Yunanistan'ın BM Güvenlik Konseyi'ne ve Uluslararası Adalet Divanı'na Başvurusu

Türkiye-Yunanistan İlişkilerinde Deniz Yetki Alanı Uyuşmazlıkları

  • Üyelik
Çarşamba, 18 Nisan 2018 07:27

EGE DENİZİ'NE İLİŞKİN SORUNLAR Yunanistan'ın BM Güvenlik Konseyi'ne ve Uluslararası Adalet Divanı'na Başvurusu

Yazan
Ögeyi Oylayın
(1 Oylayın)

EGE DENİZİ'NE İLİŞKİN SORUNLAR
Yunanistan'ın BM Güvenlik Konseyi'ne ve Uluslararası Adalet Divanı'na Başvurusu


Türkiye'nin 6 Ağustos'tan itibaren Ege Denizi'nde tartışmalı bölgelerde MTA SİSMİK I gemisinin araştırma yapmasına izin vermesi ile tırmanan gerginlik, kısa süre içerisinde her iki ülkenin de  silahlı kuvvetlerini alarma geçirmesine yol açmış, ulusal kamuoyları çıkabilecek bir Türk - Yunan savaşı endişesi taşımıştır.

10 Ağustos tarihinde BM Güvenlik Konseyi'ni acil olarak toplantıya çağıran Yunanistan, Türkiye'nin Ege Denizi'nde kıta sahanlığına ilişkin olarak sürdürmekte olduğu araştırmaların Yunanistan'ın egemenlik haklarını sürekli olarak ihlal etmekte olduğunu ileri sürerek, Güvenlik Konseyi'nden Türkiye'ye  çağrıda bulunarak Ege Denizi'ndeki tahrik edici girişimlerine son vermesinin sağlanmasını ve iki ülke arasında gerginliğe konu olan sorunu, Uluslararası Adalet Divanı'na götürülerek çözümlenmesi gerektiği konusunda, Türkiye'nin ikna edilmesini istemiş ve Türkiye'yi, Divan'a başvurmak için gerekli olan tahkimnamenin hazırlanması çalışmalarında sert tutum izlemekle suçlamıştır.

BM Güvenlik Konseyi'nin 12 Ağustos tarihli oturumunda Yunanistan temsilcisi Bitsios, kıta sahanlığı üzerindeki egemenlik konusunun tartışılmasını istemediklerini vurgulayarak, sorunun Uluslararası Adalet Divanı'na götürülerek çözümlenmesini ileri sürmüş ve "BM Kıbrıs trajedisini zamanında durduramadı; Ege Denizi'nde yaşanmakta olan yeni trajediyi şimdi durdurmalıdır," demiştir. [86]

MTA SİSMİK I'in Ege'de barış ve güvenliği tehdit etmekte olduğu iddiasına cevap veren Türk temsilcisi Türkmen ise, "Eğer barışa yönelik bir tehdit varsa, bu tehdit Yunan Hükümeti ve onun Ege Denizi'ni bir 'Yunan Gölü'ne dönüştürme rüyasından kaynaklanmaktadır," demiştir. [87]

Türkiye, Güvenlik Konseyi'nde yaptığı açıklamayla, Yunanistan'ın ileri sürdüğü egemenlik haklarının ihlal edilmekte olduğu suçlamalarını asılsız olarak nitelemiş ve MTA SİSMİK I araştırma gemisinin görevini Yunan karasularının dışında, henüz kıta sahanlığı sınırlandırmasının yapılmadığı bölgelerde yürüttüğünü açıklamıştır. Bununla birlikte, araştırma gemisinin yasal konumuna uygun olarak faaliyetlerini yürütürken Yunan hava ve deniz kuvvetleri tarafından taciz edildiğini ileri sürmüş, Yunanistan'ı, ayrıca Lozan ve Paris Antlaşmalarına aykırı olarak Doğu Ege Adaları'nı silahlandırmakla suçlamıştır. [88]

Güvenlik Konseyi, 24 Ağustos 1976 tarihinde ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya'nın sunmuş olduğu bir karar tasarısını kabul ederek, Türkiye ve Yunanistan'ı aralarındaki uyuşmazlığı BM ilkelerine uygun yöntemleri dikkate alarak, doğrudan görüşmelerle çözümlendirmeleri tavsiyesinde bulunmuş, iki ülke arasında görüşmeler sürecini kolaylaştırmak amacıyla, mevcut gerginliğin azaltılması yönünde tarafların ellerinden gelen bütün çabayı göstermelerini istemiştir.

