Bu sayfayı yazdır
Çarşamba, 18 Nisan 2018 07:43

Yunanistan'ın NATO Askeri Kanadına Dönüşü, NOTAM'ların Kaldırılması

Yazan
Ögeyi Oylayın
(0 oy)

KARŞILIKLI ALGILAMALAR

Yunanistan'ın NATO Askeri Kanadına Dönüşü, NOTAM'ların Kaldırılması


Türkiye'ye uygulanan ABD askeri ambargosunun kaldırılması sonrasında, Yunanistan'ın Türkiye ile olan ilişkilerinde yeni bir süreç yaşanmaya başlamıştır. Gerçekten de ABD ambargosunun kalkması Yunan kamuoyunda bir yandan ABD aleyhtarı görüşlerin yoğunlaşmasına ve Yunan hükümetini yetersiz kalmakla suçlayan eleştirilere neden olurken diğer yandan, ambargonun kalkması ile yeniden başlayan askeri yardımların, Türkiye'nin Ege Denizi'ndeki güç dengesini yeniden lehine çevirmesine olanak vereceğinden duyulan kaygı, Yunanistan'ı Türk-Yunan ilişkileri açısından yeni bir yaklaşım benimsemeye yöneltmiştir. Bu çerçevede, Yunanistan, bir yandan Türkiye ile diyalog yollarını kullanarak fiili gerginliğin azaltılmasına çalışırken, diğer yandan da, AET ile siyasi ve ekonomik bütünleşmesini kolaylaştıracak atılımlar içerisinde olmuştur. NATO askeri kanadına yeniden dönülmesine ilişkin olarak başlatılan görüşmeler ise, Türkiye ve Yunanistan arasındaki görüş ayrılıklarını gündeme getirmekle kalmamış; aynı zamanda Karamanlis Hükümetine sert eleştirilerin yapılmasına yol açmıştır.

Karamanlis Hükümeti'ne bu konuda yöneltilen eleştiriler özellikle, Yunanistan'ın NATO'dan çıkarken gerekçe olarak göstermiş olduğu Kıbrıs ve Ege konularında, Yunanistan'ın geri dönmesini kolaylaştıracak yeni gelişmelerin henüz elde edilmemiş olduğu noktasında toplanmıştır. Bu eleştirilere göre; Yunanistan'ın NATO askeri kanadından ayrılmasına neden olan Türkiye'nin Kıbrıs'taki işgali hala sürmekte, Ege Denizi'nde ise, Türkiye, Yunanistan'a karşı kıta sahanlığı, karasuları ve hava sahası-FIR sorunlarına ilişkin görüşleri dikkate alındığında, Yunanistan'ın çıkarlarına karşı yayılmacı eğilimlerini korumaktadır; bu durum dikkate alındığında, Yunanistan'a yönelik tehditler karşısında sessiz kalan NATO'ya Yunanistan'ın geri dönmesi, uygun, tutarlı bir davranış olarak görülmemektedir. Ayrıca, Karamanlis Hükümeti'nin NATO askeri kanadına dönüş yeni kaygılar ortaya çıkmış ve Türkiye'nin veto yetkisini kullanarak Yunanistan'ın NATO askeri kanadına geri dönmesini engelleyebileceği göz önünde bulundurulduğunda; Türkiye'nin, Yunanistan'ın NATO'ya dönüşünü kolaylaştırmak için bazı ödünler koparmaya çalışacağından endişe duymuşlardır.

Bu bağlamda, Türkiye'nin ilke olarak Yunanistan'ın NATO askeri kanadına dönmesini olumlu karşılamakla birlikte, dönüşün 1974 öncesi koşullarla olmamasında direnmesi ve Ege Denizi'ndeki NATO deniz ve hava komuta kontrol sorumluluk bölgelerinin yeniden paylaşılmasında ısrar etmesi; Yunanistan'da Türkiye'nin  yayılmacı isteklerini yeniden gündeme getirdiğine ilişkin kuşkuları ortaya çıkarmıştır. Bu çerçeve içerisinde, Yunanistan'ın NATO askeri kanadına geri dönmesine ilişkin görüşmeler; NATO çerçevesinde yürütülen görüşmeler ve arabuluculuk çalışmaları, hem Yunanistan'ın hem de Türkiye'nin görüşlerinde ısrarlı olmalarından dolayı 1980 sonlarına kadar çözümlenememiştir.

