anlama halel getirmez.
Madde 3 - Bu Sözleşmenin kapsamına girmeyen milletlerarası anlaşmalar
Bu Sözleşmenin, Devletlerle milletlerarası hukukun diğer kişileri arasında veya milletlerarası hukukun bu gibi diğer kişilerinin kendi aralarında akdedilen milletlerarası anlaşmalara veya yazılı şekilde yapılmayan anlaşmalara uygulanmaması:
a- bu gibi anlaşmaların hukuki gücünü;
b- bu Sözleşmede derpiş edilip de bu gibi anlaşmaların sözleşmeden bağımsız olarak milletlerarası hukuka göre tabi olduğu herhangi bir kuralın bu anlaşmalara uygulanmasını;
c- Devletlerin, milletlerarası hukukun diğer kişilerinin de tarafı oldukları milletlerarası anlaşmalarla düzenlenen kendi aralarındaki münasebetlerine bu Sözleşmenin uygulanmasını,
etkilemeyecektir.
Madde 4- Bu Sözleşmenin geriye yürümezliği
Bu Sözleşmede beyan edilip de, andlaşmaların bu Sözleşmeden bağımsız olarak milletlerarası hukuk gereğince tabi olduğu herhangi bir kuralın uygulanmasına halel gelmemek üzere, bu Sözleşme sadece Devletler tarafından bu Sözleşmenin kendileri bakımından yürürlüğe girmesinden sonra akdedilen andlaşmalara uygulanır.
Madde 5 - Milletlerarası örgütleri kuran andlaşmalar ve bir milletlerarası örgüt çerçevesinde kabul edilen andlaşmalar
Bu Sözleşme bir milletlerarası örgütün kurucu belgesi olan herhangi bir andlaşma ya ve bir milletlerarası örgüt çerçevesinde kabul edilen herhangi bir andlaşmaya, örgütün herhangi bir ilgili iç tüzük hükmüne halel gelmemek üzere, uygulanır.
Kısım II
Andlaşmaların Akdedilmesi ve Yürürlüğe Girmesi
Kesim 1
Madde 6 - Devletlerin andlaşma yapma yetkisi (ehliyeti)
Her Devletin andlaşma akdetme yetkisi (ehliyeti) vardır.
Madde 7 -Yetki belgesi
1. Bir andlaşma metninin kabulü veya tevsiki amacıyla veya Devletin bir andlaşma ile bağlanma rızasını açıklaması amacıyla bir kişinin bir Devleti temsil ettiği şu hallerde kabul edilir:
a- uygun bir yetki belgesini gösterdiği zaman; veya
b- ilgili Devletlerin uygulamasından veya diğer şartlardan niyetlerinin o şahsın bu amaçlar için Devleti temsil ettiğini kabul etmek ve yetki belgesini bertaraf etmek olduğu ortaya çıktığı zaman;
2. Görevleri gereği ve yetki belgesine başvurmaksızın aşağıdaki kişilerin Devletlerini temsil ettikleri kabul edilir:
a- Devlet Başkanı, Hükümet Başkanı ve Dışişleri Bakanları, bir andlaşmanın akdi ile ilgili her türlü işlemin yapılması amacıyla;
b- Diplomatik misyon başkanları, kendilerini akredite eden Devletle akredite oldukları Devlet arasındaki bir andlaşmayı metin olarak kabul etmesi amacıyla;
c- Devletler tarafından bir milletlerarası konferans veya bir milletlerarası örgüt veya organlarından birine akredite olan temsilciler, o konferansta, örgütte veya organda bir andlaşma metnini kabul etmek amacıyla.
Madde 8 - İzinsiz yapılan bir işleme sonradan icazet verilmesi
Yedinci maddeye göre bir Devleti temsil etmeye mezun kabul edilmeyecek bir kişinin bir andlaşmanın akdedilmesi ile ilgili olarak yaptığı bir işlem, o Devletçe daha sonra teyid edilmedikçe hukuki sonuç doğurmaz.
Madde 9- Metnin kabulü (adoption)
1. Bir andlaşma metninin kabulü, 2. paragraf hükümleri saklı kalmak üzere, andlaşmanın hazırlanmasına katılan bütün Devletlerin rızasıyla olur.
2. Bir milletlerarası konferansta bir andlaşma metninin kabulü, mevcut ve oy kullanan Devletlerin üçte-ikilik oy çoğunluğu ile olur, meğer ki aynı çoğunluk farklı bir kuralın uygulanmasını karara bağlasın.
Madde 10- Metninin tevsiki (authentication)
Bir andlaşma metni aşağıdaki hallerde sarih ve kat'i olarak tespit edilir:
a - metinde öngörülebilecek bir usulle veya andlaşmanın hazırlanmasına katılan Devletlerin üzerinde mutabık kaldıklan bir usulle;
b - böyle bir usul yoksa, bu Devletlerin temsilcilerinin andlaşma metnini veya metni içine alan bir Konferans Nihai Senedini imzalamaları, ad referandum imzalamaları veya parafe etmeleri ile.
Madde 11 - Bir andlaşma ile bağlanma rızasını açıklama yolları
Bir Devletin bir andlaşma ile bağlanma rızası imza, bir andlaşma teşkil eden belgelerin teatisi, onay, kabul, tasvip veya katılma veya üzerinde mutabık kalındıysa diğer herhangi bir araçla açıklanabilir.
Madde 12- İmza ile açıklanan andlaşma ile bağlanma rızası
1. Aşağıdaki hallerde bir Devletin bir andlaşma ile bağlanma rızası temsilcilerinin imzası ile açıklanabilir:
a - andlaşma, imzanın o etkiye sahip olacağını öngördüğü zaman;
b - görüşmeci Devletlerin imzanın o etkiye sahip olması hususunda mutabık kaldıkları başka türlü tespit edildiği zaman;
c- Devletin imzaya o etkiyi verme niyeti, temsilcisinin yetki belgesinden anlaşıldığı zaman veya görüşmeler esnasında açıklandığı zaman.
2. Birinci paragraf bakımından:
a - bir metnin parafe edilmesi, görüşmeci Devletlerin mutabık kalmaları halinde andlaşmanın imzalamasını teşkil eder;
b - bir andlaşmanın bir devletin temsilcisi tarafından ad referandum imzalanması, Devleti teyid ederse, andlaşmanın imzalanmasını teşkil eder.
Madde 13- Bir andlaşma teşkil eden belgelerin teati edilmesiyle bir andlaşma ile bağlanma rızasının açıklanması
Devletler arasında teati (değiş-tokuş) edilen belgelerle teşkil edilen bir andlaşma ile Devletlerin bağlanma rızası o teati (değiş-tokuş) işlemi ile şu hallerde açıklanır:
a - belgeler, teati (değiş-tokuş) edilmenin o etkiye sahip olacağını öngörüyorsa; veya
b - bu Devletlerin, belgelerin teati (değiş-tokuş) edilmelerinin o etkiyi sahip olmasını kabul ettikleri başka türlü tespit ediliyorsa.
Madde 14 - Onaylama, kabul veya tasviple bir andlaşmayla bağlanma rızasının açıklanması
1. Bir Devletin bir andlaşma ile bağlanma rızası aşağıdaki hallerde onay ile açıklanır:
a - andlaşma, bu rızanın onay suretiyle açıklanacağını öngörüyorsa;
b - görüşmeci Devletlerin onayın gerekli olduğu hususunda mutabık oldukları başka türlü tespit edilirse;
c- Devlet temsilcileri andlaşmayı onaya tabi olarak imzaladığı zaman; veya,
d- Devletin andlaşmayı onaya tabi olarak imzalama niyeti temsilcisinin yetki belgesinden anlaşıldığı zaman veya görüşmeler esnasında açıklandığı zaman.
2. Bir Devletin bir andlaşmayla bağlanma rızası onayınkine benzer şartlar altında kabul veya tasviple de açıklanır.
Madde 15- Bir andlaşma ile bağlanma rızasının katılmayla açıklanması
Aşağıdaki hallerde bir Devletin bir andlaşma ile bağlanma rızası katılma ile açıklanır :
a - andlaşma, bu rızanın katılma yoluyla açıklanacağını öngördüğü zaman;
b - görüşmeci Devletlerin bu rızanın o Devletçe katılma yoluyla açıklanabileceği hususunda mutabık oldukları başka türlü tespit edidiği zaman; veya
c- bütün taraflar daha sonra bu rızanın o Devlet tarafından katılma yoluyla açıkla- nabileceği hususunda mutabık kaldığı zaman.
Madde 16- Onay, kabul , tasvip veya katılma belgelerinin teati (değiş-tokuş) edilmesi veya tevdi edilmesi
Andlaşma başka türlü öngörmedikçe, onay, kabul, tasvip veya katılma belgeleri aşağıdaki durumlarda bir Devletin bir andlaşma ile bağlanma rızasını tespit eder:
a - akit Devletler arasında teati (değiş-tokuş) edilmeleri;
b - tevdi merciine tevdi edilmeleri; veya
c- akit Devletlere veya, kabul edildiyse, tevdi mercine bildirilmeleri.
Madde 17 - Bir andlaşmanın bir bölümü ile bağlanma rızası ve farklılık gösteren hükümlerin seçimi
1. 19-23 üncü maddelere halel gelmemek üzere, bir Devletin bir andlaşmanın bir bölümü ile bağlanma rızası ancak andlaşma buna izin verirse veya diğer akit Devletler buna rıza gösterirse geçerlidir.
2. Farklı hükümler arasında bir seçim yapmaya izin veren bir andlaşma ile bir Devletin bağlanma rızası, ancak rızanın hangi hükümlerle ilgili olduğu açıklığa kavuşturulduysa geçerlidir.