Güvenlik Konseyi, kabul ettiği karar tasarısı ile, uyuşmazlığa taraf olan Türkiye ve Yunanistan arasında bir tercih yapmaktan kaçınmış, bir yandan tarafların uyuşmazlığı doğrudan görüşmeler yoluyla çözmeleri önerilirken, diğer taraftan da, uyuşmazlığın giderilebilmesinde Uluslararası Adalet Divanı'nın olası katkılarını dikkate almaya davet etmiştir.

Yunanistan Güvenlik Konseyi'ne başvurusunun yanı sıra, aynı gün Uluslararası Adalet Divanı'na da başvurarak, Divan'dan;

a) Diğer hükümetin izni olmadan ve bu davada Divan'ın kesin kararı olmaksızın, Türkiye'nin araştırma ruhsat ve ayrıcalıkları vermiş olduğu adalara bitişik bölgelerde veya anlaşmazlık konusu olan kıta sahanlığı bölgesinde her türden bilimsel araştırma ve arama işlemlerinden kaçınılması,b) Taraflar arasındaki barışçıl ilişkileri tehlikeye düşürebilecek daha ileri askeri önlem ve davranışlardan kaçınmalarını öngören ihtiyati tedbir kararı alınmasını istemiştir. [89]

Geçici (ihtiyati) önlemlerin alınması konusundaki istemlerinin yanı sıra, Yunanistan, ayrıca Divan'a yapmış olduğu başvuru sırasında,

a) Uluslararası hukukun uygulanabilir ilke ve kurallarına uygun olarak, Yunanistan topraklarının bir parçası olan Yunan adalarının kendilerine özgü kıta sahanlığı haklarının var olduğu,b) Ege Denizi'nin adı geçen bölgelerinde, Divan tarafından belirlenecek olan uygulanabilir uluslararası hukuk ilke ve kurallarına uygun olarak, Türkiye ve Yunanistan arasında kıta sahanlığı sınır veya sınırlarının yönlerinin ne olacağını,

c) Yunanistan'ın, kıta sahanlığı üzerinde doğal kaynaklarını araştırma ve işletmek üzere egemen ve münhasır haklara sahip olduğunu,

d) Türkiye'nin, Yunanistan'ın izni olmaksızın, Yunan kıta sahanlığı üzerinde hiç bir araştırma veya  işletme  vb. faaliyetleri üstlenme hakkına sahip olmadığını,

e) Türkiye'nin söz konusu faaliyetlerinin, Yunanistan'ın kıta sahanlığı ile ilgili araştırma yapma, işletme ve bilimsel araştırma yapılmasına izin vermek konularındaki egemenlik  ve münhasır haklarını tehdit etmekte olduğunu,

f) Divan'ın Yunanistan'a ait olduğunu kararlaştıracağı kıta sahanlığı üzerinde, Türkiye'nin 4. şıkda belirtilen türden faaliyetleri sürdürmeyeceğine ilişkin saptamalarda bulunmasını istemiştir. [90]

Uluslararası Adalet Divanı, Yunanistan'ın geçici önlemler alınmasına ilişkin istemini öncelikli olarak ele almış ve 11 Eylül 1976 tarihli kararında; tartışma konusu olan alanlarda girişilecek araştırma işlemlerinin tarafların haiz olmadıkları hakların doğumuna  veya haiz oldukları hakların yitirilmesine yol açmayacağını belirttikten sonra, Türkiye tarafından yapılan sismik araştırmaların deniz yatağı ve toprak altına ve doğal kaynaklarına zarar verebilecek nitelikte olmadığını, kaynakların kullanılması ve tahsisi gibi bir işlemin yapılmadığını dikkate alarak, olayda, Statünün 41. maddesi anlamında dava konusu olan haklara giderilmesi olanaksız olan bir zararın verilmesi tehlikesinin bulunmadığına karar vermiştir.[91]

