Bu sayfayı yazdır
Çarşamba, 18 Nisan 2018 07:36

Türkiye Karşıtı Lobi ve Propagandalar

Yazan
Ögeyi Oylayın
(3 oy)

Türkiye Karşıtı Lobi ve Propagandalar


Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerde sıklıkla vurgulanan bir başka sorunu ise Yunanistan'ın Türkiye karşısında izlemekte olduğu politikalara destek sağlamak amacıyla uluslararası kamuoyunu yönlendirme çabaları oluşturmaktadır. Bu durum esasta çok yönlü bir niteliğe sahiptir. Özellikle Türkiye ve Yunanistan arasındaki uyuşmazlık konularının süreçsel gelişimi gözlendiğinde Yunanistan'ın bunalım dönemlerinde Türkiye karşıtı destek arayışlarını hızlandırdığını görmekteyiz. Bu bağlamda dikkati çeken nokta ise, bu destek arayışlarının genellikle Türkiye Cumhuriyeti'nin Lozan Barış Antlaşması ile kabul edilmiş olan ulusal sınırlarını tartışmaya açarak Sevr Antlaşması'nı yürürlüğe koymaya çalışan ülkelerce hemen kabul gördüğüdür.

Yunanistan'ın ülke dışında yaşayan Yunan asıllı toplulukları, etnik / dinsel bağları kullanarak yönlendirmekteki becerisinin Türkiye ile olan uzlaşmazlıklarında gereksinim duyduğu uluslararası kamuoyu oluşturma ve propaganda faaliyetlerinde ona belirgin bir avantaj sağladığı görülmektedir. Hemen tüm kıtalara yayılmış bulunan Yunan diyasporasının bulundukları ülkelerde ekonomik ve siyasal yaşama olan etkilerini kullanarak Türkiye'ye yönelik baskı ve kamuoyu oluşturma faaliyetleri Türkiye'nin de benzer lobi ve propaganda faaliyetleri içerisinde olmasını gerektirmiştir. Bu bağlamda en dikkati çeken nokta, Türkiye'nin ABD ile olan ilişkilerinde bir yandan Yunanistan ile mücadele ederken diğer yandan da ABD'deki Yunan kökenli lobi faaliyetlerinin Amerikan Hükümeti üzerindeki etkinliğini kırmak için yoğun çaba harcaması olmuştur. [183] Özellikle 1974 Kıbrıs olaylarının ardından Türkiye karşıtı lobi faaliyetlerine hız veren Amerika'daki Yunan diyasporası, bu çabalarında Ermeni lobisi ile de stratejik ittifakını sürdürmüştür. Türkiye'nin bu lobi faaliyetlerinin olumsuz etkilerinden kurtulması ise yoğun çabalar sonucunda mümkün olabilmiştir; özellikle Amerika'daki Musevi  lobisi ile kurmuş olduğu yakın ilişki sonucunda gerek Türkiye ve İsrail arasındaki işbirliği gerekse Yunanistan'ın propaganda faaliyetlerinin etkisi karşılanmaya çalışılmış, bunda da son yıllarda büyük ölçüde başarılı olunmuştur.

ABD'deki Türkiye karşıtı lobi faaliyetlerini yürüten kuruluşlar arasında önemli bir yere sahip olan American Hellenic Educational Progressive Association (AHEPA) ve American Hellenic Institute (AHI) adlı kuruluşlar, Ege Denizi'ne ilişkin sorunlar, Kıbrıs, Patrikhane, Ruhban Okulu, Kıbrıs'ın silahsızlandırılması, Türkiye'nin silah alımları gibi konularında Yunanistan'a destek sağlamanın yanı sıra, özellikle Ermeni lobisi ile girmiş olduğu ittifak çerçevesinde sözde Ermeni Soykırımının tanınmasını sağlamak çabası içerisindedir. [184]