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerde yaşanan gerginlik ve karşılıklı güvensizliğin 1980'li yıllarda daha da artmış olduğunu söylemek mümkün. 1980 Şubatında, Türkiye'nin 1974 yılından beri uygulamakta olduğu NOTAM 714'ü kaldırmış olduğunu açıklamasından sonra Yunanistan'ın da 1157 sayılı NOTAM'ını kaldırması, iki ülke arasındaki ilişkileri yeni bir sürece yöneltirken, Yunanistan'ın NATO'ya dönmesi açısından hala iki ülke arasında  bir görüş birliğinin sağlanamamış olması, karşılıklı suçlamaların sürmesine yol açmıştır.

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkiler konusunda dönemin Dışişleri Bakanı Erkmen'in

"Komşuyuz. Ve ortak güvence zorunlulukları içinde olup ortak tehlike karşısındayız. Aramızda bir deniz var. Denizden her ikimiz de belirli çerçeve içinde olmak üzere yararlanmalıyız. Adil temeller üzerinde adil çözümler aramalıyız. Ancak bunu Yunanlılar da arzu etmelidirler. 'Sen karasularında kal' diyemezler. Bunu kabul edemem. Bu tarihi sorumluluğu üstlenemem. Ancak ben güçlüyüm diye de başkasına bazı şeyleri empoze edemem," [240]
şeklindeki demeci, Yunanistan'da eleştirilere yol açmıştır. 
 "Ortak güvence zorunlulukları içinde olduğumuz gerçek değildir. Türkiye için güvence belirtilen bir olay bizim için bunun aksidir... Yunanistan-Türkiye arasında bir deniz olduğu gerçek değildir. Gerçek olan, (Ege'nin) Yunan denizi olmasıdır...." [241]

Parlamento'da yapmış olduğu bir konuşmada Türkiye ile ilişkilere değinen Karamanlis;

"Yunanistan hiçbir zaman Ege'nin 'Yunan Gölü' olduğunu iddia etmemiştir. Ancak Türkiye, Ege'nin 'Yunan Gölü' olduğunu propagandize etmiştir. Şurası gerçektir ki, uluslararası sayılan Ege'de Türkiye'nin karasuları vardır. Ancak Türkiye şunu unutmamalıdır ki, Ege'de binlerce ada Yunan adalarıdır. Gerçek şudur ki, Ege konusunda da Türkiye anlayış gösterseydi bu problem de kolaylıkla çözülecekti. Ve bu konunun da çözümlenememesinden Türkiye sorumludur,"
görüşünü savunmuştur. [242]Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların önemli bir parçasını oluşturan Yunanistan'ın NATO'ya geri dönüşü konusunda Erkmen, yaptığı açıklamada;

"Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına dönüşünün yararlı olacağına inanıyoruz. Ancak, dönüş yeni ayarlamaları da gerekli kılmaktadır. 1974'den önceki şartlarla dönüş konusu yoktur tabii. Zaten 1974'den önceki şartların yasal temeli yoktur. Bir 'de facto' durumdur. Biz 'de facto' durumun kaldırılmasını ve onun yerine bir 'de jure' nin uygulanmasını istiyoruz. Denizin üzerinde olduğu kadar, hava sahasında da yönetim konusu vardır; bütün bunların ayarlanması gerektiğine inanıyoruz... Ege, ortak bir denizdir. Hem güvenlik hem de ekonomik yönden ülkeyi ilgilendiren bir sahadır. Bu saha üzerinde ayarlamalar var olmalıdır. Bir ülke kendi karasuları içinde kalıp, diğer ülke tüm deniz kontrolünü ve bundan istifade etmeyi kendi başına ele alamaz. Ege'nin bir kısmında Türkiye tarafından ve Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından telekomünikasyon ve yönetim kontrolünün ele alınması kaçınılmaz bir şeydir. Ortaklık konusu ortaya çıkınca bir bölüm bir ortağa, diğer bölüm de diğer ortağa aittir,"
demiştir. [243] Erkmen'in açıklamaları, Yunanistan'da bazı basın organlarının bu açıklamaları "tahrik" ve "tehdit" olarak nitelemesine yol açmış ve basın, Yunan Hükümeti'nin kamuoyunu yeterince aydınlatamamasını eleştirmiştir. [244]Bu arada, PASOK partisi lideri Papandreu da Hükümeti eleştirmiş ve "Ege'de ileri sürülen Türk istekleri NATO ve Amerika tarafından cesaretlendirilen şovenist ve  yayılma isteklerini göstermektedir. PASOK, Yunan Hükümetinin Ege'de Yunan haklarıyla ilgili görüşmelerin yapılmasına karşıdır. PASOK için böyle bir konu yoktur ve görüşmeyi mahkum ediyoruz" demiştir. [245]