Uluslararası Adalet Divanı'nın 11 Eylül'de geçici önlemlere ilişkin olarak alınan kararı açıklamasının ardından, Divan, Yunanistan'ın başvurusu sırasında belirtmiş olduğu, Türkiye ve Yunanistan arasındaki kıta sahanlığı sınırının saptanmasına ilişkin istem konusunda ise, sorunun esasını incelemeden önce, bu davaya bakma konusunda yetkili olup olmadığını saptamak gereğini duymuş ve taraflardan yetki konusundaki görüşlerine açıklık getirmelerini istemiştir. Görüş bildirimlerinden sonra Divan, 19 Aralık 1978 tarihinde, Yunanistan'ın tek taraflı başvurusu ile açılan Ege Denizi kıta sahanlığının  sınırlandırılmasına ilişkin davada kendini yargılama yetkisine sahip görmediğinden, davayı 12 oya karşı 2 oyla reddetmiştir. [92]

Yunanistan ve Türkiye arasında ortaya çıkan bu gerginlik, BM Güvenlik Konseyi'nin aldığı karar sonrasında ve Uluslararası Adalet Divanı'nın geçici önlemler alınmasını gerektirecek bir durumun olmadığına karar vermesinden sonra, yeni bir boyut kazanmış ve gerginliğin sürmesine koşut olarak, taraflar arasında görüşmeler yeniden başlatılmıştır.

Bu bağlamda, taraflar arasında ilk toplantı Ekim ayı içerisinde Yunan Dışişleri Bakanı ve Türk Dışişleri Bakanı (Bitsios ve Çağlayangil) arasında New York'ta gerçekleştirilmiştir. Bu toplantı sırasında, taraflar, Ege Denizi kıta sahanlığının iki ülke arasında sınırlandırılması amacıyla ayrıntılı görüşmelere gitmek ve Ege Denizi üzerindeki hava trafiğinin yeniden başlatılmasına ilişkin bir ilke üzerinde anlaşmak üzere Bern ve Paris'te yeniden bir araya gelmeye karar vermiştir. [93]

2-11 Kasım tarihleri arasında Bern'de görüşmelerde bulunan Türk ve Yunan temsilciler, bu görüşmeler sonrasında bir ilkeler anlaşması imzalayarak kıta sahanlığının sınırlandırılmasında karşılıklı rızalara dayanarak oluşturulacak bir anlaşmanın sağlanabilmesi için samimi, ayrıntılı ve güven içerisinde bir yaklaşım izlemeyi, yapılacak olan görüşmelerin içeriğinden dolayı gizli tutulmasını kararlaştırmışlardır. Sözleşmeye göre, iki ülke de, bu konudaki siyasi ve hukuki görüşlerini koruyarak, bu sözleşmenin ayrıntıları ve görüşmeler sırasında yapılan önerileri, herhangi bir dış ortamda kullanmama yükümlülüğüne girmiş, ortaklaşa yapılmasına karar vermedikçe, görüşmelerin özüne ilişkin olarak basına açıklama yapmamayı ve bilgi sızdırmamayı kararlaştırmışlardır. Bunun yanı sıra, taraflar Ege Denizi kıta sahanlığı ile ilgili olarak görüşmelere zarar verebilecek girişimlerden kaçınmayı yükümlenmiş, ikili ilişkilerle ilgili olduğu kadar, diğer tarafı güvensizliğe itebilecek herhangi bir inisiyatif ya da davranıştan kaçınmayı kararlaştırmışlardır. Ayrıca, iki ülke arasında kıta sahanlığının sınırlandırılması sırasında uygulanabilecek pratik kriter ve temel ilkelere ulaşabilmek amacıyla, bu konuya ilişkin uluslararası hukuk kurallarını ve yapılageliş durumunu araştırmayı kararlaştırmış ve bu amaçla, ulusal temsilcilerden oluşturulacak bir karma komisyonun kurulmasında anlaşmışlardır. [94]

Bern Anlaşması'nın açıklanmasından sonra taraflar arasındaki ilişkilerde yeni bir dönem başlamış gerginlik geçici olarak azalmıştır. 1978 Montreux zirvesinde yeniden bir araya gelen Türk ve Yunan Başbakanları, iki ülke arasındaki ilişkileri gözden geçirmiş, görüşmelerin karşılıklı güven ortamı içerisinde sürdürülmesine karar vermişlerdir.

Bern Anlaşması ile oluşturulan denge çerçevesinde tarafların Ege Denizi kıta sahanlığı sorununa adil ve kalıcı çözüm bulma çabaları, iki ülke arasındaki diyalogun yönelimine bağlı olarak dalgalanma göstermiştir. Bu bağlamda, her ne kadar kıta sahanlığı sorununa somut bir çözüm getirmekten uzak kalmışsa da, Bern Anlaşması, iki ülke arasındaki görüşmelerin ve diyalogun yeniden kurularak gerginliğin azaltılması açısından oldukça önemli bir rol oynamıştır.