Diğer bir açıdan ele alındığında ise, Yunanistan'ın özellikle Türkiye ile sorunları bulunan İran, Suriye ve Ermenistan ile geliştirmeye başladığı çok yönlü ilişkiler Türkiye'nin sınırlarını korurken gösterdiği duyarlılığını arttırmaktadır. Yunanistan'ın Suriye ile imzalamış olduğu askeri işbirliği anlaşmasının ardından İran ve Ermenistan ile üçlü bir askeri işbirliği anlaşması imzalayacağına ilişkin olarak basında haberler çıkmış ve Yunanistan Savunma Bakanı İran'a yaptığı bir ziyaret sırasında bu konuyu doğrulamıştır.[185] Coğrafi konumu göz önüne alındığında Türkiye'nin komşularıyla pek çok ikili/uluslararası sorunun bulunduğu görülmektedir. Örneğin İran ile bu ülkenin topraklarından Türkiye'ye yönelen PKK ayrılıkçı terör hareketi, Suriye ile bu soruna ek olarak zaman zaman dile getirilen Hatay üzerindeki iddialar ve su sorunu, Ermenistan ile Sevr ile kendilerine verildiği iddia edilen Anadolu toprakları üzerinde hak ve soykırım iddiaları vb sorunlar Türk dış politikasını etkilemektedir. İran, Yunanistan ve Ermenistan arasında yapılan üçlü toplantıya ilişkin olarak, Dışişleri Bakanı İ. Cem, yapmış olduğu değerlendirmede, "Yunanistan aklınca Türkiye'ye karşı bir Haçlı seferi başlatmaktadır ve yine aklınca bu Haçlı seferine Müslüman asker toplamaktadır. Bu oyuna kimse düşmeyecektir", demiştir.[186] Bu durumun Türkiye'nin sorunlu olduğu ülkeler tarafından oluşturulan bir ittifakla çevrilmesi şeklinde değerlendirilmesi ve çıkarlar açısından tehdit olarak algılanması kaçınılmazdır. Nitekim, bu durum Amerikan Stratfor Analiz Merkezi tarafından hazırlanan bir raporda da açıkça ifade edilmiştir; "NATO üyesi Yunanistan ile Rusya tarafından desteklenen Ermenistan ve İran arasında askeri bir anlaşma yapılması, bir başka NATO üyesi olan Türkiye açısından tehdittir. Bu, NATO'ya vurulacak bir tokat anlamına gelir. Yunanistan, Rusya ile askeri işbirliği yapacağı konusunda NATO'yu ve Ankara'yı uyarmıştı. Bu da yetmedi, şimdi de İran'la işbirliğine girme kararı aldı. ABD ve Türkiye'nin bu durumun düzeltilmesi için bazı adımlar atması zorunludur." [187]

Bütün bu faaliyetler Yunanistan'ın son dönemde uygulamaya çalıştığı yakınlaşma çabalarını ile çelişen bir görünüm ortaya çıkarmaktadır. Bir yandan tehdit olarak algılanabilecek davranışlara gidilirken diğer yandan da iki ülke arasında ılımlı diyalog sürecini aksatacak davranışlardan kaçınılması ve güven arttırıcı önlemlerin uygulanması gerektiği söylenmektedir. Nitekim, Mayıs 2000'de Yunanistan'ın ev sahipliği yapmış olduğu NATO'nun düzenlemiş olduğu Dynamic Mix 2000 tatbikatları çerçevesinde askeri işbirliğine yönelik  yakınlaşma sürerken Selanik'te düzenlenen sözde "Pontus soykırımı"nı anma toplantısına Yunanistan Savunma Bakanı Akis Cuhacopulos katılmış ve yaptığı konuşmada "Pontuslular'ın ve Ermeniler'in uğradığı soykırımın uluslararası alanda tanınması çağdaş demokrasi, demokrasi ilkeleri ve insanlık için zaruridir. Soykırımın tanınmasıyla iyi komşuluk yaratılabilir", demiştir. [188]