Madde 18- Yürürlüğe girmeden önce andlaşmanın konu ve amacını ortadan kaldırmama yükümü
Bir Devlet, aşağıdaki hallerde bir andlaşmanın konu ve amacını ortadan kaldıracak hareketlerden kaçınmak mecburiyetindedir:
a - onaya, kabule, veya tasvibe bağlı olarak andlaşmayı imzaladığı zaman veya andlaşma teşkil eden belgeleri teati (değiş-tokuş) ettiği zaman, andlaşmaya taraf olmamak niyetini açıklığa kavuşturmuş oluncaya kadar; veya
b - andlaşma yürürlüğe girinceye kadar veya bu yürürlüğe girmenin gereksiz yere geciktirilmemesi şartıyla, andlaşmayla bağlanma rızasını açıkladıktan sonra.
Kesim 2
Çekinceler
Madde 19 - Çekincelerin ileri sürülmesi
Bir Devlet bir andlaşmayı imzalarken, onaylarken, kabul ederken, tasvip ederken, veya bir andlaşmaya katılırken aşağıdaki hallerde bir çekinceyi ileri sürebilir:
a - andlaşma çekinceyi yasaklamadıkça;
b - andlaşma, sadece söz konusu çekinceyi kapsamı dışında bırakan, belirli çekincelerin ileri sürülebileceğini öngörmedikçe;
c- (a) ve (b) bentlerinin kapsamına girmeyen durumlarda, çekince andlaşmanın konu ve amacı ile bağdaşmazlık etmedikçe.
Madde 20- Çekincelerin kabulü ve çekincelere itiraz
1. Bir andlaşmanın açık bir şekilde izin verdiği bir çekincenin diğer akit Devletler tarafından daha sonra herhangi bir şekilde kabulü gerekmez, meğer ki andlaşma aksini öngörmüş olsun.
2. Görüşmeci Devletlerin sınırlı sayısından ve bir andlaşmanın konu ve amacından andlaşmanın bütün taraflar arasında bir bütün olarak uygulanmasının her birinin andlaşmayla bağlanma rızasının esaslı bir şartı olduğu anlaşıldığı zaman, bu çekince bütün tarafların kabulünü gerektirir.
3. Bir andlaşma bir milletlerarası örgütün bir kurucu belgesi olduğu zaman ve başka türlü öngörmedikçe, bu çekince o örgütün yetkili organının kabulünü gerektirir.
4. Bir önceki paragrafın kapsamına girmiyen durumlarda ve andlaşma aksini öngörmedikçe:
a - diğer bir akit Devletin bir çekinceyi kabul etmesi, çekince ileri süren Devleti diğer Devlet bakımından, andlaşma bu Devletler arasında yürürlüğe girerse veya girdiği zaman, andlaşmanın bir tarafı yapar;
b - diğer bir akit Devletin bir çekinceye yaptığı bir itiraz, andlaşmanın itiraz eden Devletle çekince ileri süren Devlet arasında yürürlüğe girmesini engellemez, meğer ki aksi bir niyet kati şekilde itiraz eden Devlet tarafından açıklanmış olsun:
c - bir Devletin bir andlaşma ile bağlanma rızasını açıklayan ve bir çekince içeren bir işlemi en azından başka bir akit Devlet çekinceyi kabul eder etmez hüküm doğurur.
5. İkinci ve dördüncü paragraflar bakımından ve andlaşma başka türlü öngörmezse, bir çekince, bir Devletin bundan haberdar edilmesinden sonraki oniki aylık bir dönemin sonuna kadar veya, Devletin andlaşma ile bağlanma rızasını daha sonraki bir tarihte açıklaması halinde, bu rızasını açıkladığı tarihe kadar, çekinceye hiçbir itirazda bulunmamış olması halinde, o Devlet tarafından kabul edilmiş addedilir.
Madde 21- Çekincelerin ve çekincelere yapılan itirazların hukuki etkisi
1. 19, 20 ve 23 üncü maddelere uygun şekilde diğer bir taraf bakımından tesis edilen bir çekince:
a - çekince ileri süren Devletin diğer tarafla ilişkilerinde, çekincenin ilgili olduğu andlaşma hükümlerini çekince ölçüsünde degiştirir, ve
b - diğer tarafın çekince ileri süren Devletle ilişkilerinde, bu hükümleri aynı ölçüde degiştirir.
2. Çekince, andlaşmanın diğer taraflarının kendi aralarındaki ilişkilerde andlaşma hükümlerini değiştirmez.
3. Bir Çekinceye itiraz eden bir Devlet andlaşmanın kendisiyle çekince ileri süren Devlet arasında yürürlüğe girmesine itiraz etmemiş olduğu zaman, çekincenin ilgili olduğu hükümler iki Devlet arasında çekince ölçüsünde uygulanmaz.
Madde 22- Çekincelerin ve çekincelere yapılan itirazların geri alınması
1. Andlaşma başka türlü öngörmedikçe, bir çekince her zaman geri alınabilir, ve çekinceyi kabul etmiş olan bir Devletin rızası geri alma için gerekli değildir.
2. Andlaşma başka türlü öngörmedikçe, bir çekinceye yapılan bir itiraz her zaman geri alınabilir.
3. Andlaşma başka türlü öngörmedikçe veya başka türlü mutabık kalınmadıysa;
a - bir çekincenin geri alınmasını diğer bir akit Devlet bakımından ancak o Devlet bu konudaki bildirimi aldıktan sonra hüküm doğurur.
b - bir çekinceye yapılan bir itirazın geri alınması ancak çekinceyi ileri süren Devletin bu konudaki bildirimi almasından sonra hüküm doğurur.
Madde 23 - Çekincelerle ilgili usul
1. Bir çekincenin açık bir şekilde kabulünün, ve bir çekinceye yapılan bir itirazın, yazılı şekilde yapılması ve akit Devletlerle andlaşmaya taraf olmaya yetkili olan Devletlere bildirilmesi gerekir.
2. Andlaşmayı onaya, kabule veya tasvibe tabi olarak imzaladığı zaman ileri sürülmüşse, bir çekince onu ileri süren Devlet tarafından andlaşma ile bağlanma rızasını açıkladığı zaman teyid edilmelidir. Böyle bir durumda, çekince teyid edildiği tarihte ileri sürülmüş addedilecektir.
3. Bir çekincenin teyid edilmesinden önce, açık bir şekilde kabulü veya ona yapılan bir itirazın kendisi, teyid edilmeyi gerektirmez.
4. Bir çekincenin veya bir çekinceye yapılan bir itirazın geri alınması, yazılı şekilde olmalıdır.
Kesim 3
Andlaşmaların yürürlüğe girmesi ve geçici olarak uygulanması
Madde 24- Yürürlüğe girme
1. Bir andlaşma, kendisinin öngördüğü veya görüşmeci Devletlerin mutabık kalabilecekleri tarzda ve tarihte yürürlüğe girer.
2. Böyle bir hüküm veya mutabakat yoksa, andlaşma bütün görüşmeci Devletler için andlaşma ile bağlanma rızası tespit edilir edilmez yürürlüğe girer.
3. Andlaşmanın yürürlüğe girmesinden sonraki bir tarihte bir Devletin andlaşma ile bağlanma rızasını açıklaması halinde, andlaşma aksini öngörmedikçe, o Devlet bakımından andlaşma o tarihte yürürlüğe girer.
4. Bir andlaşma metninin tevsiki, Devletlerin andlaşma ile bağlanma rızasının tespit edilmesi, yürürlüğe giriş tarzı veya tariıhi, çekinceler, depoziter makamının işlevleri ve andlaşmanın yürürlüğe girmesinden önce zorunlu olarak ortaya çıkan diğer meseleleri düzenleyen hükümleri, andlaşma metninin kabulü (adoption) zamanından itibaren uygulanır.
Madde 25- Geçici uygulama
1. Bir andlaşma veya bir andlaşmanın bir bölümü
a - andlaşmanın kendisi öngörürse veya
b - görüşmeci Devletler başka bir tarzda böyle mutabık kalırlarsa, andlaşma yürürlüğe girinceye kadar geçici olarak uygulanır.
2. Andlaşma başka türlü öngörmedikçe veya görüşmeci Devletler başka türlü mutabık kalmadıkça, bir andlaşmanın veya bir andlaşmanın bir bölümünün bir Devlet bakımından uygulanmasına, o Devlet, aralarında geçici olarak andlaşmanın uygulandığı diğer Devletleri andlaşmaya taraf olmamak hususundaki niyetinden haberdar ederse, son verilecektir.
Kısım III
Andlaşmalara Riayet, Andlaşmaların Uygulanması ve Yorumu
Kesim 1
Andlaşmalara Riayet
Madde 26 - Ahde vefa (pacts suıft serwanda)
Yürürlükteki her andlaşma ona taraf olanları bağlar ve tarafların onu iyi niyetle icra etmesi gerekir.
Madde 27 - İç hukuk ve andlaşmalara riayet
Bir taraf bir andlaşmayı icra etmeme gerekçesi olarak iç hukukunun hükümlerine başvuramaz. Bu kural 46. maddeye bir halel getirmez.
Kesim 2
Andlaşmaların uygulanması
Madde 28- Andlaşmların geriye yürümezliği
Andlaşmadan farklı bir niyet anlaşılmadıkça veya böyle bir niyet başka türlü tespit edilmedikçe, andlaşma hükümleri, andlaşmanın bir taraf bakımından yürürlüğe girmesinden önce meydana gelen herhangi bir hareketle veya vakıayla veya ortadan kalkan herhangi bir durumla ilgili olarak, o tarafı bağlamaz.