Yunanistan'ın NATO askeri kanadına geri dönmesi  Yunanistan'da farklı görüşlerin ortaya çıkmasına neden olmuş ve özellikle muhalefet NATO'ya geri dönüşe sert eleştiriler yöneltmiştir."... NATO'ya dönüşümüz basit bir konu değildir. Çünkü burada Türkiye müttefiğimizdir. Türkiye de bize karşı yeminli bir düşmandır. Türkiye'nin topraklarımızı ele geçirebilmek için programlanmış planları vardır; onun için de, konu basit değildir." [246]

"Türkiye, Yunan cuntasının arkasında gizlenen, Makarios'a suikastten sonra Kıbrıs'ın % 40'ını ele geçirince, biz NATO'dan ayrılmıştık. Millet, bunun üzerine NATO'dan ayrılma kararını alan kişiye, çoğunlukla oy verdi.... NATO'ya dönüşümüz, ulusal onurumuzu zedeliyor. NATO'nun bize karşı olan davranışları, bizi küçük düşürüyor. Liderlerimiz milli birlik ve özgürlükten söz ediyorlar. Batının çıkarları, aynı zamanda Yunanistan'ın çıkarlarıdır deniliyor... NATO'dan çıkarken Karamanlis, Kıbrıs'ın Türkiye tarafından işgalinde NATO'nun aciz olduğunu iddia etmişti. Bakarsın 200 bin Kıbrıslı mülteci bize bu konuda bir şey sorar. Onlara ne cevap vereceğiz ?..." [247]

Yunanistan'ın Türkiye ile imzalamış olduğu "Rogers Anlaşması" çerçevesinde NATO askeri kanadına geri dönüşü, Yunanistan'ın Türkiye karşısında duymuş olduğu güvensizliği azaltıp iki ülke arasındaki diyalogu hızlandıracağına tam tersine, iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden sertleşmesine yol açabilecek gelişmelere neden olmuştur. Özellikle Yunanistan'ın NATO'ya geri dönüşünü kolaylaştıran "Rogers Planı"nın uygulamada yeni sorunlara yol açması ve NATO çerçevesinde askeri ve siyasi ilişkiler içerisine giren Yunanistan ve Türkiye'nin ABD ile ilişkilerine aralarındaki uyuşmazlıkları yansıtmaları, giderek karşılıklı suçlamaların artmasına ve güvensizliğin pekişmesine neden olmuştur.

1981 yılı içerisinde Yunanistan'da genel seçimlerin yapılacak olması, bu ülkede Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin sık sık gündeme gelmesine yol açarken Yunanistan'ın ABD ile ilişkilerinde Türkiye'den  kaynaklanan kuşkularını azaltmak için kimi garantiler istemesi, bir yandan Türkiye'nin tepkisini çekerken diğer yandan da Türk-Yunan yakınlaşmasını sekteye uğratmış ve diyalog çabaları, kolaylıkla iç politikada partiler arasındaki propagandalara konu edilmiştir.

ABD-Yunanistan arasında Yunanistan'daki üsler konusunda yapılan görüşmelere ilişkin olarak Yunan basınında yer alan haberlerde Türk-Yunan uzlaşmazlığının bu görüşmelere yansıması açıkça görülmüştür. "... Yunanistan, 1976 yılında, o zaman Yunan Dışişleri Bakanı olan D. Bicios'a Ege'nin güvenlik konusu ile ilgili olarak verilen güvencelerin yenilenmesini istemektedir. O zaman bu konudaki güvence, ABD Dışişleri Bakanı Kissinger tarafından verilmişti ve şöyle idi; 'Ege'de hangi taraf aktif bir biçimde askeri girişimde bulunursa, ABD buna karşı çıkacak, bu tür hareketlerin önlenmesine gayret edilecektir'." [248]

Yunanistan'ın, ABD'nin Türkiye ve Yunanistan'a vermekte olduğu yardımlarda 7'ye 10 oranının korunmasında ısrar etmesi ve bunu Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege'deki güç dengesinin korunması açısından esas kabul etmesi, Türkiye tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Bu konuda Türk Savunma Bakanı Bayülken; "...Biz bu talebi müttefiklik titri ile bağdaştıramadığımızdan ve Yunanistan'ı tehdit olarak görmediğimizden, bu güç dengesinin anlamını kavramak da güç oluyor," derken; aynı konuyla ilgili olarak Türk Dışişleri Bakanlığı sözcüsü; "... Yunanistan'ın garantiler istediği sınırlar konusunun Yunan-Türk sınırları ile bağlantılı olduğunu sanmıyoruz. Çünkü, aynı ittifakın üyesi olan bir ülkenin diğer müttefik bir ülkeye karşı garantiler istemesini akıl almıyor. Böyle bir konu sadece Türkiye'ye karşı değil, tüm NATO üye ülkelerine karşı güvensizlik anlamındadır," demiştir. [249]

