Türkiye-Yunanistan’ın ulus-devlet inşa süreçlerinde kara ve deniz sınırlarının belirlenmesi büyük önem taşımıştır. 19. yüzyılın başından 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar süren bu dönem; savaşlar, işgaller, göçler ve nüfus mübadelesi gibi olaylarla şekillenmiştir. Lozan Barış Antlaşması (1923), bu sürecin nihai aşamasını oluşturmuş, sınırların belirlenmesinde temel prensipler belirlenmiştir. Örneğin, Meriç Nehri’nin en derin noktası sınır çizgisi olarak kabul edilmiştir. Yunanistan’a isimleri sayılarak devredilen adaların askersizleştirileceği kararlaştırılmıştır. Trakya sınırındaysa 30 km derinliğindeki topraklar karşılıklı olarak askersizleştirilmiştir. Oluşturulan komisyonlarla askersizleştirme düzenlemelerini gerçekleştirmiştir. Ayrıca (Türk-Yunan) Sınır Tespit Komisyonu, Trakya’da sınırın işaretlenmesi, olası anlaşmazlıkların çözümüyle görevlendirilmiş ve yetkilendirilmiştir. Komisyonun çalışmaları ağırlıklı olarak kara sınırlarıyla sınırlı kalmıştır. Çalışmada, Türkiye-Yunanistan kara, nehir ve deniz sınırlarının belirlenmesine odaklanılmıştır. Buna göre; kara sınırının belirlendiği, nehir sınırının 1926 Protoküyle belirlenmiş olsa da güncel sınırı yansıtmadığı, deniz egemenlik sınırlarınınsa belirlenmediği ileri sürülmektedir. 3 Kasım 1926 Atina Protokolü, sınır tespitinde temel referans olarak incelenmiştir. Protokolde, nehrin mevcut durumunun sınır belirlemede esas alınması, nehir yatağı değişse dahi sınırın değişmeyeceği ilkesi benimsenmiştir. Ayrıca, Meriç Nehri’nin Ege Denizi’ne ulaştığı nehir ağzında yan sınır için bir nirengi noktası belirlenmiştir. Lozan sonrası kurulan Sınır Tespit Komisyonu’nun çalışmaları, kara ve nehir sınırlarını kısmen düzenlese de deniz sınırları ve hava sahası konularıyla ilgilenmemiştir. Bu eksiklikler, taraflar arasında yeni düzenlemeleri gerektirmektedir.
To Cite: Fuat Aksu, "Türk-Yunan Dış Politika Krizlerinde Ahdi Hukuk İhlali", Tarih ve Uluslararası İlişkiler Perspektifinden Türk-Yunan İlişkileri (1821-2021), Esra Özsüer, Editör, Boyut Yayın Grubu, İstanbul, ss.112-135, 2022
Fuat Aksu*
To cite: Fuat Aksu, "Preservation of Demilitarised Status of the Aegean Islands For National Security of Turkey", Turkish Review of Balkan Studies, cilt.1, sa.1, ss.107-133, 2002
Fuat Aksu, "Türk – Yunan Dış Politika Krizlerinde Ahdi Hukuk İhlali", Uluslararası Ege Adaları Sempozyumu, İzmir (19-20 Ekim 2017),
*Bu makale TÜBİTAK 1001 Projesi (Proje No.: 112K172) Desteğiyle Hazırlanmıştır.
*Bu makale TÜBİTAK 1001 Projesi (Proje No.: 112K172) Desteğiyle Hazırlanmıştır.
Ülkemiz ile Yunanistan arasında yıllardır süregelen Ege sorunu, siyasi boyutları çok geniş ve kapsamlı bir konudur. Bu konuyu önemli kılan faktörler çok çeşitlidir ve bu faktörlerin başında Ege Denizi'nde siyasi sınırların belirlenmesi gelmektedir.1996 yılı başlarında yaşanan Kardak Kayalıkları Krizi’nin Ege’de birçok “ihtilaflı”, başka bir deyişle “aidiyeti/egemenliği tartışmalı” ada, adacık ve kayalığın varlığını gözler önüne sermesiyle konuya ilişkin teknik, hukuksal ve politik alanda yapılacak çalışmalar da daha fazla önem kazanmıştır.
Fuat Aksu, "Protracted Conflicts and Foreign Policy Crises in Turkish Foreign Policy", New Concepts and New Conflicts in Global Security Issues, Eds. R. Kutay Karaca and Fatma Zeynep Özkurt, İstanbul: İstanbul Gelişim University Press, 2017: 65-98.
Fuat Aksu, “Doğu Akdeniz Deniz Yetki Alanları Sorunu ve Türkiye - AB İlişkileri”, Doğu Akdeniz'de Hukuk ve Siyaset, Sertaç Hami Başeren (Y. Haz.), Ankara: A.Ü. SBF Yay., 2013, ss. 159-196.
Fuat Aksu, "Confidence Building, Negotiation And Economic Cooperation Efforts In Turkish-Greek Relations (1990-2004)" Turkish Review of Balkan Studies, Annual 2004, ss. 31-109