Madde 29 - Andlaşmaların ülke itibariyle kapsamı
Andlaşmadan farklı bir niyet anlaşılmadıkça veya böyle bir niyet başka türlü tespit edilmedikçe, bir andlaşma her bir tarafı bütün ülkesi bakımından bağlar.
Madde 30 - Aynı konu hakkında birbirini takip eden andlaşmaların uygulanması
1. Birleşmiş Milletler Şartı'nın 103 üncü maddesi saklı kalmak üzere, aynı konuyla ilgili olarak ardarda yapılan andlaşmaların tarafları olan Devletlerin hakları ve yükümlülükleri, aşağıdaki paragrafa uygun şekilde tespit edilecektir:
2. Bir andlaşma, bir önceki veya sonraki andlaşmanın hükümlerine tabi olduğunu veya onlarla bağdaşmaz addedilemeyeceğini belirttigi zaman, o diğer andlaşmanın hükümleri üstündür.
3. Daha önceki bir andlaşmanın bütün tarafları aynı zamanda sonraki andlaşmaya da taraf olduğu fakat önceki andlaşma 59 uncu maddeye göre sona erdirilmediği veya yürürlüğü askıya alınınadığı zaman, daha önceki andlaşma sadece hükümlerinin sonraki andlaşmayla bağdaşması ölçüsünde uygulanır.
4. Sonraki andlaşmanın tarafları önceki andlaşmanın taraflarının tamamını kapsamadığı zaman:
a - her ikisine taraf olanlar arasında üçüncü paragrafta yer alan aynı kural uygulanır.
b - her iki andlaşmaya taraf olan bir Devletle sadece andlaşmaların birisine taraf olan bir Devlet arasında, her iki Devletin tarafı oldukları andlaşma bunların karşılıklı hak ve yükümlülüklerini yönetir.
5. Dördüncü paragraf hükümleri, 41. maddeye veya 60. maddeye göre bir andlaşmanın sona erdirilmesi ile veya yürürlüğünün askıya alınmasıyla ilgili herhangi bir meseleye veya bir Devletin başka bir Devlete karşı, başka bir andlaşma gereğince üstlendiği yükümlülüklerle bağdaşmayan bir andlaşmanın yapılması veya uygulanması sebebiyle bir Devlet için doğabilecek herhangi bir sorumluluk meselesine, halel getirmez.
Kesim 3
Andlaşmaların yorumu
Madde 31- Genel yorum kuralı
1. Bir andlaşma, hükümlerine andlaşmanın bütünü içinde ve konu ve amacının ışığında verilecek alelade manaya uygun şekilde iyi niyetle yorumlanır.
2. Bir andlaşmanın yorumu bakımından, (andlaşmanın) bütünü, girişini ve eklerini içine alan metne ilaveten, aşağıdakileri kapsar:
a - andlaşmanın akdedilmesi ile bağlantılı olarak bütün taraflar arasında yapılmış olan andlaşmayla ilgili herhangi bir anlaşma;
b - andlaşmanın akdedilmesi ile bağlantılı oiarak bir veya daha fazla tarafça yapılan ve diğer taraflarca andlaşmayla ilgili bir belge olarak kabul edilen herhangi bir belge.
3. Andlaşmanın bütünü ile birlikte aşağıdakiler (de) dikkate alınır:
a - Taraflar arasında andlaşmanın yorumu veya hükümlerinin uygulanması ile ilgili olarak yapılan daha sonraki (tarihli) herhangi bir anlaşma,
b - Tarafların andlaşmanın yorumu konusundaki mutabakatını tespit eden andlaşmanın uygulanması ile ilgili daha sonraki herhangi bir uygulaması.
c- Taraflar arasındaki ilişkilerde milletlerarası hukukun tatbiki kabil herhangi bir kuralı.
4. Tarafların bir terime özel bir mana vermek istedikleri tespit edilirse, o terime o mana verilir.
Maddde 32- Tamamlayıcı yorum araçları
31. maddenin uygulanmasından hasıl olan manayı teyid etmek veya 31. maddeye göre yapılan yorum,
a - manayı muğlak veya anlaşılmaz bırakıyorsa,
b - çok açık bir şekilde saçma olan veya makûl olmayan bir sonuca götürüyorsa, manayı tespit etmek için andlaşmanın hazırlık çalışmalarına ve yapılma şartları dahil, tamamlayıcı yorum araçlarına başvurulabilir.
Madde 33- İki veya daha fazla dilde tevsik edilmiş olan andlaşmaların yorumu
1. Bir andlaşma iki veya daha fazla dilde tevsik edildiği zaman, görüş ayrılığı halinde, belirli bir metnin üstün tutulacağını metnin kendisi öngörmedikçe veya taraflar öyle kararlaştırmadıkça, herbir dildeki metin aynı şekilde geçerlidir.
2. Metnin tevsik edildiği dillerden gayrı bir dildeki bir andlaşma sureti, ancak andlaşmanın öngörmesi veya tarafların kabul etmesi halinde geçerli bir metin telakki edilir.
3. Andlaşma hükümlerinin herbir geçerli metinde aynı manayı taşıdığı farz edilir.
4. Birinci paragrafa göre, belirli bir metinin üstün tutulduğu durumlar saklı kalmak üzere, geçerli metinler arasında yapılan bir karşılaştırma, 31. ve 32. maddelerin uygulanmasının ortadan kaldırmadığı bir mana farkı ortaya koyarsa, andlaşmanın konu ve amacı gözönünde tutulduğunda metni en iyi uzlaştıran mana benimsenecektir.
Kesim 4
Andlaşmalar ve Üçüncü Devletler
Madde 34- Üçüncü Devletlerle ilgili genel kural
Bir andlaşma, rızası olmadan üçüncü bir Devlet için ne hak ne de yükümlülük yaratır.
Madde 35- Üçüncü Devletler için yükümlülükler öngören Andlaşmalar
Bir andlaşmanın tarafları bu andlaşmanın bir hükmünün bir üçüncü Devlet için bir yükümlülük aracı olmasını kast ettiyse ve üçüncü Devlet o yükümlülüğü açıkça yazılı bir şekilde kabul ettiyse, bu andlaşma hükmünden üçüncü bir Devlet için bir yükümlülük ortaya çıkar.
Madde 36- Üçüncü Devletler için haklar öngören andlaşmalar
1. Bir andlaşmanın tarafları andlaşmanın bir hükmünün ya üçüncü bir Devlete veya o Devletin mensubu olduğu Devletler grubuna, ya da bütün Devletlere, bir hak vermesini kast ettiyse ve üçüncü Devlet buna rıza gösterirse, üçüncü Devlet için andlaşmanın bu hükmünden o hak doğar.
Üçüncü Devletin rızası, aksi belirtilmediği sürece farz edilir, meğer ki andlaşma başka türlü öngörsün.
2. Birinci paragrafa göre bir hakkı kullanan bir Devlet bu hakkın kullanılması için andlaşmada öngörülen veya andlaşmaya uygun şekilde tesis edilen şartlara uyacaktır.
Madde 37- Üçüncü Devletlerin yükümlülüklerinin veya haklarının geri alınması veya değiştirilmesi
1. Otuzbeşinci maddeye uygun şekilde üçüncü bir Devlet için bir yükümlülük ortaya çıktığı zaman, bu yükümlülük ancak andlaşmaya taraf olanların ve üçüncü Devletlerin rızası ile geri alınabilir veya değiştirilebilir. Meğer ki, tarafların başka türlü mutabakata vardıkları tespit edilmiş olsun.
2. Otuzaltıncı maddeye uygun şekilde üçüncü bir Devlet için bir hak ortaya çıktığı zaman, üçüncü Devletin rızası olmadan hakkın geri alınamayacağı veya değiştirilemeyeceği niyeti tespit edilirse, bu hak akit taraflarca geri alınamaz veya değiştirilemez.
Madde 38- Bir andlaşmada yer alan kuralların milletlerarası teamül aracılığı ile Üçüncü Devletleri bağlaması
34-37 nci maddelerde yer alan hiçbir hüküm, bir andlaşmada belirtilen bir kuralın bir milletlerarası teamül kuralı olarak, bu sıfatla tanınmış olduğu üzere, üçüncü bir Devleti bağlamasını engellemez.
Kısım IV
Andlaşmaların (bütün taraflar bakımından) tadili (amendment) ve
(sadece bazı taraflar bakımından) değiştirilmesi (modification)
Madde 39 - Andlaşmaların (bütün taraflar için) değiştirilmesi ile ilgili genel kural
Bir andlaşma, taraflar arasında anlaşma ile değiştirilebilir. Kısım II'ye konulan kurallar, andlaşma başka türlü öngörmediği ölçüde, böyle bir anlaşmaya uygulanır.
Madde 40 - Çok taraflı andlaşmaların değistirilmesi (tadili)
1. Andlaşma başka türlü öngörmedikçe, çok taraflı andlaşmaların tadili aşağıdaki paragraflar gereğince olacaktır.
2. Çok taraflı bir andlaşmayı bütün taraflar arasında tadil etmeye dair bir teklif, her birisi:
a - böyle bir teklif hakkında yapılacak işlemle ilgili karara katılma;
b - [bu] andlaşmanın tadili için herhangi bir andlaşmanın görüşülmesine ve yapılmasına katılma; hakkına sahip olan, bütün akit Devletlere bildirilir.
3. Andlaşmaya taraf olmaya yetkili olan her Devlet, tadil edilen andlaşmaya da taraf olmaya yetkili olacaktır.
4. Tadil anlaşması, halihazırdaki andlaşmaya taraf olup da tadil anlaşmasına taraf olmayan herhangi bir Devleti bağlamaz. Bu durumda 30. maddenin 4(b) paragrafı hükmü o Devlet bakımından da uygulanır.