Bu konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada Türkmen'e göre;

"... Yunan sınırları için, ABD'nin bir Türk saldırısı ihtimaliyle ilgili olarak garantiler vermesini, Türkiye, mantık dışı bulmaktadır... Yunanistan'ın NATO'ya dönüşü, iki ülkenin ortak savunma için işbirliği yaptıkları anlamındadır. Bu nedenle, ABD'nin sınır konusunda garanti vermesi mantıkdışı kabul edilecektir. İttifakın bütün anlamı, müttefiklerin birbirleriyle savaşmamalarına dayalıdır." [250]

Bu konudaki tartışmalar sürerken, Türkiye ve Yunanistan arasındaki görüşme sürecini olumsuz yönde etkileyen kimi yeni olaylar yaşanmaya başlanmıştır. Özellikle, Yunanistan'da yapılacak olan seçimlerin yaklaşmakta oluşu, Türkiye ile ilişkilerin sık sık gündeme gelmesine yol açarken Yunan kamuoyunun dikkati dış politika üzerinde yoğunluk kazanmış, bu arada hükümet ve muhalefet partileri arasında karşılıklı suçlamalar yapılmıştır.

Yunanistan ve Türkiye arasında ulusal hava sahası ve FIR sorumluluklarına ilişkin olarak yapılan görüşmelere Yunan basını yoğun bir ilgi göstermiştir. Görüşmeler sürerken Türkiye'nin, Ege Denizi'nde yapmış olduğu askeri uçuşlar ulusal hava sahasının ihlal edildiği suçlamaları ile protesto edilmiş ve bu durum yeniş bir Türk saldırganlığı olarak yorumlanmıştır. Bu bağlamda, Türkiye'ye ilişkin  konularda Yunanistan'da ilginç tartışmalar da yaşanmıştır; 19 Mayıs 1981 tarihinde Atatürk'ün 100. doğum yılı kutlamalarında Atatürk'ün Selanik'teki doğum yeri olan evde yapılacak tören konusu Yunanistan'da uzun süre kamuoyu ve basını uğraştırmış, törenin yapılmasına izin vermiş olmasından dolayı hükümete sert eleştiriler yöneltilmiştir.

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin 1981 yılı sonunda yapılan Yunan seçimlerinde Papandreou liderliğindeki PASOK'un iktidara gelmesiyle yeni bir süreç içerisine girdiğini söylemek mümkündür. Gerçekten de, seçimler sırasında Türkiye ile diyalog çabalarını sürdüren Rallis Hükümetine karşı yoğun eleştiriler yönelten ve onu Türkiye ile gerçekleştirilen diyaloglar sırasında ödün vermekle suçlayan  Papandreu'nun iktidara geldikten sonra nasıl bir yaklaşım içerisinde olacağı merak konusu olmuştur.

Seçim konuşmaları sırasında Yunanistan için gerçek tehditin kuzeyden değil doğudan geldiğini, buna karşın, ulusal savunma açısından NATO'nun ya da ABD'nin Yunanistan'ın doğu sınırlarını garanti altına alması gerektiğini ileri süren Papandreou, iktidara geldikten sonra doğu sınırlarına ilişkin garanti verilmesi konusunu tekrar gündeme getirmiş ve bu konudaki görüşlerini ABD ile yapılan görüşmelerde ve NATO toplantılarında dile getirmiştir. 1981 Aralık ayı başlarında Brüksel'de yapılan NATO toplantısı sırasında Yunanistan, bu konudaki görüşlerini dile getirerek NATO ortak bildirisine,

"NATO, üyelerinin toprak bütünlükleri ve sınırlarına yönelik tehditlere karşı onları savunacaktır"
şeklinde bir paragrafın eklenmesini istemiş, ancak Türkiye bu isteğe karşı çıkmış, sonuçta, NATO ortak bildirisi yayınlanamamıştır.[251] 
  
 
240- Milliyet, Aralık 1979. 
241- Eleftherotipia, 24 Aralık 1979. 
242- Bkz; 14 Ocak 1980 tarihli Yunan basını. 
243- Bkz; 5 Mart 1980 tarihli Yunan basını. 
244- Kiryakatiki Eleftherotipia, 5 Mart 1980. 
245- To Vima, 11 Mart 1980. 
246- Akropolis, 22 Ekim 1980. 
247- Eleftherotipia, 22 Ekim 1980. 
248- Akropolis, 21 Şubar 1981. 
249- Kathimerini, 12 Mart 1981. 
250- To Vima, 4 Nisan 1981. 
251- To Vima, 13 Aralık 1981.

Okunma 4590 kez
Yorum yapmak için oturum açın