EGE DENİZİ'NE İLİŞKİN UYUŞMAZLIKLAR

Türk - İtalyan Anlaşması

  • 4 Ocak 1932 Tarihli Türkiye - İtalya Anlaşması

    Açıklama:

    Yunanistan'ın Kardak Kayalıkları Krizinden sonra Ege Denizi'nde antlaşmalarla devredilmemiş adalar konusunda oldu-bittiler yaratmakta oluşu karşısında Türkiye'nin resmi tezlerinde bir değişikliğin olmadığı ifade edilmektedir. Diplomatik, siyasi, hukuki açıdan tezlerimizin eylemsel olarak da kararlılıkla sürdürülmesi gerekir.

    Read more...

DOĞU AKDENİZ DENİZ YETKİ ALANLARI SORUNU VE TÜRKİYE - AB İLİŞKİLERİ

EGE DENİZİ

  • EGE DENİZİ'NE İLİŞKİN SORUNLAR

    EGE DENİZİ’NE İLİŞKİN SORUNLAR

    1923 Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye ve Yunanistan arasında Ege Denizi’nde karşılıklı dengelerin kurulmuş olmasına karşın, bu denge 1930’ların ikinci yarısından itibaren, özellikle Avrupa ve Balkanlarda bazı ülkelerin revizyonist istemlerle ortaya çıkmalarından sonra, hem Türkiye hem de Yunanistan açısından, bazı değişikliklere uğramıştır.

    Read more...
  • Üyelik

1958 CENEVRE DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMELERİ : AÇIK DENİZ SÖZLEŞMESİ

29 Nisan 1958'de Cenevre'de imzalandı, 30 Eylül 1962'de yürürlüğe girdi.

Türkiye, bu sözleşmeye taraf değildir.

4 Ana Sözleşmeden oluşan 1958 Cenevre Sözleşmeleri, yerini 10 Aralık 1982'de imzalanan BM Deniz Hukuku Sözleşmesine bırakmıştır.

(Aslan Gündüz, Milletlerarası Hukuk - Temel Belgeler Örnek Kararlar, Betaş Yayınları, İstanbul 2000)

Bu Sözleşmeye taraf olan Devletler,

Açık denizle ilgili milletlerarası hukuk kurallarını tedvin etmeyi arzulayarak,

24 Şubat - 27 Nisan 1958 tarihleri arasında Cenevre’de toplanan Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Konferansı’nın aşağıdaki hükümleri, milletlerarası hukukun yerleşmiş kurallarını genellikle beyan eden kurallar olarak tasvip ettiğini kabul ederek;

Aşağıdaki hususlarda anlaştılar:

Madde 1

“Açık deniz” terimi, bir devletin karasularına ve iç sularına dahil olmayan bütün deniz kısımları manasına gelir.
Madde 2

Açık deniz, bütün milletlere açık olduğu için, hiçbir Devlet geçerli bir şekilde bu denizin herhangi bir parçasını egemenliğine tabi tutmaya kalkamaz. Açık denizler hürriyeti, bu maddelerin ve milletlerarası hukukun diğer kurallarının düzenlediği şartlara göre kullanılır. Bu hürriyet, inter alia, hem kıyı Devleti hem de kıyısı olmayan Devletler bakımından aşağıdakileri kapsar:
1. seyrüsefer hürriyeti
2. avlanma hürriyeti
3. sualtı kablo ve boru döşeme hürriyeti
4. Açık denizler üzerinde uçma hürriyeti
Bu hürriyetler ve milletlerarası genel hukuk ilkelerinin tanıdığı diğerleri, bütün Devletler tarafından başka Devletlerin açık deniz hürriyetini kullanmaktaki menfaatleri makul şekilde dikkate alınarak kullanılacaktır.
Madde 3

1. Kıyı Devletleri ile aynı şekilde açık deniz hürriyetine sahip olmak için denize kıyısı olmayan Devletler açık denize serbestçe geçiş yapabilmelidir. Bu amaçla, deniz ile denize kıyısı olmayan bir Devlet arasında yer alan Devletler, kıyısı olmayan Devletle yapacakları anlaşmaya göre ve mevcut milletlerarası sözleşmelere göre aşağıdakileri yapacaktır:
a. kıyısı olmayan Devlete, mütekabiliyet esasına göre, ülkesinden serbestçe geçiş hakkı verme, ve
b. o Devletin bayrağını çeken gemilere, kendi gemilerine veya diğer herhangi bir Devletin gemilerine, limanlara giriş ve onları kullanma bakımından aynı muameleyi yapma
2. Deniz ile kıyısı olmayan bir Devlet arasında yer alan Devletler, transit geçme hürriyeti ve limanlarda eşit muamele görme ile ilgili bütün meseleleri kıyısı olmayan Devletle karşılıklı mutabakat halinde ve kıyı Devletinin veya transit geçilecek Devletin haklarını ve kıyısı olmayan Devletin özel şartlarını dikkate alarak halledeceklerdir; meğer ki bu Devletler mevcut milletlerarası sözleşmelere taraf olsunlar.
Madde 4

Denizde kıyısı olsun veya olmasın her Devlet kendi bayrağını taşıyan gemileri açık denizde seyrüsefer ettirmek hakkına sahiptir.
Madde 5

1. Her Devlet, tabiiyetinin gemilere verilmesi, gemilerin ülkesinde tescil edilmesi ve bayrağını taşımaları hakkı için gerekli şartları tespit edecektir. Gemiler, bayrağını taşımaya yetkili oldukları Devletin tabiyetini haizdir. Devlet ile gemi arasında gerçek bir bağın olması gerekir; özellikle Devlet, idari, teknik ve sosyal meselelerde bayrağını taşıyan gemi üzerinde etkin şekilde yetki ve kontrol icra etmelidir.
2. Her bir Devlet, bayrağını çekme hakkı bahşettiği gemilere o amaçla belgeler verecektir.

Madde 6

1. Gemiler sadece bir Devletin bayrağı altında seyredecekler ve milletlerarası antlaşmalarda ve bu Maddede açıkça öngörülen istisnai durumlar hariç, açık denizde münhasıran kendi yargı yetkisine tabi olacaklardır. Bir gemi gerçek bir mülkiyet devri veya tescil yeri değişikliği hali dışında bir yolculuk esnasında veya bir uğrak limanda bayrağını değiştiremez.
2. İki veya daha fazla Devletin bayrağı altında seyredip, yerine göre onları kullanan bir gemi bahis konusu tabiiyetlerden herhangi birisini diğer herhangi bir Devlet bakımından iddia edemez ve tabiiyetsiz gemi ile aynı muameleye tabi tutulabilir.

Madde 7

Bir önceki madde hükümleri hükümetler arası bir örgütün resmi hizmetinde kullanılan gemilerin örgütün bayrağını taşıması sorununa halel getirmez.
Madde 8

1. Harp gemileri, açık denizde bayrak Devletinden başka herhangi bir Devletin yargı yetkisinden tamamiyle bağışıktır.
2. Bu Maddelerin uygulanması bakımından, “harp gemisi”, bir Devletin deniz kuvvetlerine ait olan ve onun tabiiyetindeki harp gemilerini başkalarından ayıran harici alametler taşıyan, hükümet tarafından gereğince yetkilendirilen ve ismi deniz kuvvetleri listesinde görülen bir subayın komutasında olan ve düzenli şekilde deniz kuvvetlerinin disiplini altında olan bir mürettebatla donatılan bir gemi demektir.

Madde 9

Bir Devletin sahibi olduğu veya işlettiği ve sadece gayri-ticari devlet hizmeti için kullanılan gemiler, açık denizde, bayrak Devletinden başka herhangi bir Devletin yargı yetkisinden tamamiyle bağışıktır.
Madde 10

1. Her Devlet bayrağını taşıyan gemiler için, diğerleri yanında, aşağıdaki konularda denizde güvenliği sağlamak üzere gerekli olan tedbirleri alacaktır:
a- sinyallerin kullanılması, muhaberatın idamesi ve çarpışmaların önlenmesi;
b- geçerli milletlerarası iş belgelerini dikkate alarak gemilerin donatımı ve mürettebat için çalışma şartları;
c- gemilerin yapımı, teçhizi ve denize elverişliliği.
2. Bu gibi tedbirleri alırken, her bir Devlet genellikle kabul edilmiş milletlerarası standartlara uymaya ve onlara riayeti sağlamak için gerekli herhangi bir tedbiri almaya mecburdur.
Madde 11

1. Kaptanın veya gemi hizmetindeki diğer herhangi bir şahsın cezai veya disiplin sorumluluğunu gerektiren açık denizdeki bir çarpışma veya gemiyle ilgili diğer herhangi bir seyrüsefer olayı halinde, bu gibi kişilere karşı bayrak Devletinin veya bu gibi kişilerin vatandaşı oldukları Devletin yargısal ve idari mercilerinden başka herhangi bir merci önünde hiçbir cezai veya disiplin takibatı yapılamaz.
2. Disiplin meselelerinde, bir kaptanlık belgesi veya bir yetki belgesi veya iznini vermiş olan Devlet, belge hamili onu veren Devletin bir vatandaşı olmazsa bile gerekli hukuki işlemden sonra, bu gibi belgeleri geri almaya, tek başına yetkili olacaktır.

3. Bayrak Devletinin mercileri dışındaki diğer herhangi bir merci, bir soruşturma tedbiri olarak dahi geminin tutuklanması veya yakalanmasını hiçbir şekilde emredemez.

Madde 12

1. Her Devlet bayrağını taşıyan bir geminin kaptanından, gemiye, mürettebatına veya yolculara ciddi zarar gelmeden yapabildiği ölçüde,
a- denizde kaybolma tehlikesi içinde bulunan herhangi bir kimseye yardım etmesini;
b- tehlikede olan kimselerin, yardım ihtiyacından haberdar edilirse, böyle bir hareket kendilerinden makülen beklenebildiği ölçüde, onları kurtarmaya mümkün olan bütün süratle gitmesini;
c- bir çarpışmadan sonra, diğer gemiye, mürettebatına ve yolcularına yardım etmesini ve mümkün olan yerde, diğer gemiyi, kendi gemisinin isminden, tescil limanından ve uğrayacağı en yakın limandan haberdar etmesini isteyecektir.
2. Her kıyı Devleti denizde ve denizin üzerinde (havada) güvenlikle ilgili yeterli ve etkin araştırma ve kurtarma hizmetlerinin kurulmasını ve idamesini geliştirmek ve şartlar gerektirirse bu amaçla karşılıklı bölgesel anlaşmalar yolu ile komşu Devletlerle işbirliği edecektir.
Madde 13

Her Devlet kendi bayrağını taşımaya mezun gemilerde köle taşınmasını önlemek ve o amaçla cezalandırmak ve bayrağının gayri hukuki olarak kullanılmasını engellemek için, etkin tedbirler alacaktır. Bayrağı ne olursa olsun herhangi bir gemiye sığınan herhangi bir köle, ipso facto, serbest olacaktır.
Madde 14

Bütün Devletler, açık denizde veya bir Devletin yargı yetkisi dışındaki diğer herhangi bir yerde deniz haydutluğunun bastırılması için mümkün olan azami ölçüde işbirliği yapacaklardır.
Madde 15

Deniz haydutluğu aşağıdaki hareketlerin herhangi birisinden ibarettir:
1. Özel bir geminin veya özel bir uçağın mürettebatı veya yolcuları tarafından özel amaçlarla işlenen,

a- açık denizde, başka bir gemiye veya uçağa karşı veya böyle bir gemi veya uçakta bulunan kişilere ve mala karşı,
b. herhangi bir Devletin yargı yetkisi dışında bulunan bir gemiye. uçağa, şahıslara veya mala karşı yöneltilmiş herhangi bir gayri hukuki şiddet veya tutuklama veya herhangi bir yağmacılık hareketi.
2. Bir gemi veya uçağı haydut gemi veya uçak yapan olayları bilerek onların işletilmesine ihtiyari ile herhangi bir şekilde katılma hareketi;
3. Bu maddenin 1. alt paragrafında veya 2. alt paragrafında tarif edilen bir hareketi teşvik eden veya onu kasden kolaylaştıran herhangi bir hareket.