5. Tadil anlaşmasının yürürlüğe girmesinden sonra andlaşmaya taraf olan herhangi bir Devlet, farklı bir niyeti belirtmediyse:
a - tadil edilen anlaşmanın bir tarafı kabul edilir ve
b - tadil anlaşması ile bağlı olmayan herhangi bir taraf bakımından tadil edilmemiş andlaşmanın tarafı kabul edilir.
Madde 41- Çok taraflı andlaşmaları (tarafların sadece bazıları arasında) değistirmek için yapılan anlaşmalar
1. Çok taraflı bir andlaşmanın iki veya daha fazla tarafı aşağıdaki şartlarla sadece kendi aralarında andlaşmayı değiştirmek için bir anlaşma yapabilirler:
a - andlaşma tarafından böyle bir değişiklik ihtimali öngörüldüyse; veya
b - sözkonusu değişiklik andlaşma tarafından yasaklanmadıysa ve:
i- bu değişiklik diğer tarafların andlaşmadan doğan halklarından istifade etmelerini veya yükümlülüklerinin yerine getirilmesini etkilemiyorsa;
ii- değişiklik, kendisinden sapılması halinde, bir bütün olarak andlaşmanın ko- nu ve amacının etkin bir şekilde yerine getirilmesiyle bağdaşmayacak bir hükümle ilgili değilse.
2. Paragraf 1 (a) kapsamına giren bir durumda, andlaşma başka türlü öngörmedikçe, söz konusu taraflar, diğer tarafları andlaşma yapma niyetlerinden ve andlaşma için öngördüğü değişiklikten haberdar edecektir.
Kısım V
Andlaşmaların Geçersizliği, Sona Erdirilmesi
ve Yürürlülüğünün Askıya Alınması
Kesim 1
Genel Hükümler
Madde 42 - Andlaşmaların geçerliliği ve yürürlükte olmalarının devam etmesi
1. Bir andlaşmanın veya bir Devletin bir andlaşma ile bağlanma rızasının geçerliliğine ancak bu Sözleşmenin uygulanması yoluyla itiraz edilebilir.
2. Bir andlaşmanın sona erdirilmesi veya feshedilmesi veya taraflardan birinin andlaşmadan çekilmesi ancak andlaşmanın veya bu Sözleşmenin hükümelerinin uygulanması sonucu meydana gelebilir. Aynı kural bir andlaşmanın yürürlüğünün askıya alınması hususunda da geçerlidir.
Madde 43 - Milletlerarası hukukun bir andlaşmadan bağımsız olarak empoze ettiği yükümlülükler
Bu Sözleşmenin uygulanması veya andlaşma hükümlerinin uygulanması yoluyla bir andlaşmanın geçersizliğine hükmedilmesi, sona erdirilmesi veya taraflardan birinin andlaşmadan çekilmesi, veya yürürlüğünün askıya alınması; herhangi bir Devletin andlaşmada yer aalan fakat andlaşmadan bağımsız olarak milletlerarası hukuk gereğince yerine getirilmesi gereken herhangi bir yükümlülüğünü icra etmesi görevine herhangi bir şekilde zarar vermez.
Madde 44 -Andlaşma hükümlerinin ayrılabilmesi
1. Bir tarafın, bir andlaşmada öngörülen veya 56 ncı maddeden doğan, andlaşmayı feshetme, andlaşmadan çekilme veya yürürlülüğünü askıya alma hakkı; andlaşma başka türlü öngörmedikçe veya taraflar başka türlü kararlaştırmadıkça, ancak andlaşmanın tamamı hakkında kullanılabilir.
2. Bir andlaşmayı geçersiz kılma, sona erdirme, ondan çekilme veya yürürlüğünü askıya alma için bu Sözleşmede tanınan bir gerekçeye, aşağıdaki paragraflarda veya 60 ncı maddede öngörülen durumlar müstesna, ancak andlaşmanın tamamı hakkında başvurulabilir.
3. Eğer gerekçe münhasıran belirli hükümlere ilişkinse, bu gerekçeye sadece bu hükümler hakkında şu hallerde başvurulabilir:
a - anılan hükümler uygulanmaları bakımından andlaşmanın geri kalan kısmından ayırdedilebiliyorsa;
b - bu hükümleri kabul etmenin diğer taraf veya tarafların andlaşma ile bir bütün olarak bağlanma rızasının esaslı bir temeli olmadığı andlaşmadan anlaşılıyorsa veya başka türlü tespit ediliyorsa;
c- andlaşmanın geri kalan kısmının ifaya devam edilmesi gayri adil olmayacaksa.
4. Kırkdokuzuncu ve ellinci maddelerin kapsamına giren hallerde, hile veya ayartılmaya başvurma hakkı olan Devlet gerek andlaşmanın tamamı, gerekse 3. paragrafa tabi olarak sadece belirli hükümler hakkında bunu yapabilir.
5. Ellibirinci, elliikinci, ve elliüçüncü maddelerin kapsamına giren hallerde, andlaşma hükümlerinin hiçbir şekilde ayrılması caiz değildir.
Madde 45 - Andlaşmayı geçersiz kılma, sona erdirme, ondan çekilme veya yürürlüğünü askıya almayla ilgili bir gerekçeye başvurma hakkının kaybı
Bir Devlet, 46-50. maddelere veya 60. ve 62. maddelere göre bir andlaşmayı geçersiz kılma, sona erdirme, ondan çekilme veya yürürlüğünü askıya almayla ilgili bir gerekçeye aşağıdaki hallerde artık başvuramaz:
Eğer olayları öğrendikten sonra,
a - andlaşmanın, olura göre, geçerli olduğu veya yürürlükte kaldığı veya yürürlükte olmaya ettiği hususunu açıkça kabul etmiş olursa; veya
b - davranışı sebebiyle andlaşmanın, olura göre, geçersizliğine veya yürürlükte tu- tulmasına zımnen rıza gösterdiğinin kabul edilmesi gerekiyorsa.
Kesim 2
Andlaşmaların geçersizliği
Madde 46 - İç hukukunun andlaşma akdetme yetkisiyle ilgili hükümleri
1. Bir Devlet, bir andlaşmayla bağlanma rızasının iç hukukunun andlaşma akdetme yetkisiyle ilgili hükümlerini ihlal etmek suretiyle açıklandığı vakıasına rızasını geçersiz kılan bir gerekçe olarak başvuramaz, meğer ki ihlal aşikar ve iç hukukunun temel önemi haiz bir kuralı ile ilgili olsun.
2. Bir ihlal, söz konusu meselede normal uygulamaya göre ve iyi niyetle hareket eden herhangi bir Devlet için objektif olarak açık görünüyorsa, aşikardır.
Madde 47 - Bir Devletin rızasını açıklama yetkisine getirilen özel sınırlamalar
Bir temsilcinin bir Devletin belirli bir andlaşma ile bağlanma rızasını açıklama yetkisi spesifik bir sınırlamaya tabi kılınmışsa, temsilcinin o sınırlamaya riayet etmemesi kendisi tarafından açıklanan rızayı geçersiz kılma gerekçesi yapılamaz, meğer ki temsilcinin bu rızayı açıklamasından önce sınırlama diğer görüşmeci Devletlere bildirilmiş olsun.
Madde 48 - Hata
1. Bir Devletin bir andlaşmadaki bir hataya andlaşma ile bağlanma rızasını geçersiz kılan bir gerekçe olarak başvurabilmesi için hatanın andlaşma yapıldığı zaman o Devletçe varlığı farkedilen ve andlaşma ile bağlanma rızasının esaslı bir temelini teşkil eden bir olay ve durumla ilgili olması gerekir.
2. Söz konusu Devlet kendi davranışı ile hataya katkıda bulunduysa veya şartlar o Devleti muhtemel bir hatadan haberdar edecek şekilde ise, 1. paragraf hükümleri uygulanmaz.
3. Bir andlaşmanın sadece kaleme alınışı ile ilgili olan bir hata onun geçerliliğini etkilemez; o zaman 79. madde uygulanır.
Madde 49 - Hile
Bir Devlet bir andlaşmayı diğer bir görüşmeci Devletin hileli davranışı ile yapmaya itildiyse, bu Devlet hileye andlaşmayla bağlanma rızasını geçersiz kılan bir gerekçe olarak başvurabilir.
Madde 50- Bir Devletin temsilcisinin ayartılması
Bir Devletin bir andlaşma ile bağlanma rızasının açıklanması temsilcisinin başbir bir görüşmeci Devlet tarafından doğrudan veya dolaylı şekilde ayartılması suretiyle sağlandıysa bu Devlet böyle bir ayartılmaya andlaşma ile bağlama rızasını geçersiz kılan bir gerekçe olarak başvurabilir.
Madde 51- Bir Devlet temsilcisinin icbar edilmesi
Bir Devletin temsilcisine karşı yöneltilen hareket veya tehditler ile icbar edilerek sağlanan Devletinin bir andlaşma ile bağlanma rızasının açıklanmasının herhangi bir hukuki etkisi olmayacaktır.
Madde 52 - Tehdit veya kuvvet kullanılması yoluyla bir Devletin icbar edilmesi
Birleşmiş Milletler Şartı'na geçirilmiş olan milletlerarası hukuk ilkelerini ihlal edecek şeilde kuvvet kullanma tehdidinde bulunmak veya kuvvet kullanmak suretiyle yapılması sağlanan bir andlaşma batıldır.