Türk - Yunan ilişkileri açısından, kıta sahanlığı sorunun yeniden gündeme gelerek ilişkilerde gerginliği arttırıcı rol oynamaya başlaması, 1980 sonrası Türk - Yunan dış politika stratejileriyle yakından ilgilidir. 5 Ekim 1980 tarihinde New York'ta bir araya gelen Türk Dışişleri Bakanı İ. Türkmen ile Yunan Dışişleri Bakanı M. Mitsotakis arasında geçen görüşmelerde kıta sahanlığına ilişkin yorum farklılıkları açıkça görülmektedir. Gürün'ün aktardığına göre, bu toplantı sırasında Mitsotakis,

"Kıta sahanlığı konusunda bunun siyasi olmaktan çok, hukuki bir sorun olduğunu belirtmekle yetineceğim. Kıta sahanlığının sınırlandırılması kadar, kaynakların müştereken işletilmesi meselesine bir hal şekli bulunmasını oldukça güç görüyorum. Bunun için, hakkaniyeti içeren milletlerarası hukuka atıf yapmak zorunluluğundayız. Eğer, prensiplerde anlaşamaz ve ikili görüşmelerden de sonuç alamazsak, milletlerarası tahkim yoluna başvurmak zorunluk olacaktır. İki tarafında bu alandaki hassasiyeti malum olduğuna göre, tahkim yolu en sağlıklı yol olacaktır"
demiştir. İ. Türkmen ise, buna karşılık olarak,"kıta sahanlığı siyasal bir konudur. Bu itibarla biz, karşılıklı görüşmeyi tercih ediyoruz. Halen de başka bir forumu düşünmüyoruz. İkili görüşmeleri yürüten müzakerecilere güvenmeye devam etmeliyiz"
demiştir. [95] 1981 seçimlerinde, Yunanistan'da PASOK lideri Papandreu'nun hükümeti kurması, bu ülkenin  Türkiye'ye ilişkin dış politikasında önemli değişimlere yol açmıştır. Gerçekten de, eskisinden farklı olarak, PASOK döneminde, Türk - Yunan diyalogunun sürdürülmesi güçleşmiş ve taraflar karşılıklı olarak sert suçlamalarda bulunmaya başlamışladır.1980 sonrası dönemde, kesilen ikili görüşmeler bağlamında, Türkiye ve Yunanistan arasında kıta sahanlığı konusunda ortaya çıkan en önemli gerginlik 1987 başlarında Yunanistan'ın Bern Anlaşması'ndan doğan yükümlülüklerini geçersiz sayarak, Ege Denizi'nde yeniden petrol arama faaliyetlerinde bulunacağını açıklaması olmuştur. 
  
 


86- Keesing's Contemporary Archives, October 6 1976, s. 27988. 
87- Keesing's.., s. 27988. 
88- Keesing's.., s. 27988; ayrıca bkz; Andrew Wilson, The Aegean Dispute, London: Adelphi Paper Series 1979/80, s. 8. 
89- Bu konuda bkz; ICJ Application; A. Wilson, The Aegean Dispute..; 
90- Bkz; Keesing's.., s. 27988; A. Wilson, The Aegean Dispute..; S. Toluner, Milletlerarası.., s. 208. 
91- ICJ Reports of Judgements, Advisory Opinions and Orders Aegean Sea Continental Shelf - Greece v Turkey, Request for the Indication of Interim Measures of Protections, Order of September 19 1978; (Bundan sonra ICJ Reports of Judgements olarak anılacaktır). 
92- ICJ Reports of Judgements, s. 6. 
93- Keesing's.., November 16 1979, s. 29936. 
94- Bkz; Keesing's.., November 16 1979, s. 29936; A. Wilson, The Aegean Dispute.., ss. 13-14; S. Toluner, Milletlerarası.., s. 211. 
95- Kamuran Gürün, Fırtınalı Yıllar, İstanbul: Ad Yayıncılık, 1995, s. 197.

Okunma 6479 kez
Yorum yapmak için oturum açın

Kitap-İçindekiler

Üye Giriş

üyelik