Açıklama:
Yunanistan'ın Kardak Kayalıkları Krizinden sonra Ege Denizi'nde antlaşmalarla devredilmemiş adalar konusunda oldu-bittiler yaratmakta oluşu karşısında Türkiye'nin resmi tezlerinde bir değişikliğin olmadığı ifade edilmektedir. Diplomatik, siyasi, hukuki açıdan tezlerimizin eylemsel olarak da kararlılıkla sürdürülmesi gerekir.
Fuat Aksu, “Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları Sorunu ve Türkiye - AB İlişkileri”, Doğu Akdeniz'de Hukuk ve Siyaset, Sertaç Hami Başeren (Y. Haz.), Ankara: A.Ü. SBF Yay., 2013, ss. 159-196.
Fuat Aksu, "Confidence Building, Negotiation And Economic Cooperation Efforts In Turkish-Greek Relations (1990-2004)" Turkish Review of Balkan Studies, Annual 2004, ss. 31-109
Fuat Aksu, "Protracted Conflicts and Foreign Policy Crises in Turkish Foreign Policy", New Concepts and New Conflicts in Global Security Issues, Eds. R. Kutay Karaca and Fatma Zeynep Özkurt, İstanbul: İstanbul Gelişim University Press, 2017: 65-98.
*Bu makale TÜBİTAK 1001 Projesi (Proje No.: 112K172) Desteğiyle Hazırlanmıştır.
Fuat Aksu, "Türk – Yunan Dış Politika Krizlerinde Ahdi Hukuk İhlali", Uluslararası Ege Adaları Sempozyumu, İzmir (19-20 Ekim 2017),
*Bu makale TÜBİTAK 1001 Projesi (Proje No.: 112K172) Desteğiyle Hazırlanmıştır.
AZINLIKLARA İLİŞKİN SORUNLAR
Türkiye ve Yunanistan arasında yoğun tartışmaların yaşanmakta olduğu hemen her dönemde gündeme gelen azınlıklar konusu, uluslararası sistemde ve hukuk kurallarında getirilen yeni hükümler çerçevesinde giderek bir insan hakları sorunu olarak algılanmaya başlanmıştır.
KIBRIS SORUNU
Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla, İngiltere’nin, Kıbrıs üzerindeki fiili egemenliği, hukuki bir dayanağa kavuşturulduktan sonra, Türkiye ve Yunanistan, bu statüye sadık davranışlar sergilemiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında ise, Oniki Adaların Yunanistan’a verilmesiyle birlikte, Kıbrıs konusunda da bazı ulusçu beklentiler gündeme gelmiştir.
EGE DENİZİ’NE İLİŞKİN SORUNLAR
1923 Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye ve Yunanistan arasında Ege Denizi’nde karşılıklı dengelerin kurulmuş olmasına karşın, bu denge 1930’ların ikinci yarısından itibaren, özellikle Avrupa ve Balkanlarda bazı ülkelerin revizyonist istemlerle ortaya çıkmalarından sonra, hem Türkiye hem de Yunanistan açısından, bazı değişikliklere uğramıştır.