Madde 53 - Bir milletlerarası emredici hukuk normu ile çatışan andlaşmalar
Bir andlaşma yapılması sırasında milletlerarası genel hukukun emredici bir normu ile çatışıyorsa batıldır. Bu sözleşme bakımından milletlerarası genel hukukun emreredici bir normu, bir bütün olarak Devletlerin milletlerarası toplumunun, kendisinden hiçbir surette sapmaya müsaade edilmeyen ve ancak aynı nitelikte olan daha sonraki bir milletlerarası genel hukuk normu ile değiştirilebilecek olan bir norm olarak kabul ettiği ve tanıdığı bir normdur.
Kesim 3
Andlaşmaların sona erdirilmesi ve yürürlüğünün askıya alınması
Madde 54 - Bir andlaşmanın hükümlerine göre veya tarafların rızası ile sona erdirilmesi veya ondan çekilme
Bir andlaşmanın sona erdirilmesi veya bir tarafın çekilmesi aşağıdaki gibi olabilir:
a - andlaşma hükümlerine göre;
b - herhangi bir zamanda diğer akit Devletlerle istişare ettikten sonra bütün tarafların rızası ile.
Madde 55 - Çok taraflı bir andlaşmanın taraf sayısının andlaşmanın yürürlüğe girmesi için gerekli olan sayının altına düşmesi
Andlaşma başka türlü öngörmedikçe, çok taraflı bir andlaşma sadece taraf sayısının andlaşmanın yürürlüğe girmesi için gerekli olan sayının altına düşmesi sebebiyle sona ermez.
Madde 56 - Sona erme, fesih veya çekilme hususunda hiçbir hüküm ihtiva etmeyen bir andlaşmanın feshi veya andlaşmadan çekilme
1. Sona ermesiyle ilgili hiçbir hüküm taşımayan ve fesih veya çekilmeyi öngörmeyen bir andlaşma, aşağıdaki haller gerçekleşmedikçe feshe veya çekilmeye tabi değildir:
a - tarafların fesih veya çekilme ihtimalini kabul etme niyetleri tespit edilmedikçe; veya
b - fesih veya çekilme hakkı andlaşmanın niteliğinden zımnen çıkarılmadıkça.
2. Bir taraf 1. paragrafa göre andlaşmayı feshetme veya ondan çekilme niyetini en az 12 ay önceden bildirecektir
.
Madde 57 - Bir andlaşmanın yürürlüğünün andlaşmanın hükümlerine göre veya tarafların rızası ile askıya alınması
Bir andlaşmanın bütün tarafları veya belirli bir taraf bakımından yürürlüğü, aşağıdaki hallerde askıya alınabilir:
a - andlaşmanın hükümlerine göre; veya
b - herhangi bir zamanda diğer akit Devletlerle istişare ettikten sonra bütün tarafların rızası ile.
Madde 58- Çok taraflı bir andlaşmarun taraflarının sadece bir kısmı arasında yapılan anlaşmayla askıya alınması
1. Çok taraflı bir andlaşmaya taraf olan iki veya daha fazla Taraf (Devlet), aşağıdaki hallerde, geçici olarak ve sadece kendi aralarında andlaşma hükümlerini yürürlüğünü askıya almak üzere bir anlaşma yapabilirler:
a - böyle bir askıya alma imkaru andlaşmayla öngörülmüşse; veya
b - sözkonusu askıya alma andlaşma ile yasaklanmadıysa ve:
i- diğer tarafların andlaşmadan doğan halklarını kullanmalarını veya yü- kümlülüklerini yerine getirmelerini etkilemiyorsa;
ii- andlaşmanın konu ve amacı ile bağdaşıyorsa.
2. Paragraf 1 (a) kapsamına giren bir durumda, andlaşma aksini öngörmedikçe söz konusu taraflar diğer tarafları anlaşmayı yapma niyetlerinden ve yürürlüğünü askıya almayı düşündükleri andlaşma hükümlerinden haberdar ederler.
Madde 59- Daha sonraki tarihli bir andlaşmanın yapılması ile bir andlaşmanın zımnen - sona erdirilmesi veya yürürlüğünün askıya alınması
1. Bir andlaşmanın bütün tarafları aynı konuyla ilgili daha sonraki tarihli bir andlaşmayı akdeders ve:
a - tarafların meseleyi o andlaşmaya tabi kılmak istedikleri daha sonraki andlaşmadan anlaşılır veya başka türlü tespit edilirse; veya
b - daha sonraki andlaşmanın hükümleri daha öncekinin hükümleri ile ikisinin aynı zamanda uygulanamayacağı kadar bağdaşmıyorsa, o andlaşma sona ermiş kabul edilir.
2. Daha önceki andlaşmanın sadece yürürlüğünün askıya alındığını kabul edilmesi, tarafların niyetinin bu olduğunun daha sonraki andlaşmadan anlaşılması veya başka türlü tespit edilmesine bağlıdır.
Madde 60 - Bir andlaşmanın ihlal edilmesi sonucu sona erdirilmesi veya yürürlüğünün askıya alınması
1. İki taraflı bir andlaşmanın akit taraflardan birisi tarafından esaslı bir şekilde ihlali (material breach), diğer tarafa andlaşmayı sona erdirme veya tamamen veya kısmen yürürlüğünü askıya alma gerekçesi olarak bu ihlale başvurma hakkını verir.
2. Çok taraflı bir andlaşmanın akit taraflardan birisi tarafından esaslı bir şekilde ihlali
a - diğer tarafların oybirliği ile andlaşmanın yürürlüğünü tamamen veya kısmen askıya almalarını veya andlaşmayı,
i- kendileriyle kusurlu Devlet arasındaki ilişkiler bakımından, ya da,
ii- bütün taraflar arasında, sona erdirme hakkını verir.
b - andlaşma ile bilhassa etkilenen bir tarafa, kendisi ile kusurlu Devlet arasındaki ilişkiler bakımından andlaşmanın yürürlüğünü tamamen veya kısmen askıya almasının gerekçesi olarak bu ihlale başvurma hakkını verir.
c - kusurlu Devletten başka herhangi bir tarafa, andlaşmanın yürürlüğünü kısmen veya tamamen kendisi bakıınından askıya alma gerekçesi olarak ihlale başvurma hakkı verir; ancak bunun için andlaşma öyle bir nitelikte olmalı ki, bir tarafın andlaşma hükürmlerini esaslı bir şekilde ihlal etmesi herbir tarafın andlaşmadan doğan yükümlülüklerini ifa etme durumunu köklü bir biçimde değiştirsin.
3. Bu madde bakımından bir andlaşmanın esaslı bir şekilde ihlali aşağıdakilerden ibarettir:
a - andlaşmanın, bu Sözleşmenin tasvip etmediği bir şekilde inkar edilmesi; veya
b - andlaşmanın konu veya amacının gerçekleştirilmesi için elzem olan bir hükmün ihlal edilmesi.
4. Yukandaki paragraflar bir ihlal halinde uygulanabilecek herhangi bir andlaşma hükmüne halel getirmez.
5. 1-3 ncü paragraflar insani nitelikteki andlaşmalarda yer alıp kişilerin korunmasıyla ilgili hükümlere, bilhassa bu gibi andlaşmalarla himaye edilen kişilere karşı herhangi bir misilleme şeklini yasaklayan hükümlere uygulanmaz.
Madde 61- Sonraki imkansızlık
1. Bir tarafın bir andlaşmayı ifa etme imkansızlığını andlaşmayı sona erdirme veya ondan çekilme gerekçesi yapabilmesi için, imkansızlığın andlaşmanın ifası için kaçınılmaz olan bir nesnenin daimi olarak ortadan kalkması veya tahrip olmasından ileri gelmesi gerekir. İmkansızlık geçici ise, ancak andlaşmanın yürürlüğünü askıya alma sebebi yapılabilir.
2. İfa imkansızlığı, bir tarafın gerek anlaşmadan doğan bir yükümlülüğünü, gerekse andlaşmanın diğer herhangi bir tarafına karşı borçlu olunan diğer herhangi bir yükümlülüğünü ihlal etmesi neticesi meydana gelmişse, o taraf, andlaşmayı sona erdirme, andlaşmadan çekilme veya yürürlüğünü askıya alma gerekçesi olarak bu imkansızlığa dayanamaz.
Madde 62- Şartların Esaslı Şekilde değişmesi
1. Bir andlaşmanın akdedilmesi sırasında mevcut olan şartlarda meydana gelen taraflarca öngörülmeyen esaslı bir değişikliğe, aşağıdaki şartlar yerine gelmedikçe, andlaşmayı sona erdirme veya andlaşmadan çekilme için bir gerekçe olarak başvurulamaz:
a - bu şartların mevcudiyeti, tarafların andlaşma ile bağlanma rızalarının esaslı bir temelini teşkil etmedikçe; ve
b - değişiklik andlaşmaya göre hala icra edilecek yükümlülüklerin kapsamını köklü bir şekilde değiştirme etkisini haiz olmadıkça.
2. Şartlarda meydana gelen esaslı bir değişikliğe bir andlaşmayı sona erdirmek veya ondan çekilmek için bir gerekçe olarak şu hallerde başvurulamaz.
a - andlaşma bir sınırı tesis ediyorsa; veya
b - esaslı değişiklik ona başvuran tarafın ya andlaşmadan doğan bir yükümlülügünü ihlal etmesinin ya da andlaşmanın diğer herhangi bir tarafına karşı herhangi bir milletlerarası yükümlülüğünü ihlal etmesinin neticesi ise.