Madde 16

Mürettebatı isyan etmiş ve kontrolü ele geçirmiş olan bir harp gemisi, devlet gemisi veya devlet uçağı tarafından işlenen ve 15. maddede tarifi yapılmış haydutluk hareketleri, özel bir geminin işlediği hareketlerle aynı muameleye tabi tutulur.
Madde 17

Bir geminin veya uçağın onu hakim şekilde kontrol eden kişiler tarafından 15. maddede zikredilmiş hareketlerden birini işlemek amacıyla kullanılması, kullanma tasarlandıysa, gemi veya uçak, haydut bir gemi veya haydut bir uçak olarak mütalaa edilir. Gemi veya uçak, böyle bir hareketi yapmak için kullanılmışsa, bu hareketin suçlusu olan kişilerin kontrolünde kaldığı sürece aynı hükümler uygulanır.
Madde 18

Bir gemi veya uçak, haydut bir gemi veya uçak haline gelmiş olduğu halde, tabiiyetini koruyabilir. Tabiiyetin muhafazası veya kaybı, bu tabiiyeti veren Devletin kanunlarına göre belirlenecektir.
Madde 19

Açık denizde veya herhangi bir Devletin yargı yetkisi dışındaki diğer herhangi bir yerde, her Devlet bir haydut gemiye veya uçağa veya haydutluk yoluyla alınan ve haydutların kontrolünde olan bir gemiye el koyabilir ve gemide bulunan kişileri tutuklayabilir ve mallara el koyabilir. Elkoymayı gerçekleştiren Devletin mahkemeleri verilecek cezaları kararlaştırabilir ve iyi niyetle hareket eden üçüncü kişilerin hakları saklı kalmak üzere, gemi, uçak veya mallar hakkında alınacak tedbirleri de kararlaştırabilir.
Madde 20

Yeterli gerekçe olmadan haydutluk kuşkusuyla bir gemi veya uçağa elkonulduğunda, elkoymayı gerçekleştiren Devlet, geminin veya uçağın tabiiyetini taşıdığı Devlete karşı elkoymanın sebep olduğu herhangi bir kayıp veya zarardan dolayı hukuken sorumlu olacaktır.
Madde 21

Haydutluk sebebiyle herhangi bir elkoyma hareketi, sadece harp gemileri veya askeri uçaklar veya o amaçla izin verilen devlet hizmetindeki diğer gemi veya uçaklar tarafından gerçekleştirilebilir.
Madde 22

1. Anlaşmanın verdiği yetkilerden doğan müdahale hareketleri saklı kalmak üzere, açık denizde yabancı bir ticaret gemisine rastlayan bir harp gemisi,
a- geminin haydutluk yaptığından veya;
b- geminin esir ticaretine giriştiğinden; veya
c- yabancı bir bayrak taşıdığı, veya bayrağını göstermeyi reddettiği halde, geminin gerçekte harp gemisi ile aynı tabiiyette olduğundan şüpheyi gerektirecek makül bir sebep olmadıkça bu gemiye yanaşmakla haklı olamaz.
2. Yukarıdaki a, ve c alt paragraflarında öngörülen durumlarda harp gemisi, geminin kendi bayrağını çekme hakkını tetkik edebilir. Bu amaçla, şüpheli gemiye bir subay komutasında bir tekne gönderebilir. Belgeler kontrol edildikten sonra, şüpheler giderilmezse gemide daha ileri incelemeye geçebilir, bu incelemenin gerekli olan bütün ihtimamla yapılması gerekir.
3. Şüphelerin doğru çıkmaması ve yanaşılan geminin bu şüpheleri haklı çıkaracak herhangi bir hareketi yapmamış olması şartıyla gemiye verilmiş olabilecek herhangi bir kayıp veya zarar tazmin edilecektir.

Madde 23

1. Kıyı Devletinin yetkili mercilerinin, yabancı bir geminin kanunlarını ve düzenlemelerini ihlal ettiğine inanması için haklı sebepleri olduğu zaman, o geminin kesintisiz şekilde takibine gidilebilir. Böyle bir takip yabancı gemi veya botlarından birisi takip eden Devletin iç sularında, veya karasularında veya bitişik bölgesi içinde olduğu zaman başlatılmalıdır ve ancak takip kesintiye uğramadıysa, karasuları ve bitişik bölge dışında bu takibe devam edilebilir. Karasuları veya bitişik bölgede bulunan yabancı gemi durma emri aldığı zaman, emri veren geminin aynı şekilde karasuları veya bitişik bölgede olması gerekli değildir. Yabancı gemi, Karasuları ve Bitişik Bölge Sözleşmesi’nin 24. maddesinde tarif edilen bitişik bölgede ise, takibin yapılabilmesi, korunmaları için işbu bölgenin ihdas edildiği hakların ihlal edilmiş olması şartıyla ancak takibe gidilebilir.
2. Kesintisiz takip hakkı, takip edilen gemi kendi ülkesinin ya da üçüncü bir Devletin kara sularına girer girmez sona erer.

3. Takip eden gemi, mevcut pratik vasıtalarla takip edilen geminin veya botlarından birisinin veya bir tim olarak çalışan ve takip edilen gemiyi bir ana gemi olarak kullanan diğer araçların karasuları veya yerine göre bitişik bölge içinde bulunduğuna kani olmadıkça, kesintisiz takip başlamış sayılmaz. Yabancı gemi tarafından görülebilecek veya işitilebilecek bir mesafede görülebilir veya işitilebilir bir durma işaretinin verilmesinden sonra, ancak takip başlayabilir.

4. Kesintisiz takip hakkı sadece harp gemileri veya askeri uçaklar veya özellikle o amaç için izin verilen Devlet hizmetinde çalışan diğer gemi veya uçaklar tarafından kullanılabilir.

5. Kesintisiz takip bir uçakla gerçekleştirildiğinde:

a- Bu maddenin 1-3 cü paragraf hükümleri, mutas mutandis, uygulanacaktır.
b- Durma emri veren uçağın kendisi tutuklamayı yapabilecek durumda değilse, takibi devralmak üzere çağırmış olduğu kıyı Devletine ait bir gemi veya uçak olay yerine varıncaya kadar gemiyi etkili bir şekilde kendisi takip etmelidir. Uçağın kendisi veya ara vermeden takibe devam eden diğer uçak veya gemiler tarafından takip edilen geminin hem durması emredilmedikçe hem de kesintisiz şekilde takip edilmiş olmadıkça, geminin uçak tarafından bir suçlu veya suç zanlısı olarak sadece fark edilmiş olması, açık denizde bir tutuklama yapmayı haklı kılmaya yetmez.
6. Bir Devletin yargı yetkisi içinde tutuklanan ve yetkili merciler önünde bir tetkik yapmak amacıyla o Devletin bir limanına refakat halinde götürülen bir geminin, yolculuk esnasında zaruret dolayısıyla açık denizin bir bölümünde geçirilmesi münhasır sebebiyle serbest bırakılması talep edilemez.
7. Bir geminin kesintisiz takip hakkını kullanmayı haklı kılmayan şartlarda açık denizde durdurulmuş olduğu veya tutuklanmış olduğu durumlarda, bu işlem dolayısıyla gemiye verilmiş olabilecek herhangi bir kayıp veya zararı tazmin edilecektir.

Madde 24

Her Devlet, gemilerinden veya borulardan petrol boşaltılması yoluyla veya deniz yatağı ve toprak altının işletilmesi ve araştırılmasından ileri gelen deniz kirlenmesini önleyecek düzenlemeleri, konuyla ilgili antlaşma hükümlerini dikkate almak suretiyle hazırlayacaktır.
Madde 25

1. Her Devlet, yetkili milletlerarası örgütlerin hazırladığı herhangi bir standart veya düzenlemeyi dikkate alarak radyoaktif artıklarla denizin kirlenmesini önleyecek tedbirleri alacaktır.
2. Bütün Devletler, radyoaktif malzemeleri veya diğer zararlı maddelerle yapılan herhangi bir faaliyetten ileri gelen denizin veya üstündeki havanın kirlenmesini önleyecek tedbirleri alırken yetkili milletlerarası örgütlerle işbirliği edecektir.

Madde 26

1. Bütün Devletlerin açık denizin yatağı üzerinde sualtı kabloları ve borularını döşemeye hakkı vardır.
2. Kıta sahanlığını araştırma ve kaynaklarını işletmek için makül tedbirleri alma hakkı saklı kalmak üzere, kıyı Devleti bu kablo ve boruların döşenmesi veya bakımını engelleyemez.

3. Bu kablo ve boruları döşediği zaman söz konusu Devlet deniz yatağı üzerinde daha önceden yerleştirilmiş olan kablo veya boruları dikkate alacaktır. Özellikle, kablo veya boruların bakımı imkanlarına halel getirilmeyecektir.

Madde 27

Her Devlet, bayrağını taşıyan bir geminin veya yargı yetkisine tabi bir kişinin kasten veya ihmalen açık denizin altındaki bir sualtı kablosunu, telgraf veya telefon haberleşmesini kesecek veya engelleyecek tarzda koparması veya zarar vermesinin ve benzer şekilde bir sualtı borusunun veya yüksek voltaj kablosunun koparılması veya zarar görmesinin cezalandırılabilir bir suç olacağını sağlayacak gerekli teşrii tedbirleri alacaktır. Bu hüküm, bu gibi koparma veya zarardan sakınmak için gerekli bütün tedbirleri aldıktan sonra, sadece hayatlarını ve gemilerini kurtarmak meşru sebebiyle hareket eden şahısların sebep olduğu herhangi bir koparma veya zarara uygulanmayacaktır.
Madde 28

Her Devlet, açık deniz altındaki bir kablo veya boru hattının sahipleri olup da yargı yetkisine tabi olan kişilerin, o kablo veya boru hattını döşerken veya tamir ederken başka bir kablo veya bir boru hattını koparması veya bir zarar vermesi halinde, tamir masraflarını karşılamaları için gerekli teşrii tedbirleri alacaktır.
Madde 29

Her Devlet, sualtı kablosu veya boru hattına zarar vermemek için bir demir veya ağ veya diğer herhangi bir balıkçılık edavatını feda ettiğini ispat edebilen gemi sahiplerinin kaybını, bütün makül tedbirleri önceden almış olmaları şartıyla, kablo veya boru hattının sahipleri tarafından tazmin edilmelerini sağlayacak gerekli kanuni tedbirleri alacaktır.
Madde 30

Bu Sözleşmenin hükümleri halihazırda yürürlükte olan sözleşme veya diğer milletlerarası anlaşmaları, bunların tarafı olan Devletler bakımından etkilemeyecektir.
Madde 31

Bu Sözleşme, 31 Ekim 1958’e kadar Birleşmiş Milletlerin veya herhangi bir uzmanlık örgütünün üyesi olan bütün Devletlere veya Birleşmiş Milletler Gene! Kurulu’nun bu Sözleşmeye taraf olmaya davet ettiği diğer herhangi bir Devletin imzasına açık olacaktır.
Madde 32

Bu Sözleşme, onaya tabidir. Onay belgeleri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir.
Madde 33

Bu Sözleşme 31. maddede zikredilen kategorilerin herhangi birisine ait olan herhangi bir Devletin katılmasına açık olacaktır. Katılma belgeleri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir.
Madde 34

1. Bu Sözleşme yirmi ikinci onay veya katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilmesi tarihini izleyen otuzuncu günde yürürlüğe girecektir.
2. Yirmi ikinci onay veya katılma belgesinin tevdi edilmesinden sonra Sözleşmeyi onaylayan veya katılan her bir Devlet için, Sözleşme, bu Devletin onay veya katılma belgesini tevdi etmesinden sonraki otuzuncu günde yürürlüğe girecektir.

Madde 35

1. Bu Sözleşmenin yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık bir sürenin geçmesinden sonra bu Sözleşmenin revizyonu ile ilgili bir talep, herhangi bir Akit Devlet tarafından Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne hitap eden yazılı bir bildirim ile yapılabilir.
2. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu böyle bir talep hakkında alınacak tedbirleri kararlaştıracaktır.

Madde 36

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Birleşmiş Milletlerin üyesi bulunan bütün Devletleri veya 31. maddede zikredilen diğer Devletleri aşağıdaki hususlardan haberdar edecektir:
a- 31., 32., ve 33. maddelere uygun şekilde bu Sözleşmenin imzalanmasından ve onay veya katılma belgelerinin tevdi edilmesinden;
b- 34. maddeye uygun şekilde, bu Sözleşmenin yürürlüğe gireceği tarihten;
c- 35. maddeye uygun şekilde yapılacak revizyon tekliflerinden.
Madde 37
Bu Sözleşmenin, Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca metinleri aynı şekilde geçerli olan orijinali Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir. O da bunun tasdikli bir örneğini 31. maddede zikredilen bütün Devletlere gönderecektir.
Yukarıdakileri tasdiken, hükümetleri tarafından usulüne göre yetkilendirilen aşağıda imzası bulunan temsilciler bu Sözleşmeyi imzaladılar.

Yirmidokuz Nisan bindokuzyüzellisekiz tarihinde Cenevre’de tanzim edildi.

