İTTİFAK EKSENLİ UYUŞMAZLIKLAR
  • Üyelik

EUTRAB Çerçevesindeki Sorunlar

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin genel niteliği göz önüne alındığında iki ülkenin de üyesi bulundukları uluslararası örgütler ve ittifaklar içerisinde karşılıklı üstünlük arayışları ve çıkar çatışmaları içinde olmaları kaçınılmaz olmuştur.

Bu bağlamda her iki ülkenin de üye oldukları örgütlenmelerde diplomatik çatışmalarda bir dengelemeden söz etmek mümkün iken AB gibi taraflardan sadece birinin tam üye olduğu örgütlerde diğer ülkenin çıkarlarına ve politikalarına zarar verebilecek olanaklara sahip olunması durumunda bir dengelemeden söz edilemeyeceği gibi, bu avantaj pazarlık konusu yapılabilmektedir. 1987 yılında Türk – Yunan ilişkilerinde DAVOS sürecinin getirdiği ılımlı hava sürerken Türkiye ve AT arasında oluşturulmaya çalışılan Uyum Anlaşması’na Yunanistan’ın çıkarmış olduğu engeller ve bu engelin kaldırılmasının pazarlık unsuru olması buna örnektir. “Türkiye, ‘1964 kararnamesi’ diye bilinen, eskiden Türkiye’de oturan Yunan vatandaşlarının mal, para ve mülklerinin dışarı çıkarılmasını kısıtlayan yasayı iptal ederse, Atina da uyum anlaşmasını imzalayacaktı... Türkiye bu kararnameyi iptal etti. Yunanistan da 20 Nisan günü uyum anlaşmasını (1 Ocak 1989’da uygulamaya konulmak üzere) imzaladı”.[1] Türkiye’nin AB’ye tam üye olma çabalarında hemen her toplantı sırasında Yunanistan’ın üyelik sürecini ve yapılacak yardımları engellemekte olduğu, bu engeli kaldırmak için de Kıbrıs sorunun çözümüne ilişkin şartları ileri sürdüğü görülmüştür.

AB açısından, Yunanistan'ın Birliğe tam üye sıfatıyla katılmış olması, Türkiye'nin ise, tam üye olma arzusunda ve çabasında bir ülke olma

Karşılıklı Niyetlere İlişkin Algılamalar

Türk - Yunan ilişkilerinde yaşanan karşılıklı güvensizlik ve önyargılar iki ülke arasındaki sorunlara çözüm bulunabilmesini güçleştirmektedir. İki ülkenin de birbirleri hakkında bazı önyargılara sahip olmaları, sorunların karmaşıklığı ile birlikte, çözüme yönelik çabaların başarısız kalmasına, hatta, yeni sorunlar doğmasına yol açabilmektedir.

nato

nato

NATO Komuta Kontrol Sorunları

Ege Denizi’nde, Türkiye ve Yunanistan arasında sürmekte olan mücadele, bu ülkelerin NATO çerçevesindeki ilişkilerine de yansımakta ve bazı sorunlara neden olmaktadır. 1952 yılında, NATO savunma sistemine katılan Türkiye ve Yunanistan’ın aynı kanatta yer almaları, savunma planları ve askeri sorumluluklar açısından, iki ülke arasında kimi dengelemelerin yapılmasını gerektirmiş;

İTTİFAK İLİŞKİLERİ ÇERÇEVESİNDEKİ SORUNLAR

Türkiye ve Yunanistan arasındaki uyuşmazlıklar sadece bu iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler çerçevesinde değil aynı zamanda bu ülkelerin ittifak ilişkisi içerisinde bulundukları ülke ve uluslararası örgütlenmeler çerçevesinde de gündeme getirilmektedir. Dolayısıyla, bu örgütlenmeler, bir bakıma Türkiye ve Yunanistan arasındaki mücadelenin zemini haline gelmektedirler.

Bu bakımdan ele alındığında, Türkiye ve Yunanistan'ın üyelik ilişkileri içerisinde bulundukları Avrupa kökenli örgütler ayrı bir önem taşımaktadır. Bu önem ise bu tür örgütlenmelerde nihai hedefin ülkelerin bütünleşmelerine yönelik olmasındadır.