3. Yukandaki paragraflara göre bir taraf esaslı bir şart değişikliğine bir andlaşmayı sona erdirme veya ondan çekilme gerekçesi olarak başvurulabiliyorsa, değişikliğe, andlaşmayı askıya almanın bir gerekçesi olarak da başvurulabilir.
Madde 63 - Diplomatik ve konsolosluk ilişkilerinin kesilmesi
Bir andlaşmanın tarafları arasında diplomatik veya konsolosluk ilişkilerinin kesilmesi, diplomatik veya konsolosluk ilişkilerinin mevcudiyeti bu andlaşmanın uygulanması için kaçınılmaz olmadığı ölçüde, andlaşma ile bu taraflar arasında kurulmuş olan hukuki ilişkileri etkilemez.
Madde 64 - Milletlerarası genel hukukunun yeni bir emredici normunun ortaya çıkması
Eğer milletlerarası genel hukukun yeni bir emredici normu ortaya çıkarsa, bu normla çatışan mevcut herhangi bir andlaşma batıl hale gelir ve sona erer.
Kesim 4
Usul
Madde 65 - Bir andlaşmanın geçersizliği, sona ermesi, andlaşmadan çekilme veya hükümlerini askıya alma konusunda izlenecek usul
1. Bu sözleşmeye göre gerek bir andlaşma ile bağlanma rızasındaki bir sakatlığa, gerekse bir andlaşmanın geçersizliği, sona erdirilmesi, andlaşmadan çekilme veya yürürlüğünün askıya alınmasıyla ilgili bir sebebe dayanan bir taraf, diğer tarafları, iddiasından haberdar etmek zorundadır. Bildirim, andlaşmayla ilgili olarak alınması önerilen tedbirleri ve sebeplerini belirtir.
2. Acil durumlar dışında, bildirimin alınmasından en az üç aylık bir sürenin geçmesinden sonra hiçbir taraf herhangi bir itiraz ileri sürmediyse, bildirimi yapan taraf önerdiği tedbiri 67. maddede öngörüldüğü tarzda yerine getirebilir.
3. Ancak, diğer herhangi bir taraf itiraz etmişse, taraflar Birleşmiş Milletler Şartı'nın 33. maddesinde belirtilen araçlarla bir çözüm bulmaya çalışacaktır.
4. Aşağıdaki paragraflarda yer alan hiçbir hüküm tarafların ihtilafların çözümü hususunda kendilerini bağlayan yürürlükteki herhangi bir hükme göre sahip oldukları hak ve yükümlülükleri etkilemeyecektir.
5. 45. maddeye halel gelmemek üzere, bir Devletin 1. paragrafta açıklanan bildirimi daha önce yapmamış olması andlaşmanın icrasını talep eden veya ihlal edildiğini ileri süren diğer tarafa cevaben böyle bir bildirimde bulunmasına engel teşkil etmez.
Madde 66 - Yargısal çözüm, tahkim ve uzlaştırma usulleri
65. maddenin 3. paragrafına göre itirazın ileri sürüldüğü tarihten itibaren 12 aylık bir süre içinde hiçbir çözüme varılamadıysa, aşağıdaki usul izlenecektir:
a - 53 ve 64. maddenin uygulanması veya yorumu ile ilgili bir ihtilafın taraflarından herhangi birisi, yazılı bir dilekçe ile, ihtilafı Milletlerarası Adalet Divanı'nın kararına sunabilir, meğer ki taraflar müşterek rızalarıyla ihtilafı hakeme havele etmekte mutabık kalsınlar.
b - bu Sözleşmenin Kısım V'inde yer alan diğer maddelerin herhangi birisinin veya yorumu ile ilgili bir ihtilafın taraflarından herhangi birisi Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri'ne bir talepte bulunmak suretiyle bu Sözleşmenin Ek'inde belirtilen usulü harekete geçirebilir.
Madde 67 - Bir andlaşmayı geçersiz ilan etme, sona erdirme, ondan çekilme, veya yürürlüğünü askıya alma belgeleri
1. 65. maddenin 1. paragrafında öngörülen bildirirm, yazılı olarak yapılmalıdır.
2. Bir andlaşmayı, andlaşmanın hükümlerine veya 65. maddenin 2. veya 3. paragrafına göre geçersiz ilan eden, sona erdiren, ondan çekilmeyi veya onun yürürlüğünü askıya almayı öngören herhangi bir işlem, diğer taraflara iletilen bir belge ile yapılır. Belge, Devlet Başkanı, Hükümet Başkanı, veya Dışişleri Bakanı tarafından imzalanmazsa, bu Devletin belgeyi ileten temilcisinden yetki belgesini göstermesi istenebilir.
Madde 68 - 65. ve 67. maddelerde öngörülen bildirim ve belgelerin geri alınması
65. veya 67. maddede öngörülen bir bildirim veya belge, hükmünü doğurmadan önce her zaman geri alınabilir.
Kesim 5
Bir andlaşmanın geçersizliğinin, sona ermesinin
veya yürürlüğünün askıya alınmasının sonuçları
Madde 69 - Bir andlaşmanın geçersizliğinin sonuçları
1. Geçersizliği bu Sözleşmeye göre tespit edilen bir andlaşma, hükümsüzdür. Hüküınsüz bir andlaşmanın hükümlerinin hiçbir hukuki gücü yoktur.
2. Buna rağmen, böyle bir andlaşmaya güvenerek işlemler yapılmışsa,
a - herbir taraf, diğer herhangi bir taraftan karşılıklı ilişkilerinde işlem yapılmamış olsaydı hangi durum mevcut olacak idiyse o durumun mümkün olduğu ölçüde tesis etmesini istiyebilir;
b - geçersizliğe başvurulmadan önce iyi niyetle icra edilmiş olan işlemler sırf andlaşmanın geçersizliği sebebiyle gayri hukuki hale gelmez.
3. 49, 50, 51 veya 52. maddenin kapsamına giren durumlarda, 2. paragraf; kendisine hile, ayartma veya cebrin isnat edilebileceği diğer taraf bakımından uygulanmaz.
4. Belirli bir Devletin çok taraflı bir andlaşma ile bağlanma rızasının geçersizliği durumunda, bundan önceki kurallar, o Devletle andlaşmanın tarafları arasındaki ilişkilerde uygulanır.
Madde 70 - Bir andlaşmanın sona erdirilmesinin sonuçları
1. Andlaşma başka türlü öngörmedikçe veya taraflar başka türlü kararlaştırmadıkça, bir andlaşmanın kendi hükümlerine göre veya bu Sözleşmeye uygun şekilde sona erdirilmesi,
a - tarafları andlaşmayı bundan sonra icra etme hususunda herhangi bir yükümlülükten kurtarır;
b - andlaşmanın sona erdirilmesinden önce andlaşmanın icra edilmesi yoluyla yaratılan tarafların herhangi bir hakkını, yükümlülüğünü veya hukuki durumunu etkilemez.
2. Bir Devlet çok taraflı bir andlaşmayı fesheder veya ondan çekilirse, paragraf 1, o Devletle andlaşmanın diğer taraflarının herbiri arasındaki ilişkilerde böyle bir fesih veya çekilmenin hüküm doğurduğu tarihten itibaren uygulanır.
Madde 71 - Genel milletlerarası hukukun emredici bir normu ile çatışan bir andlaşmanın geçersizliğinin sonuçları
1. 53. maddeye göre batıl olan bir andlaşma durumunda taraflar:
a - genel milletlerarası hukukun emredici bir normu ile çatışan herhangi bir hükme güvenerek icra edilen herhangi bir işlemin sonuçlarını mümkün olduğu ölçüde bertaraf edeceklerdir; ve
b - karşılıklı ilişkilerini genel milletlerarası hukukun emredici normuna uygun hale getireceklerdir.
2. 64. maddeye göre batıl olan ve sona eren bir andlaşma halinde, andlaşmanın sona ermesi,
a - tarafları andlaşmayı bundan sonra icra etme konusunda herhangi bir yükümlülükten kurtarır;
b - tarafların andlaşmanın sona ermesinden önceki icrası suretiyle doğan herhangi bir hak, yükümlülük veya hukuki durumlarını etkilemez, şu kadar ki bu hak, yükümlülük veya durumların daha sonra muhafaza edilmeleri genel milletlerarası hukukun emredici normu ile çatışmadığı oranda mümkündür.
Madde 72- Bir andlaşmanın yürürlüğünün askıya alınmasının sonuçları
1. Andlaşma başka türlü öngörmedikçe, ve taraflar başka türlü karara varmadıkça, bir andlaşmanın yürürlüğünün kendi hükümlerine göre veya bu Sözleşmeye uygun şekilde askıya alınması:
a - aralarından andlaşmanın yürürlüğü askıya alınan tarafları askıya alma süresince karşılıklı ilişkilerinde andlaşmayı ifa etme yükümlülüğünden kurtarır;
b - taraflar arasında andlaşma ile kurulan hukuki ilişkileri başka türlü etkilemez.
2. Askıya alma esnasında taraflar andlaşmanın yürürlüğünün yeniden başlatılmasını engelleyecek hareketleri yapmaktan kaçınacaklardır.
KISIM VI
Çeşitli hükümler
Madde 73- Devletin halefiyeti, Devletin sorumluluğu ve muhasamatın çıkması durumları
Bu Sözleşmenin hükümleri bir andlaşma ile ilgili olarak Devletlerin halefiyeti veya bir Devletin milletlerarası sorumluluğu veya Devletler arasında ortaya çıkabilecek herhangi bir soruna halel getirmeyecektir.