Aslan Gündüz, Milletlerarası Hukuk - Temel Belgeler Örnek Kararlar, Betaş Yayınları, İstanbul 2000

1958 CENEVRE DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMELERİ : KITA SAHANLIĞI SÖZLEŞMESİ

28 Nisan 1958 tarihinde Cenevre'de imzalandı, 10 Haziran 1964'de yürürlüğe girdi.

Türkiye, bu sözleşmeye taraf değildir.

4 Ana Sözleşmeden oluşan 1958 Cenevre Sözleşmeleri, yerini 10 Aralık 1982'de imzalanan BM Deniz Hukuku Sözleşmesine bırakmıştır.

(Aslan Gündüz, Milletlerarası Hukuk - Temel Belgeler Örnek Kararlar, Betaş Yayınları, İstanbul 2000)

Bu Sözleşmeye Taraf olan Devletler aşağıdaki hususlarda anlaşmaya vardılar:

Madde 1

Bu maddelerin uygulanması bakımından, “kıta sahanlığı’ terimi, a - kıyıya bitişik fakat karasuları sahasının dışında 200 metre derinliğe kadar olan sualtı alanlarının deniz yatağını ve toprak altını veya, o derinliğin ötesinde, üstteki suların derinliğinin zikredilen alanların doğal kaynaklarını işletmeye imkan tanıdığı yere kadar uzanan yerleri, b - adaların kıyılarına bitişik olan benzeri sualtı alanlarının deniz yatağı ve topaltını ifade etmek üzere kullanılmıştır.
Madde 2

1. Kıyı Devleti doğal kaynaklarını araştırma ve işletme amacıyla kıta sahanlığı üzerinde egemen haklar kullanır.
2. Bu Maddenin 1. paragrafında zikredilen haklar, kıyı Devleti kıta sahanlığını araştırmazsa veya kaynaklarını işletmezse bile, kıyı Devletinin rızası olmadan hiç kimsenin bu faaliyetlere tevessül edemeyeceği veya kıta sahanlığı üzerinde talepte bulunamayacağı manasında inhisaridir.

3. Kıyı Devletinin kıta sahanlığı üzerindeki hakları, etkin veya farazi işgale veya herhangi bir açık duyuruya bağlı değildir.

4. Bu maddelerde zikredilen doğal kaynaklar, sabit türlere ait canlı organizmalarla, yani hasat safhasında ya deniz yatağının üzerinde ya da altında hareketsiz olan veya deniz yatağı veya toprak altı ile devamlı şekilde fiziki temas halinde olmadıkça hareket edemeyen organizmalarla birlikte deniz yatağı ve toprak altının mineral ve diğer canlı olmayan kaynaklarından ibarettir.

Madde 3

Kıyı Devletinin kıta sahanlığı üzerindeki hakları, onun üzerindeki suların açık deniz olarak hukuki statüsünü veya bu sular üzerindeki hava sahasının hukuki statüsünü etkilemez.
Madde 4

Kıta sahanlığının araştırılması ve doğal kaynaklarının işletilmesi amacıyla makul tedbirleri alma hakkı saklı kalmak üzere, kıyı devleti kıta sahanlığı üzerinde kablolarının ve boruların döşenmesi ve bakımını engelleyemez.
Madde 5

1. Kıta sahanlığının araştırılması ve kaynaklarının işletilmesi, seyrüsefere, balıkçılığa veya denizin canlı kaynaklarının muhafaza edilmesine haksız bir şekilde müdahaleye yol açamayacağı gibi, kamuya açıklanmak üzere yürütülen temel oşinografik veya diğer bilimsel araştırmalara da herhangi bir müdahaleye yol açamaz.
2. Bu Maddenin 1. ve 6. paragraf hükümlerine tabi olmak kaydıyla, kıyı Devleti kıta sahanlığının doğal kaynaklarının araştırılması ve işletilmesi için gerekli olan tesisleri ve diğer cihazları kıta sahanlığı üzerinde inşa etme ve bakımını yapma veya işletme ve bu gibi tesis ve cihazların etrafında güvenlik bölgeleri kurmak ve bu bölgelerde tesislerin korunması için gerekli tedbirleri almak hakkına sahiptir.

3. Bu Maddenin 2. paragrafında zikredilen güvenlik bölgeleri, kurulmuş tesis ve diğer cihazların çevresinde, dış kenarlarının her bir noktasından itibaren ölçülmek üzere, 500 metrelik bir mesafeye uzayabilir. Bütün gemiler bu güvenlik bölgelerine riayet etmeye mecburdur.

4. Bu tesis ve cihazları, kıyı Devletinin yargı yetkisine tabi olmakla beraber, ada statüsüne sahip değildir. Kendilerine ait karasuları yoktur ve bunların varlıkları kıyı Devletinin karasularının sınırlandırılmasını etkilemez.

5. Herhangi bir tesisin kurulması gerekli şekilde duyurulmalıdır ve bunların varlıklarını ikaz eden daimi araçların bulundurulması gerekir. Terk edilen veya kullanılmayan bir tesisin tamamı ile kaldırılması gerekir.

6. Milletlerarası ulaşım için elzem olan tanınmış su yollarının kullanılmasına müdahale teşkil ettiği yerlerde, ne tesis veya cihazlar ne de onların etrafındaki güvenlik bölgeleri kurulabilir.

7. Kıyı Devleti, güvenlik bölgelerinde, denizin canlı kaynaklarını zararlı unsurlardan korumak için uygun olan bütün tedbirleri almaya mecburdur.

8. Kıta sahanlığı ile ilgili ve orada yürütülen herhangi bir araştırma için kıyı Devletinin rızası alınacaktır. Buna rağmen, kıyı Devleti, kıta sahanlığının fiziki ve biyolojik hususiyetlerini tamamiyle bilimsel şekilde araştırma amacıyla ehliyetli bir kurumun yaptığı bir talep için normal olarak rızasını esirgemeyecektir; şu şartla ki kıyı Devleti eğer isterse araştırmaya katılma veya orada temsil edilme hakkına sahip olacak ve her halükarda neticeler ilan edilecektir.

Madde 6

1. Aynı kıta sahanlığının, kıyıları karşı karşıya olan iki ya da daha fazla Devletin ülkesine bitişik olduğu yerlerde, bu Devletlere ait kıta sahanlığının sınırı bu Devletler arasında anlaşma ile tespit edilecektir. Anlaşma yoksa ve özel şartlar başka bir sınır hattını haklı kılmıyorsa, sınır, her noktası her bir Devletin karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatların en yakın noktalarına eşit uzaklıkta olan orta hattır.
2. Aynı kıta sahanlığının kıyıları yan yana olan iki Devletin ülkesine bitişik olduğu yerlerde, kıta sahanlığının sınırı bu Devletler arasında anlaşma ile tespit edilecektir. Anlaşma yoksa ve özel şartlar başka bir sınır hattını haklı kılmıyorsa, sınır, her bir Devletin karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatların en yakın noktalarından itibaren eşit uzaklık ilkesinin uygulanması suretiyle tespit edilecektir.

3. Kıta sahanlığının sınırlarını tespit ederken, bu Maddenin 1. ve 2. paragraflarına uygun şekilde çizilen herhangi bir hat belirli bir tarihte mevcut olan haritalara ve coğrafi hususiyetlere göre tarif edilmeli ve kara üzerindeki teşhisi kabil daimi sabit noktalar dikkate alınmalıdır.

Madde 7

Bu Madde hükümleri, kıyı Devletinin toprak altının üstündeki suyun derinliği ne olursa olsun tünel açma yolu ile toprak altını işletme hakkına halel getirmez.
Madde 8

Bu Sözleşme, 30 Ekim 1958’e kadar Birleşmiş Milletlerin veya herhangi bir uzmanlık örgütünün üyesi olan bütün Devletlere veya Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Sözleşmeye taraf olmaya davet ettiği diğer herhangi bir Devletin imzasına açıktır.
Madde 9

Bu Sözleşme, onaya tabidir. Onay belgeleri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir.
Madde 10

Bu Sözleşme, Madde 8’de zikredilen kategorilerin herhangi birisine ait olan herhangi bir Devletin katılmasına açıktır. Katılma belgeleri Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir.
Madde 11

1. Bu Sözleşme, yirmiikinci onay veya katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edildiği tarihi izleyen otuzuncu günde yürürlüğe girecektir.
2. Yirmiikinci onay veya katılma belgesinin tevdi edildiği tarihten sonra, Sözleşmeyi onaylayan veya ona katılan bir Devlet için Sözleşme o Devletin onay veya katılma belgesini tevdi etmesinden sonraki otuzuncu günde yürürlüğe girecektir.

Madde 12

1. İmza, onay veya katılma sırasında herhangi bir Devlet bu Sözleşmenin 1-3’üncü maddeleri dışında kalan maddelerine çekince ileri sürebilir.
2. Bir önceki paragraf gereğince bir çekince ileri süren bir Devlet, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne hitaben bir bildirim ile herhangi bir zamanda çekincesini geri alabilir.

Madde 13

1. Bu Sözleşmenin yürürlüğe gireceği tarihten itibaren beş yıllık bir süre geçmesinden sonra, bu Sözleşmenin gözden geçirilmesi ile ilgili bir talep herhangi bir akit tarafça Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne hitaben yazılı bir bildirim ile herhangi bir zamanda yapılabilir.
2. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, böyle bir talep hakkında, varsa, alınacak tedbirleri kararlaştıracaktır.

Madde 14

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Birleşmiş Milletlere üye olan bütün Devletleri ve 8. maddede zikredilen diğer Devletleri:
a. bu Sözleşmenin imzalanmasından ve madde 8, 9 ve 10’a uygun şekilde tevdi edilen onay ve katılma belgelerinden,
b. bu Sözleşmenin 11. maddesine uygun şekilde yürürlüğe girme tarihinden,
c. 11. madde gereğince yapılan gözden geçirme (revizyon) taleplerinden,
d. 12. madde gereğince Sözleşmeye konulan çekincelerden haberdar edecektir.
Madde 15
Bu sözleşmenin Çincesi, İngilizcesi, Fransızcası, Ruscası ve İspanyolcası aynı şekilde geçerli olan orijinali (aslı) Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir; o da bütün Devletlere orijinalin tasdikli bir kopyasını gönderecektir.
Yukarıdaki hükümleri teyiden hükümetleri tarafından usulüne uygun şekilde yetkilendirilen aşağıda imzaları bulunan tam yetkili temsilciler Sözleşmeyi imzaladılar.

Yirmisekiz Nisan bindokuzyüzellisekiz’de Cenevre’de tanzim edildi.

Aslan Gündüz, Milletlerarası Hukuk - Temel Belgeler Örnek Kararlar, Betaş Yayınları, İstanbul 2000

1958 CENEVRE DENİZ HUKUKU SÖZLEŞMELERİ : KARA SULARI VE BİTİŞİK BÖLGE SÖZLEŞMESİ

29 Nisan 1958 tarihinde Cenevre'de imzalandı, 10 Eylül 1964'de yürürlüğe girdi.

Türkiye, bu sözleşmeye taraf değildir.

4 Ana Sözleşmeden oluşan 1958 Cenevre Sözleşmeleri, yerini 10 Aralık 1982'de imzalanan BM Deniz Hukuku Sözleşmesine bırakmıştır.

(Aslan Gündüz, Milletlerarası Hukuk - Temel Belgeler Örnek Kararlar, Betaş Yayınları, İstanbul 2000)

Bu Sözleşmeye Taraf olan Devletler aşağıdaki hususlarda anlaştılar:

KISIM 1 - KARASULARI

BÖLÜM I
GENEL

Madde 1

1. Bir Devletin egemenliği kara ülkesinin ve iç sularının ötesinde kıyısına bitişik ve karasuları olarak tarif edilen bir deniz kuşağını kapsar.
2. Bu egemenlik, işbu maddelerin hükümlerine ve milletlerarası hukukun diğer kurallarına tabi şekilde kullanılır.

Madde 2

Bir Kıyı Devletinin egemenliği karasularının deniz yatağını ve toprak altını olduğu kadar, üzerindeki hava sahasını da kapsar.
BÖLÜM II
KARASULARININ SINIRLARI

Madde 3

Bu maddelerde aksi kararlaştırılmış olmadıkça, karasularının genişliğini ölçmek için kullanılan normal esas hat, kıyı doğrultusundaki en düşük cezir hattıdır; bu hat kıyı Devleti tarafından resmen kabul edilmiş büyük ölçekli haritalar üzerinde gösterilir.
Madde 4

1. Kıyının derin bir şekilde girintili - çıkıntılı olduğu yerlerde veya kıyının hemen yakınında kıyı boyunca adalar bir saçak teşkil edecek konumdaysa, karasularının genişliğinin ölçülmesi için esas alınan hattın çiziminde, uygun noktaları birleştiren düz hatlar yöntemi kullanılabilir.
2. Bu şekilde çizilen esas hatlar, kıyının genel istikametinden dikkate değer ölçüde sapmamalı ve hatların içinde kalan deniz alanlarının iç sular rejimine tabi olması için kara ile yeteri kadar bağlantılı olması gerekir.