Yunanistan'ın 1995 yılında Suriye ile imzalamış olduğu bir anlaşma çerçevesinde Suriye'deki askeri üslerden yararlanabilecek olması Türkiye'nin bu ülkelere karşı duyarlılığını arttırmıştır. Nitekim, Elekdağ yazmış olduğu "2 1/2 Savaş Stratejisi" başlıklı makalesinde Türkiye'nin savunma politikasına ilişkin görüşlerini dile getirirken, Suriye ve Yunanistan arasındaki işbirliğine PKK'yı da eklemiştir. Elekdağ, Türkiye'nin ulusal güvenlik politikalarını belirlerken dikkate alması gereken noktalar arasında Yunanistan ve Suriye'nin, Türkiye'nin yaşamsal çıkarları ve egemenliği üzerinde iddialarının bulunduğunu ve  ortak çıkarların bu ülkeleri Türkiye'ye karşı biraraya getirdiği görüşüne yer vermiş; bu ülkelerin Türkiye'yi çökertmek için PKK' ye her türlü desteği sağlamakta olduklarını vurgulamıştır. Bu bağlamda, "...bu ülkeler arasında Türkiye karşıtı  bir zımni ittifak vardır. Türkiye, bu ülkelere karşı savunma stratejisini aynı anda iki farklı cephede mücadele vereceğini göz önünde bulundurarak oluşturmalıdır." [189]

İlerleyen dönemde, Öcalan'ın Suriye'den çıkarılmasıyla yaşanan olaylar göstermiştir ki, Yunanistan ile Suriye arasındaki bu stratejik ittifakı, Türkiye haklı olarak, tehdit olarak algılamış ve tepkisini askeri yöntemler de kullanmayı göze aldığını göstererek uygulamıştır. Türkiye'nin bu kararlı tutumu, Yunanistan'daki Türkiye'ye ilişkin politikaların değiştirilmesine zemin hazırlamıştır.

Diğer yandan, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerinde ekonomik, siyasi, ticari bağların engellenmesi çabalarını da göz ardı etmemek gerek; Yunanistan'ın Türkiye'ye ile olan ilişkilerinde Türkiye'nin ekonomik, siyasi ve askeri bir güç olarak bölgede belirgin bir serbestiye sahip olmasını kabullenemediği açıktır. İki ülke arasında pek çok sorunun bulunduğu da dikkate alınırsa, bu durum anlaşılabilir niteliktedir. Bununla birlikte, sıfır toplamlı bir çözümün seçenek olarak kabul edildiği bir dönemde, Türkiye ve Yunanistan arasındaki bu tür mücadelenin gereği olarak karşı tarafın güçlenmesini ve hareket serbestisi kazanmasını engellemek için yoğun çaba harcadığını görmekteyiz. Özellikle Kıbrıs olayları ve Ege Denizi'ndeki gerginlikler doğrultusunda Yunanistan'ın Türkiye ile sorunlarını ikili diyalog sürecini işleterek çözebilmesinin iki ülke arasındaki güç dengesindeki açık fark dolayısıyla mümkün olmadığı görülmüştür. Yunanistan'ın bu güç dengesini kendi çıkarlarından yana değiştirmek için üçüncü ülke ve örgütlerin desteğine dayanması gerekmiştir. Bu destek arayışları da çoğunlukla ABD ve AB eksenli olmakla birlikte, zaman zaman eski SSCB ile oluşturulan ittifaklarla yürütülmeye çalışılmıştır. ABD yönetiminin 1974 Kıbrıs Barış Harekatı sonrasında Türkiye'ye uyguladığı ambargo kararı, Türkiye'ye yapılacak askeri ve ekonomik yardımların Kıbrıs şartına bağlanması, Avrupa Konseyi, AET/AB eksenli baskılar, ekonomik yardımların vetolarla engellenmesi girişimleri bu bağlamda sıralanabilir.