Madde 74 - Diplomatik ve Konsolosluk ilişkileri ve andlaşmaların yapılması
İki veya daha fazla Devlet arasında diplomatik veya konsolosluk ilişkilerinin kesilmesi veya yokluğu, bu Devletler arasında andlaşmaların yapılmasını engellemez. Bir andlaşmanın yapılması kendi başına diplomatik veya konsolosluk ilişkileriyle ilgili durumu etkilemez.
29 Nisan 1958'de Cenevre'de imzalandı, 20 Mart 1966'da yürürlüğe girdi.
Türkiye, bu sözleşmeye taraf değildir.
4 Ana Sözleşmeden oluşan 1958 Cenevre Sözleşmeleri, yerini 10 Aralık 1982'de imzalanan BM Deniz Hukuku Sözleşmesine bırakmıştır.
(Aslan Gündüz, Milletlerarası Hukuk - Temel Belgeler Örnek Kararlar, Betaş Yayınları, İstanbul 2000)
Bu Sözleşmeye Taraf olan Devletler,
Denizin canlı kaynaklarını işletmek için modern tekniklerin gelişmesinin, dünyanın artan nüfusunun yiyecek ihtiyacını karşılamak hususunda insanın yeteneğini arttırarak bu kaynakların bir bölümünü haddinden fazla işletilme tehlikesine maruz bıraktığını düşünerek,
Açık denizin canlı kaynaklarının korunmasında bahis konusu olan problemlerin niteliğinin, bunların mümkün olur olmaz, bütün ilgili Devletlerin müşterek hareketi ile milletlerarası işbirliği esasına göre, halledilmesini açık bir zaruret haline getirdiğini de düşünerek,
Aşağıdaki hususlarda anlaştılar:
Madde 1
1. Bütün Devletler,
a- ahdi yükümlülükleri,
b- kıyı Devletinin bu Sözleşmede öngörülen menfaatleri ve hakları, ve
c- açık denizin canlı kaynaklarının korunması ile ilgili olarak aşağıdaki maddelerde yer alan hükümler mahfuz kalmak üzere, vatandaşlarının açık denizde balıkçılık yapmaları hakkına sahiptir.
2. Bütün Devletler açık denizin canlı kaynaklarının muhafazası için vatandaşlarına uygulanmak üzere gerekli olan tedbirleri almak veya bunları almak için diğer Devletlerle işbirliği yapmak yükümlülüğü altındadır.
Madde 2
Bu Maddede kullanıldığı üzere, “açık denizin canlı kaynaklarının muhafazası” ifadesi, azami gıda stokunu ve diğer deniz ürünleri sağlamak için bu kaynaklardan devamlı şekilde optimum rekolteyi sağlamayı mümkün kılan tedbirlerin toplamı demektir. Muhafaza programları her şeyden önce insani tüketim için yiyecek stoku sağlamak amacıyla hazırlanacaktır.
Madde 3
Vatandaşları açık denizin herhangi bir bölümünde diğer Devletlerin vatandaşlarının avlamadığı herhangi bir balık sürüsünü (stokunu) veya sürülerini (stoklarını) veya diğer canlı deniz kaynaklarını avlayan bir Devlet, o sahada, etkilenen canlı kaynakların muhafazası amacıyla gerekli olduğu zaman vatandaşlarına uygulamak üzere tedbirler alacaktır.
Madde 4
1. İki veya daha fazla Devletin vatandaşları açık denizin herhangi bir sahasında veya birden fazla sahasında aynı balık sürüsü (stoku) veya sürülerini (stoklarını) veya diğer canlı deniz kaynaklarını avlıyorsa, bu Devletler, içlerinden herhangi birisinin talebi üzerine, etkilenen canlı kaynakların muhafazası için kendi vatandaşlarına uygulanmak üzere, gerekli tedbirleri müştereken almak amacıyla müzakerelere girecektir.
2. ilgili Devletler oniki ay içinde anlaşmaya varamazsa, taraflardan herhangi birisi 9. maddede öngörülen prosedürü başlatabilir.
Madde 5
1. Madde 3 ve 4’de zjkredilen tedbirlerin kabulünden sonra, diğer Devletlerin vatandaşları, açık denizin bir veya daha fazla sahasında aynı balık sürüsünü (stoku) veya sürülerini (stoklarını) veya denizin diğer canlı kaynaklarını avlıyorsa, diğer Devletler, şeklen ve fiilen ayırım yapmayacak olan (bu) tedbirleri, bunların Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün Genel Direktörüne bildirilmiş olduğu tarihten en geç yedi ay sonra kendi vatandaşlarına uygulayacaklardır. Genel Direktör isteyen herhangi bir Devleti ve her halde tedbirleri başlatan Devletin tasrih ettiği herhangi bir Devleti bu gibi tedbirlerden haberdar edecektir.
2. (Zikredilen) diğer Devletler bu tarzda alınan tedbirleri kabul etmezse ve oniki ay içinde hiçbir anlaşmaya varılmazsa, ilgili taraflardan herhangi birisi 9. maddede öngörülen prosedürü işletebilir. 10. Maddenin 2. paragraf hükmü saklı kalmak üzere, benimsenen tedbirler özel komisyon kararına kadar mecburi niteliğini koruyacaktır.
Madde 6
1. Bir kıyı Devleti, kendisinin karasularına bitişik olan açık denizin herhangi bir bölgesindeki canlı kaynakların verimini idame etmede özel bir menfaate sahiptir.
2. Bir kıyı Devleti, vatandaşları açık denizde balıkçılık yapmazsa dahi, bu sahada açık denizin canlı kaynaklarını muhafaza etme amacıyla herhangi bir araştırma ve düzenleme sistemine eşit şekilde katılma hakkına sahiptir.
3. Vatandaşları, bir kıyı Devletinin karasularına bitişik olan açık denizin herhangi bir bölgesinde balıkçılık yapan bir Devlet, o kıyı Devletinin talebi üzerine, açık denizin o bölgedeki canlı kaynaklarının muhafazası için gerekli tedbirleri müştereken belirlemek amacıyla müzakerelere girecektir.
4. Vatandaşları bir kıyı Devletinin karasularına bitişik olan açık denizin herhangi bir sahasında balıkçılık yapan bir Devlet, kıyı Devletinin kabul etmiş olduğu tedbirlere aykırı olan muhafaza tedbirlerini o sahada uygulamayacaktır, fakat açık denizin o sahadaki canlı kaynaklarını muhafaza için gerekli olan tedbirleri müştereken belirlemek amacıyla kıyı Devletiyle müzakerelere girecektir.
5. ilgili Devletler oniki ay içinde muhafaza tedbirleri hususunda anlaşmaya varmazsa, taraflardan herhangi birisi 9. maddede öngörülen usulü başlatabilir.
Madde 7
1. Herhangi bir kıyı Devleti 6. maddenin 1. paragraf hükümlerini dikkate alarak denizin canlı kaynaklarının verimliliğini idame ettirmek amacıyla karasularına bitişik herhangi bir açık deniz sahasındaki herhangi bir balık sürüsü (stoku) veya sürüleri (stokları) için uygun düşen muhafaza tedbirlerini tek taraflı olarak alabilir; şu kadar ki ilgili diğer Devletlerle o konuda yapılan müzakerelerin altı aylık bir süre içinde bir anlaşmayla sonuçlanmamış olması gerekir.
2. Kıyı Devletinin bir önceki paragrafa göre almış olduğu tedbirlerin diğer Devletler hakkında geçerli olması aşağıdaki şartların yerine getirilmesine bağlıdır:
a- mevcut balıkçılık bilgisi ışığında muhafaza tedbirlerinin acilen uygulanma ihtiyacı varsa,
b- alınan tedbirler uygun bilimsel bulgulara istinat ediyorsa,
c- bu gibi tedbirler yabancı balıkçılara karşı şeklen ve fiilen ayırım yapmıyorsa.
3. Bu tedbirler, bunların geçerlilikleriyle ilgili herhangi bir anlaşmazlık bu sözleşmenin ilgili hükümlerine uygun şekilde çözümleninceye kadar yürürlükte kalacaktır.
4. Bu tedbirler diğer ilgili Devletler tarafından kabul edilmezse, taraflardan herhangi birisi 9. maddede öngörülen prosedürü işletebilir. 10. maddenin 2 ci paragrafı hükmü saklı kalmak üzere alınan tedbirler özel komisyonun kararına kadar bağlayıcı niteliğini koruyacaktır.
5. Farklı Devletlerin kıyıları bahis konusu olduğunda, Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesinin 12. maddesinde tarif edilmiş olan coğrafi sınırlandırma prensipleri uygulanacaktır.
Madde 8
1. Vatandaşları, kıyılarına bitişik olmayan herhangi bir açık deniz bölgesinde balıkçılık yapmazsa dahi, o bölgedeki açık denizin canlı kaynaklarının muhafaza edilmesinde özel bir menfaati olan herhangi bir Devlet, vatandaşları orada balıkçılık yapan Devlet veya Devletlerden, 3. ve 4. maddelere göre gerekli olan muhafaza tedbirlerini almalarını isteyebilir. Bunu yaparken, aynı zamanda kendi görüşüne göre bu gibi tedbirleri gerekli kılan bilimsel sebeplerden bahsedecek ve özel menfaatlerini gösterecektir.
2. Oniki ay içinde hiçbir anlaşmaya varılmazsa, bu gibi bir Devlet 9. maddede öngörülen prosedürü işletebilir.
Madde 9
1. Devletler arasında 4, 5, 6, 7 ve 8 ci maddelere göre çıkabilecek her hangi bir ihtilaf, taraflar Birleşmiş Milletler Şartı’nın 33. maddesinde öngörülen diğer bir barışçı çözüm yöntemi ile çözümlemeye razı olmadıkça, taraflardan herhangi birisinin talebi üzerine, çözümlenmek üzere beş üyeden müteşekkil özel bir komisyona havale edilecektir.