3. Cezir yüksekliklerine doğru veya cezir yüksekliklerinden başlamak üzere esas hatlar çizilemez; meğer ki daimi şekilde su üstünde kalan deniz fenerleri ve benzeri tesisler bunların üzerinde inşa edilmiş olsun.

4. Birinci paragraf hükümlerine göre düz hatlar yönteminin uygulanabildiği yerlerde, belirli esas hatları tespit ederken, gerçekliği ve önemi uzun zamandan beri bir teamülle açıkça kanıtlanmış olan, ilgili bölgeye has ekonomik menfaatler gözönünde tutulabilir.

5. Düz hatlar yöntemi, bir Devlet tarafından başka bir Devletin karasularını açık denizden ayıracak tarzda uygulanamaz.

Madde 5

1. Karasuları esas hattının berisinde (kara tarafında) kalan sular Devletin iç sularının bir parçasını teşkil eder.
2. Dördüncü maddeye uygun şekilde bir düz esas hattın tesis edilmesinin daha önce karasularının veya açık denizin bir parçası olarak mütalaa edilmiş olan sahaları iç sular haline getirme sonucunu doğurduğu yerlerde, 14 - 23. maddelerde öngörülen zararsız geçiş hakkı bu sularda da geçerli olacaktır.

Madde 6

Karasularının dış sınırı, her noktası esas hattın en yakın noktasına karasularının genişliği kadar uzaklıkta olan bir hattır.
Madde 7

1. Bu madde sadece kıyıları bir Devlete ait olan körfezlerle ilgilidir.
2. Bu maddelerin uygulanması bakımından, bir körfez iyice belirgin bir girintidir ki (karaya) sokuluşunun ağız genişliğine oranı kara ile çevrili suları kapsayacak kadar olmalı ve kıyının basit bir kıvrımından ibaret olmamalıdır. Bununla beraber, bir girinti, bu girintinin ağzına çizilen bir hattı çap olarak alan bir yarım daire alanı kadar alana veya ondan daha büyük bir alana sahip olmadıkça, bir körfez olarak telakki edilemez.

3. Ölçüm yapılması bakımından, bir girintinin alanı girinti kıyısının çevresindeki en düşük cezir hattı ile en düşük cezir sırasındaki doğal giriş noktalarını birleştiren bir hat arasında kalan alandır. Adaların mevcudiyetinden dolayı bir girintinin birden fazla ağzının olması halinde, yarım daire farklı ağızlara çizilen hatların toplam uzunluğu kadar bir hat üzerinde çizilir. Bir girinti içindeki adalar girintinin su sahasına dahilmiş gibi kabul edilecektir.

4. Bir körfezin doğal giriş noktaları arasındaki mesafenin en düşük cezir sırasında yirmi dört mili aşmadığı durumlarda, bu iki cezir hattı arasında körfezi kapatan bir hat çizilebilir ve bu suretle kapatılan sular iç sular telakki edilir.

5. Bir körfezin doğal giriş noktaları arasındaki mesafenin en düşük cezir sırasında yirmi dört mili aştığı durumlarda, yirmi dört mil uzunluğundaki bir düz esas hat, o genişlikte bir hatla mümkün olan azami su sahasını kapatacak şekilde, körfezin içinde çizilecektir.

6. Yukarıdaki hükümler, ‘tarihi’ körfezlere veya 4. maddede öngörülen düz hatlar sisteminin uygulandığı bir durumda uygulanmaz.

Madde 8

Karasularının sınırlandırılması bakımından, liman sisteminin ayrılmaz bir parçasını oluşturan en dışarıdaki daimi liman tesisleri kıyının bir parçasını oluşturuyormuş gibi mütalaa edilecektir.
Madde 9

Normal olarak gemilerin yükleme, boşaltma ve demirlemesi için kullanılan ve aksi halde kısmen veya tamamen karasularının dış sınırlarının ötesinde kalacak olan demir yerleri karasularına dahildir. Kıyı Devleti bu gibi demir yerlerini açıkça sınırlandırmalı ve gereği veçhile aleniyet kazandırılması gereken haritalar üzerine onları sınırları ile birlikte göstermelidir.
Madde 10

Bir ada, su ile çevrilmiş, suların en çok yükseldiği zaman su üstünde kalan, doğal olarak oluşmuş bir arazi sahasıdır.
Madde 11

1. Bir cezir yüksekliği su ile çevrili olan ve sular çekildiği zaman su üstünde kalan, fakat sular yükseldiği zaman su ile kaplı hale gelen doğal olarak oluşmuş bir arazi sahasıdır. Bir cezir yüksekliğinin tamamen veya kısmen ana karadan veya bir adadan itibaren karasularının genişliğini aşmayan bir uzaklıkta bulunduğu yerlerde, o yükseklik üzerindeki en düşük cezir hattı kara sularının ölçülmesinde esas hat olarak kullanılabilir.
2. Cezir yüksekliğinin tamamen veya kısmen anakaradan veya bir adadan itibaren karasularının genişliğini aşan bir mesafede olduğu yerlerde kendine ait bir karasuyu yoktur.

Madde 12

1. İki Devlet kıyısının karşı karşıya veya yanyana (bitişik) olduğu durumlarda, iki Devletten hiçbirisi aralarında aksini öngören bir anlaşma olmadıkça, karasularını her noktası iki devletten her birinin karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatlar üzerindeki en yakın noktalara eşit uzaklıkta olan orta hattın ötesine geçirmeye yetkili değildir. Bununla beraber, tarihi hak veya diğer özel şartlar sebebiyle iki Devletin karasularını bu hükümle bağdaşmayan bir tarzda sınırlandırmasının gerekli olduğu durumlarda, bu paragraf hükümleri uygulanmaz.
2. Kıyıları karşı-karşıya veya yan-yana olan iki Devletin karasuları arasındaki sınırlandırma hattı, kıyı Devletlerinin resmen kabul ettiği büyük ölçekli haritalar üzerinde işaretlenecektir.

Madde 13

Bir nehir doğrudan doğruya denize akıyorsa, esas hat nehir yakalarının cezir hattı üzerindeki noktaları arasında nehir ağzına çizilen hattır.
BÖLÜM III
ZARARSIZ GEÇİŞ HAKKI

Alt Kesim A.
Bütün gemilere uygulanacak kurallar

Madde 14

1. Denizde kıyısı olsun veya olmasın, Devletlerin bütün gemileri bu madde hükümlerine tabi bir şekilde karasularından zararsız geçiş hakkına sahiptir.
2. Geçiş ya iç sulara girmeden karasularını katetmek, ya da iç sulara geçmek veya iç sulardan açık denize geçmek amacıyla karasularından seyrüsefer etmek demektir.

3. Geçiş, alelade seyrüseferin doğal bir icabı olduğu veya force majeure veya tehlike zaruri kıldığı ölçüde durma ve demirlemeyi de kapsar.

4. Geçiş, kıyı Devletlerin barışına, düzenine veya güvenliğine halel getirmedikçe, zararsızdır. Bu geçiş, bu maddelere ve milletlerarası hukukun diğer kurallarına uygun şekilde cereyan edecektir.

5. Yabancı balıkçı gemilerinin geçişi, kıyı Devletinin bunların karasularında balık avlamasını önlemek için yapacağı ve ilan edeceği kanun ve düzenlemelere uygun olmazsa zararsız telakki edilmeyecektir.

6. Denizaltılar, su üstünde seyretmeye ve bayraklarını göstermeye mecburdur.

Madde 15

1. Kıyı Devleti, karasularında zararsız geçişi engelleyemez.
2. Kıyı Devleti, karasuları içinde bilgisi dahilindeki seyrüseferle ilgili herhangi bir tehlikeyi uygun şekilde ilan etmeye mecburdur.

Madde 16

1. Kıyı Devleti, karasularında zararsız olmayan geçişi önlemek için zaruri tedbirleri alabilir.
2. Gemilerin iç sulara geçmesi halinde, kıyı Devleti bu sulara kabul edilme şartlarının herhangi bir şekilde ihlalini önlemek için zaruri olan tedbirleri alma hakkına da sahip olacaktır.

3. Paragraf 4 hükümleri saklı kalmak üzere, kıyı Devleti yabancı gemiler arasında ayırım yapmadan, karasularının belirlenmiş bölümlerinden, güvenliğinin korunması için elzemse, yabancı gemilerin zararsız geçiş hakkını geçici olarak erteleyebilir.

4. Açık denizin bir bölümü ile açık denizin diğer bir bölümü veya yabancı bir Devletin karasuları arasında milletlerarası ulaştırmada kullanılan boğazlarda yabancı gemilerin zararsız geçiş hakkı ertelenemez.

Madde 17

Zararsız geçiş hakkını kullanan yabancı gemiler, kıyı Devletinin bu maddelere ve milletlerarası hukukun diğer kurallarına uygun şekilde kabul ettiği kanunlara ve düzenlemelere ve özellikle, taşıma ve seyrüseferle ilgili kanun ve düzenlemelere riayet edecektir.
Alt-kesim B.
Ticaret gemilerine uygulanacak kurallar

Madde 18

1. Yabancı gemilerden sırf karasularından geçmeleri sebebiyle hiçbir resim istenemez.
2. Karasularından geçen bir yabancı gemiye sadece kendisine yapılan özel hizmetlerin karşılığı olarak rusüm yüklenebilir. Bu rusüm ayırım yapmadan alınacaktır.

Madde 19

1. Karasularından geçen yabancı bir gemide işlenen herhangi bir suçla ilgili olarak herhangi bir kimsenin tutuklanması veya herhangi bir soruşturmanın yapılması için kıyı Devletinin bu gemi üzerindeki cezai yargı yetkisi aşağıdaki durumlar dışında kullanılmamalıdır:
a - Suçun sonuçları kıyı Devletine sirayet ediyorsa; veya
b - Suç ülkenin barışını veya karasularının düzenini bozacak türde ise; veya
c- Mahalli mercilerin yardımı geminin kaptanı veya geminin bayrağını taşıdığı Devletin konsolosu tarafından istenmişse; veya
d - Uyuşturucu maddenin kanun dışı trafiğini önlemek için gerekliyse.
2. Yukarıdaki hükümler, kıyı Devletinin, iç sularını terkettikten sonra karasularından geçen yabancı bir gemide bir tutuklama yapma veya bir soruşturma yapma amacıyla kanunların müsaade ettiği herhangi bir tedbiri almak hakkını etkilemez.
3. Bu Maddenin 1. ve 2. paragraflarında öngörülen durumlarda, Kıyı Devleti eğer kaptan isterse, herhangi bir tedbiri almadan önce, bayrak Devletinin konsolosluk yetkilisini haberdar edecektir ve bu yetkili ile gemi mürettebatı arasındaki temasları kolaylaştıracaktır. Acil hallerde, bu tedbirlerin alınması esnasında durum karşı tarafa bildirilecektir.

4. Tutuklanmanın yapılıp yapılmayacağı veya nasıl yapılacağını düşünürken mahalli merciler seyrüseferin menfaatlerini gereği veçhile dikkate alacaklardır.

5. Kıyı Devleti, karasularından geçen yabancı bir gemide, gemi yabancı bir limandan gelip iç sulara girmeden sadece karasularından geçiyorsa, karasularına girmeden önce işlenen herhangi bir suçla ilgili olarak herhangi bir kimsenin tutuklanması veya herhangi bir soruşturmanın yapılması için herhangi bir tedbir alamaz.

Madde 20

1. Kıyı Devleti karasularından geçen yabancı bir gemiyi, gemide bulunan bir kişiyle ilgili hukuki yargılama yetkisini kullanmak amacıyla durdurmamalı veya yolundan çevirmemelidir (should not stop or divert).
2. Kıyı Devleti, geminin kendisinin karasularından yaptığı yolculuk esnasında veya yolculuk amacıyla üstlendiği veya maruz kaldığı yükümlülükler veya hukuki sorumluluklar müstesna olmak üzere, herhangi bir hukuki dava amacıyla gemiyi haczedemez veya onu tutuklayamaz.

3. Bundan önceki paragraf hükümleri, kıyı Devletinin karasularından yatan veya iç suları terkettikten sonra karasularından geçen yabancı bir gemiyi herhangi bir hukuk davası sebebiyle kanunlarına uygun şekilde haczetmek veya tutuklamak hakkına bir halel getirmez.