Bununla birlikte, ABD'deki Yunan lobi kuruluşlarının yürüttükleri kampanyaların giderek daha fazla etkinlik kazanmakta olduğu görülmektedir. Bu durumun Türkiye'yi uluslararası kamuoyu önünde zor durumda bıraktığı açıktır; ancak uluslararası siyasal sistemin özelliği gereği, ABD ve Türkiye'nin stratejik ortaklığı, ABD yönetiminin bu tür kampanyaların sonuçlarını kendi ulusal çıkarları çerçevesinde zararlı görerek engellemesini sağlamaktadır. Bunun ne denli sağlıklı olacağı ve kalıcılığı ise tartışılır.[190] 
  
 


183- ABD'deki Türkiye karşıtı propagandaları örgütleyen ve destekleyen Yunan  lobileri ve Ortodoks Cemaatlerinin, kuruluşların genel bir listesi için bkz; EK III ; (http://www.omogenia.com/organization.htm 'den derlenmiştir.) 
184- AHI'nin bu konudaki lobi faaliyetlerine ilişkin olarak bkz; http://www.ahiworld.com/lobby.html B. Tarihi: 25 Ekim 2000. AHEPA'nın etkinlikleri için bkz; http://www.ahepa.org/ 
185- Türkiye'yi çevreleyen komşu ülkeler arasında Türkiye karşıtı ittifak arayışlarından söz edilirken Suriye-Irak-İran, Yunanistan-Suriye, Rusya-Yunanistan-Sırbistan-Ermenistan-İran çeşitliliği göze çarpmaktadır. Yunanistan'ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile imzalamış olduğu Ortak Savunma Doktrini'ni de bu çerçevede değerlendirmek mümkündür. 28 Haziran'da Tahran'da yapılan bir basın açıklamasına göre, Yunanistan Savunma Bakanı Apostolos-Athanasios Tsokhatzopoulos Yunanistan, İran ve Ermenistan arasında bölgede barış ve istikrarın oluşturulması amacıyla yakında bir savunma işbirliği anlaşmasının imzalanacağını bildirmiştir. Bu konuda yapılacak anlaşmanın 12 Temmuz 1999'da Atina'da toplanacak olan ilk üçlü savunma toplantısında imzalanacağı bildirilmiştir. http://www.stratfor.com/services/giu/070199.ASP; B. Tarihi:17/08/1999. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü James Foley, Yunanistan'ın İran ile bir savunma paktı içine girmeyeceğini Washington'a ilettiğini söylemiştir.  ABD'nin baskıları sonucunda Yunanistan, İran ile imzalayacağı anlaşmanın savunma boyutu olmadığını belirtmek zorunda kalmıştır. "Yunanistan, İran ile Anlaşma İmzalamıyor", Cumhuriyet, 4 Temmuz 1999, s. 11. 
186- Ergun Balcı, "Türkiye'yi Kuşatma Çabaları", Cumhuriyet, 15 Eylül 1998, s. 9. Ayrıca bkz; "İran'da Gergin Buluşma", Cumhuriyet, 14 Eylül 1998, s. 17; Hasan Aksay, "Yunanistan-Ermenistan-İran-Rusya: Dörtlü İttifak Mümkün mü?", Cumhuriyet, 12 Temmuz 1999, s.8. 
187- H. Aksay, "Yunanistan-Ermenistan...," s.8. 
188- Nur Batur, "Yunanistan'dan Ortak Tatbikata Tepkiler de Var", Hürriyet, 21 Mayıs 2000, s. 30. 
189- Şükrü Elekdağ, "2 1/2  War Strategy", Perceptions, Vol. 1, N. 1, March-May 1996,  pp. 33-57. 
http://mfa.gov.tr/grupa/percept/i1/per1-3.htm,  B. Tarihi: 28/05/2000. 
190-  Özellikle ABD'deki Ermeni lobisinin Sözde Ermeni Soykırımı Tasarısına ilişkin çabaları çerçevesinde ABD Başkanı Clinton'ın Temsilciler Meclisi Başkanı J. Dennis Hastert'e göndermiş olduğu mektup buna iyi bir örnektir. Bu konuda bir yorum için bkz; Özgen Acar, "Erivan'da Buruk Sevinç", Cumhuriyet, 24 Ekim 2000, s.8.

Okunma 5639 kez
Yorum yapmak için oturum açın