2. Komisyon üyeleri, ki bir tanesi başkan olarak tayin edilecektir, bu Madde hükmüne göre çözüm talebinin yapılmasından itibaren üç ay içinde ihtilaf halindeki Devletler tarafından anlaşarak belirlenecektir. Anlaşma sağlanmazsa, diğer herhangi bir taraf Devletin talebi üzerine, bu komisyon üyeleri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri tarafından. müteakip üç ay içinde ihtilaflı taraflarla ve Milletlerarası Adalet Divanı Başkanı ile ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü Genel Direktörü ile istişare etmek suretiyle ihtilafa taraf olmayan Devletlerin vatandaşı olan ve halledilecek ihtilafın niteliğine göre balıkçılıkla ilgili hukuki, idari ve bilimsel sorunlar alanında uzmanlaşmış ehliyetli kişiler arasından tayin edileceklerdir. İlk (asıl) tayinden sonra ortaya çıkacak herhangi bir boşluk ilk seçim için öngörülen aynı usullerle doldurulacaktır.
3. Bu Maddelerde öngörülen usule taraf olan herhangi bir Devlet, vatandaşlarından birisini özel komisyona tayin etmek hakkına sahip olacaktır; bu kişi bir komisyon üyesi ile aynı şekilde prosedüre (davaya) bütünüyle katılabilme hakkına sahip olacak fakat oylama hakkı olmayacak veya komisyon kararının oluşmasına iştirak etmeyecektir.
4. Komisyon, kendi çalışma usulünü kendisi tayin edecektir. Bunu yaparken prosedürün her bir tarafına, görüşlerini tamamiyle bildirme ve davasını savunma imkanını temin edecektir. Taraflar arasında anlaşma olmazsa, harcama ve masrafların prosedürün tarafları arasından nasıl paylaşılacağını da karara bağlayacaktır.
5. Özel komisyon tayin edildiği tarihten itibaren beş aylık bir süre içinde kararını verecektir, ancak zaruret halinde, süreyi üç ayı geçmeyecek bir dönem için uzatabilir.
6. Özel komisyon kararını verirken, bu Maddeler ve taraflar arasında ihtilafın çözümü ile ilgili herhangi bir özel anlaşmayla bağlı kalacaktır.
7. Komisyonun kararları çoğunlukla alınacaktır.
Madde 10
1. Özel Komisyon, 7. maddenin uygulanmasında ortaya çıkacak ihtilaflarda, o maddenin 2. paragrafında sıralanan ölçüleri uygulayacaktır. 4, 5, ve 6. maddenin uygulanmasında ortaya çıkan ihtilaflarda, Komisyon ihtilafta bahis konusu olan konulara göre, aşağıdaki ölçüleri uygulayacaktır:
a- 4, 5, ve 6. maddelerin uygulanmasında ortaya çıkan ihtilafların karara bağlanması bakımından müşterek olan aşağıdaki şartlar aranır:
(i) bilimsel bulguların, muhafaza tedbirlerinin zaruri olduğunu göstermesi;
(ii) spesifik tedbirlerin bilimsel bulgulara istinat etmesi ve uygulanabilir (pratik) olması, ve
(iii) tedbirlerin diğer Devletlerin balıkçılarına karşı şeklen ve fiilen ayrım yapmama
b- Sekizinci maddenin uygulanmasında ortaya çıkan ihtilafların karara bağlanmasında duruma göre bilimsel bulguların muhafaza tedbirlerinin zaruri olduğunu göstermesi veya muhafaza programının yeterli olması.
2. Özel komisyon, nihai kararını verinceye kadar tartışmalı tedbirlerin uygulanmayacağını kararlaştırabilir. Şu kadar ki 7. maddenin uygulanmasında ortaya çıkan ihtilafIarda, komisyon prima facia delillere göre bu gibi tedbirlerin acilen uygulanması ihtiyacının olmadığını gördüğü zaman bu tedbirler sadece ertelenebilir.
Madde 11
Özel komisyonun kararları, ilgili Devletleri bağlayacaktır ve Birleşmiş Milletler Şartı’nın 94. maddesinin 2. paragrafı hükümleri bu kararlar bakımından geçerlidir. Kararlarla birlikte tavsiyeler de yeralıyorsa, bunlar mümkün olan en büyük dikkatle gözönüne alınacaktır.
Madde 12
1. Özel komisyonun nihai kararının maddi temeli, balık sürüsünün (stoku) veya sürülerinin (stoklarının) veya diğer canlı deniz kaynaklarının durumunda veya balıkçılık yöntemlerinde özlü değişiklikler meydana gelmesi sebebiyle değişirse, ilgili Devletlerden herhangi birisi diğer Devletlerden muhafaza tedbirlerinde zaruri olan değişiklikleri müştereken yapmak amacıyla müzakerelere girmelerini isteyebilir.
2. Makul bir süre içinde hiçbir anlaşmaya varılmazsa, ilgili Devletlerden herhangi birisi tekrar 9. maddede öngörülen prosedüre başvurabilir. Şu kadar ki ilk karardan itibaren en azından iki yıl geçmiş olmalıdır.
Madde 13
1. Bir Devletin karasularına bitişik olan açık deniz bölgelerindeki deniz tabanına tespit edilen teçhizat vasıtasıyla işletilen balıkçılık sahalarının (fisheries) o Devlet tarafından düzenlenebilmesi, o Devlet vatandaşlarının uzun zamandan beri bu balıkçılık sahalarını idame ettirmiş olmaları ve işletmiş olmalarına bağlıdır. Şu kadar ki, balıkçılığın uzun zamandan beri teamüle göre münhasıran vatandaşlar tarafından yapılmış olduğu sahalar dışında vatandaş olmayanlar vatandaş olanlarla eşit şekilde bu faaliyetlere katılmaya mezundurlar. Bununla beraber, bu düzenlemeler, o sahaların genel açık deniz statüsünü etkilemeyecektir.
2. Bu Maddede kullanılan “deniz tabanına tespit edilmiş teçhizat vasıtasıyla işletilen balıkçılık sahaları” ifadesi, deniz tabanına tespit edilmiş istinat unsurları olan, bir mahalde kurulu olan ve daimi şekilde çalışmak üzere orada bırakılan veya kaldırılsa dahi, her mevsim aynı mahalde eski haline getirilen teçhizatın kullanıldığı balıkçılık sahaları manasına gelir.
Madde 14
1, 3, 4, 5, 6 ve 8. maddelerde kullanılan “vatandaşlar” terimi, mürettebatının vatandaşlığına bakmaksızın, ilgili Devletin kanunlarına göre onun vatandaşlığına sahip her büyüklükteki tekne veya vasıta demektir.
Madde 15
Bu Sözleşme, 31 Ekim 1958’e kadar, Birleşmiş Milletler’in veya uzmanlık örgütlerinin üyesi olan bütün Devletlerin veya Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun bu Sözleşmeye katılmaya davet ettiği diğer herhangi bir Devletin imzasına açık olacaktır.
Madde 16
Bu Sözleşme, onaya tabidir, Onay belgeleri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir.
Madde 17
Bu Sözleşme, 15.. maddede zikredilen kategorilerden herhangi birisine mensup olan herhangi bir Devletin katılmasına açık olacaktır. Katılma belgeleri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir.
Madde 18
1. Bu Sözleşme yirmiikinci onay veya katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edildiği tarihi takip eden otuzuncu günde yürürlüğe girecektir.
2. Yirmiikinci onay veya katılma belgesinin tevdi edilmesinden sonra Sözleşmeyi onaylayan veya ona katılan her bir Devlet için Sözleşme, bu Devletin onay veya katılma belgesini tevdi etmesinden sonraki otuzuncu günde yürürlüğe girecektir.
Madde 19
1. imza, onay veya katılma sırasında, herhangi bir Devlet Sözleşmenin 6, 9, 10, 11 ve 12. maddeleri dışında kalan maddelerine çekince koyabilir.
2. Bundan önceki paragraf gereğince bir çekince ileri süren herhangi bir akit Devlet, herhangi bir zamanda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne hitabeden bir bildirim ile çekincesini geri alabilir.
Madde 20
1. Bu Sözleşmenin yürürlüğe gireceği tarihten itibaren beş yıllık bir sürenin geçmesinden sonra, herhangi bir akit taraf herhangi bir zamanda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne yazılı olarak hitap eden bir bildirim ile bu Sözleşmenin revizyonu için bir talepte bulunabilir.
2. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, bu talep hakkında, varsa, alınacak tedbirleri kararlaştıracaktır.
Madde 21
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Birleşmiş Milletler üyesi olan bütün Devletleri ve 15. maddede zikredilen diğer Devletleri:
a- 15, 16 ve 17. maddelere göre bu Sözleşmenin imzalanmasından ve onay ve katılma belgelerinden;
b- 18. maddeye göre bu Sözleşmenin yürürlüğe gireceği tarihten;
c- 20. maddeye göre revizyon taleplerinden;
d- 19. maddeye göre bu Sözleşmeye konulacak çekincelerden haberdar edecektir.
Madde 22
Bu Sözleşmenin Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca metinleri aynı şekilde geçerli olan orijinali Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir; o da bunun tasdikli bir suretini 15. maddede belirtilen bütün Devletlere gönderecektir.
Yukarıdakileri tasdiken, hükümetleri tarafından gereği veçhile yetkilendirilmiş olan temsilciler bu Sözleşmeyi imzaladılar.
Yirmidokuz Nisan bindokuzyüzellisekiz tarihinde Cenevre’de tanzim edildi.