Alt-kesim C.
Harp gemilerinden başka Devlet gemilerine uygulanacak kurallar

Madde 21

A ve B alt-kesimlerinde yer alan kurallar, ticari amaçlar için kullanılan devlet gemilerine de uygulanır.
Madde 22

1. Alt-kesim A’da ve madde 18’de yer alan kurallar gayri-ticari amaçlarla kullanılan devlet gemilerine uygulanacaktır.
2. Bir önceki paragrafta zikredilen hükümlerde yer alan istisnalar saklı kalmak üzere, bu Maddelerde yer alan hiçbir hüküm bu gibi gemilerin bu Maddelere veya milletlerarası hukukun diğer kurallarına göre sahip olduğu bağışıklıkları etkilemez.

Alt-kesim D.
Harp gemilerine uygulanacak kurallar

Madde 23

Eğer herhangi bir harp gemisi kıyı Devletinin karasularından geçişle ilgili düzenlemelerine riayet etmezse ve riayet etmesi için kendisine yapılan herhangi bir talebi umursamazsa, kıyı Devleti harp gemisinin karasularını terk etmesini isteyebilir.
KISIM II
BİTİŞİK BÖLGE

Madde 24

1. Açık denizin karasularına bitişik bir bölgesinde kıyı Devleti:
a - gümrük, maliye, muhacerat veya sağlık ile ilgili düzenlemelerinin ülkesinde veya karasuları içinde ihlalini önlemek;
b - yukarıdaki düzenlemelerin ülkesinde veya karasuları içinde vukubulan ihlallerini cezalandırmak
için zaruri olan kontrolü icra edebilir.
2. Bitişik bölge, karasuları genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hattan itibaren oniki mili geçemez.

3. İki Devletin kıyılarının karşı karşıya veya yanyana olduğu durumlarda bu iki Devletin hiçbirisi, aralarında aksine anlaşma olmadıkça, bitişik bölgesini her noktası iki Devletin karasularının genişliğinin ölçülmeye başlandığı esas hatlar üzerindeki en yakın noktalardan eşit uzaklıkta olan orta hattın ötesine geçiremez.

KISIM III
NİHAİ MADDELER

Madde 25

Bu Sözleşme hükümleri, halen yürürlükte olan sözleşmeleri ve diğer miIletlerarası andlaşmaları, bunların tarafı olan Devletler bakımından etkilemeyecektir.
Madde 26

Bu Sözleşme, 31 Ekim 1958’e kadar Birleşmiş Milletlerin veya uzman örgütlerinin üyesi olan bütün Devletlerin veya Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun Sözleşmeye taraf olmaya davet ettiği diğer herhangi bir Devletin imzasına açık olacaktır.
Madde 27

Bu Sözleşme, onaya tabidir. Onay belgeleri, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir.
Madde 28

Bu Sözleşme, 26. maddede zikredilen kategorilerin herhangi birisine ait olan herhangi bir Devletin katılmasına açık olacaktır. Katılma belgesi, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir.
Madde 29

1. Bu Sözleşme, yirmiikinci onay veya katılma belgesinin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edildiği tarihi izleyen otuzuncu günde yürürlüğe girecektir.
2. Yirmiikinci onay veya katılma belgesinin tevdi edilmesinden sonra, bu Sözleşmeyi onaylayan veya ona katılan her bir Devlet için Sözleşme, bu Devletin onay veya katılım belgesini tevdi etmesini izleyen otuzuncu günde yürürlüğe girecektir.

Madde 30

1. Bu Sözleşmenin yürürlüğe gireceği tarihten itibaren beş yıllık bir süre geçmesinden sonra, bu Sözleşmenin gözden geçirilmesi ile ilgili bir talep herhangi bir akit tarafça Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne hitaben yazılı bir bildirim ile herhangi bir zamanda yapılabilir.
2. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, böyle bir talep hakkında, eğer varsa, alacağı tedbirleri kararlaştıracaktır.

Madde 31

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Birleşmiş Milletler üyesi olan bütün Devletleri ve 26. Maddede zikredilen diğer Devletleri aşağıdaki hususlardan haberdar edecektir:
a - 26. 27. ve 28. maddelere uygun şekilde bu Sözleşmenin imzalanmasından ve onay veya katılma belgelerinden;
b - 29. maddeye uygun şekilde Sözleşmenin yürürlüğe gireceği tarihten;
c - 30. maddeye göre yapılacak revizyon taleplerinden.
Madde 32
Bu Sözleşmenin Çince, İngilizce, Fransızca, Rusça ve İspanyolca metinleri aynı şekilde geçerli olan orijinali Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ne tevdi edilecektir; o da 26. maddede zikredilen bütün Devletlere bunun tasdikli bir suretini gönderecektir.
Yukarıdaki hükümleri tasdiken, hükümetleri tarafından usulüne uygun şekilde yetkilendirilen aşağıda imzaları bulunan temsilciler bu Sözleşmeyi imzaladılar.

Bindokuzyüzellisekiz senesinin Yirmidokuz Nisanında Cenevre’de tanzim edildi.

1920 GÜMRÜ ANDLAŞMASI

Gümrü Andlaşması, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'nin bir yabancı devlet ile yaptığı ilk uluslararası andlaşmadır. Andlaşma, Kafkasya'daki gelişmeler sonucu onaylanmadığı için yürürlüğe girmedi ve yerini 16 Mart 1921'de Moskova'da imzalanan Andlaşmaya bıraktı.

(İsmail Soysal, Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları - Cilt 1. S. 17)

TÜRKİYE - ERMENİSTAN BARIŞ ANDLAŞMASI

Gümrü (Alexandropol), 2 Aralık 1920

 Bir yandan Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, öte yandan Ermenistan Cumhuriyeti, aralarındaki savaş durumuna son vermek ve sürekli bir barış yaratmak amacıyla, aşağıda adları yazılı yetkili Temsilcileri, görüşmeler yapmak için, görevlendirmişlerdir:

Türkiye Hükümetince:

Doğu Cephesi Komutanı Ferit Kazım Kara Bekir Paşa,
Erzurum Valisi Hamid Bey,
Erzurum Milletvekili Süleyman Necati Bey;

Ermenistan Cumhuriyetince:

Eski Başbakan Mösyü Aleksander Hatisiyan,
Eski Maliye Bakanı Mösyü Avram Gülhandaniyan,
İçişleri Bakan Yardımcısı Mösyü İstepan Gorganiyan.

Adı geçen yetkili Temsilciler, barış görüşmeleri için Gümrü’de toplanıp yöntemine uygun görülen yetki belgelerinin verişimi üzerine, aşağıdaki Maddeleri kararlaştırmışlardır:

1. Türkiye ile Ermenistan arasında savaş durumuna son verilmiştir.

2. Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır, ilişik krokide gösterildiği üzere, (aşağı Karasunun döküldüğü yerden başlayarak, Aras ırmağı Kekaç kuzeyine dek Arpaçayı, daha sonra Karahan Deresi - Tiğnis batısı - Büyük Kımlı doğusu - Kızıltaş - Büyük Akbaba Dağı) çizgisinden oluşur. Sınır çizgisinin kesin biçimde belirlenmesi işi, bu Andlaşmanın imzası gününden iki hafta sonra, Karma bir Komisyonca yerinde yapılacaktır.

Kuki Dağı 10282-8022-Gamasur Dağı 8160-Kurdkulak Köyü-Saat Dağı 7868-Arpaçay Evleri 3080-Kemurlu Dağı 6930-Saraybulak 8071-Ararat İstasyonu - Aras ırmağı üzerinde Aşağı Karasu’nun döküldüğü yerden geçen çizginin güneyindeki (Nahçivan, Şahtahtı, Şarur) bölgesinde daha sonra bir plebisitle saptanacak yönetim biçimine ve bu
yönetimin kapsayacağı topraklara Ermenistan karışmayacak ve işbu bölgede şimdilik Türkiye koruyuculuğunda bir yerel yönetim kurulacaktır.

3. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, ikinci Maddede sözügeçen sınır ile Osmanlı sınırı arasında bulunup işbu Andlaşma uyarınca Türkiye’de kalacak olan ve üzerine Türkiye’nin tarihsel, etnik ve hukuksal ilişkisi inkar edilemez toprakların hukuksal durumu konusunda, Ermenistan Cumhuriyeti istediği takdirde, asıl halkının tümüyle geri dönmesinin gerçekleşebilmesi için, Andlaşmanın onaylanmasından sonra üç yıl geçince plebisite başvurmayı kabul eder. Bir Alt Komisyon bunun biçimini belirleyecektir.

4. Emperyalist Devletlerin kışkırtma ve özendirmeleri sonucu olarak, düzen ve güvenliği bozucu durum ve eylemlere bundan böyle olanak bırakılmaması yolundaki iyiniyeti nedeniyle, Erivan (Ermenistan) Cumhuriyeti iç güvenliği korumağa yetecek düzeyde, hafif silahlı jandarma kuvveti ve ülkeyi savunmaya ayrılan sekiz dağ ya da sahra topu ile yirmi makineli tüfeğe sahip ücretle tutulacak bin beşyüz askerden oluşan bir birlikten fazla bir askersel kuruluşa izin vermemeği yükümlenir. Ermenistan’da zorunlu askerlik hizmeti olmayacaktır. Ülkeyi dış düşmanlara karşı savunmak için tahkimat yapmak ve bu tahkimata istediği sayıda ağır toplar yerleştirmekte Ermenistan Cumhuriyeti özgürdür. Bu ağır toplar arasında, hareket halindeki Orduda kullanılabilecek onbeş santimetrelik obüsler ile onbeş santimetrelik uzun toplar ve daha küçük çapta her türlü ağır ateşli silahlar bulunmayacaktır.

5. Barışın yapılmasından sonra Erivan’da yerleşecek Türkiye’nin siyasal Temsilcisi ya da Büyükelçisinin yukarıda sözü edilen konularda her zaman denetleme ve soruşturma yapmasına Erivan Hükümeti izin vermeği işbu Andlaşma ile kabul etmiştir. Buna karşılık, Ermenistan Cumhuriyeti istemde bulunursa, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Ermenistan’a silahlı yardımda bulunmağı yükümlenir.

6. Bağıtlı Taraflar, Büyük Savaş sırasında düşman ordularına katılarak kendi devletine karşı silah kullanmış ya da işgal altındaki topraklar üzerinde toptan kırımlara katılmış olanları dışındaki göçmenlerin eski sınır içindeki yurtlarına dönmelerine izin verir. Böylece, ülkelerine döneceklerin en uygar ülkelerdeki azınlıkların yararlandıkları haklardan bütünüyle yararlanmalarını, karşılıklı olarak yükümlenirler.

7. Altıncı Maddede sözü geçen göçmenlerden işbu Andlaşmanın onayı ve onay belgelerinin verişimi gününden sonra bir yıllık süre içinde yurtlarına dönmeyenler o Maddenin verdiği olanaktan yararlanamayacakları gibi, tasarruf haklarına ilişkin savları da geçerli olmayacaktır.

8. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, iki yıldan beri silah altında tutmak zorunda kaldığı Ordunun büyük harcamalar gerektirmiş olmasına karşın, Ermenistan’a karşı girişmek zorunluluğunda kaldığı savaş nedeniyle hakkı olan zarar gideriminden, benimsenip açıklanan insancıl ve hukuksal ilkelere uymak isteğiyle, vazgeçmiştir. Bundan başka, Taraflar Büyük savaş sırasında ortaya çıkan zararlar ve tasarruf haklarındaki değişikliklerin gerektirdiği zarar gideriminden de aklanmışlardır.

9. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Erivan Cumhuriyetine, İkinci Maddede belirlenen sınır içinde, egemenliğini bütünüyle geliştirmek ve güçlendirmek üzere, içtenlikle yardımda bulunmağı yükümlenir.

10. Erivan Hükümeti, Türkiye Büyük Milletince kesinlikle reddedilmiş olan (Sevr) Andlaşmasını hükümsüz sayıp bunu ve kimi emperyalist hükümet ve siyasal çevreler elinde bir kışkırtma aracı olan Avrupa ve Amerika’daki Temsilci Heyetlerini geri çağırmayı, bundan böyle iki ülke arasında her türlü yanlış düşünceleri ortadan kaldırmak iyiniyetiyle yükümlendiğini açıklar. Ermenistan Cumhuriyeti barış ve esenlik içinde gelişmesini sağlama ve Türkiye’nin komşuluk haklarına saygılı olma doğrultusundaki iyiniyetlerinin bir kanıtı olmak üzere, emperyalist amaçlar güderek, iki ulusun barış ve esenliğini tehlikeye sokan haris, savaşçı kişileri hükümet yönetiminden uzak tutmağı yükümlenir.