Egemenliği Antlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacıklar ve Kayalıklar Sorunu

Ege Denizi’nde ulusal egemenlik sınırlarını ilgilendiren bir diğer sorun da bu denizde hükümranlık sınırlarını belirleyen antlaşmalarda[1] adları belirtilen ve egemenlik devrinde mutabık kalınan adalar dışında kalan ada, adacık ve kayalıklar üzerinde Yunanistan’ın egemenlik iddiasında olmasıdır.

Adaların Silahlandırılması Sorunu

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerde gerginliğe ve güvensizliğe yol açan bir diğer önemli sorunu ise, Yunanistan’ın egemenliği altında yer alan, ancak, uluslararası antlaşmalarla silahsızlandırma yükümlülüğüne girmiş olduğu adaları, önce gizli daha sonra açıktan, silahlandırmaya başlaması oluşturmaktadır. Yunanistan’ın Ege’deki adaları silahlandırmaya başlamasına ilk tepkinin 29 Haziran 1964’te  bu ülkeye verilen nota ile olduğu görülmektedir.

Hava Sahası ve FIR Sorunu

Ulusal hava sahasının genişliğine ilişkin tartışmalar, 1974 sonrasında Türk - Yunan ilişkilerinin gündeminde sıklıkla yer alan bir konu olmuştur.

Bu konudaki tartışmalar, özellikle, Yunan ulusal karasularının genişliği ile ***hava sahası***nın genişliği arasındaki farktan doğmaktadır. Uluslararası hukuk kuralları, devletlerin egemenliklerine ilişkin hakları düzenlerken, devletin egemenliğinin ülkesel toprakları, bu topraklara kıyı oluşturan karasuları ve bütün olarak, bu bölgeler üzerindeki hava sahasını kapsamakta olduğunu hükme bağlamıştır. Kısaca, bir devletin karasuları sınırı ile ulusal hava sahasının genişliği aynı olmak zorunda; devletin bu alanlar üzerindeki münhasır egemenlik hakları bulunduğu kabul edilmektedir.

Kıta Sahanlığının Saptanması Sorunu

Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkileri etkilemesi bakımından Ege Denizi kıta sahanlığı sorunu yakın bir geçmişe sahiptir. Ege Denizi'nde 1960'ların başlarından itibaren Yunanistan'ın sismografik araştırmalar ve petrol arama faaliyetleri yürütmesine karşın 1 Kasım 1973 tarihinde Türkiye’nin, Ege Denizi’nin 27 bölgesinde TPAO’ya petrol arama izni vermesi, Türk - Yunan ilişkilerinde yeni bir uyuşmazlığa yol açmıştır.[1]

Karasularının Genişletilmesi Sorunu

Türkiye ve Yunanistan arasındaki uyuşmazlık konuları içerisinde, ilişkileri bir anda tırmandırabilecek konulardan birini, bu ülkelerin kıyıdar oldukları Ege Denizi’nde, ulusal karasuları sınırını 6 milden 12 mile genişletme çabaları oluşturmaktadır.

1982 yılında, BM III. Deniz Hukuku Sözleşmesi’nin ulusal karasuları sınırını azami 12 mil olarak saptayan kararından sonra, Yunanistan’ın Ege Denizi’nde ulusal karasuları sınırını 12 mile genişletmek istemesi, bu denize kıyıdar ülke olan ve yaşamsal çıkarları bulunan Türkiye tarafından yoğun tepkiyle karşılanmıştır.

EGE DENİZİ’NE İLİŞKİN SORUNLAR

1923 Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye ve Yunanistan arasında Ege Denizi’nde karşılıklı dengelerin kurulmuş olmasına karşın, bu denge 1930’ların ikinci yarısından itibaren, özellikle Avrupa ve Balkanlarda bazı ülkelerin revizyonist istemlerle ortaya çıkmalarından sonra, hem Türkiye hem de Yunanistan açısından, bazı değişikliklere uğramıştır.

Sayfa 12 / 13

Kitap-İçindekiler

Üye Giriş

üyelik