11. Ermenistan Cumhuriyetinin toprakları üzerinde yaşayan Müslüman halkın haklarını korumak ve onların dinsel ve kültürel özellikleri içinde gelişmelerini sağlamak için, toplumsal biçimde örgütlenmelerini, Müftülerin doğrudan doğruya Müslüman toplumunca seçilmesini ve yerel müftülerin seçecekleri Başmüftü’nün memurluk görevinin Türkiye Büyük Millet Meclisi Şer’iye Vekaletince onaylanmasını kabul ederek yükümlenir.

12. Bağıtlı Taraflardan her biri, karşı Tarafa ilintili kişi ve malların kendi demiryolları ve genellikle tüm ulaşım yolları üzerinden özgürce geçmelerini ve öteki Tarafın denize ya da herhangi bir ülkeye transitini, hiç bir biçimde, engellememeği yükümlenir. Türkiye Hükümeti, Şerur, Nahçivan, Şahtahtı ve Culfa yoluyla İran, Maktu ve Ermenistan arasında transit işlerinin serbestliğini sağlar. Ermenistan Hükümeti, Azerbaycan, İran, Gürcistan ve Türkiye arasında eşya, araba, vagon ve tüm transit işlerinden vergi almamağı yükümlenir.

Türkiye Devleti, varlık ve yaşamına Emperyalistler tarafından girişilmesi kesinlikle beklenen yıkıcı kışkırtmalara karşı koymak zorunluğunda bulunduğundan, genel barışın gerçekleşmesine değin, ulaşım serbestliğini bozmamak koşulu ile, Dördüncü Maddede sözü edilen sayıdan fazla silah sokulmasını önlemek için, Erivan Cumhuriyeti içindeki demiryolları ve ulaşım yollarını denetim ve gözetim altında bulunduracaktır. Emperyalist devletlere ilintili resmi olmayan heyetlerin bu ülkeye girme ve sızmalarına Taraflar engel olacaklardır.

13. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Devletin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğünü tehdit edebilecek saldırılara karşı, işbu Andlaşmanın Erivan Cumhuriyetine sağladığı haklara zarar gelmemek koşulu ile Ermenistan içinde geçici olarak askersel önlemler alabilir.

14. Erivan Cumhuriyetince her hangi bir Devletle yapılmış olan tüm Andlaşmaların Türkiye’yi ilgilendiren, ya da Türkiye’nin çıkarlarına zararlı hükümlerini geçersiz saymayı bu Cumhuriyet kabul eder ye yükümlenir.

15. Bağıtlı Taraflar arasında Andlaşmanın imzasından sonra ticaret ilişkileri başlayacak ve Taraflar Büyükelçi ve Konsolos atayabilecektir.

16 Telgraf, posta, telefon, konsolosluk ve ticarete ilişkin bağıtlar Alt - Komisyonlarca işbu Andlaşma hükümleri uyarınca yapılacaktır. Bununla birlikte, komşu ülke ve işgal altındaki topraklar ile Ermenistan arasında demiryolu, telgraf ve posta ulaşımının, bu Andlaşma imza edilir edilmez, başlamasına Türkiye Hükümetince izin verilecektir.

17. Bu Andlaşma gereğince Ermenistan’ın olup Türk Ordusu işgali altında bulunan toprakların boşaltılması ve tutsakların geri verilmesi ve değiştirilmesi, Andlaşmada Ermenistan Hükümetine ilişkin yükümlülüklerin yerine getirilmesinden sonra gerçekleştirilecektir. Alıkonulan siviller ve Devlet ileri gelenleri geri verilecektir. Tutukluların geri verilmesi işi Alt - Komisyonca yerine getirilecektir.

18. İşbu Andlaşma bir ay içinde onaylanarak, onaylanmış örnekleri Ankara’da verişilecektir.

Bu hükümlere olan inançla, yukarıda adları yazılı yetkili Temsilciler işbu Barış ve Dostluk Andlaşmasını imza etmişlerdir. Andlaşma iki örnek olarak 2 Aralık 1920 günü Gümrü (Aleksandropol)’de düzenlenmiştir. Anlaşmazlık çıkınca, Türkçe metnine başvurularak çözümlenecektir.


KAZIM KARABEKİR
HAMİD
SÜLEYMAN NECATİ ALEKSANDER HATİSİYAN
AVRAM GÜLHANDANİYAN
ISTEPAN GORDANIYAN

1922 MUDANYA SÖZLEŞMESİ

Mudanya Sözleşmesi, 15 Mayıs 1919'da Yunan Ordusunun İzmir'e çıkışı ile başlayan Türk-Yunan savaşına son verdiği gibi, Türkiye'nin Trakya sınırının Ankara Hükümeti'nin istediği biçimde çizilmesi gereğini de Müttefiklere kabul ettirmiş, Lozan Barış görüşmelerinde toprak sorunununçözümünü kolaylaştırmıştır.

(İsmail Soysal, Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları - Cilt 1. S. 61)

SİLAH BIRAKIŞIMI SÖZLEŞMESİ

Mudanya, 11 Ekim 1922

Müttefik Devletler tarafından 23 Eylül 1922 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin 29 Eylül 1922 günü Müttefik Devletlere verdikleri Nota hükümleri uyarınca:

Müttefik Devletler Generalleri:

Büyük Britanya Hükümeti adına: General Harrington,
İtalya Hükümeti adına: General Monbelli,
Fransa Hükümeti adına: General Charpy;
ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına: İsmet Paşa;

Yunanistan adına: General Mazarakis arasında 3 Ekim 1922 ve onu izleyen günlerde Mudanya’da toplantılar yapılmıştır.

Müttefik Devletler Doğu Trakya’nın, Edirne ile birlikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine teslimine karar verdiklerinden bu Konferansın amacı şunlarla sınırlı idi:

I. Doğu Trakya’dan çekilmesi istenecek olan Yunan Kuvvetlerinin geçeceği çizgiyi belirlemek;

II. Yunan Silahlı Kuvvetlerinin ve sivil yönetiminin bu toprakları boşaltması ve oraya Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti memurları ve jandarmasının yerleşmesi yöntemlerini belirlemek;

III. Bu değişim sırasında genel düzen ve güvenliği sürdürmek üzere, bölgede kontrolü sağlamak.

Yetkili Temsilciler aşağıdaki Maddeler üzerinde uyuşmuşlardır:

1. İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesi üzerine Türk ve Yunan silahlı kuvvetleri arasında çarpışmalar durdurulacaktır.

2. İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesi üzerine Trakya’daki Yunan kuvvetlerinin gerisine çekilmesi istenecek çizgiyi, Adalar Denizi [Ege] ağzından Trakya ile Bulgaristan sınırının kesiştiği yere dek, Meriç’in sol kıyısı oluşturacaktır.

3. Barış yapılmasına değin, olası her türlü karışıklıkların önüne geçmek için, Meriç’in sağ kıyısı, Karaağaç ile birlikte, Müttefik Devletlerce saptanacak yerlere yerleşmek üzere, onların askersel birliklerince işgal edilecektir.

4. Edirne çevresine ulaşımı sağlayan demiryolu bağlantısının geçiş özgürlüğünü aksamadan sürdürmek için, Svilengrad (Cisri Mustafapaşa)’dan Kuleliburgaz’a dek Meriç’in sağ kıyısını izleyen demiryolu kesimi üç Müttefik Devlet ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ve Yunanistan’ın birer delegesinden oluşacak Karma bir Komisyonca, özel bir Sözleşme ile düzenlenecek, bir denetime bağlı tutulacaktır.

5. Doğu Trakya’nın Yunan Kuvvetlerince boşaltılması işbu Sözleşmenin yürürlüğe girmesi üzerine başlayacaktır. Boşaltma, askerlerden başka, çeşitli askersel örgüt ve servisleri, onların her türlü taşıma araçlarını, savaş gereç ve silah stokları ile yiyecek maddelerini de kapsayacaktır. Boşaltma yaklaşık on beş günlük bir süre içinde gerçekleştirilecektir.

6. Jandarma da birlikte olmak üzere, Yunan sivil memurları en kısa bir süre içinde çekilecektir. Yunan memurları her yönetim bölgesinden çekildikçe sivil yönetim Müttefiklerin memurlarına bırakılacak ve onlarca da, olanaklı ise, o gün Türk memurlarına geçirilecektir. Bu el değiştirme işlemi Trakya’nın baştan başa Yunan kuvvetlerince boşaltılmasının bitimi üzerine, en çok otuz gün içinde son bulmuş olacaktır.

7. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin, memurlarıyla birlikte, yerel düzen ve güvenliğin sürdürülmesi ve sınır ve demiryollarının korunması için, kesinlikle zorunluk duyulan sayıda, jandarma kuvvetleri de bulunacaktır. Bu kuvvetlerin toplamı, subaylarıyla birlikte, sekiz bini aşmayacaktır.

8. Yunan kuvvetlerinin geri çekilmesi ve sivil yönetimin el değiştirme işlemi, başlıca Merkezlerde yerleştirilecek olan Müttefiklerarası Kurulların yönetiminde yapılacaktır. Bu Kurulların görevi, yukarıda sözügeçen çekilme ve el değiştirme işlemlerini kolaylaştırmaya aracılık etmektedir. Kurullar her türlü aşırılık ve şiddeti önlemeğe çalışacaktır.

9. Bu Kurullardan başka, Doğu Trakya’yı Müttefik Kuvvetleri işgal edecektir. Yaklaşık yedi Taburdan oluşacak bu kuvvetler düzenin korunmasını sağlıyacak ve sözkonusu Kurullara destek olacaktır.

10. Müttefik Devletler Kurulları ile askerlerinin geri çekilmesi, Yunan kuvvetlerinin boşaltma hareketinin bitişinden otuz gün içinde gerçekleştirilecektir. Müttefik Devletler Hükümetleri, düzenin sürdürülmesi ve Türk olmayan halkın korunması için yeterince önlem alındığı konusunda uyuşurlarsa, bu geri çekilme işi daha erken bir günde yapılabilecektir. Böylece, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti yönetimi ve jandarması bir bölgede düzenli bir biçimde görev yapmağa başlar başlamaz, Müttefik Kurulları ve kuvvetleri o bölgeden otuz günlük sürenin bitiminden önce çekilebilecektir.

11. Anadolu’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin kuvvetleri aşağıda gösterilen çizgiler üzerinde duracak; bu çizgileri Barış Konferansının açılışına değin ve Konferansın yapıldığı sürece geçmeyecektir.

Çanakkale Bölgesi: Lapseki kuzeyinde Bozburnu ve güneyde Kumburnu temel noktaları oluşturmak üzere, Asya kıyısından yaklaşık onbeş kilometre derinlikte bir çizgi.
İzmit Yarımadası: İzmit körfezinde Darıca’dan başlayıp Gebze’den geçerek Karadeniz üzerinde Şile’ye uzanan çizgi. (Burada adı geçen yerler Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine bırakılacaktır). Darıca’dan Şile’ye giden yol Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti ile Müttefik Devletler askerlerince ortaklaşa kullanılabilecektir.

Yukarıda belirtilen ayırıcı çizgiler Müttefik Ordularının her birinden bir Subay ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin bir subayından oluşacak Karma Komisyonlarca belirlenecektir.
Müttefik Devletler Hükümetleri ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti çıkabilecek olayların önünü alacak gerekli önlemlere başvurmakla birlikte, aşağıda yazılı yerlerde kendi kuvvetlerinin sayısını çoğaltmağı, tahkimat ya da başkaca askersel işlere girişmeği yükümlenirler.

Çanakkale bölgesi: Bozburnu - Kumburnu çizgisinin, Boğazdan başlayarak, 15 kilometre doğusundaki yere dek;
İzmit Yarımadasında: Boğaziçi’nden başlayarak, Şile - Darıca çizgisinin 40 km. doğusundaki bir yere dek.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti Bozburnu (Lapseki kuzeyi) ile Karaburun (Karabiga kuzeyi) arasındaki deniz kıyısının en az on beş kilometre yakınına dek top yerleştirmemeği üstlenir.
12. Müttefik Devletler kuvvetleri şimdi bulundukları topraklarda kalacaklardır. Bu topraklara Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Barış Konferansının kararlarına değin, saygılı olmağı üstlenir. İşbu topraklar şunlardır:

İstanbul Yarımadasında: Karadeniz kıyısında Pedima’nın yedi kilometre kuzeybatısındaki bir noktadan, Istranca, Mertekli, Kışağılı, Sinekli, Karasinan Çiftliği, Kadıköy, Yenice, Kadurina Çiftliği, Kalikratya’ya dek (tüm bu yerler içeride kalmak üzere) uzanan çizginin doğusundaki yarımadanın tümü;
Gelibolu Yarımadasında: Baklaburnu, Saros Burnu, Bolayır ve Soğluma ağzı (tüm bu yerler içeride kalmak üzere) çizgisinin güneyinde kalan Gelibolu Yarımadasının tümü.

13. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Barış Andlaşmasının onaylanmasına değin, Doğu Trakya’ya kuvvet geçirmemeği, orada bir ordu toplamamağı ve bulundurmamağı yükümlenir.
14. Bu Sözleşme, imzasından üç gün sonra, 14/15 Ekim 1922 gece yarısı yürürlüğe girecektir. Mudanya’da, Fransızca olarak, 11 Ekim 1922 günü imza edilmiştir.


Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hükümeti adına
Ferik (Tümgeneral) İSMET Fransa adına: General CHARPY
İtalya adına: General MONBELLI
Büyük Britanya adına: General HARRINGTON
Yunan Hükümetinin, Mudanya Silah Bırakışımı Sözleşmesine katılmak üzere, Müttefik Devletlere 14 Ekim 1922 günü yaptığı açıklama (İstanbul)

Yunan Hükümeti, özellikle Doğu Trakya’daki Hıristiyan halkın varlığının ve mallarının korunması için verilen güvence ve süreler konusunda Mudanya’da Yunan Delegelerince yapılan açıklamanın göz önünde tutulması gerektiği düşüncesiyle, Hıristiyan halk yararına Müttefik Devletlerin insancıl duygularına son kez sığınırken, bu Devletlerin isteklerine uygun biçimde hareket etmek üzere, alınan kararlara razı olmağa ve 11 Ekim 1922 günü Mudanya’da imzalanan Silah Bırakışımı Sözleşmesine katılmağa zorunluk duyduğunu açıklar.

Büyükelçilerden
SINOPULOS

 

1920 MİSAK-I MİLLİ (ULUSAL AND)

Atatürk'ün ana hatlarını belirlediği, Sivas Kongresi'nde benimsenen ilkeler, İstanbul'da son Millet Meclisi (Meclis-i Mebusan) tarafından 28 Ocak 1920'de "Misak-ı Milli" (Ulusal And) olarak kabul edildi.

Belge, yeni Türkiye'nin gerçekleştirdiği sınırları ve izlenecek dış politikanın hedeflerini belirlemesi açısından tarihsel öneme sahiptir.

"Misak-ı Milli"de öngörülüp de Barış Andlaşmaları ile (1921 Türk-Sovyet, 1921 Türk-Fransız, 1923 Lozan ve 1926 Musul Andlaşmaları) ulusal sınırlar içine alınamayan topraklar şunlardır: Türk-Sovyet sınırındaki eski Batum Livası (bugünkü Türkiye-Gürcistan sınırı) ve 1926 Türk-İngiliz Andlaşması ile Irak'a bırakılan Musul bölgesi.

İskenderun-Antakya (Hatay) bölgesi ise, önce Lozan Andlaşması ile Suriye'de özel bir yönetime sahip olmuş, 1937'de Hatay Devleti durumuna gelmiş, 1939 Türk_Fransız Andlaşması ile Anavatana dönmüştür.

Batı Trakya konusunda "Misak-ı Milli"nin öngördüğü halkoylaması gerçekleştirilememiş, Lozan Andlaşması ile bu bölge Yunanistan'a bırakılmıştır.

(İsmail Soysal, Türkiye'nin Siyasal Andlaşmaları - Cilt 1. S. 10)

ULUSAL AND (MİSAK-I MİLLİ)

İstanbul 28 Ocak 1920

Aşağıda imzaları bulunan Osmanlı Millet Meclisi (Meclisi Mebusan) üyeleri, Devletin bağımsızlığının ve ulusun geleceğinin, haklı ve sürekli bir barışa kavuşmak için katlanabilecek özverinin en fazlasını gösteren aşağıdaki ilkelere eksiksiz uyulmasıyla sağlanabileceğini ve bu ilkeler dışında sağlam bir Osmanlı Saltanatı ve toplumunun varlığının sürdürülmesinin olanak dışı bulunduğunu kabul ederek, şunları onaylamışlardır:

Madde 1. Osmanlı Devletinin, özellikle Arap çoğunluğunun yerleşmiş olduğu, 30 Ekim 1918 günkü Silah Birakışımı [Mondros Mütarekesi] yapıldığı sırada, düşman Ordularının işgali altında kalan kesimlerinin [o sırada Hatay ve Musul bölgesi Türk egemenliği altında idi] geleceğinin, halklarının serbestçe açıklayacakları oy uyarınca belirlenmesi gerekir; sözkonusu Silah Bırakışımı çizgisi içinde, din, soy ve amaç birliği bakımlarından birbirine bağlı olan, karşılıklı saygı ve özveri duyguları besleyen soy ve toplum ilişkileri ile çevrelerinin koşullarına saygılı Osmanlı-İslam çoğunluğunun yerleşmiş bulunduğu kesimlerin tümü, ister bir eylem, ister bir hükümle olsun, hiç bir nedenle, birbirinden ayrılamayacak bir bütündür.

Madde 2. Halkı, özgürlüğe kavuşunca, oylarıyla Anavatana katılmış olan üç İl [Elviye-i Selase yani Kars, Ardahan ve Batum Livaları] için gerekirse yeniden halkın serbest oyuna başvurulmasını kabul ederiz

Madde 3. Türkiye ile yapılacak barışa değin ertelenen Batı Trakya’nın hukuksal durumunun belirlenmesi de, halkının özgürce açıklayacağı oya göre olmalıdır.

Madde 4. İslam Halifeliğinin ve Yüce Saltanatın merkezi ve Osmanlı Hükümetinin başkenti olan İstanbul kenti ile Marmara Denizinin güvenliği her türlü tehlikeden uzak tutulmalıdır. Bu ilke saklı kalmak koşulu ile, Akdeniz ve Karadeniz Boğazlarının dünya ticaret ve ulaşımına açılması konusunda, bizimle birlikte, öteki tüm Devletlerin oybirliği ile verecekleri karar geçerlidir.

Madde 5. Müttefik Devletler ile düşmanları ve onların kimi ortakları arasında yapılan andlaşmalardaki ilkeler çerçevesinde, azınlıkların hakları, komşu ülkelerdeki Müslüman halkların da özdeş haklardan yararlanması umudu ile, bizce de benimsenip güvence altına alınacaktır.

Madde 6. Ulusal ve ekonomik gelişmemize olanak bulunması ve, daha çağdaş biçimde, düzenli bir yönetimle işlerin yürütülmesini başarmak için, her devlet gibi, bizim de gelişmemiz koşullarının sağlanmasında, bütünüyle bağımsızlığa ve özgürlüğe kavuşmamız ana ilkesi varlık ve geleceğimizin temelidir. Bu nedenle siyasal, yargısal, parasal vb. alanlarda gelişmemizi önleyici sınırlamalara [Kapitülasyonlar] karşıyız. Saptanacak borçlarımızın ödenmesi koşulları da bu ilkelere aykırı olmayacaktır.

1918 MONDROS SÖZLEŞMESİ
1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı Devleti, Müttefik ülkeler adına hareket eden İngiltere ile 30 Ekim 1918'de Mondros'ta "Silah Bırakışımı Sözleşmesi" imzalandı. Sözleşme, yeni Türkiye'nin 1920 yılından başlayarak giriştiği eylemlerle geçerliliğini yitirdi ve 1922'de Mudanya'da bir "Silah Bırakışımı Sözleşmesi" daha yapıldı.

SİLAH BIRAKIŞIMI SÖZLEŞMESİ

Mondros, 30 Ekim 1918

İngiltere Hükümetinin, Müttefikleriyle anlaşmış olarak, yetkili kıldığı İngiltere’nin Akdeniz Donanması Başkomutanı Sayın Oramiral Sir Arthur Cough Calthorpe ile, Türk Hükümetinin yetkili kıldığı Donanma Bakanı Sayın Rauf Bey, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Sayın Reşat Hikmet Bey ve Genelkurmay’dan Yarbay Sadullah Bey arasında kararlaştırılıp bağıtlanan Silah Bırakışımı koşulları:

1. Çanakkale ve Karadeniz Boğazlarının açılması ve Karadeniz’e geçişin sağlanması; Çanakkale ve Karadeniz Boğazları kalelerinin Müttefiklerce işgal edilmesi.

2. Türk sularındaki tüm mayın tarlalarının, torpido kovanlarının ve öteki engellerin yerlerinin gösterilmesi ve bunların taranması ya da kaldırılması için, istemde bulunulunca, yardım edilmesi.

3. Karadeniz’deki mayınlara ilişkin eldeki tüm bilgilerin verilmesi.

4. Müttefik savaş tutsakları ve gözaltında bulundurulan ya da tutsak olan Ermenilerin tümünün İstanbul’da toplanarak, hiç bir koşula bağlı olmaksızın, Müttefiklere teslim edilmesi.

5. Sınırların denetlenmesi ve iç güvenliğin sağlanması için gerekli olan askeri birlikler dışında, Türk Ordusunun gecikmeksizin terhis edilmesi (Birliklerin insan gücü ve konuşu, daha sonra, Müttefiklerce, Türk Hükümetine danışılarak, saptanacaktır).

6. Türk karasularında ya da Türkiye’nin işgalindeki sularda bulunan tüm savaş gemilerinin teslim edilmesi; Türk karasularında kolluk ya da benzeri amaçlar için gerekli görülebilecek belirli küçük gemiler dışında, anılan gemilerin gösterilecek Türk limanında ya da limanlarında gözaltına alınması.

7. Müttefiklerin, kendi güvenliklerini tehdit edecek herhangi bir durum ortaya çıkarsa, herhangi bir stratejik noktayı işgal etme hakkı bulunması.

8. Şu sırada Türk işgali altında olan tüm limanların ve barınakların Müttefik gemilerince özgürce kullanılması ve düşman tarafından kullanılmasının önlenmesi, özdeş koşullar, ticaret ve Ordunun terhisi amaçları için Türk sularında bulunan Türk ticaret gemilerine de uygulanacaktır.

9. Tüm Türk limanlarında ve tersanelerinde her türlü gemi onarımı kolaylıklarından yararlanılması.

10. Toros tünel sisteminin Müttefiklerce işgali.

11. Kuzey - batı İran’daki Türk Birliklerinin gecikmeksizin savaş öncesi sınırların gerisine çekilmeleri için daha önce verilmiş bulunan buyruk yerine getirilecektir.

Kafkasların [Trans - Caucasia, Maverai Kafkas) bir bölgesinin Türk Birliklerince boşaltılması daha önce buyrulmuş bulunmaktadır; bu bölgenin geri kalan bölümünün boşaltılmasına, oradaki durum Müttefiklerce incelendikten sonra, gerek görülürse, girişilecektir.

12. Türk makamlarının haberleşmeleri dışında, tüm telsiz telgraf ve kablo istasyonlarının Müttefiklerce denetim altına alınması.

13. Denizciliğe, askerliğe ve ticarete ilişkin her türlü gereçlerin yokedilmesinin önlenmesi.

14. Ülkenin gereksinimleri karşılandıktan sonra, Müttefiklere Türk kaynaklarından kömür, akaryakıt ve deniz gereçleri satın alma kolaylıkları gösterilmesi.

Bu nesnelerden hiçbiri ihraç edilmeyecektir.

15. Kafkasya demiryollarının şu sırada Türk .denetimi altında bulunan bölümlerini de kapsamak üzere, tüm demiryollarında, halkın gereksinimleri gereği gibi göz önünde tutulmak koşuluyla, Müttefik makamlarının bunları tümüyle diledikleri gibi kullanabilmeleri amacıyla, Müttefik Denetleme görevlilerinin yerleştirilmesi.

Bu hüküm Batum’un Müttefiklerce işgalini de kapsar. Türkiye, Bakü’nun Müttefiklerce işgaline hiçbir biçimde karşı çıkmayacaktır.

16. Hicaz’da, Asir’de, Yemen’de, Suriye’de ve Irak’da tüm garnizonların en yakın Müttefik komutanına teslim olmaları ve, 5. Maddede öngörülen düzenin korunması için gerekenler dışında, tüm Birliklerin Kilikya’dan çekilmesi.

17. Trablus ve Bingazi’deki tüm Türk Subaylarının en yakın İtalyan garnizonuna teslim olmaları. Bunlar teslim olma buyruğuna uymazlarsa, Türkiye, bu Subaylara ikmal gönderilmesini ve kendileriyle haberleşmenin kesilmesini sağlamayı yükümlenir.

18. Mısrata’yı da kapsamak üzere, Trablus ve Bingazi’de işgal edilen tüm limanların en yakın Müttefik garnizonuna teslimi.

19. Denizci, asker ve sivil tüm Almanların ve Avusturyalıların bir ay içinde Türk ülkelerinden çıkartılması; uzak bölgelerdekilerin de olanaklı en erken bir tarihte çıkartılması.

20. Beşinci Madde uyarınca terhis edilecek Türk Ordusunun, taşıtlarıyla birlikte, araç ve gereçlerinin, silahlarının ve cephanesinin kullanılış biçimi konusunda verilebilecek buyrukların yerine getirilmesi.

21. Müttefiklerin çıkarlarını korumak için Türk Donatım [İaşe] Bakanlığına bir Müttefik temsilcinin atanması. Bu temsilciye, işbu amacın gerektirdiği tüm bilgilerin verilmesi.

22. Türk tutsaklarının Müttefik Devletler buyruğunda tutulması. Askerlik çağı dışındaki Türk sivil tutsakların salıverilmesi konusu göz önünde tutulacaktır.

23. Türkiye bakımından Merkez Devletleri [Almanya, Avusturya] ile tüm ilişkilerin kesilmesi zorunluğu.

24. Altı Ermeni ilinde [Vilayatı sitte] karışıklık çıkarsa, Müttefikler bu illerin herhangi bir bölümünü işgal etme hakkını ellerinde tutarlar.

25. Müttefiklerle Türkiye arasında düşmanca eylemler 31 Ekim 1918 Perşembe günü, yerel saatle öğleden başlamak üzere, duracaktır.

Limni’de, Mondros limanında, İngiltere Kırallığının Agamemnon Savaş Gemisinde, 30 Ekim 1918’de, iki örnek olarak, imzalanmıştır.

ARTHUR CALTHORPE

HÜSEYİN RAUF,
REŞAD HİKMET,
SADULLAH

1912 UŞİ BARIŞ ANDLAŞMASI
İtalya, 29 Eylül 1911'de, Trablusgarp ve Bingazi'de ekonomik çıkarlarını korumak gerekçesiyle Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etti. İtalya, Trablusgarp'da bir parça toprak elde ettikten sonra savaşı Ege Denizi'ne nakletti ve 28 Nisan - 20 Mayıs 1912 tarihleri arasında Menteşe Adaları bölgesinde 16 ada ve adacığı işgal etti. Osmanlı İmparatorluğu ile İtalya arasındaki barış görüşmeleri 13 Temmuz 1912'de İsviçre'nin Lozan kentinde başladı ve 18 Ekim 1912'de Barış Andlaşması'nın imzalanmasıyla sona erdi.

Andlaşmaya göre, Osmanlı Devleti, Trablusgarp vilayeti ile Bingazi sancağında muhtar bir idare uygulayacaktı. Ayrıca, Osmanlı Devleti'nin Trablusgarp ve Bingazi'den askerlerini çekmesinden sonra İtalya'nın da adalardan çekilmesi öngörülüyordu.

UŞİ BARIŞ ANDLAŞMASI

Majesteleri Osmanlı İmparatoru ve Majesteleri İtalya Kralı iki ülke arasında süregelen savaşı durdurma konusundaki karşılıklı arzuları çerçevesinde tam yetkili temsilcilerini tayin etmişlerdir:

Majesteleri Osmanlı İmparatoru, Ekselansları Mehmed Nabi Bey, Osmaniye Emperyal Birliği Büyük Nişanı, Majesteleri Osmanlı İmparatorunun Yüksek Temsilcisi ve Orta elçisi:

Ekselansları Rumbeyoğlu Fahreddin Bey, Mecidiye Emperyal Birliği Yüksek Görevlisi, Osmaniye Emperyal Birliği Yüksek Yetkilisi, Majesteleri Osmanlı İmparatorunun Yüksek temsilcisi ve Orta elçisi.

Majesteleri İtalya Kralı, Sayın Pietro Bertolini, İtalya Krallığı Büyük Nişanı, S.S. Maurice ve Lazare Yüksek görevlisi, Parlamento milletvekili.

Bay Guido Fusinato, İtalya Krallığı Büyük Nişanı, S.S. Maurice ve Lazare Yüksek yetkilisi, Parlamento milletvekili, Devlet danışmanı.

Bay Giuseppe Volpi, S.S. Maurice ve Lazare ve İtalya Krallığı şövalye nişanı.

Karşılıklı tam yetkilerinin değişimi ve bunları usulüne uygun şekilde hazırlanmış bulduktan sonra aşağıdaki maddeler üzerinde anlaşmışlardır:

Madde I - Her iki hükümet bu antlaşmanın imzalanmasından hemen sonra savaşın derhal ve aynı anda durdurulması için gerekli önlemlerin alınmasını taahhüt eder. Söz konusu önlemlerin alınması ve yürütülmesini sağlamak amacıyla ilgili bölgelere özel görevliler gönderilecektir.

Madde II - İki hükümet bu antlaşmanın imzalanmasından hemen sonra, subaylarının, birliklerinin ve sivil görevlilerinin, sırasıyla Osmanlı hükümetinin Trablusgarp ve Bingazi’den ve İtalya hükümetinin Ege denizinde işgal ettiği adalardan çekilmesi için emir vermeyi taahhüt eder.

Yukarıda sözü edilen adaların İtalyan subaylar, birlikler ve sivil görevliler tarafından boşaltılması, Osmanlı subayları, birlikleri ve sivil görevlilerinin Trablusgarp ve Bingazi’den çekilmesinden hemen sonra gerçekleştirilecektir.

Madde III - Savaş esirleri ve rehineler mümkün olan en kısa sürede değiştirilecektir.

Madde IV - Hükümetler, Kraliyet hükümeti Trabslusgarp ve Bingazi halkları, İmparatorluk hükümeti de Osmanlı egemenliğindeki Ege adaları halkları için, çatışmalara karışmış olan veya bu fırsatla uzlaşmaya varmış olanlar hakkında, adi suçlar dışında, tam ve topyekün af ilan etmeyi taahhüt ederler. Sonuç olarak, sınıfı veya şartları ne olursa olsun hiç kimse hakkında, kişisel veya mallarıyla ilgili veya haklarını kullanırken, askeri veya siyasi eylemlerinden veya savaş sırasında ifade etmiş olabileceği fikirleri yüzünden soruşturma açılmayacaktır.

Bu çerçevede tutuklanan ve sürgüne gönderilen kişiler derhal serbest bırakılacaktır.

Madde V - Savaş ilanı dışında her iki taraf arasında imzalanan her çeşit, türlü ve cins Antlaşma, sözleşme ve yükümlülükle, derhal yürürlüğe konacak ve iki hükümetin birbirleriyle ilişkileri ve karşılıklı konular, düşmanlıklardan önceki bulundukları duruma dönecektir.

Madde VI - İtalya diğer Güçlerle ticaret antlaşmalarını yenilerken Türkiye ile Avrupa sivil hakları temelinde bir ticaret antlaşması imzalamayı taahhüt eder , yani Türkiye’ye tüm ekonomik bağımsızlığını vererek, ticaret ve gümrük konusunda hareket hakkını, tüm Avrupa Güçleri gibi ve kapitülasyonlar ve bugünkü diğer akitlere bağlı kalmayacak şekilde kullanmasını kabul eder. İyi bilinmektedir ki söz konusu ticaret antlaşması, Osmanlı Hükümeti’nin aynı temelde diğer Güçlerle imzaladığı ticaret antlaşmalarının yürürlüğe konmasıyla yürürlüğe girecektir.

Bunun dışında İtalya, Türkiye’de geçerli gümrük haklarının yüzde 11’den yüzde 15’e çıkarılmasına ve yeni tekeller kurulması veya aşağıdaki beş maddeden tüketim vergisi alınmasına razı olmuştur : petrol, sigara kağıdı, kibrit, alkol, oyun kartları. Bu karar diğer ülkelerle ithalatta benzer bir antlaşmanın aynı anda ve ayırım yapmaksızın uygulanması koşuluyla alınmıştır.

Tekelle ilgili maddelerin ithalatı söz konusu olduğundan, bu tekellerin yönetimi, İtalya’dan gelecek maddelerin sağlanması ve bunun da aynı maddelerin yıllık ithalat temellerine göre belirlenmiş oranlar takip edilerek yapılmasından ibarettir. Böylece bu tekel maddelerinin verilmesi için teklif edilecek fiyatlar satış sırasında piyasanın durumuna uygun olmakta, verilecek malların kaliteleri ve söz konusu kaliteler için savaş ilan edilen yıldan önceki üç yıl boyunca belirlenen fiyatların ortalaması dikkate alınmaktadır.

İyi bilinmektedir ki eğer Türkiye, yukarıda belirtilen beş madde üzerinde yeni tekeller kurmak yerine tüketim vergisine bağlamaya karar verirse, bu vergiler Türkiye’nin ve tüm diğer ülkelerin benzer ürünlerine aynı ölçüde uygulanacaktır.

Madde VII - İtalya hükümeti Osmanlı İmparatorluğu’ndaki İtalyan posta merkezlerini, Türkiye’de posta bürosu bulunan diğer Devletlerin bürolarını kapattıkları zamanda kaldırmayı taahhüt eder.

Madde VIII - Osmanlı Hükümeti, Avrupa konferansı şeklinde veya ilgili Büyük Güçlerle, Türkiye’deki kapitülasyon rejimine son vermek ve yerine uluslararası hukuk rejiminin kurulması amacıyla görüşmeler başlatılmasını önerirken, İtalya, Osmanlı Hükümetinin bu niyetlerinin haklılığını kabul ederek daha şimdiden bu konuda kendilerine tam ve samimi desteklerini ifade eder.

Madde IX - Osmanlı Hükümeti, kendi kuruluşlarında görev yapan ve savaş sırasında işten atmak zorunda kaldığı İtalyan vatandaşlarının verdikleri iyi ve fedakar hizmetlerden dolayı memnuniyetini kanıtlamak amacıyla, onları ayrıldıkları görevlere yeniden başlatmaya hazır olduğunu ifade eder.

Bu kişilere işsiz kaldıkları aylara ilişkin ücretleri ödenecek ve emekli tazminatına hak kazanan görevliler için işsiz kaldıkları süreler bakımından hiçbir zarar söz konusu olmayacaktır.

Bunun dışında Osmanlı Hükümeti ilişkide olduğu kurumlar (Kamu Borçları, Demiryolları Şirketi, Bankalar, vs..) nezdinde, daha önce bu kurumlarda görev yapmış olan ve aynı durumda bulunan İtalyan vatandaşlarına da aynı uygulamayı yapmaları için girişimde bulunmayı taahhüt eder.

Madde X - İtalya hükümeti, her yıl Osmanlı Kamu Borçları kasasına Osmanlı Hükümeti hesabına savaşın ilan edildiği yoldan önceki üç yılın her biri içinde, iki bölgenin gelirleri üzerine Kamu Borçları servisine yatırılan paraların ortalamasına eşit miktarda bir parayı her yıl yatırmayı taahhüt eder. Bu söz konusu yıllığın miktarı, biri Kraliyet hükümeti, diğeri de İmparatorluk hükümeti tarafından atanacak iki yetkili tarafından anlaşma sonucu belirlenecektir. Anlaşmazlık durumunda karar bu iki yetkili ve her iki tarafın atayacağı bir üçüncü hakemin yer aldığı bir hakem kuruluna devredilecektir. Eğer bu konuda anlaşma sağlanamazsa, taraflardan her biri değişik bir devleti seçecek ve üçüncü hakemin seçimi böylece atanacak devletler tarafından birlikte yapılacaktır.

Kraliyet hükümeti ve Osmanlı Kamu Borçları idaresi, Osmanlı Hükümeti aracılığıyla, yukarıda sözü edilen yıllık yerine, yüzde 4 oranında artırılmış aynı miktarda bir paranın ödenmesini isteme hakkına sahiptirler.

Bir önceki fıkraya atıf yapanlar için Kraliyet Hükümeti şu andan itibaren, yıllık ödentinin iki milyon İtalyan liretinin altında olamayacağını ve Kamu Borçları idaresine aynı miktarda artırılmış paranın, istekte bulunulduğu anda verilmesine hazır olduğunu açıklar.

Madde XI – Bu antlaşma imzalandığı gün yürürlüğe girecektir.

Buna dayanarak tam yetkili temsilciler mevcut antlaşmayı imzalamışlar ve mühürlerini basmışlardır.

Lozan’da iki nüsha şeklinde 18 Ekim 1912’de imzalanmıştır.

İmzalayan : Mehmed Nabi
İmzalayan : Rumbeyoğlu Fahreddin
İmzalayan : Pietro Bertolini
İmzalayan : Guido Fusinato
İmzalayan : Giuseppe Volpi

(Fransızca orijinal metninden Bingül Yarkent tarafından Türkçeye çevrilmiştir.)

 

Sayfa 4 / 4

Kitap-İçindekiler

Üye Giriş

üyelik